İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TÜRKİYE’DE NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLERİN
KORUNMASI İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ:
ÖDEMİŞ-LÜBBEY KÖYÜ ÖRNEĞİ
DOKTORA TEZİ
Koray GÜLER
Mimarlık Anabilim Dalı
Restorasyon Programı
Anabilim Dalı : Herhangi Mühendislik, Bilim
Programı :
KASIM 2016
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TÜRKİYE’DE NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLERİN
KORUNMASI İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ:
ÖDEMİŞ-LÜBBEY KÖYÜ ÖRNEĞİ
DOKTORA TEZİ
Koray GÜLER
(502122202)
Mimarlık Anabilim Dalı
Restorasyon Programı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Yegân KÂHYA
Anabilim Dalı : Herhangi Mühendislik, Bilim
Programı :
KASIM 2016
iv
Çocukluk kahramanım sevgili Babaannem Emine Güler’in hatırasına,
v
vi
ÖNSÖZ
İnsanoğlunun yüzyıllar boyunca edindiği birikimin ve doğanın ortaklaşa katkılarıyla
oluşan geleneksel kırsal çevrelerin, çeşitli nedenlere bağlı olarak nüfusunu yitirmesi
ve bu sürece bağlı olarak sahip oldukları kırsal mirasın yitirilmesi sorununun çözümü
için korumaya yönelik öneriler geliştirilmesi gerekliliğini öngörerek, bu çalışmayı
öneren, yönlendiren ve tüm çalışma süreci boyunca destekleyen, öğrencisi olmaktan
onur duyduğum tez danışmanım Prof. Dr. Yegân KÂHYA’ya teşekkürü bir borç
bilirim.
Değerli eleştirileri ve önerileriyle çalışmanın gelişmesine katkıda bulunan tez izleme
komitesi üyeleri değerli hocalarım Prof. Dr. Demet BİNAN’a ve Prof. Dr. İclal
DİNÇER’e ve katkıları için savunma jürisi üyeleri Prof. Dr. Kemal Kutgün
EYÜPGİLLER ile Doç. Dr. Zeynep ERES’e çok teşekkür ederim.
TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı (BİDEB) tarafından bir yıllık
süre için verilen Yurtdışı Doktora Sırası Araştırma Bursu, Almanya başta olmak
üzere bazı Avrupa ülkelerinde çalışma konumla ilgili araştırma yapma ve
uygulamaları yerinde görme olanağını sağladı. Brandenburg Teknik Üniversitesi’nde
sürdürdüğüm araştırma sürecinde, değerli fikirlerini benimle paylaşan Prof. Dr. Leo
SCHMIDT’e, kendisi ile tanışmama aracılık eden değerli hocam Prof. Dr. Zeynep
KUBAN’a ve TÜBİTAK BİDEB’e teşekkürlerimi sunarım.
Tez kapsamında ortaya konulan koruma yaklaşımının uygulandığı pilot bölgede 2013
yılından itiberen düzenli aralıklarla gerçekleştirilen alan çalışmalarında bilgi ve
düşüncelerini benimle paylaşarak katkı sağlayan başta ÇEKÜL Vakfı Batı Anadolu
Koordinatör’ü Emin BAŞARANBİLEK olmak üzere Lübbey Köyü halkına ve
Ödemiş Belediyesi İmar Müdürü Nermin PERVAN’a teşekkürlerimi sunarım.
Tüm tez süreci boyunca bilgi ve deneyimleriyle destek olan ve huzurlu bir çalışma ve
öğrenme ortamı sağlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı’ndaki değerli hocalarıma ve
arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunarım.
Son olarak uzun çalışma süreci boyunca desteklerini her zaman yanımda hissettiğim
babam Coşkun GÜLER, annem Nural GÜLER, kız kardeşim Demet GÜLER ve
hayat arkadaşım Ayşe Ceren BİLGE’ye teşekkür ederim.
Kasım 2016
Koray Güler
(Yüksek Mimar)
vii
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖNSÖZ ...................................................................................................................... vii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... ix
KISALTMALAR .................................................................................................... xiii
ÇİZELGE LİSTESİ ................................................................................................. xv
ŞEKİL LİSTESİ ..................................................................................................... xvii
ÖZET........................................................................................................................ xxi
SUMMARY ............................................................................................................ xxv
1. GİRİŞ ...................................................................................................................... 1
1.1 Araştırmanın Amacı ve Kapsamı ....................................................................... 2
1.2 Araştırmanın Yöntemi ........................................................................................ 8
2. KIRSAL MİMARİ ............................................................................................... 11
2.1 Kavram ve Tanımlar......................................................................................... 13
2.2 Avrupa’da Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Çağdaş Politikalar ve Kırsal
Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Uluslararası Gelişimi ............................ 15
2.2.1 Avrupa’da kırsal alanlar için geliştirilmiş çağdaş politikalar ................... 15
2.2.2 Kırsal mimari bağlamında koruma kuramının uluslararası gelişimi ......... 24
2.3 Türkiye’de Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Çağdaş Politikalar ve Kırsal
Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Evrimi ................................................... 35
2.3.1 Kırsal alanlar için geliştirilmiş çağdaş politikalar..................................... 35
2.3.2 Kırsal mimari bağlamında koruma kuramının evrimi............................... 51
3. KIRSAL YERLEŞİMLERİN NÜFUSUNU YİTİRME SÜRECİ,
NEDENLERİ VE NÜFUS KAYBININ YARATTIĞI ETKİLER ...................... 63
3.1 Kırsal Yerleşimlerin Nüfusunu Yitirme Nedenleri .......................................... 63
3.1.1 İnsan kaynaklı nedenler ............................................................................ 63
3.1.1.1 Sosyo-kültürel ve ekonomik nedenler ................................................ 63
3.1.1.2 Politik nedenler/çatışmalar ................................................................. 64
3.1.1.3 Diğer nedenler .................................................................................... 65
3.1.2 Doğa kaynaklı nedenler ............................................................................ 66
3.2 Nüfusunu Yitirmiş Kırsal Yerleşimlerden Örnekler ........................................ 67
3.2.1 Avrupa’dan örnekler ................................................................................. 67
3.2.2 Türkiye’den örnekler................................................................................. 74
3.3 Nüfus Kaybının Yarattığı Etkiler ..................................................................... 86
4. NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLERİN YENİDEN
DEĞERLENDİRİLMESİNE YÖNELİK OLASILIKLAR ................................. 89
4.1 Müzeleştirme Yaklaşımı ve Uygulama Örnekleri ............................................ 90
4.1.1 Avrupa örnekleri ....................................................................................... 91
4.1.2 Türkiye örnekleri....................................................................................... 93
4.2 Turizm Yaklaşımı ve Uygulama Örnekleri ...................................................... 95
4.2.1 Avrupa örnekleri ....................................................................................... 98
4.2.2 Türkiye örnekleri..................................................................................... 108
4.3 Yerleşimlerin Yeniden İskanı......................................................................... 119
ix
4.3.1 Eski sakinlerin yeniden iskanı ................................................................. 120
4.3.1.1 Avrupa örnekleri .............................................................................. 121
4.3.1.2 Türkiye örnekleri .............................................................................. 122
4.3.2 Yeni yerleşimcilerin iskanı...................................................................... 125
4.3.2.1 Avrupa örnekleri .............................................................................. 126
4.3.2.2 Türkiye örnekleri .............................................................................. 129
4.4 Uygun Seçeneklerin Değerlendirilmesi .......................................................... 132
5. NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLER İÇİN ÖNERİLEN
KORUMA YAKLAŞIMI ....................................................................................... 137
5.1 Uluslararası Yaklaşımların İrdelenmesi ......................................................... 137
5.2 Önerilen Koruma Yaklaşımı........................................................................... 144
6. ÖNERİLEN KORUMA YAKLAŞIMININ PİLOT BÖLGE (LÜBBEY
KÖYÜ) ÜZERİNDE İRDELENMESİ ................................................................. 155
6.1 Konum, Coğrafi Özellikler ve Çevre Yerleşimler .......................................... 155
6.1.1 Konum ve coğrafi özellikler.................................................................... 155
6.1.2 Çevre yerleşimler .................................................................................... 158
6.1.2.1 Derebebekler Köyü .......................................................................... 162
6.1.2.2 Dereuzunyer Köyü ........................................................................... 164
6.1.2.3 Günlüce Köyü .................................................................................. 166
6.1.2.4 Horzum Köyü ................................................................................... 168
6.1.2.5 Karadoğan Köyü .............................................................................. 170
6.1.2.6 Üzümlü Köyü ................................................................................... 171
6.2 Kültürel, Doğal Değerleri ve Önemi .............................................................. 172
6.2.1 Tarihsel gelişimi ...................................................................................... 173
6.2.2 Yerleşim özellikleri ve kültürel peyzaj değerleri .................................... 176
6.2.3 Mimari özellikleri.................................................................................... 182
6.2.3.1 Yapı türleri ....................................................................................... 182
6.2.3.2 Plan ve cephe özellikleri .................................................................. 190
6.2.3.3 Yapım tekniği, strüktür ve malzeme özellikleri ............................... 195
6.2.4 Somut olmayan değerler.......................................................................... 199
6.2.5 Doğal değerler ......................................................................................... 200
6.3 Nüfusunu Kaybetme Süreci, Nedenleri ve Lübbey Yaylağı (Çamyayla) ...... 200
6.4 Yasal, Fiziksel ve Sosyal Analiz Çalışmaları ................................................. 204
6.4.1 Yasal durum analizi................................................................................. 204
6.4.2 Sosyo-ekonomik analizler ....................................................................... 208
6.4.3 Fiziksel analizler ..................................................................................... 208
6.4.4 GZFT analizi ........................................................................................... 216
6.4.5 Paydaş analizi .......................................................................................... 218
6.4.6 Sözlü görüşmeler ..................................................................................... 218
6.4.7 Koruma çalışmaları için kullanılabilecek finansal kaynakların analizi .. 221
6.5 Yerleşimin Geleceğine Yönelik Öneriler ....................................................... 224
6.5.1 Yeniden değerlendirilme seçenekleri ...................................................... 224
6.5.2 Koruma politikaları ................................................................................. 230
6.5.3 Uygulama önerileri ve eylem planı ......................................................... 232
6.5.4 İzleme, denetleme ve değerlendirme süreci ............................................ 232
7. SONUÇ VE ÖNERİLER ................................................................................... 235
7.1 İnsan Kaynaklı Sorunların Çözümüne Yönelik Öneriler ............................... 239
7.1.1 Sosyo-kültürel ve ekonomik sorunların çözümüne yönelik öneriler ...... 239
7.1.2 Siyasal, hukuki ve yönetsel sorunların çözümüne yönelik öneriler ........ 244
7.1.3 Diğer sorunların çözümüne yönelik öneriler ........................................... 250
x
7.2 Doğa Kaynaklı Sorunların Çözümüne Yönelik Öneriler ............................... 251
KAYNAKLAR ....................................................................................................... 253
EKLER .................................................................................................................... 269
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 293
xi
xii
KISALTMALAR1
AA
: Anadolu Ajansı
AB
: Avrupa Birliği
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
AD
: Albergo Diffuso
AET
: Avrupa Ekonomik Topluluğu
AEOM
: Avrupa Açık Hava Müzeleri Birliği
AOÇ
: Atatürk Orman Çiftliği
AP
: Avrupa Parlamentosu
BM
: Birleşmiş Milletler
BYKP
: Beş Yıllık Kalkınma Planı
CAP
: Common Agricultural Policy
CHP
: Cumhuriyet Halk Partisi
COE
: Avrupa Konseyi
ÇEKÜL
: Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı
DHA
: Doğan Haber Ajansı
DP
: Demokrat Parti
DPT
: Devlet Planlama Teşkilatı
DSİ
: Devlet Su İşleri
EAA
: European Association of Archaeologists
EAC
: Europae Archaeologiae Consilium
EAFRD
: European Agricultural Fund For Rural Development
EC
: Avrupa Komisyonu
ECOVAST : The European Council for the Village and Small Town
ELO
: The European Landowners Organisation
EUROGITES: The European Federation of Farm and Village Tourism
ESDP
: European Spatial Development Perspective
FAO
: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü
GEEAYK
: Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu
GSMH
: Gayri Safi Milli Hasıla
GZFT
: Güçlü, Zayıf Yanlar, Fırsatlar ve Tehditler
HES
: Hidro Elektrik Santrali
ICOMOS
: Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi
ICOM
: Uluslararası Müzeler Konseyi
İZKA
: İzmir Kalkınma Ajansı
KAİP
: Koruma Amaçlı İmar Planı
KHK
: Kanun Hükmünde Kararname
KİT
: Kamu İktisadi Teşekkülü
KOSGEB
: Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı
Türkçe’de yaygın olarak kullanılan, kabul görmüş yabancı dillerdeki kısaltmaların karşılıkları
Türkçe olarak verilmiş, diğer yabancı dillerdeki kısaltmaların karşılıkları ise özgün dillerinde
aktarılmıştır.
1
xiii
KÖYDES
KTVKBK
KVKBK
KUDEB
LEADER
OECD
OTP
R.E.D.
RISE
SSCB
UNESCO
TaTuTa
TBMM
TEMA
TDK
TİGEM
TKDK
TMO
TOKİ
TÜBA
TÜİK
TVKBK
VGM
WTO
WHC
WWF
: Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi
: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
: Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
: Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu
: Liaison Entre Actions de Développement de L’ Économie Rurale
: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
: Ortak Tarım Politikası
: The International Association Rurality-Environment-Development
: The Rural Investment Support for Europe Foundation
: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu
: Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi Tecrübe
Takası
: Türkiye Büyük Millet Meclisi
: Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları
Koruma Vakfı
: Türk Dil Kurumu
: Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü
: Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
: Toprak Mahsulleri Ofisi
: Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
: Türkiye Bilimler Akademisi
: Türkiye İstatistik Kurumu
: Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu
: Vakıflar Genel Müdürlüğü
: Dünya Turizm Örgütü
: UNESCO Dünya Mirası Merkezi
: Dünya Doğayı Koruma Vakfı
xiv
ÇİZELGE LİSTESİ
Sayfa
Çizelge 2.1 : Kırsal mimarinin korunmasına ilişkin önemli ilkesel metinler. ........... 33
Çizelge 3.1 : Kırsal yerleşimlerin nüfusunu yitirme nedenleri. ................................. 66
Çizelge 6.1 : Lübbey Köyü’nün güçlü ve zayıf yanları. .......................................... 216
Çizelge 6.2 : Lübbey Köyü için fırsatlar ve tehditler. ............................................. 217
Çizelge A.1 : Lübbey için önerilen eylem planı. ..................................................... 271
Çizelge B.1 : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu
yitirme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden
değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın yarattığı
etkilerin değerlendirilmesi. ................................................................ 276
Çizelge D.1 : Mülakat soruları yazılı metni............................................................. 286
Çizelge D.2 : Görüşme listesi .................................................................................. 287
xv
xvi
ŞEKİL LİSTESİ
Sayfa
Şekil 2.1 : OTP’nin tarihsel gelişimi (EC, 2015) ...................................................... 17
Şekil 2.2 : Yeni kırsal paradigma (OECD, 2006) ...................................................... 18
Şekil 2.3 : Karşılaşılan zorluklardan reform hedeflerine 2013 sonrası OTP (EC,
2013a) ...................................................................................................... 19
Şekil 2.4 : OTP’nin iki ekseni ve organizasyon şeması (EC, 2006) .......................... 20
Şekil 2.5 : Kırsal yapıların taşınarak korunduğu ve sergilendiği ilk açık hava müzesi
olan İsveç- Skansen açık hava müzesi (Url-1) ........................................ 25
Şekil 2.6 : Kırsal yerleşimlerin korunmasına ilişkin önemli tarihler, uluslararası
tüzük, bildirge ve deklarasyonların kronolojik gelişimi (2014). ............. 34
Şekil 2.7 : Türkiye’de kırsal alanlar için geliştirilmiş politikaların gelişimi (2013) . 50
Şekil 2.8 : Türkiye’de kırsal mimari bağlamında koruma mevzuatının gelişimi ve
önemli tarihler (2014).............................................................................. 61
Şekil 3.1 : Portekiz-Cheleiros Bölgesi’ndeki Broas Köyü’nden görünüşler (Filipe ve
Mascarenhas, 2011). ................................................................................ 68
Şekil 3.2 : İspanya-Guadalajara Bölgesi’ndeki Torrecilla Del Ducado Köyü’nden
görünüşler (Url-2)... ................................................................................ 69
Şekil 3.3 : İngiltere-Dorset Bölgesi’ndeki Tyneham Köyü’nden görünüşler (Url-3).
................................................................................................................. 70
Şekil 3.4 : Almanya-Erkelenz Bölgesi’ndeki Immerath Köyü’nden görünüşler
(Silberer, 2013)........................................................................................ 71
Şekil 3.5 : Gürcistan’ın Khevsureti Bölgesi’ndeki, Shatili Köyü’nden görünüşler
(2014).. .................................................................................................... 72
Şekil 3.6 : İtalya-Calabria Bölgesi’ndeki Roghudi Köyü’nden görünüşler (Url-4).. 73
Şekil 3.7 : Yunanistan- Kefalonya adasındaki Farsa Köyü’nden görünüşler
(Zaferatos, 2006).. ................................................................................... 74
Şekil 3.8 : Artvin-Merkez, Pırnallı Köyü’nden görünüşler (2013). .......................... 76
Şekil 3.9 : Antalya-Akseki, Sarıhacılar Köyü’nden görünüşler (2011)..................... 77
Şekil 3.10 : Hakkari-Yüksekova, Akçadam Köyü’nden görünüşler (DHA, 2015). .. 78
Şekil 3.11 : Gümüşhane-Merkez, Dumanlı Köyü’nden görünüşler (2013) .............. 79
Şekil 3.12 : Çanakkale-Gökçeada, Dereköy’den görünüşler (2013). ........................ 80
Şekil 3.13 : Muğla-Yatağan, Yeşilbağcılar Beldesi’nden görünüşler (2014)............ 81
Şekil 3.14 : Muğla-Milas, Kapıkırı Köyü’nden görünüşler (2014) ........................... 82
Şekil 3.15 : Kütahya, Çavdarhisar Beldesi’nden görünüşler (2013) ......................... 83
Şekil 3.16 : Nevşehir-Gülşehir, Tuz Köyü (Güzelce, 2013)...................................... 84
Şekil 3.17 : Kayseri-Kocasinan, Çevril Köyü (2012) ................................................ 85
Şekil 3.18 : Sinop-Boyabat, Aşağı Seyircek Köyü’nden görünüşler (AA, 2014). .... 85
Şekil 3.19 : Elazığ-Kovancılar, Okcular Köyü’nden görünüşler (Sunkar, 2011)...... 86
Şekil 3.20 : İtalya-Cinque Terre’de yaşanan sel felaketi öncesi ve sonrasından
görünüşler (UNESCO, 2013b) ................................................................ 88
Şekil 4.1 : Kırsal yapıların taşınarak korunduğu açık hava müzelerine bir örnek
Gürcistan Tiflis açık hava müzesi (2014) ............................................... 91
xvii
Şekil 4.2 : ABD-Kaliforniya, Bodie yerleşiminin müze olarak düzenlenmesinden
sonraki görünüşleri (Url-5) ...................................................................... 92
Şekil 4.3 : II. Dünya Savaşı’nda bombalanan Fransa-Tolouse Bölgesi, Oradour-surGlane’nden görünüşler (Url-6) ................................................................ 93
Şekil 4.4 : Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından günümüzde ören yeri olarak
işlevlendirilen Muğla-Fethiye, Kayaköy’den görünüşler (2013) ............ 94
Şekil 4.5 : Ankara-Altındağ Belediyesi tarafından yapımı 2014 yılında tamamlanan
Altınköy (Köy Park) açık hava müzesinden görünüşler (Anonim) ......... 95
Şekil 4.6 : Slovakya-Vlkolinec Köyü’nden görünüşler (Url-7) ............................... 101
Şekil 4.7 : Portekiz’de kırsal yaşamın ve aile pansiyonculuğunun bir arada
yürütüldüğü Lindoso Köyü’nden görünüşler (2013)............................. 102
Şekil 4.8 : İtalya’nın Toskana Bölgesi’nde çiftlik turizminin uygulandığı çok
sayıdaki işletmeden bir örnek Siena, Agriturismo San Lorenzo çiftliği
(Url-8) .................................................................................................... 103
Şekil 4.9 : Almanya’nın Spreewald Bölgesi’ndeki Lehde Köyü’nden görünüşler
(2015) .................................................................................................... 104
Şekil 4.10 : Avusturya-Bregenzerwald Bölgesi’nde yer alan Krumbach Köyü’nden
görünüşler (Url-9).................................................................................. 106
Şekil 4.11 : Albergo Diffuso yaklaşımı (Dall’Ara, 2015) ....................................... 107
Şekil 4.12 : İtalya’nın Sardunya adası, Ogliastra İli’nde yer alan Osini Köyü’nden
görünüşler (Url-2).................................................................................. 108
Şekil 4.13 : Bursa-Yıldırım, Cumalıkızık Köyü’nden görünüşler (2014) ............... 111
Şekil 4.14 : İzmir-Selçuk, Şirince Köyü’nden Görünüşler (2010) .......................... 112
Şekil 4.15 : Karabük-Safranbolu, Yörük Köyü’nden Görünüşler (2013)................ 113
Şekil 4.16 : Antalya-Korkuteli Beğiş Köyü’nün bir turizm köyüne çevrildikten
sonraki durumunu gösteren fotoğraflar (Url-10) ................................... 115
Şekil 4.17 : Kısmen Birecik Barajı suları altında kalan Şanlıurfa-Halfeti, Savaşan
Köyü’nün görünüşleri (2014) ................................................................ 116
Şekil 4.18 : TaTuTa sistemine bir tarımsal kalkınma kooperatifi kurarak dahil olan
Antakya-Samandağ, Vakıflı Köyü’nden görünüşler (Url-11) ............... 117
Şekil 4.19 : Düzce İl Kültür Müdürlüğü tarafından Eko-Köy olarak ilan edilen
Akçakoca, Dadalı Köyü’nden görünüşler (Url-2) ................................. 119
Şekil 4.20 : Bosna Hersek’in Čapljina Bölgesi’ndeki Poçitel Köyü’nün görünüşleri
(2011) .................................................................................................... 121
Şekil 4.21 : Irak’ın Nineveh Bölgesi’ndeki Alqosh Köyü’nün görünüşleri (Url-2) 122
Şekil 4.22 : Eski sakinlerden bir bölümünün geri döndüğü Mardin-Midyat, Oyuklu
Köyü’nden görünüşler (Sami, 2009; Güzeldere, 2015) ........................ 123
Şekil 4.23 : Güvenlik problemleri nedeniyle boşaltılan Şırnak-İdil, Yuvalı Köyü’ne
köylülerin geri dönüşü (DHA, 2013) .................................................... 124
Şekil 4.24 : İspanya’nın Katalonya Bölgesi’nde yer alan Palau-Sator Köyü’nün
görünüşleri (Url-2) ................................................................................ 127
Şekil 4.25 : Almanya’nın Altmark Bölgesi’nde kurulan Sieben Linden Köyü’nün
görünüşleri (Url-12) .............................................................................. 128
Şekil 4.26 : Aydın-Söke, Doğanbey Köyü’nden görünüşler (2013)........................ 129
Şekil 4.27 : İzmir-Bayındır, Dernekli Köyü Mersinli (Marmariç) Mevkisi’nden
görünüşler (Url-2).................................................................................. 131
Şekil 5.1 : Üç aşamalı analitik hiyerarşi analizi şeması (Russo ve diğ, 2013) ........ 138
Şekil 5.2 : Kırsal bölgelerdeki yöresel çiftlik mimarisinin belgelenmesi ve yeniden
kullanımı için önerilen altı aşamalı metodolojik yaklaşım (Fuentes, 2010)
............................................................................................................... 139
xviii
Şekil 5.3 : Kültürel park konsepti bağlamında eko-kültürel turizm (Filipe ve
Mascarenhas, 2011) ............................................................................... 141
Şekil 5.4 : Burra tüzüğü süreci (ICOMOS Avustralya, 2013) ................................. 144
Şekil 5.5 : Koruma yaklaşımının aşamaları (2015) ................................................. 145
Şekil 5.6 : Koruma yaklaşımının birinci aşamasının alt basamakları (2015) .......... 147
Şekil 5.7: Koruma yaklaşımının ikinci ve üçüncü aşamalarının alt basamakları
(2015) .................................................................................................... 152
Şekil 5.8 : Koruma yaklaşımının dördüncü ve beşinci aşamalarının alt basamakları
(2015) .................................................................................................... 153
Şekil 5.9 : Koruma yaklaşımının tüm aşamaları (2015) .......................................... 154
Şekil 6.1 : Lübbey’in Ödemiş ve İzmir ili içindeki konumu (2013) ....................... 156
Şekil 6.2 : Lübbey ve yakın çevresini gösteren harita (Harita Genel Komutanlığı) 157
Şekil 6.3 : Lübbey Köyü’nden görünüşler (2013) ................................................... 157
Şekil 6.4 : Çamyayla’dan görünüşler (2013) ........................................................... 158
Şekil 6.5 : DSİ tarafından yapımına başlanan Rahmanlar Vadisi’ndeki içme suyu
barajı inşaatından ve kaldırılmakta olan yapılardan görünüşler (2014) 161
Şekil 6.6 : Rahmanlar Barajı nedeniyle boşaltılan Derebebekler Köyü (2014) ...... 163
Şekil 6.7 : Derebebekler Köyü vaziyet planı (Kâhya vd., 2016). ............................ 164
Şekil 6.8 : Rahmanlar Barajı nedeniyle boşaltılan Dereuzunyer Köyü (2014) ....... 165
Şekil 6.9 : Dereuzunyer Köyü vaziyet planı (Kâhya vd., 2016). ............................. 166
Şekil 6.10 : Günlüce (Dapbey) Köyü’nden görünüşler (2014)................................ 167
Şekil 6.11 : Horzum Köyü’nden görünüşler (2014) ................................................ 169
Şekil 6.12 : Karadoğan Köyü’nden görünüşler (2014) ............................................ 171
Şekil 6.13 : Üzümlü Köyü’nden görünüşler (2014) ................................................ 172
Şekil 6.14 : Efes ve Sardes arasındaki antik yolu gösteren harita ........................... 174
Şekil 6.15 : Lübbey Yaylası’ndan bir görünüş (Foss, 1978) ................................... 175
Şekil 6.16 : Mermer kalıntılar ve kaya mezarından görünüşler (2014) ................... 176
Şekil 6.17 : Lübbey’deki sokaklardan görünüşler (2013) ....................................... 177
Şekil 6.18 : Lübbey Kışlağı vaziyet planı (2013) .................................................... 178
Şekil 6.19 : Lübbey Kışlağı yerleşim planı (2013) .................................................. 179
Şekil 6.20 : Lübbey Kışlağı yerleşim kesiti (K Kesiti) (2013) ................................ 180
Şekil 6.21 : Lübbey Kışlağı’ndan bir görünüş (G1 Görünüşü) (2013) .................... 181
Şekil 6.22 : Lübbey Kışlağı’ndan bir görünüş (G2 Görünüşü) (2013) .................... 181
Şekil 6.23 : Köy meydanı vaziyet planı (2013) ....................................................... 182
Şekil 6.24 : Konutlardan örnekler (2013) ................................................................ 183
Şekil 6.25 : Köy camisinin zemin kat planı (2013) ................................................. 184
Şekil 6.26 : Köy camisinden iç ve dış mekan görünüşleri (2013) ........................... 184
Şekil 6.27 : Köy okulunun plan restitüsyonu (2013) ............................................... 185
Şekil 6.28 : Köy okulunun iç ve dış mekan görünüşleri (2013) .............................. 185
Şekil 6.29 : Çamaşırhane ve heladan görünüşler (2013) ......................................... 186
Şekil 6.30 : Kahvehanelerden görünüşler (2013) .................................................... 187
Şekil 6.31 : Çeşmelerden görünüşler (2013) ........................................................... 187
Şekil 6.32 : Lübbey Mezarlığı’ndan görünüşler (2014) .......................................... 188
Şekil 6.33 : Ödemiş Belediyesi elektrik santralinin yerleşim planı (BCA, Bayındırlık
Bakanlığı Fonu, 230.01/121.17.02’den aktaran Keskin, 2008) ............ 189
Şekil 6.34 : Ödemiş elektrik santralinin kurulduğu sıradaki iç ve dış mekan
görünüşleri ile boru hatları (Hüsrev, 1934) ........................................... 189
Şekil 6.35 : Ödemiş Belediyesi elektrik santrali ve lojmanının görünüşleri (2013) 190
Şekil 6.36 : “Sofalı ve bir odalı” ve “Sofalı ve iki odalı” konut plan tipleri (2013) 191
Şekil 6.37 : “Sofalı ve iki odalı” konut plan tipi (2013) .......................................... 191
xix
Şekil 6.38 : “Sofasız ve iki odalı” konut plan tipi (2013) ........................................ 192
Şekil 6.39 : Yapıların yaşama katına ulaşımı sağlayan merdivenler (2013) ........... 193
Şekil 6.40 : Köydeki çeşitli konutların odalarından görünüşler (2013) ................... 193
Şekil 6.41 : Oda iç mekanlarından ve ocaklıklardan görünüşler (2013) ................. 194
Şekil 6.42 : Dolap ve yüklüklerden görünüşler (2013) ............................................ 194
Şekil 6.43 : Zemin katın ahır olarak kullanıldığı örneklerden görünüşler (2013) ... 195
Şekil 6.44 : Zemin kat duvarlarının mevcut kayalık zemin üzerine oturtulduğu temel
sisteminden örnekler (2013) .................................................................. 196
Şekil 6.45 : Lübbey’deki geleneksel bir konutun aksonometrik görünüşü (2013) .. 197
Şekil 6.46 : Birinci kattaki çıkmaları taşıyan ahşap payandalar (2013) .................. 197
Şekil 6.47 : Ahşap konstrüksiyonlu çatı örneklerinden görünüşler (2013) ............. 198
Şekil 6.48 : Düz damlı bir yapıdan ve konstrüksiyondan görünüşler (2013) ......... 199
Şekil 6.49 : İzmir-Torbalı’da bir yörük çadırı (Url-2) ............................................. 199
Şekil 6.50 : Çamyayla’dan görünüşler (2013) ......................................................... 201
Şekil 6.51 : Lübbey Yaylası (Çamyayla) parsel yapılaşma durumu (2014) ............ 202
Şekil 6.52 : Lübbey Kışlağı parsel yapılaşma durumu (2014) ................................ 202
Şekil 6.53 : Lübbey Yaylağı (Çamyayla) yerleşim planı (2014) ............................. 203
Şekil 6.54 : Lübbey kentsel sit sınırı ve tescilli yapıları gösteren harita (2016)...... 207
Şekil 6.55 : İşlev analizi (2013) ............................................................................... 211
Şekil 6.56 : Kat sayısı analizi (2013) ....................................................................... 212
Şekil 6.57 : Kullanım durumu analizi (2013) .......................................................... 213
Şekil 6.58 : Özgünlük durumu analizi (2013).......................................................... 214
Şekil 6.59 : Yapısal sağlamlık durumu analizi (2013)............................................. 215
Şekil B.1 : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimler: Nüfusunu yitirme
nedenleri ya da yeniden değerlendirilme biçimleri atlası (2015) .......... 275
Şekil C.1 : Derebebekler Köyü Okulu plan rölövesi (Kâhya vd., 2016). ................ 283
Şekil C.2 : : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan semalarından bir örnek (1,2,3
ve 4 no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016)................................................... 283
Şekil C.3 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (5 ve 6
no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016). ......................................................... 284
Şekil C.4 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (7 ve 8
no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016). ......................................................... 284
Şekil C.5 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (9 ve
10 no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016) ..................................................... 285
Şekil E.1 : Ödemiş İlçesi’ndeki mahallelerin nüfus dağılımları (2014) .................. 288
Şekil F.1 : Lübbey için önerilen kırsal sit ile tampon bölge sınırları ve tescile
önerilen yapıları gösteren harita (2016) ................................................ 289
Şekil G.1 : 26 Eylül 2013 tarihli Küçük Menderes gazetesinde tez çalışmaları
hakkında yapılan bir haber .................................................................... 290
Şekil G.2 : 1 Mayıs 2014 tarihli Aljazeera Turk Dergi’de Lübbey ile ilgili yapılan
röportajın haberleştirilmiş hali .............................................................. 291
Şekil G.3 : 8 Kasım 2014 tarihli Yeni Asır Gazetesi’nde tez çalışmaları hk. yapılan
bir haber ................................................................................................. 292
xx
TÜRKİYE’DE NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLERİN
KORUNMASI İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ:
ÖDEMİŞ-LÜBBEY KÖYÜ ÖRNEĞİ
ÖZET
Dünyadaki pek çok ülkede yaygın olarak görülen kırsal yerleşimlerin nüfuslarını
kaybederek insansızlaşması sorunu; yüzyılların birikimiyle oluşturulmuş geleneksel
çevrelerin bakımsız kalması, giderek köhneleşmesi ve yok olması sonuçlarını ortaya
çıkarmaktadır. Geçmiş toplumların günlük yaşamlarının, geleneklerinin, yapı
teknolojilerinin ve kültürel etkinliklerinin kısıtlı imkanlar dahilinde şekillendirdiği
kırsal mirasın yitirilmesi, dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına ve insanlığın
geçmişle olan bağlarının zayıflamasına neden olmaktadır. Kuşkusuz insanın ve
doğanın ortaklaşa oluşturdukları kırsal yerleşimlerin var olmasını sağlayan başlıca
unsur olan insan etkeninin yitirilmesiyle bağlantılı olarak kültürel mirasın kaybı
yanında, doğal yaşam, tarımsal peyzaj ve biyo-çeşitlilik de olumsuz etkilenmektedir.
Ülkemizde ve dünyada kırsal mirasın korunması ile ilgili çeşitli öneriler olmakla
birlikte, nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması için özelleşmiş bir
yöntemin eksikliği görülmektedir. Bu eksiklikten yola çıkılarak sırasıyla; “Kırsal
Mimari, Türkiye’de ve Avrupa’da Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Politikalar ve
Kırsal Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Evrimi”, “Kırsal Yerleşimlerin
Nüfusunu Yitirme Süreci, Nedenleri ve Nüfus Kaybının Yarattığı Etkiler” ile
“Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Yeniden Değerlendirilme Olasılıkları”
konuları detaylı şekilde tartışılmış ve nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin
korunarak geleceğe aktarılabilmesi için kullanılabilecek bir koruma yaklaşımı önerisi
geliştirilmiştir. Nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimleri koruma yaklaşımının disiplinler
arası katkılarla geliştirilebileceği ve gelecekte kırsal yerleşimlerin korunması
konusunda yapılacak bilimsel çalışmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir.
Kırsal mimarinin korunmasına yönelik XIX. yüzyılın sonlarında Avrupa’da gündeme
gelen ilk uygulamaların köy evlerinin taşınarak bir açık hava parkında sergilenmesi
biçiminde geliştiği görülmektedir. Sanayi devrimi öncesindeki tarım toplumlarının
kültürel bir yansıması olan geleneksel kırsal yapıların bir açık hava müzesinde
sergilenerek korunması yaklaşımı, 1960’lı yıllara gelindiğinde yerini kırsal yapıların
çevreleriyle bir bütün olarak korunması gerektiği düşüncesine bırakmıştır.
Günümüzde kırsal peyzajı oluşturan insanlar, evcil ve yabani hayvanlar, konutlar,
üretim yapıları, yollar, ağaçlar, tarım ve orman alanları, su kaynakları ve gelenekler,
vb. tüm bileşenlerin bir bütün olarak korunması gerektiği kabul edilmektedir.
Tez çalışması kapsamında kırsal alanların sahip oldukları mimari mirasın
tanımlanması ve korunması ile ilgili tarihsel gelişimin ortaya konulmasının ardından
kırsal alanlarda karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik Avrupa’da ve Türkiye’de
uygulanmış politikalar ve bu politikaların zaman içerisinde geçirdiği değişimler
günümüz koşullarını ve sorunlarını anlayabilmek açısından detaylı bir şekilde
incelenmiştir. Konu bu tarihsel perspektif içerisinde değerlendirilerek kırsal
xxi
yerleşimlerin korunması ile ilgili günümüzde yaşanan sorunlar belirlenmiştir. Kırsal
yaşam çevrelerini oluşturan ana unsur olan insan faktörünün yitirilmesi, kırsal
mirasın yok olması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle kırsal mirasın korunmasına
yönelik öneriler geliştirilmeden önce nüfus kaybına neden olan etkenlerin neler
olduğu ortaya konulmuştur. Kırsal yerleşimlerin nüfus kayıplarının/terk
edilmelerinin altında yatan nedenleri; insan ve doğa kaynaklı olarak iki grupta, insan
kaynaklı nedenleri ise kendi içerisinde; sosyo-kültürel ve ekonomik, politik ve diğer
olmak üzere üç grupta sınıflandırmak mümkündür. Kırsal yerleşimlerin
insansızlaşması sorununun çözümüne yönelik ipuçları elde edilebilmesi adına
Avrupa’nın farklı coğrafyalarında yer alan kırsal yerleşim örnekleri incelenerek terk
edilmeye yol açan etkenlerin neler olduğu tartışılmıştır.
Kırsal mirasın korunmasına yönelik tarihin farklı dönemlerinde farklı politikaların
benimsendiği, uluslararası koruma mevzuatının da bu konudaki güncel gelişmeleri
izleyerek değişim ve gelişim gösterdiği bilinmektedir. Koruma uygulamalarının
başarısının ise ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile bağlantılı olarak farklılaştığı
görülmektedir. Bu açıdan Avrupa’da ve Türkiye’de kırsal yerleşimlerin
değerlendirilmesine yönelik tüm yaklaşımlar olumlu ve olumsuz yönleriyle
irdelenerek, nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel mirasın yeniden
değerlendirilmesine yönelik farklı olasılıklar belirlenmeye çalışılmıştır. Kırsal
yerleşimlerdeki kültür varlıklarının yeniden değerlendirilmesine yönelik olasılıkları
müzeleştirme, turizm, yeniden iskan ve yeniden yabanileştirme-ormanlaştırma olmak
üzere dört grupta sınıflandırmak mümkündür. Doğayı ve çevreyi korumak adına
yüzyılların kültürel birikimi sonucu doğa ve insanın ortak katkılarıyla oluşturulan
kırsal çevrelerin yeniden orman alanlarına ya da yaban hayatına kazandırılması
prensibine dayanan dördüncü seçenek, yeniden üretilmesi mümkün olmayan kırsal
mirasın ve insanlık tarihinin bir döneminin geri dönülmez şekilde kaybına neden
olduğu ve çağdaş koruma ilkelerine zıtlık oluşturduğu gerekçesiyle değerlendirme
dışında bırakılmıştır. Değerlendirmeye alınan diğer yaklaşımların Avrupa’daki ve
Türkiye’deki örnekler üzerinden tartışılması nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimleri
koruma yaklaşımının oluşturulabilmesi için önemli veriler sunmuştur.
Yapılan incelemeler, analizler ve değerlendirmeler sonrasında nüfusunu yitirmiş
kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılmaları için önerilen koruma yaklaşımı;
“Yerleşimin doğal, kültürel değerlerinin ve öneminin tanımlanması”, “Yerleşimin
yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesi”, “Koruma politikalarının
belirlenmesi”, “Uygulama” ve “İzleme, denetleme, değerlendirme, güncelleme”
olmak üzere beş aşamadan oluşturulmuştur.
Nüfusunu yitirmiş bir kırsal yerleşimin sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin
tespiti, koruma alanı ile geçiş bölgesi sınırının tespiti, nüfus kaybetme nedeninin ve
terk edilme derecesinin belirlenmesi, kültürel ve doğal mirasın belgelenmesi, fiziki,
sosyal ve ekonomik yapının analizi ve GZFT analizinin yapılması gibi adımlardan
oluşan ilk aşama, korumaya konu olan kırsal yaşam çevresinin neden korunması
gerektiği sorusunun yanıtlanmasını sağlamaktadır. Koruma yaklaşımının ikinci
aşaması; yaşamın yeniden kurgulanması olasılıklarının tartışılacağı “Yerleşimin
Yeniden Değerlendirme Seçeneklerinin Belirlenmesi” aşamasıdır. Bu aşama; paydaş
analizi ve finansal kaynakların tespiti, yerleşimin geleneksel sakinlerinin geri dönüş
olasılığının belirlenmesi, geleneksel kullanımların canlandırılması ve kırsal halkın
yaşam koşullarının iyileştirilmesi sonrasında müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan
seçeneklerinin yerleşim için uygunluğunun tartışılması, olası kullanıcıların ihtiyaç ve
beklentilerinin tespiti, yerleşimin yeniden değerlendirilme seçeneklerinin
xxii
belirlenmesi ve yerleşimin korunmasına yönelik gelecek öngörüsünün ortaya
konması süreçlerinden oluşmaktadır.
Kırsal çevreler, geçmiş yüzyılların yaşantıları ve beklentileri doğrultusunda
tasarlanmış ya da oluşturulmuş yaşam alanlarıdır. Geçmişteki kırsal hayatın
şekillendirdiği kırsal mimarinin geleceğe taşınabilmesi ancak uygun kullanımın
tariflenmesi ve doğru koruma politikalarının belirlenmesi ile mümkün olabilecektir.
Koruma yaklaşımı tüm bu hususları dikkate alarak, yeni kullanımların ancak kırsal
yerleşimlerin sahip olduğu özgünlük ve bütünlük değerini zedelemeyeceği
durumlarda mümkün olabileceğini tarif etmiştir. Bu açıdan her bir kırsal yerleşimin
bulunduğu şartlar göz önüne alınarak farklı koruma stratejileri ve politikaları
geliştirilmesi gereği ifade edilmiştir. Dikkatle ele alınan bir diğer husus nüfusunu
kaybetmiş yerleşimlerin eski sakinlerinin bu yerleşimlerle bağının kurulabilmesi
olasılığının araştırılmasıdır. Terk edilme sonrasında bakımsız kalarak tahrip olmuş
geleneksel kırsal dokuların geleceğe aktarılabilmeleri ve bu yerleşimlerde yaşamın
yeniden başlayabilmesi için belirlenecek yeni işlev/işlevler doğrultusunda koruma
politikalarının şekillendirilmesi önerilmiştir.
Yerleşimlerin doğal, kültürel değerlerinin ve önemlerinin ortaya konmasının ve
yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesinin ardından koruma
yaklaşımında önerilen üçüncü basamak; “Koruma Politikalarının Belirlenmesi”
aşamasıdır. Koruma politikaları; ülke politikalarıyla bütünleşik olarak, yerleşimlerin
ekolojik dengesinin ve doğal, kültürel değerlerinin sürdürülmesi için finansal
kaynağın, araçların, koruma yönteminin ve önceliklerin belirlenmesine yönelik
açılımlar sağlamalıdır.
Koruma yaklaşımının dördüncü aşaması olan “Uygulama” sürecinde koruma
politikaları doğrultusunda öngörülen projelerin hangi zaman aralığında kimler
tarafından hangi yöntem ve kaynakla yapılacağı belirlenmektedir. Son aşama ise
“İzleme, Denetleme, Değerlendirme ve Güncelleme”dir. Kırsal yerleşimlerdeki
yaşamın sürekliliğinin ve kırsal mirasın korunmasının sağlanması ancak planlanan
uygulamaların ve projelerin izlenmesi ile değişen koşullar karşısında hızlı
değişikliklerin ve paydaşlar arasında işbirliği, bilgi ve tecrübe alış verişi ile mümkün
olabilecektir. Bu aşama koruma politikaları doğrultusunda uygulanması öngörülen
projelerin iş programına uygun bir şekilde yürütülüp yürütülmediğinin ve dolayısıyla
nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel ve doğal varlıkların korunmasındaki
ve sürdürülebilir bir yaşamın kurulmasındaki başarının izlendiği bir süreçtir.
Tez kapsamında nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe
aktarılabilmesi için uygulanması önerilen yöntem; belirlenen pilot bölge üzerinde
sorgulanmıştır. Belirlenen pilot çalışma alanı; Batı Anadolu’da Küçük Menderes
havzasında yer alan ve ciddi koruma sorunlarını ve potansiyelini bir arada barındıran
İzmir ili Ödemiş ilçesi Lübbey Köyü’dür. Rahmanlar vadisinde Ödemiş ilçe
merkezine kara yolu ile yaklaşık 14 kilometre uzaklıkta yer alan bir orman köyü olan
Lübbey’de 1960’lı yıllarda köylülerin esas geçim kaynağı olan ormanlardan
faydalanmasına getirilen kısıtlamalar sonrası köy halkı, arazi yapısı daha az eğimli
ve tarım için daha elverişli durumda olan ve geçmişte yalnızca yaz aylarında geçici
olarak göçtüğü Lübbey Yaylası’na (Çamyayla) kalıcı olarak taşınmıştır. Lübbey
Köyü’nde yaşamın yeniden başlaması ve kırsal mirasın korunması için tez
kapsamında ortaya konulan öneri koruma yaklaşımı kullanılarak, yerleşimin
geleceğine yönelik koruma politikaları ve buna bağlı olarak şekillendirilen bir yol
haritası geliştirilmiştir.
xxiii
XIX. yüzyılda dönemin ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilmiş Lübbey’deki
geleneksel yapıların yeniden işlevlendirilmesinde; kültür varlıklarının özgünlük ve
bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi ve yıpranmışlık durumlarına göre
restorasyon kararlarının alınmasının bir zorunluluk olduğu düşünülmektedir. Bu
bağlamda büyük müdahaleler ya da yeniden yapımlar gerektiren uygulamalardan
peşinen vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu temel ilkeler doğrultusunda Lübbey’deki
geleneksel yapıların fiziksel durumları da göz önüne alınarak; öncelikle yerel halktan
geri dönüşe istekli kişilerin olmak üzere dışarıdan köye gelecek kişilerin de bir arada
yaşayabileceği, bununla birlikte müzecilik ve turizme dönük kullanımların bir arada
olabileceği bir yeniden yaşam senaryosunun Lübbey için uygun olacağı
öngörülmüştür. Yeniden işlevlendirme sonrasında içerisinde yaşamın devam ettiği,
doğa turizmi, tarımsal üretim, rekreasyonel amaçlar ve aynı zamanda bir kırsal
yaşam müzesi olarak da ziyaret edilebilecek köydeki koruma çalışmalarında;
yerleşimin terk edildiği tarihsel döneme ilişkin izlerin korunması ve yerleşim
hakkında bilgi verici sunum tekniklerinin geliştirilmesi önerilmektedir. Lübbey’in
yeniden değerlendirilmesi için olası üç seçenek olan müzeleştirme, turizm ve yeniden
iskan seçeneklerinin her üçünün bir arada uygulanması önerilmekle birlikte önceliğin
yerel halkın yaşam kalitesinin artırılması yoluyla geri dönüşe teşvik edilmesine
verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan köyün tamamının mülkiyet
değişikliği yoluyla turizme ya da müzeciliğe yönelik işlevlendirilmesi yerine
geleneksel yapılarını kullanmak isteyen yerel halkın geri dönüşünü cesaretlendirici
adımların atılması önemlidir. Turizm, müzeleştirme ve yeniden iskana yönelik yeni
kullanımlar için sayısı sınırlı tutulmak koşuluyla öncelikle yerel halktan geri
dönmeye istekli olmayan kişilerin geleneksel yapılarının restorasyonunun
değerlendirilmesi önerilmiştir.
Kırsal alanlar için uygulanan politikaların ve bu politikaların yansımalarının ülkeden
ülkeye ya da ülkeler içerisinde bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiği söylenebilir.
Kırsal alanların insansızlaşması ve bu durumun bir sonucu olarak kırsal mirasın
yitirilmesi sorununun İngiltere, Almanya, Fransa ve Orta Avrupa ülkeleri dışındaki
Avrupa ülkelerinin bazı coğrafyalarında dahi yoğun bir biçimde gözlendiği
izlenmektedir. Endüstrileşme deneyimini Avrupa’dan çok sonra ve farklı koşullarda
yaşayan Türkiye’de, kırsal alanların korunması düşüncesinin de Avrupa’ya göre
oldukça geç tarihlerde gelişim gösterdiği bilinmektedir. Bu durumun bir sonucu
olarak Türkiye’nin kırsal mirasının korunmasında Avrupa ülkelerinden farklı
sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. Kırsal mirasın korunması ve kırsal
alanların insansızlaşmasının engellenmesi konularında başarılı uygulamaların
görüldüğü ülkelerdeki yaklaşım ve uygulamaların Türkiye için bir örnek oluşturduğu
söylenebilir. Ancak bu politikaların ve uygulamaların Türkiye’nin kendine özgü
koşulları doğrultusunda değerlendirilmesi ve bu doğrultuda ülkemizdeki kırsal
yerleşimlerin koşullarını gözeten özgün bir yaklaşımın geliştirilmesine gerek olduğu
düşünülmüştür. Bu doğrultuda terk edilmiş kırsal yerleşimler için geliştirilen koruma
yaklaşımının pilot bölge üzerinde irdelenmesinin ardından edinilen birikimin
değerlendirilmesi sonucunda, “Sonuç ve Öneriler” bölümünde; Türkiye’nin terk
edilmiş ya da nüfusunu giderek kaybeden kırsal yerleşimlerinin korunarak gelecek
kuşaklara aktarılabilmesi için tespit edilen sorunların nasıl çözümlenebileceğine
yönelik değerlendirme ve öneriler geliştirilerek tez çalışması sonuçlandırılmıştır.
xxiv
A MODEL PROPOSAL FOR CONSERVATION OF
ABANDONED RURAL SETTLEMENTS IN TURKEY:
CASE STUDY OF ODEMIS-LUBBEY VILLAGE
SUMMARY
Following the industrial revolution, abandonment and decrease of the population in
rural areas are common problems that could be seen all over the world, as a result of
various factors. However, many of these abandoned rural settlements have invaluable
vernacular assets that bear the traces of past rural life and comprise the spirit of these
cultural landscape areas. The de-populization process leads to neglection, gradually
deterioration and finally destruction of traditional environment that has been built
with the experiences of centuries. Traditional rural settlements whose vulnerabilities
increase day by day, reflect the life, architectural approach, building technology,
construction techniques, craftsmanship and landscape features of their period and
requires a holistic view for its protection. The loss of human life, which is the main
element with nature that comprises the rural settlements, not only causes the loss of
cultural heritage but also affects natural life, agricultural landscape and bio-diversity
negatively. After abandonment rural landscape started to desertificate in short term
and become vulnerable against the natural disasters.
Transfering life, culture and architectural fabric of rural settlements to the future
generations is critical for the history of humanity. Although there are several
recommendations regarding the management and protection of the rural areas in
Turkey and in the World, there is a lack of specialized method for the conservation
of cultural and natural heritage of abandoned rural settlements with many locationspecific issues. Starting from this findings “Rural Architecture, Policies Developed
for Rural Areas In Turkey and Europe, Evolution in the Conservation Theory of
Rural Heritage”, “Abandonment Reasons and Process in Rural Settlemens, Impacts
of Abandonment” and “Re-Evaluation Possibilities of Rural Settlements” chapters
were discussed in detail and a conservation model, which can be used on a global
scale, developed for the conservation of abandoned rural settlements. It is believed
the conservation model can be used in future scientific studies about the conservation
of rural settlements and can be developed by the inter-disciplinary contributions.
The first practices about the conservation of rural architecture, which were
implemented in Europe at the end of 18th century, were performed by re-locating the
village houses in open-air museums generally located close to the urban centres. The
conservation approach by exhibiting the rural buildings in open air museums were
started to change in 1960s to the idea that rural buildings should be protected with
their environment as a whole. Nowadays it is regarded that all the constituent
elements of rural landscapes as human beings, domestic and wild animals, houses,
farm buildings, barns, streets, trees, agricultural and forest lands, water resources and
traditions should be protected as a whole.
xxv
Within the scope of this thesis, after the definition of cultural values in rural areas
and the evaluation of the historical development of conservation theory about rural
heritage, the policies has been developed for solving the problems faced in rural
areas in Turkey and in the Europe over time, were examined to understand current
problems and conditions in rural environments. Evaluating the subject by this
historical perspective, rural environments’ current problems have been appointed.
The loss of human factor, which is the most important constituent of the rural
landscape, causes the destruction of rural heritage. Therefore, before the
development of recommendations concerning the conservation of rural heritage,
reasons of abandonment/de-population in rural areas were examined. This reasons
can be classified in two main groups as nature and human based reasons. Human
based reasons are subclassified in three groups as socio-cultural and economic,
political and other. In order to obtain clues about solutions for the de-population
problems has been occured in rural settlements, the reasons of abandonment were
discussed with the rural settlement examples which are located in different regions of
the World.
Different policies have been adopted for conservation of rural heritage in different
eras. The international conservation legislations also have been evolved by following
the changes in policies. The succes in the implementation of this policies have been
varied according to the development status of countries. In this respect pros and cons
of all the approaches for the re-evaluation of rural settlements in Europe and Turkey
have been discussed, and as a result all the appropriate alternatives for re-evaluation
of cultural heritage in abandoned rural settlements has been determined. This
alternatives can be classified in four groups as museological, tourism, re-settlement
and re-forestation/ re-wilding approaches. Re-wilding or re-forestation approach is
also excluded from the evaluation because it causes irrevocable loss of rural heritage,
which has been formed by the cultural accumulations of centuries and it also
contradicts with the contemporary conservation principles. Discussion of this
possible approaches through the cases in Europe and Turkey, has provided important
informantions for creating the conservation model of abandoned rural settlements.
It can be said that it is more diffucult to stop the physical deterioration of cultural
properties in cases, which were adapted as a open-air museum after abandonment,
compared to the settlements where the life continues. Re-functioning a rural
settlement as a memorial site after abandonment caused by war, conflicts, terrorism,
etc. is one of the meaningful choices. This option necessitates that consolidation
works and periodical maintenance should have been carried out on cultural
properties, which have been damaged because of war, conflicts, etc., to prevent
destruction on architectural heritage caused by ordinary natural cycle.
While first practices about the conservation of rural architecture, which was emerged
as moving rural buildings from authenthic locations to an open-air museum, can been
understandable by its time, nowadays it can’t be considered as a conservation
approach except extraordinary situations.
It can be observed that, traditional rural life has been gradually weakened in
settlements, where intense tourism activities carried out and problems like depopulization or abandonment can’t be seen. Not only in some cases that rural
settlements have been re-functioned as a museum but also in some touristic uses, a
sustainable life can’t always be ensured, therefore several challenges can be
encountered in conservation of cultural properties. Tourism, which is used as a tool
xxvi
in developing the life standards and preventing the population loss in rural areas,
sometimes creates an intense demand to a specific region and causes withdrawal of
local communities from traditional rural life.
In some cases, rural settlements, which have been evacuated because of conflicts,
wars, security problems, etc., have been resettled with their former residents after
changes in conditions. Altough resettlements start the life in rural environments
again, in some cases conservation of cultural heritage isn’t on the agenda and after
the resettlement, residents prefer to build new buildings with new materials instead
of repairing their traditional buildings. Another option for resettlement of the
abandoned rural settlements can be seen in some examples. In this cases new rural
residents coming by counter migration from urban centres to countryside start to live
in an abandoned rural settlement. However restart of life in an abandoned village by
this type of migration can be considered positive, there are some negative impacts
like big interventions in restoration of cultural heritage, completely abandonment of
traditional rural life, social disharmony between new and old residents, and etc. It
can be said all three of museological, tourism and resettlement approaches for reevaluation of abandoned rural settlements can be implement together or
independently. On the other hand it shouldn’t be overlooked that all this approaches
are a tool for conservation and vitality of rural settlements. Fragility of the traditional
fabric because of long term neglection after abandonment, cultural landscape values,
bio-diversity and intangible values should be taken into consideration in the
implementation of this re- use alternatives.
As a result of all the researches, analysis and evaluations, the conservation model has
been based on five main parts as “Definition of cultural and natural values and
importance of the settlement”, “Determination of the re-evaluation alternatives”,
“Determination of conservation policies”, “Implementation” and “Monitoring,
evaluation and update”.
The first main part of the model, which is comprised of steps like definition of
cultural and natural values of an abandoned rural settlement, determination of the
reasons and levels of abandonment, documentation of cultural and natural heritage,
analysis of the physical, social and economical structure and SWOT analysis,
provides the answers about why the rural environment should be protected.
Second main part of the conservation model is “Determination of the re-evaluation
alternatives of the rural settlement”, in which possibilities about revitalization of
rural life will be discussed. This part is consisted of steps like analysis of
stakeholders and determination of the financial resources, determination of return
possibilities of the authentic inhabitants of the settlement, after revitalization of
traditional knowledge and making improvements in living conditions of rural
communities, discussion of the adaptiveness of the museological, tourism and resettlement approaches for re-evaluation of the settlement, determination of the
possible inhabitants’ necessities and their expectations from the settlement,
determination of the adaptive re-evaluation alternatives for the settlement and
determination of future vision for the conservation of the settlement.
Rural environments are the habitats which were created in line with the experiences
of the past centuries and expectations of past rural communities. The rural
architecture which were shaped by this conditions can only be transmitted by the
determination of adaptive re-use possibilites and implementation of correct
conservation policies. Taking into all these considerations, the conservation model
xxvii
has described that the new uses of rural settlements can only be possible unless it
doesn’t undermine authenticity and integrity values of the settlements. In this respect
it is recommended to develop different conservation strategies and policies against
the different conditions which the settlements have. The another issue, which was
considered carefully, is the investigation of possibilities about setting up a
connection of old inhabitants with their abandoned villages. It is recommended that
the conservation policies should be shaped according to the new functions for
transmitting the rural fabric to future, which became neglected after being
abandoned, and revitalization of the rural life.
After defining cultural and natural values and importance of the settlement and
determining the re-evaluation alternatives, the third main part proposed in the
conservation model is to determine the conservation policies. Conservation policies
should put the financial resources, tools, conservation methods and priorities for
sustaining the cultural and natural values and ecological balance of the settlements
on the agenda integrated with other national policies.
In the implementation process, which is the fourth main part of the conservation
model, tools, timelines, resources and methods of projects should be defined in work
packages. The last main part of the conservation model is “Monitoring, evaluation
and update”. Conservation of rural heritage and sustainability of rural life can only
be achieved by monitoring the proposed implementatitons, the cooperation between
all the stakeholders and sharing the knowledge and experiences. Monitoring process
will provide a chance to fix the problems early against the changing conditions. This
process is monitoring the projects’ compliances to work packages and the success in
conservation of rural heritage.
Within the scope of this thesis; proposed conservation model for the conservation of
abandoned rural settlements has been implemented in a pilot area. As a case study
the conservation model will be tested in Lübbey village, which is one of the
abandoned rural settlements in Turkey, located in the outskirts of Mount Tmolus
(Bozdağ). Lübbey, which is a forest village far from approximately 14 kilometres
from Ödemiş and 128 kilometres from İzmir city centres, gives broad information
about the rural life of its era with its cultural landscape values consisting of the
vernacular buildings, streets, animals, agricultural fields, trees which created by the
collaboration of human and nature. Although the village has been abandoned, it
preserved its authenticity and integrity as well. The village has been located on an
ancient road connecting Ephesus to Sardis. According to the Ottoman population
records dated back to 1908, nearly 500 people were living in the village. In past
times villagers were seasonally migrated to an upland belonging to the village to feed
their animals in summer times. The government had solved the infrastructure
problems as like as electricity, water pipe-line systems, roads, etc. of the upland
settlement in 1950’s and as a result of this situation the villagers built new dwellings
and migrated to upland one by one. Currently only five people have left in the old
village. Potentials and multifaceted problems acted on the selection of this village as
a case study. After all of the analysis and evaluations proposed conservation policies
for Lübbey’s future are stated below. This policies are; “Conservation of cultural and
natural heritage and creation of a sustainable administration system”, “Improving the
living conditions and physical environment, re-establishment of life and creation of
sustainable economic structure”, “Development of museology and tourism, and
development of visitor management system”, “Educational improvement and
xxviii
awareness raising activities for conservation of Lubbey’s rural heritage” and “Risk
Management and providing security”.
As a result of implemented policies and radical changes in social life, nowadays
large number of rural settlements in Turkey are in the process of abandonment.
Certainly, the biggest problem encountered in conservation of rural heritage is the
loss of daily life in rural settlements. Although rural heritage in depopulated
settlements have melted against the natural conditions by time, some settlements
succeed to preserve their authenticity and integrity to a certain extent. On the other
hand in some villages, which are more crowded and close to the city centers,
authenticity and integrity values of traditional architectural heritage has been
destroyed by human beings as a result of new construction pressures. This situation
accompanies a big dilemma about conservation of traditional architectural heritage.
Conceptual background about conservation of rural heritage has been developed
relatively late in Turkey compared to Europe. Therefore Turkey faces different
problems in rural areas then other European countries. It can be said that, successful
implementations about conservation of rural heritage and preventing depopulation in
rural areas in other countries, can be a model for Turkey. However, these successful
policies and implementations should be evaluated in line with Turkey’s specific
conditions. Based on this analysis, recommendations and evaluations specified to
abandoned rural settlements in Turkey have been carried out in the conclusion part of
thesis.
xxix
1. GİRİŞ
Dünyadaki pek çok ülkede yaygın olarak görülen kırsal yerleşimlerin nüfuslarını
kaybederek insansızlaşması süreci, yüzyılların birikimiyle oluşturulmuş geleneksel
çevrelerin bakımsız kalması, giderek köhneleşmesi ve yok olması sonuçlarını ortaya
çıkarmaktadır. Her geçen gün kırılganlıkları artan geleneksel kırsal yerleşimler;
dönemlerinin yaşamını, mimari yaklaşımını, yapı teknolojisini, yapım tekniklerini,
peyzaj özelliklerini ve ustalıklarını aktaran ve korunması için bütüncül ve özel bir
bakış gerektiren alanlardır. Geçmiş toplumların günlük yaşamlarının, geleneklerinin,
yapı
teknolojilerinin
ve
kültürel
etkinliklerinin
kısıtlı
imkanlar dahilinde
şekillendirdiği kırsal mirasın yitirilmesi, dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına
ve insanlığın geçmişle olan bağlarının zayıflamasına neden olmaktadır. Kuşkusuz
insanın ve doğanın ortaklaşa oluşturdukları kırsal yerleşimlerin var olmasını sağlayan
başlıca unsur olan insan etkeninin yitirilmesiyle bağlantılı olarak kültürel mirasın
kaybı yanında, doğal yaşam, tarımsal peyzaj ve biyo-çeşitlilik de olumsuz
etkilenmektedir.
Kırsal mimarinin korunmasına yönelik XIX. yüzyılın sonlarında Avrupa’da gündeme
gelen ilk uygulamaların köy evlerinin taşınarak bir açık hava parkında sergilenmesi
biçiminde
gerçekleştiği
görülmektedir.
Sanayi
devrimi
öncesindeki
tarım
toplumunun kültürel bir yansıması olan geleneksel kırsal yapıların bir açık hava
müzesinde sergilenerek korunması yaklaşımı, 1960’lı yıllara gelindiğinde yerini
kırsal yapıların çevreleriyle bir bütün olarak korunması gerektiği düşüncesine
bırakmıştır. Günümüzde ise kırsal peyzajın kendisini oluşturan insanlar, evcil ve
yabani hayvanlar, konutlar, üretim yapıları, yollar, ağaçlar, tarım ve orman alanları,
su kaynakları ve gelenekler gibi somut ve somut olmayan tüm bileşenleri ile birlikte
bir bütün olarak korunması gerektiği kabul edilmektedir.
Kırsal yaşam çevrelerinin çeşitli nedenlere bağlı olarak nüfus kaybetmeleri, sahip
oldukları zengin kültürel ve doğal mirasın korunmasını zorlaştırmakta ve bu konuda
önlem alınmasını zorunlu kılmaktadır. Kırsal mirasın korunması için önlem
alınmaması durumunda, doğal malzemelerle üretilmiş geleneksel mimarinin doğa
1
şartları karşısında hızla yok olması ve kırsal peyzajın karakterinin değişmesi
kaçınılmaz bir sonuçtur.
1.1 Araştırmanın Amacı ve Kapsamı
Çeşitli nedenlere bağlı olarak nüfusunu yitirmiş, boşalmış, terk edilmiş ya da
insansızlaşmış kırsal yerleşimlerin terminolojik olarak ifade edilmesinde incelenen
bilimsel makalelerde; Türkçe’ye; “terk edilmiş köyler (abandoned2 villages)”,
“hayalet köyler (ghost3 villages)”, “terk edilmiş/nüfusunu yitirmiş/ıssız/metruk
köyler (deserted4 villages)”, “nüfusunu yitirmiş/insansızlaşmış kırsal yerleşimler
(depopulated5 rural settlements)”, “kırsal yerleşimlerdeki nüfus düşüşü (population
decline in rural areas)”, “kırsal terk edilme (rural abandonment)”, “arazinin terk
edilmesi (land abandonment6)” şeklinde çevrilebilecek farklı kullanımların olduğu
görülmektedir. Mimarlık ve planlama disiplininden uzmanların bu kullanımlar
arasında “abandoned villages/rural settlements” ve “depopulated villages/rural
settlements” ifadelerini daha sıklıkla kullanmayı tercih ettikleri gözlenmiştir. “Terk
edilmiş” kullanımının “bir gerekçeye bağlı olarak aniden bir boşalmayı” betimlediği,
“kırsal terk edilme”, “arazinin terk edilmesi” ve “kırsal yerleşimlerdeki nüfus
düşüşü” ifadelerinin “bünyesinde yaşayan nüfusu çeşitli nedenlere bağlı olarak
yitiren kırsal yerleşimleri” betimlemekten çok bir durumu betimlediği, “hayalet
köyler”, “ıssız/metruk köyler” ifadelerinin ise anlatılmak istenenden farklı
çağrışımlar yaratabileceği söylenebilir. Türk Dil Kurumu (TDK) Güncel Türkçe
Sözlük’te “yitirmek” eylemi, “bazı nitelik veya özelliklerin yok olması durumuna
uğramak” şeklinde açıklanmıştır. “Bir bölgede, belirli bir anda yaşayanların
oluşturulduğu toplam sayı” veya “ortak bir özellik gösteren kimselerin tümü” olarak
ifade edilen “nüfus” sözcüğü ve “yitirmek” eyleminin birleştirilmesinden türetilerek
oluşturulan “nüfusunu yitiren kırsal yerleşimler” tamlamasının kullanılması, tez
2
Filipe ve Mascarenhas (2011); Figlia (2012); Russo vd. (2013) ve Sorge ve Padwe (2015)
yayınlarında “abandoned” ifadesini kullanmışlardır.
3
İnternet ortamında İnglizce yayın yapan medya organlarında “Ghost towns/villages/settlements”
ifadelerinin sıklıkla kullanıldığı görülmekle birlikte, incelenen bilimsel makalelerde bu ifadenin daha
nadir kullanıldığı gözlenmiştir. Bkz. DeLyser (1998).
4
Papadopoulos (2013) makalesinde “deserted” ifadesini kullanmayı tercih etmiştir.
5
FAO (2006) ve Pinilla vd. (2008)’nın yayınlarında “depopulated” ifadesini kullandıkları
görülmektedir.
6
Pinto-Correia vd. (2004) ise “land abandonment” seçeneğini kullanmıştır.
2
kapsamında anlatılmak istenen durumu daha net bir şekilde açıklayacağı için tercih
edilmiştir.
İçerisinde yaşamın devam etmediği ancak korunması gerekli kültürel ve doğal
değerler taşıyan nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması sorunsalı için
özelleşmiş, kapsamlı ve bütüncül bir yöntemin eksikliğinden yola çıkarak, nüfusunu
kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması için ulusal ölçekte kullanılabilecek bir
koruma yaklaşımı önerisi geliştirilmesi hedeflenmiştir. Önerilen yaklaşımın
disiplinler arası katkılarla geliştirilebileceği ve gelecekte kırsal yerleşimlerin
korunması
konusunda
yapılacak
bilimsel
çalışmalarda
kullanılabileceği
düşünülmektedir.
Genel olarak kırsal alanların ve özellikle nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerin
sorunları ancak sosyoloji, siyaset bilimi, kamu yönetimi, ekonomi, hukuk, iletişim,
şehir planlama, mimarlık, inşaat mühendisliği, tarih, arkeoloji, ziraat bilimleri gibi
birçok farklı disiplinin ve yerel aktörlerin ortak çalışması neticesinde getirilecek
geniş kapsamlı strateji ve politikalarla çözümlenebilecek çok kapsamlı bir konudur.
Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon doktora programında yapılan bu çalışmanın
amacı nüfusunu kaybeden geleneksel kırsal yerleşimlerin sahip oldukları kırsal
mirasın geleceğe aktarılabilmesi ve boşalan yerleşimlerde yaşamın yeniden
başlaması için olası senaryoların ve çözüm önerilerinin mimarlık ve özellikle koruma
bağlamında ortaya konulmasıdır.
Araştırmanın kurgusu “Giriş”, “Kırsal mimari”, “Kırsal yerleşimlerin nüfusunu
yitirme süreci, nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler”, “Nüfusunu yitiren kırsal
yerleşimlerin yeniden değerlendirilme olasılıkları”, “Nüfusunu yitiren kırsal
yerleşimler için önerilen koruma yaklaşımı”, “Önerilen koruma yaklaşımının pilot
bölge (Lübbey Köyü) üzerinde irdelenmesi”, “Değerlendirme ve öneriler” ile
“Sonuç” olmak üzere sekiz bölümden oluşmaktadır.
Çalışmanın birinci bölümünde, araştırmanın genel tanımı yapılarak, amacı ve
kapsamı açıklanmış ve çatkısı hakkında bilgiler verilmiştir. Araştırmada kullanılan
yöntemlerin de açıklandığı bu bölümde; kırsal yerleşimlerin nüfusunu yitirmesi
olgusunun ifadesinde kullanılan kavramlar da tartışılarak, tezde kullanılması tercih
edilen terminoloji açıklanmıştır.
3
İkinci bölümde ise öncelikle kırsal alan, kırsal yerleşim ve kırsal mimariye yönelik
kavram ve tanımlar açıklanmıştır. Yapılan kavramsal değerlendirmeler sonrasında,
Türkiye’de ve Avrupa’da kırsal alanlar için geliştirilmiş politikalar, kırsal mimari
bağlamında koruma kuramının gelişim süreci ile bu politikaların ve sürecin zaman
içerisinde geçirdiği değişimler günümüz koşullarını ve sorunlarını kavrayabilmek
açısından irdelenmiştir.
Üçüncü bölümde öncelikle kırsal yerleşimlerin nüfus yitirme süreçleri incelenmiş ve
nüfus kaybına neden olan etkenler gruplandırılmıştır. Kırsal yerleşimlerin nüfusunu
yitirme nedenleri, insan ve doğa kaynaklı olarak iki ana grupta, insan kaynaklı
nedenler ise kendi içerisinde sosyo-kültürel ve ekonomik, politik ve diğer olmak
üzere üç grupta sınıflandırılmıştır. Yapılan sınıflandırma uyarınca, Avrupa’nın farklı
noktalarında yer alan kırsal yerleşim örnekleri incelenerek, nüfus kaybına neden olan
etkenler ve nüfus kaybının yarattığı etkiler tartışılmıştır.
Dördüncü
bölümde
Avrupa’da
ve
Türkiye’de
kırsal
yerleşimlerin
değerlendirilmesine yönelik yaklaşımlar olumlu ve olumsuz yönleriyle irdelenmiş ve
böylece nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel mirasın yeniden
değerlendirilmesine yönelik olasılıklar belirlenmiştir. Kırsal yerleşimlerde yaşamın
devam etmesi, kültür varlıklarının korunması ve yerel halkın yaşam seviyesinin
yükseltilmesi amacıyla geçmişten bugüne müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan
olmak üzere üç farklı şekilde uygulamaya konulan yaklaşımların, Avrupa’daki ve
Türkiye’deki örnekler üzerinden tartışılması, nüfusunu yitiren kırsal yerleşimler için
öneri koruma yaklaşımının geliştirilebilmesine yönelik en önemli aşamalardan
biridir.
Kırsal yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesinde incelenen örnekler ile Üçüncü
bölümde kırsal yerleşimlerin nüfus kaybetme nedenlerinin anlaşılmasına yönelik
incelenen örnekler, hazırlanan bir tablo yardımıyla yerleşimlerin kırsal miras
değerleri, terk edilme durumları, nüfusunu kaybetme nedenleri, nüfus kaybının
yarattığı etkiler, mevcut ya da yeniden kullanım biçimleri ve gerçekleştirilen
faaliyetlerin yarattığı etkiler olmak üzere altı grupta irdelenmiştir (Çizelge B.1).
Yapılan incelemeler, analizler ve değerlendirmeler sonrasında beşinci bölümde
nüfusunu yitiren kırsal yerleşimlerin korunması için bir koruma yaklaşımı
önerilmiştir. Önerilen koruma yaklaşımı; “Yerleşimin doğal, kültürel değerlerinin ve
4
öneminin tanımlanması”, “Yerleşimin yeniden değerlendirme seçeneklerinin
belirlenmesi”, “Koruma politikalarının belirlenmesi”, “Uygulama” ve “İzleme,
denetleme, değerlendirme, güncelleme” olmak üzere beş aşamadan oluşturulmuştur.
Nüfusunu yitiren bir kırsal yerleşimin sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin
tespiti, koruma alanı ile geçiş bölgesi sınırının tespiti, nüfusunu yitirme nedeninin ve
derecesinin belirlenmesi, kültürel ve doğal mirasın belgelenmesi, fiziki, sosyal ve
ekonomik yapının analizi ve Güçlü, Zayıf Yanlar, Fırsatlar ve Tehditler (GZFT)
analizinin yapılması gibi adımlardan oluşan ilk aşama, korumaya konu olan kırsal
yaşam
çevresinin
sağlamaktadır.
neden
Yaklaşımın
korunması
ikinci
gerektiği
aşaması;
sorusunun
yaşamın
yeniden
yanıtlanmasını
kurgulanması
olasılıklarının tartışılacağı “Yerleşimin Yeniden Değerlendirme Seçeneklerinin
Belirlenmesi”dir. Bu aşama; paydaş analizi ve finansal kaynakların tespiti,
yerleşimin geleneksel sakinlerinin geri dönüş olasılığının belirlenmesi, geleneksel
kullanımların canlandırılması ve kırsal halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi
sonrasında müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin yerleşim için
uygunluğunun tartışılması, olası kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin tespiti,
yerleşimin yeniden değerlendirilme seçeneklerinin belirlenmesi ve yerleşimin
korunmasına yönelik gelecek öngörüsünün belirlenmesi süreçlerinden oluşmaktadır.
Kırsal çevreler, geçmiş yüzyılların yaşantıları ve beklentileri doğrultusunda
tasarlanmış ya da oluşturulmuş yaşam alanlarıdır. Koruma yaklaşımı tüm bu
hususları dikkate alarak, yeni kullanımların ancak kırsal yerleşimlerin sahip olduğu
özgünlük ve bütünlük değerini zedelemeyeceği durumlarda mümkün olabileceğini
tarif etmiştir. Bu açıdan her bir kırsal yerleşimin içinde bulunduğu şartlar göz önüne
alınarak farklı koruma stratejileri ve politikaları geliştirilmesi gereği ifade edilmiştir.
Dikkatle ele alınan bir diğer husus terk edilen yerleşimlerin geleneksel sakinlerinin
bu yerleşimlerle bağının kurulabilmesi olasılığının araştırılmasıdır. Terk edilme
sonrasında bakımsız kalarak tahrip olmuş geleneksel kırsal dokuların geleceğe
aktarılabilmeleri ve bu yerleşimlerde yaşamın yeniden başlayabilmesi için
belirlenecek
yeni
şekillendirilmesi
işlev/işlevler
önerilmiştir.
doğrultusunda
Üçüncü
basamak;
koruma
politikalarının
“Koruma
Politikalarının
Belirlenmesi” aşamasıdır. Koruma politikaları; ülke politikalarıyla bütünleşik olarak,
yerleşimlerin ekolojik dengesinin ve doğal, kültürel değerlerinin sürdürülmesi için
finansal kaynağın, araçların, koruma yönteminin ve önceliklerin belirlenmesine
yönelik açılımlar sağlamalıdır. Koruma yaklaşımının dördüncü aşaması olan
5
“Uygulama” sürecinde koruma politikaları doğrultusunda öngörülen projelerin hangi
zaman aralığında kimler tarafından hangi yöntem ve kaynakla yapılacağı
belirlenmektedir. Son aşama “İzleme, Denetleme, Değerlendirme ve Güncelleme”dir.
Kırsal yerleşimlerdeki yaşamın sürekliliğinin ve kırsal mirasın korunmasının
sağlanması ancak planlanan uygulamaların ve projelerin izlenmesi ile değişen
koşullar karşısında hızlı değişikliklerin ve paydaşlar arasında işbirliği, bilgi ve
tecrübe alış verişi ile mümkün olabilecektir. Bu aşama koruma politikaları
doğrultusunda uygulanması öngörülen projelerin iş programına uygun bir şekilde
yürütülüp
yürütülmediğinin
ve
dolayısıyla
nüfusunu
kaybetmiş
kırsal
yerleşimlerdeki kültürel ve doğal varlıkların korunmasında ve sürdürülebilir bir
yaşamın kurulmasındaki başarının izlendiği bir süreçtir.
Altıncı bölümde; nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimler için önerilen koruma
yaklaşımı, Türkiye sınırları içerisinde yer alan bir pilot bölge üzerinde irdelenmiş ve
pilot yerleşimin korunarak geleceğe aktarılabilmesi için bir yol haritası
oluşturulmuştur. Tezin pilot bölgesi, Batı Anadolu’da Küçük Menderes Havzası’nda
yer alan ve ciddi koruma sorunlarını ve potansiyelini bir arada barındıran İzmir ili
Ödemiş ilçesi Lübbey Köyü olarak belirlenmiştir. Lübbey, Rahmanlar vadisinde
Ödemiş ilçe merkezine kara yolu ile yaklaşık 14 kilometre uzaklıkta yer alan bir
orman köyü olarak varlığını sürdürmekteyken, 1960’lı yıllara gelindiğinde köylülerin
esas geçim kaynağı olan ormanlardan faydalanmasına getirilen kısıtlamalar sonrası
köy halkı, arazi yapısı daha az eğimli ve tarım için daha elverişli durumda olan ve
geçmişte yalnızca yaz aylarında geçici olarak göçtüğü Lübbey Yaylası’na
(Çamyayla) kalıcı olarak taşınmıştır. Lübbey’den Çamyayla’ya göçü hızlandıran
diğer etkenler elektrik, şebeke suyu gibi altyapı hizmetlerinin köyden önce yaylaya
ulaşmış olmasıdır. Yarı-göçer olarak sınıflandırabileceğimiz Lübbey halkının 1960’lı
yıllarda terk etmeye başladığı yerleşimde günümüzde sürekli oturan yalnızca beş
hane bulunmaktadır. Lübbey Köyü, kültür ile doğanın iç içe geçmiş olduğu adeta
topoğrafyanın doğal bir uzantısı olan yerleşimiyle ve özgünlüğünü büyük ölçüde
koruyarak günümüze ulaşmış olan cami, çamaşırhane, kahvehaneler, okul, çeşmeler,
konutlar, depo yapıları, tarlalar ve ormanların oluşturduğu fiziksel dokusuyla
döneminin kırsal yaşamı hakkında detaylı bilgiler vermektedir. Köyün terk
edilmesinin sonucunda bakımsız kalarak giderek köhneleşen yapılardan bir
bölümünün harabeye dönüştüğü, bir bölümünün ise hala doğa şartlarına direndiği
6
görülmektedir. XIX. yüzyılda dönemin ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilmiş
Lübbey’deki geleneksel yapıların yeniden işlevlendirilmesinde; kültür varlıklarının
özgünlük ve bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi ve yıpranmışlık durumlarına
göre restorasyon kararlarının alınmasının bir zorunluluk olduğu düşünülmektedir. Bu
temel ilkeler doğrultusunda Lübbey’deki geleneksel yapıların fiziksel durumları da
göz önüne alınarak; öncelikle yerel halktan geri dönüşe istekli kişilerin olmak üzere
dışarıdan köye gelecek kişilerin de bir arada yaşayabileceği, bununla birlikte
müzecilik ve turizme dönük kullanımların bir arada olabileceği bir yeniden yaşam
senaryosunun Lübbey için uygun olacağı öngörülmüştür. Yeniden işlevlendirme
sonrasında içerisinde yaşamın devam ettiği, doğa turizmi, tarımsal üretim,
rekreasyonel amaçlar ve aynı zamanda bir kırsal yaşam müzesi olarak da ziyaret
edilebilecek köydeki koruma çalışmalarında; yerleşimin terk edildiği tarihsel döneme
ilişkin izlerin korunması ve yerleşim hakkında bilgi verici sunum tekniklerinin
geliştirilmesi önerilmektedir. Lübbey’in yeniden değerlendirilmesi için olası üç
seçenek olan müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin her üçünün bir
arada uygulanması önerilmekle birlikte önceliğin yerel halkın yaşam kalitesinin
artırılması
yoluyla
geri
dönüşe
teşvik
edilmesine
verilmesi
gerektiği
düşünülmektedir. Bu açıdan köyün tamamının mülkiyet değişikliği yoluyla turizme
ya da müzeciliğe yönelik işlevlendirilmesi yerine geleneksel yapılarını kullanmak
isteyen yerel halkın geri dönüşünü cesaretlendirici adımların atılması önemlidir.
Endüstrileşme deneyimini Avrupa’dan çok sonra ve farklı koşullarda yaşayan
Türkiye’de, kırsal alanların korunması düşüncesinin de Avrupa’ya göre oldukça geç
tarihlerde gelişim gösterdiği bilinmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak
Türkiye’nin kırsal mirasının korunmasında Avrupa ülkelerinden farklı sorunlarla
karşı karşıya kalındığı görülmektedir. Kırsal mirasın korunması ve kırsal alanların
insansızlaşmasının engellenmesi konularında başarılı uygulamaların görüldüğü
ülkelerdeki yaklaşım ve uygulamaların Türkiye için bir örnek oluşturduğu
söylenebilir. Ancak bu politikaların ve uygulamaların Türkiye’nin kendine özgü
koşulları doğrultusunda değerlendirilmesi ve bu doğrultuda ülkemizdeki kırsal
yerleşimlerin koşullarını gözeten özgün bir yaklaşımın geliştirilmesine gerek olduğu
düşünülmüştür. Bu doğrultuda nüfusunu yitiren kırsal yerleşimler için geliştirilen
koruma yaklaşımının pilot bölge üzerinde irdelenmesinin ardından edinilen birikimin
değerlendirilmesi sonucunda, “Sonuç ve Öneriler” bölümünde; Türkiye’deki
7
nüfusunu yitiren kırsal yerleşimlerin korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için
tespit edilen sorunların nasıl çözümlenebileceğine yönelik öneriler geliştirilmiş ve
araştırmanın sonuçları açıklanmıştır.
1.2 Araştırmanın Yöntemi
Tez çalışmasının gerçekleştirilmesi için; literatür taraması, alan araştırması ve
belgeleme, örnekleme, arşiv araştırması ve mülakat yöntemlerine başvurulmuştur.
Literatür araştırmaları çalışmanın tüm bölümleri için gerçekleştirilmiş, alan
araştırması ve belgeleme yöntemleri üçüncü, dördüncü ve altıncı bölümde
kullanılmış, arşiv araştırması, mülakat ve örnekleme yöntemlerine ise yalnızca altıncı
bölümde başvurulmuştur.
Literatür araştırmasında tezin kuramsal altyapısını oluşturan kırsal mimarinin
korunması ve yeniden değerlendirilmesi ile ilgili yayınlanmış olan kitaplara, süreli
yayınlara, tezlere, uluslararası sözleşme, bildirge, deklarasyon ve tüzüklere,
geliştirilmiş ulusal ve uluslararası politikalar ile kanun ve yönetmeliklere ulaşmaya
özel olarak önem verilmiş ve bu belgeler taranırken geçmişten bugüne bu alanlarla
ilgili yapılan çalışmaların tarihsel dönemleri de dikkate alınmıştır. Böylece kırsal
yerleşimlerin korunmasına yönelik dünyada görülen yaklaşımlar ve bu yaklaşımların
tarihsel gelişimi incelenerek bu süreçlerin Türkiye’ye nasıl yansıdığı ve yasal
mevzuatın geçirdiği değişimler de irdelenmiştir. Konuyu bu tarihsel perspektif
içerisinde ele alarak, kırsal yerleşimlerin korunması ile ilgili günümüzde hangi tür
sorunlarla karşılaşıldığı belirlenmiş ve bu yerleşimlerin nüfus kaybetme nedenleri ile
nüfus kaybının yarattığı sorunlar ele alınmıştır.
Kırsal yerleşimlerin terk edilmelerinin altında yatan nedenlerin olabilecek en geniş
perspektif içerisinde ortaya konulması için Avrupa’nın ve Türkiye’nin farklı
noktalarında yer alan oldukça fazla sayıdaki nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşim
arasından, insan kaynaklı ve doğa kaynaklı olmak üzere iki ana grupta sınıflandırılan
nüfus kaybetme nedenlerini açıklayacak farklı coğrafyalardaki örnekler belirlenerek
bir seçki oluşturulmuştur. Kırsal yerleşimlerin nüfusunu yitirme nedenlerini
açıklamak üzere oluşturulan seçkide olduğu gibi; müzeleştirme, turizm ve yeniden
iskan olmak üzere üç grupta sınıflandırılan yeniden değerlendirilme olasılıklarının
açıklanmasında da tüm dünyada ve Türkiye’de bulunan örnekler belirlenerek,
uygulanan yaklaşımların olumlu ya da olumsuz yönleri tartışılmıştır.
8
Tezin ilk dört bölümünde elde edilen veriler, kültürel ve doğal mirasın yönetimi ve
nüfusunu yitiren kırsal yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesi ile ilgili olarak
önerilen farklı yaklaşımlar titizlikle ele alınmış ve ulaşılan tüm verilerin sentezi
sonrası beşinci bölümde nüfusunu yitiren kırsal yerleşimler için önerilen koruma
yaklaşımı açıklanmıştır.
Tez çalışması kapsamında önerilen koruma yaklaşımının işlerliği bir pilot bölge
üzerinde örneklenerek sorgulanmıştır. Pilot alan çalışması kapsamında belirlenen
alanın korunacak değerlerinin saptanması ve günümüze ulaşan dokusunun korunması
için bir yol haritası oluşturulması amacıyla tüm bölümlerde gerçekleştirilen literatür
araştırmalarına ek olarak, kapsamlı bir alan araştırması ve belgeleme süreci, arşiv
araştırması ve sözlü görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Lübbey Köyü’nde,
2013 yılının Mart ayından başlayarak belli aralıklarla gerçekleştirilen çalışmalar,
2015 yılı Eylül ayında sonlandırılmıştır. Yukarıda belirtilen zaman aralığında
gerçekleştirilen çalışmalar, zaman zaman yerel ve ulusal basının da ilgisini çekmiş ve
çeşitli haberlere konu olmuştur (Şekil G1-Şekil G.3). Lübbey’in kültürel, doğal
değerlerinin ve öneminin tanımlanmasına yönelik gerçekleştirilen belgeleme
çalışmaları kapsamında; geleneksel dokunun özgün bileşenleri olan tüm yapıların
envanteri çıkarılarak plan rölöveleri alınmış, sokak görünüşleri ve yerleşim kesitleri
hazırlanmıştır. Yapıların işlevleri, kat sayıları, kullanım durumları, özgünlük
durumları ve yapısal durumlarına ait bilgiler hazırlanan haritalara aktarılmıştır.
Yapılan analizler sonrasında yerleşimdeki yapı türleri tanımlanarak tipolojik
özellikleri belirlenmiş ve kullanılan yapım teknikleri açıklanmıştır. Lübbey’lilerin
kalıcı olarak yerleştikleri Çamyayla’da da benzer şekilde belgeleme çalışmaları
gerçekleştirilmiş ve yerleşimin mimari karakteri tanımlanmıştır. Gerçekleştirilen alan
çalışmaları kapsamında Lübbey’deki mimari karakterin bir devamı niteliğinde olan
Ödemiş
ilçesindeki
kırsal
yerleşimlere
yönelik
fotoğrafik
belgelemeler
gerçekleştirilmiştir. Lübbey’e yakın mesafede bulunan benzer yerleşimler için ise
Ödemiş’e ve Lübbey’e göre konumlarını gösterir bir kroki, hava fotoğrafı ve
köylerin günümüz görünüşlerini içeren şekiller düzenlenmiştir. Bu doğrultuda ele
alınan kırsal yerleşimler sırasıyla Derebebekler, Dereuzunyer, Üzümlü, Karadoğan,
Günlüce ve Horzum köyleridir. Lübbey’e 3 ve 4 kilometre uzaklıktaki Dereuzunyer
ve Derebebekler köyleri; Rahmanlar vadisinde yapımına başlanan içme suyu
barajının suları altında kalacaktır. Lübbey’in yakınında özgünlüğünü ve bütünlüğünü
9
büyük
oranda
koruyabilmiş
bu
iki
yerleşimin
mimari
karakterinin
değerlendirilmesinde ise Prof. Dr. Yegân KÂHYA yürütücülüğünde gerçekleştirilen
araştırma projesindeki verilerden faydalanılmıştır. Tez çalışmasının tamamlanmasına
yakın bir tarihte DEÜ FBE Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı’nda Terk
Edilmiş Kırsal Yerleşimlerin Geleceği (İzmir-Ödemiş-Lübbey Köyü Örneği) adıyla
bir yüksek lisans tezinin sonradan başlayarak sona erdirilmiş olduğu öğrenilmiştir.
Bir yerleşimin geleneksel mimarisinin konu edindiği çalışmada ortaya konulan
başlığın arkasında buna ilişkin yalnızca iki örneğin ele alındığı ve çok kapsamlı
sorunları barındıran kırsal yerleşimlerin terk edilmesi sorununa yönelik getirilen
önerilerin oldukça yüzeysel ve herhangi bir bütünlükten uzak olduğu görülmektedir.
Lübbey Köyü’nün geçmişinin aydınlatılabilmesi
için gerçekleştirilen arşiv
çalışmaları kapsamında Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde herhangi bir belgeye
ulaşılamamıştır. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde Lübbey’e ilişkin rastlanabilen
1938 yılına ait tek belge ise köy muhtarı hakkında takibat yapılabilmesi için Büyük
Millet Meclisi’nin izninin gerekmediğine ilişkindir. Osmanlı ve Cumhuriyet
Arşivleri’ne ek olarak İzmir I ve II numaralı KVKBK, İzmir Vakıflar Bölge
Müdürlüğü, Ödemiş Belediyesi, Ödemiş Kaymakamlığı ve Ödemiş İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü gibi kurumların Arşivleri’nde de araştırmalar gerçekleştirilmiştir.
Lübbey’in kültürel ve doğal mirasının korunması ve sürdürülebilir ekonomik bir
yapının kurulmasına yönelik birçok paydaş ve ortak bulunmaktadır. Tez kapsamında
tüm ortak ve paydaşları bir araya getirme imkanı bulunmadığından, Lübbey’in
korunmasına ve geleceğine yönelik soruları içeren bir yazılı bir metin (Çizelge D.1)
hazırlanarak ilgili kişiler, kurum temsilcileri ve Çamyayla halkıyla görüşmeler
gerçekleştirilmiştir (Çizelge D.2).
10
2. KIRSAL MİMARİ
Dünyada kırsal alanların/köylerin/kırsal yerleşimlerin kentlerden ayrıştırılmasında
farklı ölçütlerin dikkate alındığı gözlenmektedir. Tacoli (1998: 160), kırsal alanlara
yönelik geliştirilen tanımların, kullanıldığı toplumun değer yargılarını yansıtacak
biçimde, ülkenin kalkınma stratejisinin ve idari yapısının bir parçası olduğunu
belirtmiştir. Farklı disiplinlerin farklı yaklaşımlarla ele aldığı kırsal-kentsel
ayrımında demografik, ekonomik, idari, politik ya da sosyo-kültürel özelliklerin
kullanıldığı görülmektedir. Tütengil (1977), kırsal-kentsel ayrımı için ileri sürülen
ölçütlerin başında, önemli bir oranda iş-güç biçimlerini, dünya görüşünü, dayanışma
ve örgütleşmeyi etkileyen nüfus ögesinin geldiğini ifade etmektedir (ss. 8-9). Boran
(1945), şehirle köyün birbirinden nüfus miktarına göre değil, fonksiyonel farklara
göre ayırt edilebileceğini ve köylerin geçimini ziraatten, şehirlerin ise ticaret ve
sanayi gibi iktisadi faaliyetlerden sağladıklarını belirtmiştir (s. 12). Dünyada kırsalkentsel ayırımında yaygın olarak kullanılan nüfus ölçütü ise miktar, yoğunluk, işgücü
yapısı ve sosyal yapı gibi ülkeden ülkeye farklılaşan bakış açılarıyla ele alınmaktadır.
Öyle ki nüfus miktarına göre bir ülkede köy olarak nitelenen bir yerleşim başka bir
ülkede kasaba ya da kent olarak nitelendirilebilmektedir. Nüfus ya da diğer ölçütlere
dayalı kırsallık tanımları ülkeler arasında farklılık göstermekle birlikte kimi zaman
aynı ülke içerisindeki farklı kurumların dahi kırsallık tanımları farklılaşmaktadır.
Miller (2013), ABD’deki üç devlet kurumunun kullandığı kırsal tanımındaki
farklılıkları örneklemiş ve etkili bir kırsal politika geliştirilebilmesi için ortak bir
kırsal tanımının geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir (s. 40). Tüm dünyada kırsalkentsel ayrımına yönelik farklı yaklaşımlar olduğu görülmekle birlikte OECD gibi
uluslararası kuruluşların kendilerine üye ülkelerdeki bölgeleri tanımlamaya yönelik
tipolojiler önerdikleri görülmektedir. OECD’nin (2011), tipolojik tanımlaması üç
aşamadan oluşmaktadır (s. 3). Buna göre birinci aşama olarak OECD’ye üye
ülkelerin belirlediği bir yerel birimde kilometrekare başına düşen insan yoğunluğu
150 kişinin altındaysa bu bölge kırsal olarak tanımlanmakta, ikinci aşamada ise kırsal
olarak tanımlanmış bu bölgede yaşayan nüfus yoğunluğunun oranına göre; ağırlıklı
olarak kırsal (%15’den daha az), orta (%15-50 arası) ve ağırlık olarak kentsel
11
(%50’den çok) olmak üzere üç grupta değerlendirilmektedir. Önerilen tipolojinin
üçüncü aşaması ise iki istisnai kuralı belirtmektedir. Buna göre yöntemin birinci ve
ikinci aşamasında ağırlıklı olarak kırsal olarak tanımlanmış bir bölgenin sınırları
içerisinde eğer 200.000’den çok nüfuslu bir kentsel merkez yer alıyorsa bu bölge
orta, yine bu aşamalarda orta olarak değerlendirilmiş bir bölgenin sınırları içerisinde
eğer 500.000’den çok nüfuslu bir kentsel merkez yer alıyorsa bu kez bu bölgenin
ağırlıklı olarak kentsel kategorisinde değerlendirilmesine yöneliktir.
Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi farklı kamu kurumlarınca uygulanan
faaliyetlerin amacı ve kapsamına göre değişen farklı kırsal alan tanımları bulunmakla
birlikte Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından üretilen kırsal alan
istatistiklerinde iki farklı tanımın kullanıldığı görülmektedir (T.C. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, 2014, s. 3). Bu tanımlardan birincisinde kullanılan temel
ölçüt yerleşimlerin idari statüsüdür ve buna göre il ve ilçe merkezleri dışında kalan
tüm yerleşimler köy kabul edilmektedir. İkinci tanımda kullanılan temel ölçüt ise
asgari kentsel fonksiyonları gösterdiği kabul edilen 20.000 nüfus eşiğidir ve bu
eşiğin altında kalan tüm yerleşimler kırsal alan kabul edilmektedir (T.C. Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, 2014, s. 3). Birinci Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi’nde
de (2007-2013) kabul edilen ikinci tanıma göre nüfusu 20.000’den düşük olan il ve
ilçe merkezleri ile beldeler de kırsal yerleşim kapsamında değerlendirilmektedir.
Ancak İkinci Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi’nde (2014) de belirtildiği üzere 6360
sayılı yasa ile birlikte büyükşehir belediyesi sınırlarının kırsal alanları da kapsayacak
şekilde il sınırlarına genişletilmiş olması ile 30 ilde tüzel kişiliği kaldırılarak
mahalleye dönüştürülen köyler ve beldeler nedeniyle ülke geneli için gerek kırsal
nüfus büyüklüğünün gerekse kırsal alan kapsamının mevcut tanımlar üzerinden tespit
edilmesi olanaksız hale gelmiştir (s. 4). Yeni bir kırsal alan tanımının oluşturulmasını
bir zorunluluk olarak gören İkinci Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi’nde (2014),
üretilecek tanımın hem kırsal verilerin kesintisiz şekilde elde edilmesinde hem de
kırsal politikaların uygulama kapsamının tespiti bakımından işlevsel olması gerektiği
belirtilmektedir (s. 4). Bu açıdan T.C. Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK eşgüdümüyle
hazırlanması kararlaştırılan yeni tanımda kırsallığın küresel ölçekte kabul gören
temel ölçütleri olan uzaklık ve nüfus yoğunluğuna ek olarak, ülkemizin idari yapısı,
planlama, belediye, köy ve tarımsal arazi mevzuatları ile kırsal ve kentsel alanlar
12
arasında gelişen fonksiyonel ilişkiler de dikkate alınmalıdır (T.C. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, 2014, s. 4).
Tez çalışmasında sıklıkla kullanılan kırsal yerleşim tabiri ile nüfus ölçütü ya da idari
sınırlar gibi ölçütler doğrultusunda ortaya konulan kırsallık tanımından çok içerisinde
korunması gerekli kültür varlıklarını barındıran, üretim etkinlikleri genel olarak
tarıma
ve
doğal
kaynaklara
dayalı
olan,
geleneksel
değerlerin
hayatın
şekillendirilmesinde etkili olduğu, yüz yüze ilişkilerin önemini koruduğu ve sosyoekonomik özellikleriyle kentlerden ayrışan tarihi yerleşimler kastedilmektedir.
2.1 Kavram ve Tanımlar
Kırsal tanımında görüldüğü gibi; mimarlar tarafından tasarlanmamış, bulunduğu
yöredeki yapı gelenekleri ve doğal çevrenin sunduğu olanaklar doğrultusunda inşa
edilmiş ve hala dünyadaki yapı stokunun önemli bir bölümünü oluşturan yapı
geleneğinin isimlendirilmesinde de ortak bir kabulun olmadığı görülmektedir.
Endüstri devrimi öncesi toplumunun oluşturduğu mimarlık ürünlerini nitelemek için
geleneksel mimarlık, yöresel (vernaküler) mimarlık, halk mimarlığı, sivil mimarlık,
anonim mimarlık, mimarsız mimarlık, spontane mimarlık, ilkel (primitive) mimarlık,
kırsal mimarlık, vb. gibi farklı tanımların kullanıldığı görülmektedir.
ICOMOS’un 1999 tarihli “Charter on Built Vernacular Heritage” adlı tüzüğü
Türkçe’ye “Geleneksel Mimari Miras Tüzüğü” şeklinde çevrilmiştir. Yöresel ve
geleneksel terimlerinin eş anlamlı olarak kullanıldığı tüzükte geleneksel yapıların
toplumca paylaşılan bir yapı geleneği, çevreye uygun yöresel veya bölgesel bir
kimlik, üslup, biçim ve görünüş tutarlılığı, veya geleneksel yapı türlerine bağlılık,
anonim olarak aktarılan geleneksel tasarım ve yapı ustalığı, işlevsel, sosyal ve
çevresel kısıtlamalara etkin olarak cevap verebilme ve geleneksel yapım
sistemlerinin ve zanaatlarının etkin uygulaması gibi ayırt edici özelliklere sahip
oldukları belirtilmektedir (ICOMOS, 1999). ICOMOS Türkiye Milli Komitesi’nin
hazırladığı 2013 tarihli Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi’nde ise geleneksel
mimari miras: “Teknoloji ve iletişim olanaklarının gelişmesiyle hızla çeşitliliğini
yitiren dünyada, yöreye özgü malzeme ve tekniklerle, yöresel yapım geleneklerini,
yerel kimliği yansıtan geleneksel yapı, yapı grupları ve yerleşmeler” şeklinde,
kültürel peyzaj ise: “Toplumun ve insan yerleşmelerinin, tarih içinde ekonomik,
sosyal ve kültürel etkenler bağlamında doğal çevreleriyle birlikte ve etkileşim içinde
13
bulunarak dönüştürdüğü alanların yanı sıra, insanın ve doğanın birlikte oluşturduğu
kültürel ve doğal kaynakları ve bu bağlamda yaban hayatı ve evcil hayvanları içeren,
tarihi bir olay ve bir etkinlikle birlikte anılan, ya da çeşitli kültürel ve estetik
değerler sergileyen coğrafi alanlar” olarak tanımlanmış ve her iki tanımda da
kentsel ve kırsal ayrımı yapılmayıp kırsal sit ve kentsel sit tanımları ayrıca
açıklanmıştır (ICOMOS Türkiye, 2013, s. 3). Geleneksel yapımı Sözen ve Tanyeli
(2007), ise endüstri-öncesi çağa özgü inşaat teknikleriyle gerçekleştirilmiş her türlü
yapım tekniği şeklinde tanımlamışlardır.
Tarım çağı toplumunun mimarlık mirasının tanımlanmasında kullanılan çok sayıda
ifade arasından yöresel (vernacular) terimini kullanmayı tercih eden Oliver (2006),
yayınladığı dünya yöresel mimarlık atlasında; yöresel mimarlığı aşağıdaki gibi
tanımlamıştır: Yöresel mimarlık insanların oluşturduğu konutlardan ve diğer tüm
yapılardan oluşur. Çevresel koşullar ve doğal kaynaklar doğrultusunda geleneksel
teknolojileri kullanarak bu yapıları oluşturanlar yapı sahipleri ya da toplumun
kendisidir. Yöresel mimarlık üretildiği toplumun değer yargıları, yaşam kültürü ve
ekonomik yapısı doğrultusunda toplumun gereksinim duyduğu özel ihtiyaçları
karşılamaya yönelik inşa edilmiştir (s. 30). Rapoport (1969), halk mimarisi, yöresel
mimari ya da ilkel mimari olarak adlandırılabileceğini belirttiği mimari mirasın,
doğrudan ve farkında olmadan oluşturulduğu toplumun kültürünün fiziksel biçime
çevirisi olduğunu ifade etmiştir (s. 3). Yöresel mimariyi; toplumun sahip olduğu
kültürün doğrudan doğruya ve bilinçsizce belirli ihtiyaçlar çerçevesinde maddeye
dönüşmüş hali olarak değerlendiren Sezgin (1984) ise bu tanımlama yerine
kullanılan kırsal mimari teriminin yöresel mimarlık ürünlerinin kırsal alanlar dışında
da bulunabileceği gerekçesiyle eş anlamlı olarak kullanılamayacağını belirtmiştir (s.
44).
Askeri ve dini yapılar dışında kalan han, hamam, kervansaray, saray, köşk ve konut
işlevli yapıları ifade etmekte kullanılan sivil mimarlık, halk sanatını var eden
koşulların mimarlık alanında ortaya koyduğu ürünlerin tümü olarak değerlendirilen
halk mimarlığı (Sözen ve Tanyeli, 2007), yaratıcısı bilinmeyen halka mal olmuş
yapıları tanımlamakta kullanılan anonim ya da mimarsız mimarlık (Rudofsky, 1964,
s. 1) kavramları tarım çağı toplumunun ürettiği yapıları ifade etmek için kullanılan
farklı kavramlardan birkaçıdır.
14
Aran’ın (2000) doğal karakterleriyle diğer yapılardan ayrışan, yapay bir üslup
kaygısına
düşmeden,
sanayi
öncesi
toplumunun
geleneksel
gereksinimleri
doğrultusunda, yer ve iklimin koşullarına karşı bir yanıt olarak oluşturulduklarını
belirttiği (s. 1) kırsal yapıları ifade etmek üzere kullanılan; geleneksel mimarlık,
yöresel (vernaküler) mimarlık, halk mimarlığı, sivil mimarlık, anonim mimarlık,
mimarsız mimarlık gibi tanımlamalarda birçok özelliği ile kentlerden farklılaşan
kırsal alanlar ya da kentsel alanlardaki mimari miras arasında özel bir ayrıma
gidilmediği görülmektedir. ICOMOS Türkiye’nin (2013) yerleşim düzeni, yapım
tekniği ve tasarımıyla yerelin ürünü olan yapıların, yol, meydan, tarım alanı vb.
öğelerle birleşerek oluşturduğu, korunacak değerler taşıyan kırsal alanlar olarak
geleneksel mimari miras, kültürel peyzaj, vb. kavramların yanı sıra ayrıca
tanımladığı kırsal sitler ya da bir başka ifadeyle korunması gerekli kırsal yerleşimler
tez kapsamında kırsal mimari başlığı altında değerlendirilmiştir (s. 3).
2.2 Avrupa’da Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Çağdaş Politikalar ve Kırsal
Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Uluslararası Gelişimi
2.2.1 Avrupa’da kırsal alanlar için geliştirilmiş çağdaş politikalar
Kırsal alanların dinamikleri endüstrileşme ile farklılaşmaya başlamış ve bu alanların
sorunlarına yönelik her dönemde farklı politikalar geliştirilmiştir. Doğrudan ya da
dolaylı yollardan kırsal yerleşimleri ve mimariyi şekillendiren kırsal politikaların
sanayi devrimi sonrasındaki değişimini; II. Dünya Savaşı yılları, savaş sonrası
kapitalist ve sosyalist ekonomik sistemleri benimsemiş ülkelerin oluşturduğu iki
kutuplu dünya düzeninin egemen olduğu soğuk savaş yılları ve 1990 sonrası sosyalist
devletlerin dağılmasından günümüze kadar uzanan neo-liberal yaklaşımların
benimsendiği dönem olmak üzere üç farklı dönemin izleri üzerinden okumak
mümkündür.
Tarihsel olarak özellikle II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Avrupa’da yaşanan
gıda kıtlığı; kıtanın besin sağlayıcısı olan Avrupalı çiftçilerin ve onların yaşam
çevreleri olan kırsal alanların önemini artırmış ve bu çevrelerde görülen sorunların
çözümüne yönelik girişimleri hızlandırmıştır. 1957 yılında Federal Almanya,
Belçika, Lüksemburg, İtalya, Hollanda ve Fransa olmak üzere altı Avrupa ülkesinin
imzaladığı Roma Anlaşması ile işgücü, sermaye, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı
15
ilkelerine
dayanan
Avrupa
Ekonomik
Topluluğu
(AET)’nin
kurulması
kararlaştırılmıştır (EC, 2012, s. 4). AET’nin bir siyasal birlik olarak geliştirdiği ilk
ortak politikalardan biri gıda güvenliğinin sağlanması ve tarımsal üretimi
gerçekleştiren çiftçilerin kabul edilebilir yaşam koşullarına kavuşturulması
hedeflerini taşıyan “Common Agricultural Policy” (CAP)’tir (EC, 2012, s. 4). Ortak
Tarım Politikası (OTP)’nin ilk kabul edildiği 1962 yılından bu yana geçen 50 yıl
içerisinde dönemin koşulları doğrultusunda güncellenerek günümüze ulaştığı
görülmektedir (Şekil 2.1). Günaydın (2006), OTP’de gerçekleşen bu değişimlerin
OTP’nin başardığı hedeflerin geride bıraktığı “eski” sorunlar ile yarattığı “yeni”
sorunlardan kaynaklandığını ve değişim süreçlerinin ekonomi-politik çerçevesini
içsel ve dışsal dinamiklerin belirlediğini belirtmiştir (s. 81). Kuşkusuz OTP’nin
ortaya çıktığı 1962 yılından bu yana dünyada görülen sistem dönüşümleri ve
özellikle sosyalist bloğun dağılmasının ardından ortaya çıkan ve bölünerek sayıları
artan yeni devletlere yönelik AB’nin genişleme politikaları da OTP’yi değişime
zorlayan baskın etkenlerdir (Günaydın, 2006, s. 81).
1962 yılında kabul edilen OTP’nin özünü oluşturan çiftçilere adil bir fiyat
sağlanması yaklaşımı ile her geçen yıl üye ülkelerin tarımsal üretimi artmış ve
böylece OTP’nin ilk hedeflerinden biri olan gıda güvenliği sağlanmaştır (EC, 2012,
s. 3). OTP’nin üretimi artırmaya yönelik politikası 1970’li ve 1980’li yıllarda
ihtiyacın çok üzerinde gıda maddesinin üretilmesi sonucunu getirmiş, AB bu kez arz
fazlası üretim ve tarımda gözlenen gider artışının çözümüne yönelik piyasa
ihtiyaçlarını dikkate alan reformlar gerçekleştirmiştir (EC, 2012, s. 3). 1960-1980
arası dönemin erken yıllarının anahtar sözcükleri gıda güvenliği, verimliliğin
artırılması, pazar istikrarı ve gelir desteği iken dönemin son yıllarında bu sözcükler
yerlerini aşırı üretim, bütçe yükü, uluslararası anlaşmazlıklar ve yapısal önlemlere
bırakmıştır (Günaydın, 2006, s. 82).
1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ile başlayan yeni dönemin etkileriyle 1992
yılına gelindiğinde, OTP’de fiyat desteği politikasından vazgeçilerek, çiftçilere
doğrudan yardım ödemeleri yapılması gibi değişiklikler gerçekleştirilmiş, bununla
birlikte BM’nin aynı yıl Rio de Janerio’da gerçekleştirdiği Çevre ve Kalkınma
Konferansı’nda ortaya konulan sürdürülebilir kalkınma prensibi ile kesişen kapsamlı
reformlarla çiftçilerin daha fazla çevre dostu olması hedeflenmiştir (EC, 2014, s. 5).
1990’lı yılların ortalarında ise OTP’nin daha çok gıda kalitesi üzerinde yoğunlaştığı
16
ve bu yönde çiftlik yatırımları, eğitimler, geliştirilmiş bir süreç ve piyasa, geleneksel
ve bölgesel ürünlerin korunması gibi konularda yeni önlemler alındığı ve Avrupa’nın
ilk organik tarım yasasının kabul edildiği izlenmektedir (EC, 2012, s. 3).
Şekil 2.1 : OTP’nin tarihsel gelişimi (EC, 2015).
2000’li yıllar ise OTP’nin “Kırsal Kalkınma” kavramını merkeze alan, Avrupa’daki
kırsal alanların sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmasına yoğunlaştığı ve aynı
zamanda 1992 yılında çiftçilerin piyasa ihtiyacına uygun olarak üretim yapmasına
yönelik yapılan reformlara devam edildiği bir dönemdir (EC, 2012, s. 3). Aynı
dönemde bir başka uluslararası kuruluş olan OECD ise (2006); üye ülkelerin kırsal
politikalarının oluşumunda rekreasyonel, doğal ya da kültürel değerlere sahip
alanlara odaklanma, tarım politiklarının dönüşümü ve bölgesel politikalarda
merkezileşmenin yerini yerinden yönetimlere bırakması olmak üzere üç etkenin
şekillendirici olduğunu belirtmektedir (s. 14). Bu dönemde birçok OECD ülkesi,
kırsal politikalarında geçmiş dönemlerdeki tarım odaklı tek sektörlü yaklaşımın
aksine çok sektörlü ve kırsal alanların gelişme potansiyelini ortaya koyan yere özgü
yaklaşımları benimseyecek şekilde reformlara gitmiştir (Şekil 2.2). OECD’ye göre
(2006), yeni dönemin kırsal paradigması; sektör odaklı yaklaşım değil yere özgü
yaklaşımların ve doğrudan yardımlar yerine yatırımların tercih edildiği iki temel ilke
üzerine kurgulanmıştır (s. 16).
17
Şekil 2.2 : Yeni kırsal paradigma (OECD, 2006).
OECD ülkelerinde görülen yaklaşımın bir yansıması olarak 2003 yılında AB
tarafından kabul edilen reformlarla çiftçilere doğrudan sağlanan yardımlarda gıda
güvenliği, çevreye saygı ve hayvanların refah standartlarına uygunluk gibi yeni
koşullar getirilmiştir (EC, 2012, s. 3). Günaydın’a göre (2006), Gündem 2000
reformları yukarıdaki hedeflerin yanı sıra AB’nin büyük genişleme dalgası öncesi
yeni ülkelere daha fazla kaynak aktarmayan, bütçe disiplinine önem veren ve
“Alacarte Avrupa” modelini tarımda da yaşama geçirmeye odaklı bir politik amaç
taşımaktadır (s. 82). Gündem 2000 ile OTP’nin ikinci ekseni olarak tanımlanan yeni
kırsal kalkınma politikasının ilkeleri ise sorumlulukların yerele devredilmesi, AB
içindeki kırsal alan farklılıklarının dikkate alınması ve bu bağlamda üye ülkelerin ve
bölgelerin özel gereksinimlerine yanıt üretecek esnek bir program oluşturulması
olarak belirlenmiştir (EC, 2015). 2004 ve 2007 yıllarında üye sayısı 15’ten 27’ye ve
nüfusu 500 milyona ulaşan AB’nin tarımsal ve kırsal peyzaj karakterlerinin
genişleme sonrasında değişerek çeşitlenmesi, OTP’de de kapsamlı bir reform
ihtiyacını beraberinde getirmiştir (EC, 2015). 1992 yılından itibaren uygulanan
reformlarla; tarım sektörünün piyasaya uyumu artırılmış, bununla birlikte üreticiler
için sağlanan gelir destekleri devam etmiş, çevre duyarlılığı ve kırsal kalkınmanın
güçlendirilmesi konularında da ilerlemeler kaydedilmiştir (EC, 2013a, s. 2). 1992 yılı
sonrasında OTP’nin üretim odaklı destek yaklaşımı yerine 2003 reformuyla
benimsenen üretici odaklı destekleme politikalarının ekseni; 2013 reformuyla tarım
18
sektörü dışında ortaya çıkan ekonomik (gıda güvenliği ve küreselleşme, verimlilik
artışındaki düşüş eğilimi, fiyatlarda görülen dalgalanma, yüksek girdilerin neden
olduğu üretim maliyetindeki artış ve çiftçilerin yaşam standartlarında düşüşün neden
olduğu baskılar), çevresel (kaynak verimliliği ile bağlantılı olarak toprak ve su
kalitesi, biyolojik çeşitlilik ve habitatlara yönelik tehditler) ve bölgesel (kırsal
alanlarda terk edilme, insansızlaşma ve ekonomik işletmelerin yer değiştirmesi gibi
sorunları içeren demografik, ekonomik ve sosyal gelişmeler) sorunların çözümüne
yönelik alan odaklı bir yaklaşıma evrilmiştir (EC, 2013a, s. 2).
Şekil 2.3 : Karşılaşılan zorluklardan reform hedeflerine 2013 sonrası OTP(EC,
2013).
Yukarıda özetlenmeye çalışılan çok yönlü sorunlar karşısında; diğer AB politikaları
ile uyumlu olarak üreticileri destekleyecek bir politika çerçevesi için OTP’nin uzun
soluklu yeni öncelikleri; yaşayabilir gıda üretimi, doğal kaynakların sürdürülebilir
yönetimi-iklim değişikliği ile mücadele ve Avrupa’nın kırsal alanlarının dengeli
kalkınması olarak belirlenmiştir (Şekil 2.3; EC, 2013a, s. 2). Gündem 2000 reform
paketi sonrası kabul edilen OTP’nin piyasa önlemleri-doğrudan gelir destekleri ve
kırsal kalkınma olmak üzere iki eksenli yapısı 2013 yılı reformlarında korunmuş
ancak söz konusu iki eksenin birbirini tamamlayıcı şekilde geliştirilmesi
kararlaştırılmıştır (Şekil 2.4).
Ulusların kalkınmasında önemli rol oynayan tarım sektörünün son yıllarda ulusal
gelir ve istihdama katkısı azalma eğiliminde olsa da, özellikle su ve toprak gibi doğal
19
kaynakların yönetiminde oynadığı anahtar rol devam etmektedir. 2005 yılında
yapılan bir araştırmada; tarım sektörünün OECD’ye üye ülkelerin Gayri Safi Milli
Hasıla (GSMH)’lerinin yalnızca %1,7’sini, istihdamın ise % 5,6’sını oluşturduğunu
ancak buna karşılık toplam arazi kullanımının ormancılık sektörü ile beraber % 68
oranında olduğu görülmektedir (OECD, 2010, s. 7). OECD ülkeleri arasında tarım
sektörünün ülke ekonomisine katkısı ve kırsal arazinin kullanım oranları içerisindeki
payı büyük farklılıklar göstermektedir. Tarım sektörünün ulusal ekonomilere
katkısındaki
azalma
eğilimine
karşın
kırsal,
ekonomik
çöküş
anlamına
gelmemektedir. Kentlere yakın ve ulaşım altyapısı güçlü olan kimi kırsal bölgelerin
sahip oldukları rekreasyonel, doğal ve kültürel değerlerini kullanarak gelirlerini
artırdığı ve kentlerden dahi daha yüksek istihdam oranlarına ulaştığı görülmektedir.
Fakat bu durumun bütün kırsal bölgeler için geçerli olduğu söylenemez. Öyle ki
birçok kırsal yerleşimin gelirlerini artırmak bir yana aksine ekonomik zayıflama
sonucu terk edilme, insansızlaşma sorunları ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir.
Bu durum ülkeden ülkeye ya da ülkeler içerisinde bölgeden bölgeye büyük
farklılıklar göstermektedir.
Şekil 2.4 : OTP’nin iki ekseni ve organizasyon şeması (EC, 2006).
AB’nin 2014-2020 yılları için belirlediği yaklaşık 363 milyar euro’luk bütçenin (ki
toplam AB bütçesinin yaklaşık %38’ini oluşturmaktadır) yaklaşık 278 milyar euro’su
birinci eksene, 85 milyar euro’luk kısmı ise ikinci eksene ayrılmıştır (EC, 2013a: 3).
AB ekonomisine katkısı %1 seviyelerinde olan tarım sektörüne AB bütçesinin
%40’ının ayrılması, birliğin tarım sektörüne ve kırsal kalkınmaya verdiği büyük
20
önemi göstermektedir (EC, 2014, s. 7). Yapılan büyük bütçe harcamalarının karşılığı
olarak Avrupa toplumuna güvenilir, ucuz, bol ve yüksek kaliteli gıda sağlanırken bir
yandan da kırsal alanların yaşaması, çiftçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve
korunan sağlıklı çevreler elde edilmektedir (EC, 2014, s. 7). AB’nin yaptığı
harcamaların bireysel olarak vatandaşlara geri dönüşünü ise; ortalama bir Avrupa
hanesinin aile bütçesinin yaklaşık %30’unu gıda harcamalarına ayırmak durumunda
olduğu 1960’lı yıllardan, OTP uygulamaları sonrası günümüzde %15’lere düşen bu
oran ile örneklemek mümkündür (EC, 2014, s. 8). 2013 reformu öncesi OTP
bütçesinin %70’i gıda güvenliği, çevre koruma, hayvan sağlığı ve refahı
konularındaki sıkı kurallara uymak koşuluyla çiftçilere doğrudan ödeme şeklinde
kullanılırken, yapılan yeni değişikliklerle doğrudan ödemelere ayrılan bu bütçenin
%30’u ürün çeşitliliği, otlakların bakımı ya da çiftliklerdeki ekolojik alanların
korunması gibi toprak kalitesi, biyo-çeşitlilik ve çevreye faydalı konularda
girişimlerde bulunan çiftçilerin ödüllendirilmesi anlamına gelen “yeşil ödemeler”
olarak düzenlenmiştir (EC, 2013a, s. 7). OTP’nin %10’luk bölümü ise kötü hava
koşulları vb. gibi olumsuz koşullarda çiftçileri korumaya yönelik piyasa desteklerine
ayrılırken %20’lik diğer bölümü kırsal kalkınma önlemlerine ayrılmıştır (EC, 2013a,
s. 3).
Gündem 2000 reformlarıyla OTP’nin ikinci ekseni olarak tanımlanan kırsal
kalkınma, en az gelişmiş alanlara “Least Favored Areas (LFAs)” destek gibi çok
farklı bölgesel ve yapısal önlemlerin bir araya getirildiği ortak bir çerçeveyi
tanımlamaktadır (EC, 2015). Kırsal kalkınma politikası aşamalı olarak tarım
sektöründeki yapısal düzenlemelerden daha geniş bağlamda tarımın kırsal alanlar
için ifade ettiği çok yönlü role vurgu yapacak şekilde evrilmiş; günümüzde ise
AB’nin tüm kırsal alanlarının sürdürülebilir kalkınması için tam anlamıyla bütünleşik
bir Avrupa politikası haline gelmiştir (EC, 2015). Europe 20207 ve OTP’nın diğer
bütün hedefleri ile paralel olarak AB’nin 2014-2020 dönemi Kırsal Kalkınma
Politikası’nın üç uzun soluklu stratejik hedefi bulunmaktadır (AP ve EC, 2013). Bu
hedeflerden birincisi; tarımın rekabet gücünün artırılmasının teşvik edilmesi, ikincisi;
doğal kaynakların sürdürülebilir yönetiminin ve iklim değişikliği ile mücadelenin
Europe 2020 hedefleri hakkında detaylı bilgi için bakınız: EC. 2010. Europe 2020 A Strategy For
http://eurSmart,
Sustainable
and
Inclusive
Growth.
Erişim
linki:
lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2010:2020:FIN:EN:PDF ve Erişim Tarihi:
16/12/2015.
7
21
sağlanması, üçüncüsü ise; dengeli bir bölgesel kalkınma için aralarında yeni istihdam
olanaklarının yaratılması gibi önlemlerin de olduğu uygulamaların gerçekleştirilmesi
ile kırsal ekonomilerin ve toplulukların güçlenmesinin sağlanmasıdır (AP ve EC,
2013). 2014-2020 dönemi kırsal kalkınma politikaları geçmiş dönemde (2007-2013)
olduğu gibi AB üyesi devletler tarafından yedi yıllık süre ile ulusal ya da federal
kırsal kalkınma programları aracılığıyla uygulamaya konulmaktadır (AP ve EC,
2013). 2013 reformuyla Kırsal Kalkınma Politikaları bütçesinin harcama oranları
önceden belirlenmiş olan dört politika doğrultusu (Doğrultu-1: Tarım ve Ormancılık
Sektörlerinin Rekabet Gücünün Arttırılması, Doğrultu-2: Çevrenin ve Kırsal
Alanların Kalkındırılması, Doğrultu-3: Kırsal Alanlardaki Yaşam Kalitesi ve Kırsal
Ekonominin
Çeşitlendirilmesi
ve
LEADER8
Doğrultusu)
kapsamında
şekillendirilmesi uygulaması değiştirilerek, ülkelerin kendi ihtiyaçlarına göre
şekillendirebileceği
daha
esnek
kırsal
kalkınma
stratejileri
ve
bütçeleri
geliştirmelerine olanak sağlanmıştır (EC, 2013b, s. 5). Harcamalar konusunda
getirilen kısıtlamalar ise üye ülkelerin AB’den aldığı kırsal kalkınma bütçelerinin en
az %30’unu toprak yönetimine ve iklim değişikliğine karşı önlemlere, en az %5’ini
ise Fransızca “Liaison Entre Actions de Développement de L’Économie Rurale”
sözcüklerinin kısaltması olan LEADER uygulamalarına harcaması yönündedir (EC,
2013b, s. 5). Türkçe “Kırsal Ekonomilerin Kalkındırılması İçin Faaliyetler
Arasındaki Bağlantılar” şeklinde ifade edilebilecek LEADER yaklaşımı kırsal
kalkınmanın
yerel
topluluklar
aracılığıyla
gerçekleştirilmesi
ilkesini
benimsemektedir. AB’nin Kırsal Kalkınma için üye ülkelere ayırdığı bütçenin
harcanması ile ilgili getirilen yeni esnek yapının ve kuralların yanı sıra üye ülkelerin
kırsal kalkınma programlarını hazırlamalarında AB’nin belirlemiş olduğu altı
önceliğin temel alınması kararlaştırılmıştır (EC, 2013b, s. 5). Bu önceliklerden
‘LEADER’ yerel halk önderliğinde kırsal topluluklar ve yerel kamu- özel sektör ortaklıkları
kurularak oluşturulan yerel eylem grupları (local action groups- LGAs) aracılığıyla yerel potansiyelin
ortaya çıkarılması prensibini benimseyen yerel bir kalkınma yöntemidir. Kırsal toplulukları, grupları
ya da girişimcileri yaşadıkları bölgelerin potansiyelini ortaya koymalarında ve yenilikçi- bütünleşik
yerel kalkınma stratejilerini uygulamalarında cesaretlendirir. Bir toplum insiyatifi olarak İlk iki kuşak
LEADER yaklaşımı (LEADER I: 1991-93 ve onu takip eden LEADER II: 1994-99) az gelişmiş ya da
dezavantajlı kırsal alanlara odaklanmıştır. 2000- 2006 LEADER+ döneminde ise politika tüm kırsal
alanları kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 2007- 2013 döneminde ise AB’nin kırsal kalkınma
politikasının temel doğrultularından biri haline gelen LEADER 27 AB ülkesi sınırlarında 2200 kırsal
bölgede uygulanmıştır. 2007 yılında Balıkçılık sektörünü de kapsar hale gelen LEADER yaklaşımı
2014- 2020 döneminde de Kırsal Kalkınma Politika’larının bir parçası olarak uygulanmaktadır.
LEADER yaklaşımı kırsal kalkınma politikalarının yanı sıra AB’nin temel politikalarından biri olan
Uyum (Cohesion) politikasının kapsamı altında da toplum önderliğinde yerel kalkınma adıyla
uygulanmaktadır.
8
22
birincisi; kırsal alanlar, tarım ve ormancılık hakkında bilgi paylaşımının ve
yeniliklerin teşviki, ikincisi; her türlü tarımın rekabet gücünün güçlendirilmesi ve
yenilikçi çiftlik teknolojilerinin ve sürdürülebilir orman yönetiminin desteklenmesi,
üçüncüsü; besin zinciri organizasyonlarının, hayvan refahının ve tarımdaki risk
yönetiminin geliştirilmesi, dördüncüsü; tarımla ve ormancılıkla ilişkili ekosistemlerin
restorasyonu ve korunması, beşincisi; gıda ve ormancılık sektörlerinde verimli
kaynak kullanımının ve düşük karbon salınımı gibi iklime duyarlı ekonomik
faaliyetlerin desteklenmesi, altıncısı ise; kırsal alanlarda ekonomik kalkınmanın ve
sosyal kaynaşmanın sağlanması ve yoksulluğun azaltılmasıdır (EC, 2013b, s. 5).
Sırasıyla odak alanı olarak adlandırılan her kırsal kalkınma önceliğinin müdahale
alanları; detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Üye devletler, kırsal kalkınma politikaları
doğrultusunda odak alanlara yönelik kırsal kalkınma politikalarının kapsadığı
bölgelerin ihtiyaçları temelinde sayısal hedefler belirler ve bunun sonrasında bu
hedeflerin gerçekleştirilmesinde hangi araçların ve kaynakların kullanılacağını
belirler (AP ve EC, 2013). Finansman, European Agricultural Fund For Rural
Development (EAFRD) ve kısmen ulusal/federal ya da özel kaynaklardan
sağlanmaktadır (AP ve EC, 2013).
AB tarafından belirlenmiş olan kırsal kalkınma önceliklerinden altıncısı olan kırsal
alanlarda ekonomik kalkınmanın ve sosyal kaynaşmanın sağlanması ve yoksulluğun
azaltılmasının odak alanları; “ekonomide çeşitliliğin sağlanması, küçük işletmelerin
ve yeni iş olanaklarının oluşturulması, kırsal alanlardaki yerel kalkınmanın
desteklenmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimin, kullanımın ve kalitenin
artırılması” olarak belirlenmiştir (EC, 2015). Bu odak alanları doğrultusunda
uygulamaya konulan kırsal kalkınma projeleri ise sosyal servisler, eşit olanaklar,
sosyal kaynaşma, kırsal toplum, kadın, girişimcilik, iş merkezleri, kırsal turizm,
kırsal miras, köy sosyal tesisleri, köy yenileme, bilgi ve iletişim teknolojileri olmak
üzere alt başlıklarla örneklenmiştir (EC, 2015). AB’nin kırsal kalkınma politikasının
yürütülmesini sağlayan yasa metninin 20. maddesi bu odak alanlardan kırsal
alanlarda “köy yenileme ve temel hizmetler” alt başlığına ayrılmıştır (AP ve EC,
2013). Söz konusu maddenin f ve g bentlerinde kırsal yerleşimlerdeki kültürel
mirasın restorasyonu, bakımı ve korunması ile ilgili doğrudan ifadeler yer almaktadır
(AP ve EC, 2013). Maddeye göre EAFRD tarafından kırsal kalkınma politikaları
kapsamında köy yenileme ve temel hizmetler odak alanı için destek sağlanacak
23
konular: a) Kırsal alanlardaki belediyelerin ve köylerin gelişim planların
oluşturulması ya da güncelleştirilmesi, Natura 2000 ve diğer doğal varlıkların
korunmasına yönelik yönetim planlarının hazırlanması, b) Yenilenebilir enerji
yatırımlarını da kapsayan her türlü küçük ölçekli işletmelerin kurulması,
geliştirilmesi ya genişletilmesi, c) bilgi-iletişim teknolojileri ve elektronik devlet
hizmetlerine erişimi artırıcı yatırımların kurulması, d) kamu kullanımına açık
rekreasyonel alanlar ve kırsal nüfus için aralarında kültürel ya da tatil olanaklarına
yönelik yerel hizmet birimleri ile bunlarla ilgili altyapının kurulması, geliştirilmesi
ya da genişletilmesi, e) turizm bilgilendirme birimleri ve küçük ölçekli turizm
altyapılarının kurulmasına yönelik yatırımlar, f) kırsal yerleşimlerin kültürel ve doğal
mirası, kırsal peyzaj ve doğanın bakımı, restorasyonu ve geliştirilmesine yönelik
araştırma ve yatırımlar, g) kırsal nüfusun yaşam kalitesini iyileştirecek ve çevrenin
korunmasına katkı sağlayacak şekilde kırsal yapıların yeniden işlevlendirilerek kırsal
yerleşimleri yeniden canlandıracak yatırımlar şeklinde sıralanmıştır (AP ve EC,
2013).
2.2.2 Kırsal mimari bağlamında koruma kuramının uluslararası gelişimi
Kırsal yerleşimlerin korunması gerekli çevreler olarak değerlendirilmesi, ilk olarak
XVIII. yüzyılın sonlarında sanayi devriminin başlangıcından sonra gündeme
gelmiştir. Sanayileşmeyle birlikte kırsal nüfusun kentlere yığılmaya başlaması ve
tarımsal üretim tekniklerinin gelişmesi, geleneksel yaşam biçimini değiştirerek
geleneksel
kırsal
çevreleri
farklılaştırmaya
başlamıştır.
Geleneksel
kırsal
çevrelerdeki köy evlerinin geçmiş kültürün birer göstergesi olarak bir açık hava
parkında toplanması fikrini ilk olarak İsviçreli Karl Viktor von Bonstetten, 1790’da
ortaya atmıştır (Anonim, 1989; Eres, 2010, s. 119). Bunun yanı sıra Fransız
Devrimi’nin bir sonucu olarak ulus bilincinin oluşmaya başlaması ile özellikle
uluslaşma konusunda geride kalan toplumlar, bunu geliştirmek için geçmiş kırsal
kültürlerini ulusal kimliklerinin bir parçası olarak koruma ve sergileme yaklaşımına
gitmişlerdir. İlk olarak Karl Viktor von Bonstetten’in önerdiği açık hava müzesi fikri,
bu önerinin ortaya atılmasından yaklaşık 100 yıl kadar sonra 1891 yılında
gerçekleştirilmiştir. Dünyanın bilimsel olarak kurgulanan ilk açık hava müzesi
İsveç’in Stockholm şehrindeki Skansen Açık Hava Müzesi’dir (Zippelius, 1974, s.
239; Vitovec, 2013, s. 7). Artur Hazelius tarafından kurulan müzede İsveç’in farklı
24
bölgelerinden sökülerek taşınan köy evleri, taşındıkları ortama benzer fiziksel
koşulların yaratıldığı bir açık hava parkında tekrar kurularak bir araya getirilmiştir.
İlerleyen yıllarda Avrupa’da gelişen ulus-devlet bilinci ile birlikte açılan açık hava
müzelerinin sayısı giderek artmıştır. 1960’lı yıllardan başlayarak kırsal yerleşimlerin
bütünlük ve özgünlük değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için birçok
uluslararası toplantı yapılmış ve bu alanlarda gözlenen koruma sorunları irdelenerek
aralarında ilkesel metinlerin de yer aldığı çeşitli öneriler geliştirilmiştir (Şekil 2.6;
Çizelge 2.1).
Şekil 2.5: Kırsal yapıların taşınarak korunduğu ve sergilendiği ilk açık hava müzesi
olan İsveç-Skansen açık hava müzesi (Url-1).
UNESCO’nun 1962 tarihli peyzaj ve sitlerin karakterinin ve güzelliklerinin
korunmasına ilişkin tavsiye kararlarında; üye ülkelerin doğa ya da insan tarafından
oluşturulmuş kentsel, kırsal ya da doğal çevrelerin korunmasına yönelik çalışmaların
ve önlemlerin yalnızca seçilmiş birkaç alan için değil ülke sınırlarının bütünü için
geliştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Aynı belgede kırsal ve kentsel planlama
kararlarında bu alanlarının korunmasına ilişkin kesin hükümlerin tanımlanması
tavsiye edilmiştir.
Koruma tarihi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilen 1964 tarihli Venedik
Tüzüğü’nde tarihi anıt kavramının yalnızca anıtsal eserlerle sınırlı olmadığı bu
25
eserlerin yanında önemli bir uygarlığın, gelişmenin ya da tarihi bir olayın tanıklığını
yapan kentsel veya kırsal bir yerleşmeyi de kapsadığı belirtilmektedir. Tüzüğün bir
başka maddesinde ise “anıtın tümünün ya da bir parçasının başka bir yere
taşınmasına ancak anıtın korunmasının bunu gerektiği durumlarda ya da çok önemli
ulusal veya uluslararası çıkarların bulunduğu durumlarda izin verilebilir”
denilmektedir. Bu açıdan XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın başlarında kırsal yapıların
özgün konumlarından sökülerek bir açık hava parkında tekrar kurulması prensibine
dayanan kırsal mimarinin açık hava müzelerinde korunması ve sergilenmesi
yaklaşımının koruma uzmanları tarafından benimsenmediği görülmektedir. Tüzükte
anıtların
içinde
bulundukları
ortamın
ayrılmaz
birer
parçası
olduğu
vurgulanmaktadır.
1970’li yıllarda kırsal mimariyi de korunması gerekli bir kültür mirası olarak
tanımlayan ve bu konuda çözümler arayan bilimsel toplantıların, tüzüklerin ve
deklarasyonların sayısı artmıştır. UNESCO tarafından 1972 tarihinde kabul edilen
dünya kültürel ve doğal mirasın korunması sözleşmesinde kültürel ve doğal mirasın
yalnızca geleneksel bozulma nedenleriyle değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik
şartlardaki değişimler nedeniyle de tahrip olduğu belirtilmektedir. Sözleşmede
kültürel miras; anıtlar, yapı toplulukları ve sitler olmak üzere üç başlık altında
tanımlanmıştır. Sit kavramı; tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan
istisnai evrensel değeri olan insan ürünü eserler ya da doğa ve insanın ortak eserleri
ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar olarak tanımlanmıştır.
UNESCO’nun kararını 1973 yılında, Avrupa Konseyi (COE) Bakanlar Komitesi’nin
“Kır ve Kent Arasındaki Dengede Kırsal Canlandırma Politikaları Üzerine
Tavsiyeler”
adlı
kararı
izlemiştir.
Hazırlanan
metin;
kırsal
alanların
insansızlaşmasını; bu alanlarda yaratılan iş olanaklarının ve ekonomik kaynakların
yetersizliği, insanoğlu ve doğa arasındaki dengenin bozulması sonrası fiziksel
dokuların bakımsız kalması gibi nedenlere bağlamaktadır. Kırsal alanlarda yaşayan
halkın büyük oranda kentlere göç etmesinin altında yalnızca ekonomik nedenlerin
değil aynı zamanda göçü tetikleyen sosyal etkenlerin de olduğu belirtilmiştir. Kırsal
alanların yeniden canlandırılması için aralarında kırsal ve kentsel alanlardaki
gelişmişlik düzeyini dengelemeye ve yaşam çevrelerinin kalitesini korumaya yönelik
geniş kapsamlı bir politikanın uygulamaya konulması, yerel yönetimlerin
güçlendirilmesine yönelik yasal reformların gerçekleştirilmesi gibi öneriler
geliştirilmiştir.
26
1975 yılının Avrupa Mimarlık Mirası yılı olarak ilan edilmesinden sonra kabul edilen
Amsterdam Bildirgesi, mimarlık mirasının yalnız üstün nitelikli tek yapıları ve
çevrelerini değil, tarihsel ve kültürel özelliği olan tüm kentsel ve kırsal alanları
kapsadığını belirleyerek bütünleşik koruma kavramını ortaya koymuştur. Belgede
korumanın tarihi park ve bahçelerin yanı sıra, tarihi kentler, kentlerin eski
mahalleleri ve geleneksel karakteri olan kent ve köyler için de gerekli olduğu ve
yerel yönetimlerin mimarlık mirasının korunmasında özel ve yaygın sorumluluk
almaları gerektiği belirtilmiştir.
ICOMOS’un 1975 tarihindeki Dördüncü Genel Kurulu’nun sonuç bildirgesi küçük
tarihi kentlerin korunmasına ilişkin tavsiyeler sunmaktadır. Belgede, küçük tarihi
kentlerin ekonomilerinin büyük ölçüde tarıma dayalı olduğu ve bu özellikleri ile
büyük kentlerden ayrıştıkları belirtilmiştir. Küçük tarihi kentlerin bir bölümünün
nüfus kaybederek bakımsız kaldığı, bir bölümünün ise kentleşme baskısı ile bozulma
sürecine girdikleri belirtilmektedir. ICOMOS, küçük kentlerin sahip oldukları özel
karakterlerinin korunması için kapsamlı bölgesel politikaların geliştirilmesi
gerektiğini ve uzun vadeli başarının ancak yerel halkın ve yönetimlerin sahip
oldukları tarihi çevrelerin korunması ile ilgili aidiyet kurmalarıyla mümkün
olabileceğini belirtmiştir.
1976 yılında UNESCO tarafından kabul edilen “Tarihi Alanların Korunması ve
Çağdaş Rolleri Konusunda Tavsiyeler” isimli Nairobi Bildirgesi’nde korunacak
alanlar arasında yalnızca kentsel dokular değil köyler de belirtilmektedir. Belgede,
kırsal yerleşimlerin çevreleri ile birlikte korunması için ekonomik ve sosyal yapıdaki
değişimin kontrol altına alınması ve kırsal-bölgesel gelişmenin planlanması
önerilmektedir.
Aynı yıl COE, “Kırsal alanlardaki nüfus kaybının azaltılmasına yönelik atılacak
adımlar hakkında tavsiyeler” adıyla başka bir metni kabul etmiştir. 1973 yılında
kabul edilen “Kır ve Kent Arasındaki Dengede Kırsal Canlandırma Politikaları
Üzerine Tavsiyeler” adlı metinden yalnızca üç yıl sonra böyle bir metnin kabul
edilmesi COE’nin kırsal alanlarda gözlenen sorunları ne denli ciddiye aldığının bir
göstergesidir. Metinde kırsal alanlardaki nüfus kaybının önüne geçilebilmesi için
ülke genelindeki ve bölgeler arasındaki nüfusun dengeli dağıtılması, kentleşme
hızının azaltılması, kırsal alanların ekonomik kalkınmasının sağlanması için tarımsal
üretimin yanında doğal kaynakların işletilmesi, tarıma dayalı sanayinin ve turizme
dayalı hizmet sektörünün geliştirilmesi önerilmektedir. Kırsal alanların çevresel,
27
sosyal ve kültürel değerler açısından metropol yaşantısından alternatif bir yaşam
pratiği sunduğu belirtilmiş ve kırsal çevrelerin çekiciliğinin ve yaşanabilirliğinin
artırılması için bu alanlara rekreasyon ya da turizm gibi taleplerle yönelen kentli
nüfusun da ihtiyaçlarının karşılandığı modern donanımların yaratılması çözüm olarak
sunulmuştur. Kırsal alanlardaki nüfus kaybının engellenmesi için aralarında
endüstriyel üretimin kırsal alanlara çekilerek işgücü imkanlarının yaratılması, temel
altyapı olanaklarının iyileştirilmesi, küçük ölçekli-yerel işletmelerin güçlendirilmesi,
kırsal alanların turizm ve rekreasyon potansiyelinin geliştirilmesi, güçlü tarım ve
ormancılık politikalarının devreye sokulması, kırsal bölgelerin daha kolay
erişebileceği merkezlerin yaratılması ve yerel yönetimlerin rollerinin artırılması gibi
önerilerin
yer
aldığı
aktif
bir
kalkınma
politikasının
yürürlüğe
girmesi
önerilmektedir.
COE’nin kırsal alanların korunması konusunda 1970’li yıllarda kabul ettiği son
metin 1977 tarihli “Bölgesel Planlamada Kırsal Mimari” başlıklı Granada
Belgesi’dir. Belgede, kırsal mimarinin, somut ve somut olmayan değerleriyle bir
bütünlük teşkil ettiği ve bölge planlama çalışmalarında kırsal mimarinin de
gözetilmesinin gerektiği vurgulanmıştır. Kırsal mimarinin tarım, ormancılık ya da
balıkçılık faaliyetleriyle bağlantılı olduğu ve içerisinde bulunduğu doğal çevre ile
birlikte tarihi, arkeolojik, sanatsal, efsanevi, bilimsel ve sosyal değerlere sahip
olduğu belirtilmiştir. COE, kırsal mirasın; yanlış tarım politikaları, nüfusun
yaşlanması, geleneksel yapıların bakımsız kalması, yıkılması ya da yenilenmesi ve
ikincil konut inşaatları gibi tehditlere maruz kaldığını belirtmekte ve kırsal mirasın
korunması için geniş kapsamlı bölgesel planlamaların yapılması, doğru toprak
politikaları geliştirilmesi, kırsal yaşam çevrelerindeki yıpranmanın azaltılması, köy
yaşamının çekici kılınması, geleneksel dokunun özgünlüğünün korunması, yeni inşa
edilecek yapıların kırsal çevreyle uyumlu olması, geleneksel yaşam biçiminin
güçlendirilmesi, çiftlik tatillerinin ve kırsal turizmin teşvik edilmesi gibi öneriler
ortaya koymaktadır.
1982 yılında ICOMOS-Meksika Ulusal Komitesi tarafından küçük yerleşimlerin
rehabilitasyonu hakkında Tlaxcala Deklarasyonu kabul edilmiştir. Belgede; küçük
yerleşimlerin toplumların geçmiş kültürlerine tanıklık eden ve yerel topluluklara
kimlik kazandıran yaşam çevreleri oldukları belirtilmiştir. Küçük yerleşimlerin
korunması
için
birçok
önerinin
sunulduğu
deklarasyonda;
karar
alma
mekanizmalarına yerel halkın katılımının sağlanması gerektiği, medya organlarının
28
toplumu tüketime yönlendirmesinin geleneklerle bağdaşmadığı, korumanın bölge
halkının yaşam koşullarını iyileştirmesi gerektiği, koruma çalışmalarının çok
disiplinli olması gerektiği, küçük yerleşimlerdeki sosyal donatıların ve altyapı
olanaklarının yerel değerleri göze alarak geliştirilmesi gerektiği, yerel malzeme ve
yapım tekniklerinin sürdürülmesi gerektiği ve yöresel mimarinin korunması için
üniversitelerin mimarlık bölümlerinde dersler verilmesi gerektiği belirtilmektedir.
COE’nin 1989 tarihli kırsal mimarlık mirasının korunması ve değerinin arttırılması
hakkındaki tavsiye kararında; tarımsal üretim biçimine bağlı olarak toplumsal
değişimin de gerçekleştiği vurgulanmış ve bu durumun bir sonucu olarak Avrupa
kültürünün en önemli bileşenlerinden birini oluşturan kırsal mirasın yok olma
tehditiyle karşı karşıya olduğu belirtilmiştir. Kültürel ve doğal çevrenin kırsal
mirasın iki ayrılmaz parçası olarak tanımlandığı kararlarda ayrıca yerel mimari
değerler, geleneksel mimarinin ruhu, yöresel yapım teknikleri kavramlarına dikkat
çekilmiştir. Belgede; kırsal mimari mirasın korunabilmesi için bölgesel gelişimin
planlanması, finans kaynaklarının doğru kullanımı, yöresel yapım tekniklerinin
sürdürülmesi gerektiği, çağdaş mimarinin var olan geleneksel dokuyla uyumlu
olması gerektiği, yöresel değerlere yönelik farkındalık yaratılması gibi öneriler yer
almaktadır.
COE, bu kararlardan bir sene sonra 1990’da kırsal alanlardaki altyapı ve ulaşım
olanaklarının iyileştirilmesi hakkında tavsiye kararlarını almıştır. Zayıf altyapı ve
ulaşım olanaklarının kırsal alanların terk edilmesine yol açtığı belirtilen kararlarda;
kırsal yerleşimlerde yaşayan kesimlerin de kenttekilerle aynı düzeyde altyapı ve
ulaşım olanaklarına sahip olması gerektiği vurgulanmıştır. Kırsal alanlarda yaşayan
halkın kamu hizmetlerine erişiminin sağlanması gerektiği belirtilen kararlarda,
ekonomik canlanma için altyapı yatırımlarıyla birlikte bu alanlardaki eğitim
seviyesinin artırılması ve yeni iş olanaklarının oluşturulması önerilmektedir.
1980’li yılların sonu ve 1990’lı yıllarla birlikte kırsal mimarlık mirası ve içinde
bulunduğu doğal çevre bir bütün olarak “kültürel peyzaj” kavramı içinde
değerlendirilmeye başlanmıştır. 1995 yılında COE’nin aldığı peyzaj politikalarının
bir parçası olarak kültürel peyzaj alanlarının bütünleşik korunması adlı tavsiye
kararında; sanayi, turizm, tarım, ormancılık gibi faaliyetlerdeki gelişmelerin ve
değişen sosyo-ekonomik koşulların kültürel peyzaj alanları üzerinde baskı
oluşturduğu belirtilmiş ve bu alanların doğal, kültürel, ekolojik, ekonomik, sosyal ve
psikolojik boyutlarda kapsamlı araştırmalar doğrultusunda yerel ve ulusal
29
yönetimlerin koordinasyonu ile gerçekleştirilecek bir sistem dahilinde korunması
önerilmiştir.
1999 yılında ICOMOS’un Meksika’da yapılan 12. Genel Kurulu’nda kabul edilen
Geleneksel Mimari Miras Tüzüğü’nde; sivil mimarlık bir toplumun kültürünün temel
anlatımı olarak görülmüş ve tüm dünyadaki sosyo-ekonomik değişimlerin ve
küreselleşmenin bir sonucu olan kültürel birörnekleşme karşısında çok ciddi tehlike
altında olduğu belirtilmiştir. Toplumların kültürel çeşitliliğini yansıtan geleneksel
mirasın yalnız somut biçimler, kütleler, strüktürler ve mekanlardan ibaret
olmadıkları, bunların kullanılış ve algılanış biçimlerini, gelenekleri ve onlara bağlı
elle tutulamayan ilişkileri de kapsadığı ve bu mirasın korunmasının ancak toplumun
bu mirası sahiplenmesi, sürekli bakımının ve kullanımın sağlanmasına bağlı olduğu
belirtilmiştir. Tüzükte ayrıca geleneksel mimarlığın kültürel peyzajın temel bileşeni
olduğu ve koruma yaklaşımlarının geliştirilmesi sırasında bu ilişkinin dikkate
alınması gerektiği hatırlatılmıştır.
2000’li yılların başında dünya ölçeğinde en hızlı bozulma sürecinin kırsal mimarlık
alanında olduğu saptamasıyla ICOMOS, 2001 yılının Uluslararası Anıtlar ve Sitler
Günü temasını “Tarihi Köylerimizi Koruyalım” olarak belirlemiştir. ICOMOS’un
2001 yılında bir kez daha dikkatleri çektiği kırsal yerleşimlerin korunmasını
ilgilendiren bir diğer belge UNESCO’nun 2003 tarihinde kabul ettiği “Somut
Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”dir. Sözleşmede somut olmayan
kültürel miras; toplulukların, grupların ya da kimi durumlarda bireylerin kültürel
miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar,
bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekanlar olarak
tanımlanmıştır. Sözleşme, kırsal yaşam çevrelerini şekillendiren temel bileşenlerden
biri olarak tanımlayabileceğimiz geleneklerin ve diğer somut olmayan değerlerin
korunması konusunda kapsamlı bilgiler vermektedir.
2006 yılında Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından kabul edilen Avrupa’nın
adalarındaki ve kırsal bölgelerindeki doğal, mimari ve kültürel mirasın korunması
hakkındaki tavsiye kararlarında; kültürel mirasın Avrupalı toplumların kimliklerinin
ve tarihsel gelişimlerinin temel bileşeni olduğu, birbirini takip eden tüm kuşakların
katkısı sayesinde gelişen somut ve somut olmayan değerler taşıdığı, mimarlık mirası
ve doğal mirasın her ikisini de içerdiği belirtilmektedir. Metinde AB’nin kültürel
çeşitliliğin korunması, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ve çevrenin korunması gibi
görevleri olduğu, Avrupa coğrafyasının %90’ını oluşturan ve kültürel mirasın özel
30
bir anlam taşıdığı kırsal alanların terk edilme, nüfus kaybetme ve ekonomik zorluklar
gibi sorunlarla karşı karşıya oldukları belirtilmektedir. Belgede; sorunların çözümüne
yönelik nüfus ve çevre arasında sürdürülebilir bir dengenin sağlanması, geleneksel
tarım alanlarına bütüncül bir yaklaşımın geliştirilmesi, yerel halkın karar alma ve
izleme mekanizmalarına katılımının sağlanması ve kültürel mirasın korunması
konusunda aktif olarak çalışan sivil toplum kuruluşları, gönüllü kuruluşlar, vb.
kurumlarla sürekli diyalog halinde olunması, sağlıklı bir koruma yaklaşımı için kırsal
mirasın kapsamlı bir envanterinin oluşturulması, geleneksel mimarinin korunması ve
geleneksel çevrelerde yeni inşa edilecek yapıların geleneksel doku ile uyumlu
olmasının sağlanacağı yasal altyapının hazırlanması, yöresel anıtların restorasyonu
ve geleneksel tarım yöntemlerinin sürdürülebilmesi için finansal destek sağlanması
gibi öneriler gündeme getirilmiştir.
2001 yılında ICOMOS tarafından “Tarihi Köylerimizi Koruyalım” temasıyla
kutlanan “Uluslarası Anıtlar ve Sitler Günü” 2010 yılında Birleşmiş Milletlerin
Uluslararası Biyo-çeşitlilik yılına bir katkı olarak bu kez “Tarım Mirası” temasıyla
kutlanmıştır. ICOMOS’un dikkatleri çektiği Tarım Mirası’nın tarımsal aktivitelerle
şekillendirilen (çiftlik evleri, bağlar, meyve bahçeleri, değirmenler, tarım ürünleri,
sulama kanalları, geleneksel şenlikler, su kuyuları, yemek kültürü, peyzaj, depo
yapıları, hayvan barınakları vb.) tüm doğal ve kültürel miras öğelerini kapsadığı
belirtilmektedir. Yáñez (2010), henüz çok yeni bir kavram olan tarım mirasının
doğal, kültürel, somut ya da somut olmayan mirasın bir birleşiminden oluştuğunu ve
bilimsel ve sosyal gerekliliklerden ötürü tarım mirası kavramının tüm bu farklı
bileşenleri gözeten bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğini belirtmektedir.
ICOMOS tarafından 2011 yılında kabul edilen Valletta Tüzüğü’nde kırsal alanlarla
ilgili doğrudan bir vurgu olmamakla birlikte, tarihi mirasın korunmasında yalnızca
yerleşim alanı ile sınırlı bir bakış yerine, topoğrafyanın şekillendirdiği yerleşim alanı
ile birlikte onu çevreleyen peyzajın, siluetin, mimari elemanların, toplumsal
etkileşimde önemli rolleri olan kamusal mekanların, kimlik ve süreklilik gibi somut
olmayan değerlerin ve geleneksel arazi kullanım biçimlerinin doğa ile birlikte
oluşturduğu eko-sistemin bir bütün olarak ele alınması gerektiğine yönelik yapılan
değerlendirmeler dikkat çekicidir.
2014 yılında ICOMOS’un Floransa’da toplanan 18. Genel Kurulu’nun sonuç
bildirgesinde; kültürel mirasın ve peyzajların barışçıl ve demokratik toplumları
desteklemek için taşıdığı değere ilişkin ilkeler açıklanmış ve tavsiyelerde
31
bulunulmuştur. ICOMOS (2014), bir insani değer olarak değerlendirdiği miras ve
peyzaj hakkındaki kültür tartışmalarının merkezinde insanın olması ve ayrıca
sürdürülebilir, uyumlu ve kültürlerarası gelişmenin desteklenmesi gerektiğini
belirtilmiştir. Toplumların kimliklerinin ayrılmaz bir unsuru olan kültürel miras ve
peyzajların günümüzde beklenmedik tehditlerle karşı karşıya olduğu tespitinin
yapıldığı bildirgede; bu tehditlerin kültürel ve doğal miras arasındaki ilişkinin
yürütülmesiyle ilgili uygulama deneyimleri paylaşılarak ve yeni yaklaşımlar
izlenerek yönetilebileceği ifade edilmiştir. Bildirge’nin 2.2. Kültür ve doğanın
birleşimi olarak peyzaj başlığının “b” bendinde belirtilen birçok peyzajda “doğal” ve
“kültürel” gibi kavramların anlamlarını büyük oranda yitirdiği, bu kavramlar yerine,
sadece yerleşimlerin ya da tarımın değil, aynı zamanda canlı türlerinin ve canlıların
yaşam alanlarının da insanlar tarafından belirlendiği ve korunduğu bir “biyokültürel” anlayışın gelişmekte olduğu tespiti dikkat çekicidir.
İnsanoğlunun tarihsel süreç içerisinde doğa ile kurduğu etkileşimin biçimlendirdiği
kırsal mirasın korunmasının ilk olarak gündeme geldiği XVIII. yüzyıldan günümüze
bu mirasın; insanlık tarihi açısından taşıdığı önemi belirten, kapsamını ve değerlerini
ortaya koyan, korunması konusunda ne tür sorunlarla karşılaşıldığını ve bu sorunların
nasıl çözüme kavuşturulabileceğine dair birçok kavramsal ve ilkesel metin ortaya
konulmuştur. Son gelinen noktada toplumların kültürel çeşitliliğini ve zenginliğini
yansıtan kırsal mirasın; kültürel, doğal, somut ya da somut olmayan tüm değerlerinin
bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliği açıktır. Kavramsal ve ilkesel
olarak ortaya konulan birikimin henüz uygulama alanına aynı oranda yansımadığı ve
kırsal mirasın hala ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu görülmektedir.
32
Çizelge 2.1 : Kırsal mimarinin korunmasına ilişkin önemli ilkesel metinler.9
BELGENİN YILI,
YERİ.
1962, Paris.
1964, Venedik.
1972, Paris.
1973.
1975, Amsterdam.
1976, Nairobi.
1976.
1977, Granada.
1982, Tlaxcala.
1989.
1990.
1995.
1999, Meksika.
2001.
2003.
2006.
2010.
2010.
2011, Valletta.
2014, Floransa.
BELGENİN ADI
Recommendation concerning the safeguarding of the
beauty and character of landscape and sites
Venedik Tüzüğü
Dünya kültürel ve doğal mirasın korunması sözleşmesi
Resolution on rural revival policies in the balance
beetween town and country
Amsterdam bildirgesi
Tarihi alanların korunması ve çağdaş rolleri konusunda
tavsiyeler
Resolution (76) 26 on the steps which can be taken to
reduce depopulation of rural regions
The Granada Appeal: Rural architecture in regional
planning, symposium no:2 of european programme of
pilot projects
Declaration on the revitalization of small settlements
Recommendation no. r (89) 6 on the protection and
enhancement of the rural architectural heritage
Recommendation no. r (90) 12 on services and
infrastructures in rural areas
Recommendation on the integrated conservation of
cultural landscape areas as part of landscape policies
Geleneksel mimari miras tüzüğü
The International day for monuments and sites theme
for 200-“save our historic villages”
Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleşmesi
European Parliament resolution on the protection of the
European natural, architectural and cultural heritage in
rural and island regions
The International day for monuments and sites theme
for 2010-“heritage of agriculture”
Europe’s Living Landscapes: Cultural Heritage as a
Force for Rural Development
The Valletta Principles for the Safeguarding and
Management of Historic Cities, Towns and Urban
Areas
The Florence Declaration on Heritage and Landscapes
as Human Values
KURUM
UNESCO
UNESCO
COE
COE
UNESCO
COE
COE
ICOMOS-Mexico
COE
COE
COE
ICOMOSInternational
ICOMOSInternational
UNESCO
AP
ICOMOSInternational
EAC; Europa Nostra;
EAA; ECOVAST;
EUROGITES; ELO;
R.E.D.;
RISE
Foundation
ICOMOSInternational
ICOMOSInternational
Çizelgede sıralanan tüzük, bildirge veya deklarasyonlar arasında Türkçe’ye çevrilen, yaygın olarak
kullanılan ve kabul görmüş olanların karşılıkları Türkçe olarak verilmiş, diğerleri ise İngilizce olarak
aktarılmıştır.
9
33
Şekil 2.6 : Kırsal yerleşimlerin korunmasına ilişkin önemli tarihler, uluslararası tüzük, bildirge ve deklarasyonların kronolojik gelişimi (2014).
34
2.3 Türkiye’de Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Çağdaş Politikalar ve Kırsal
Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Evrimi
2.3.1 Kırsal alanlar için geliştirilmiş çağdaş politikalar
Türkiye tarihi boyunca kırsal alanlar hep önemli olmuş ve bu alanların sorunlarına
yönelik her dönemde farklı çözüm yolları aranmıştır. Kırsal alanlar için üretilen
politikalar doğrudan ya da dolaylı olarak fiziksel çevreyi ve mimariyi etkilemiştir.
Kırsal alanlar için geliştirilmiş politikalar; kronolojik olarak Cumhuriyet öncesi
dönem (..-1923), Cumhuriyet’in ilk yılları (1923-1963), planlı dönem (1963-2004) ve
AB süreci (2004-..) olmak üzere dört farklı tarihsel döneme ayrılarak incelenmiştir.
Cumhuriyet’in öncülü olan Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik çağında (1300-1600)
askeri ve idari yapılanmanın, tarımsal ekonominin ve toprak sisteminin temelinde
tımar sistemi yatmaktadır (İnalcık, 1955, s. 221). Tımar sistemine göre imparatorluk
sınırlarındaki köy ve bucak düzeyindeki küçük yerleşme birimleri “tımarlı sipahi”
diye adlandırılan, kendisine verilen toprağın vergi geliriyle geçinen ve savaş
dönemlerinde orduya katılan eyalet askerlerinin denetimindedir (İnalcık, 1955 s.
221). Tımar sistemine göre elinde bir çiftlik yeri olan reaya her sene belli miktarda
ekin ekmekle yükümlüdür (İhsanoğlu, 1999, s. 153). Osmanlı Devleti’nin, tımarlı
sipahi sistemiyle hem topraklarındaki tarımsal üretimin düşmesini engellediği hem
de ordusunun asker ihtiyacının bir bölümünü karşıladığı söylenebilir. Osmanlı
İmparatorluğu’nda devletin mülkü olup tımar sisteminin uygulandığı miri arazinin
yanı sıra, kişilere mülkiyet hakkı tanıyan ve üretilen ürünün 1/10’unun devlete
ödenmesinin zorunlu olduğu; sahibi Müslüman ise öşür, Hristiyan ise haraç olarak
adlandırılan topraklar da bulunmaktadır (Ortaylı, 2011). XVIII. yüzyıla gelindiğinde
tımar sisteminin giderek bozulduğu ve tımar topraklarının büyük bölümünün gelirleri
iltizam usülüne göre toplanmak üzere mültezimlere devredildiği görülmektedir
(Ortaylı, 2012, ss. 149-150). Ortaylı’nın (2012), modern maliye sistemine geçiş
olarak gördüğü “iltizam” sistemi zaman içerisinde vergi toplama yetkisini ellerinde
bulunduran mültezimlerin güçlenmesini beraberinde getirmiştir (s. 151). 1839 yılında
yayınlanan Tanzimat Fermanı ile tımar sistemi kaldırılmış, vergileri toplama görevi
tamamen muhassıl ve mültezimlere bırakılmıştır.
35
1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile daha önce miri, öşri ve haraci olmak
üzere üçe ayrılan Osmanlı toprak düzeni; mülk, vakıf, metruk, mevat ve miri arazi
olmak üzere beşe ayrılmıştır (Barkan, 1994, s. 25). Geray (2011) kanunnamenin
getirdiği haklar ile toprak alım satım sürecinin hızlandığını, toprak mülkiyetinde
tekelleşmenin ve dolayısıyla topraksız köylüler sorununun oluşmaya başladığını ileri
sürmüştür (s. 24). XIX. yüzyıldaki bir diğer önemli yasal düzenleme 1862 tarihli
İskan Kanunnamesi’dir. Bu kanunname ile özellikle vergi toplamakta zorluklar
yaşanan Anadolu’daki konar-göçer aşiretler, yerleşik hayata geçmeye zorlanmıştır
(Halaçoğlu, 2014).
Tanzimat döneminde ülke tarımının geliştirilmesi ve modernleştirilmesi arayışlarının
bir yansıması olarak; tarım eğitimini geliştirmeye yönelik ülke içerisinde ziraat
okulları açılması, Avrupa’ya öğrenciler gönderilmesi, örnek çiftlikler, hâra’lar ve
deneme tarlaları kurulması vb. değişikliklerin uygulamaya konulduğu görülmektedir
(Gürkan, 1999, s. 307). Özellikle uygulamalı ziraatın yaygınlaştırılması arayışlarının
II. Abdülhamit döneminde de devam ettiği ve bu dönemde İstanbul dışındaki
vilayetlerde de ziraat okullarının padişahın ismine ithafen “Hamidiye Ziraat
Ameliyat Mektepleri” ismiyle açıldıkları görülmektedir (Kadıoğlu, 2005, s. 240).
1864 yılında kabul edilen Vilayet Nizamnamesi ile yapılan düzenlemeler sonrasında
günümüz Bulgaristan sınırlarının kuzeyinde yer alan Tuna vilayetinin valisi Midhat
Paşa’nın göçmenler için köy kurma, modern tarımın gelişebilmesi için numune
çiftlik kurma, tarım kredi sandığı sistemi ve modern okullar ile halkın yaşam
biçimini geliştirmeye yönelik çalışmaları dikkat çekicidir (Ortaylı, 2011, ss. 56-61).
Ortaylı (2011), 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi kapsamında Tuna vilayetinde
gerçekleştirilen uygulamaların başarılı bulunduğunu ve 1867 yılında çıkarılan
“Vilayet-i Umumiye Nizamnamesi” ile yeni vilayet sisteminin tüm ülke genelinde
geçerli kılınmasına karar verildiğini belirtmiştir (s. 62). XIX. yüzyıl, Osmanlı
Devleti’nin yaşadığı toprak kayıplarının arttığı, dolayısıyla kaybedilen bölgelerdeki
halkın bir bölümünün mülteci durumuna düşerek yoğun nüfus hareketlerinin
yaşandığı bir dönemdir (Ortaylı, 2012). Yaşanan göç dalgası, Osmanlı Devleti’ni
kalabalık grupları hızlı bir biçimde iskan etme zorunluluğu ile karşı karşıya bırakmış,
İmparatorluk, sorunun çözümü için kimi bölgelerde planlı yerleşme yöntemini
kullanmıştır (Eres, 2008, s. 23). Tanzimat sonrası iskan için kurulan köy ve
kasabaların yanı sıra özellikle İttihat ve Terakki döneminde (1908-1918) köylerde de
36
sağlıklı yapılı çevrelerin oluşturulabilmesi için numune köy projelerinin hazırlandığı
ve bazı yasal düzenlemelerin gerçekleştirildiği görülmektedir (Yetkin, 1996, s. 43).
Eres (2008), 18 Mart 1913 tarihli Muhacirin Suret-i İskanı Hakkında Tahrirat-ı
Umumiye ve 5 Temmuz 1916 tarihli köylerde uygulanması gereken sağlık koşulları
hakkındaki talimatnamelerin bazı maddelerinin 1924 yılında çıkarılan Köy
Kanunu’na da temel oluşturduğunu ifade etmiştir (ss. 67-68).
Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan genç Cumhuriyet, Anadolu ve Trakya’daki
topraklarında kendisinin öncülü olan Osmanlı imparatorluğunun kırsal alanlara
ilişkin geliştirdiği yönetim şeklini ve sorunlarını miras almıştır. Kırsal alanlar için
geliştirilmiş politikaları ele aldığımız dört tarihsel dönemden ikincisi cumhuriyetin
kuruluş yıllarından (1923-1963) planlı kalkınma dönemine kadar olan dönemdir.
Cumhuriyet kurulduğu sırada toplam nüfusu 13,6 milyon olan Türkiye’de 10,3
milyon kişi köylerde yaşamaktaydı (DİE, 1994, s. 8). Nüfusunun büyük bir bölümü
köylerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş yıllarında köylerdeki sorunların
çözümüne yönelik büyük bir çaba içerisine girmiştir. Henüz ülkenin yönetim şekli
dahi ilan edilmemişken yeni kurulan devletin ekonomik geleceğinin nasıl
şekillendirileceğine yönelik toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde kırsal alanlara
ilişkin sorunlar tarımsal gelişme konularıyla birlikte ele alınmıştır (Kayıkçı, 2009, s.
44). Lozan Barış Antlaşması’na ek bir sözleşme ile kararlaştırılan Türk-Yunan nüfus
değişimi ya da bir diğer adıyla “Mübadele” sonrası gelecek göçmenlerin
yerleştirilmesi ve Osmanlı Devleti’nden alınan adaletsiz toprak dağılımı sorunları,
kırsal alanları etkileyen önemli konular olmuştur. Mübadele sonrası Türkiye ve
Yunanistan’da birçok köy, gelen halkın yaşadığı uyum problemleri sonrası zaman
içerisinde terk edilmiştir. Mübadillerin, muhacirlerin, mültecilerin ve savaştan zarar
gören ve maddi gücü olmayan yerli halkın iskanını sağlamak için 1923 yılında
kurulan Mübadele, İmar ve İskan Bakanlığı, iskan sorununun çözümüne yönelik
Rumlar’dan kalan emval-i metrukenin onarılarak kullanılır hale getirilmesi ve yeni
köylerin (numune köy) kurulması gibi yaklaşımları benimsemiştir (Eres, 2008, s.
109).
Ülkenin yönetim şeklinin cumhuriyet olarak ilan edilmesinin hemen ertesinde ilk
çıkarılan yasalardan biri 442 sayılı Köy Kanunu olmuştur. Bu durum Cumhuriyet
yönetiminin kırsal alanlara gösterdiği önemin bir yansıması olarak düşünülebilir.
Kırsal alanlara ilişkin bir diğer gelişme 1923 yılında gerçekleştirilen İzmir İktisat
37
Kongresi’nde kaldırılması önerilen Aşar vergisinin 1925 yılında alınmasına son
verilmesi olmuştur (Boratav, 2003, s. 47). Bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından
Ankara’da Orman Çiftliği’nin kurulması, 1925 yılındaki bir diğer önemli gelişmedir.
Çiflik, Cumhuriyet yönetiminin ülkenin tarımında yaratmak istediği dönüşümün
adeta uygulama alanı olmuştur. Keskinok (2000), yeni devletin başkenti Ankara’nın
hemen yakınında özellikle son derece verimsiz, çorak ve bataklık bir alanda; bilim ve
tekniğin kullanılmasıyla olanaksız görünenin gerçekleştirilerek örnek bir çiftlik
yaratılması isteğini, herşeyden önce halka kendi gücüne güven duygusunun
kazandırılması arzusu olarak değerlendirmiştir (s. 43). Çiftliğin kuruluş amaçları;
tahıl cinslerinin ıslahı için yeni türlerin araştırılması, halka tanıtımı ve dağıtımı,
hayvancılığın özendirilmesi, yeni cins ve ırkların araştırılması, başarılı olanların
halka tanıtımı, üretilen tarım ürünlerinin işlenerek değerlendirilmesi ve halka
sunumu, iklim koşullarına uygun yerli ve yabancı meyve türlerinin üretimini
yapmak, halka göstermek ve bölgede yaygınlaştırmak, bağcılığı geliştirmek ve halka
tanıtmak, bilimsel yöntemlerle ağaçlandırma yapmak, korular, ormanlar oluşturmak,
yurt çapında ağaçlandırmayı özendirmek, çiftlik ve bölge için gerekli meyve ve bağ
fidanlarının üretimi amacıyla fidanlıklar kurmak, makineli tarıma geçiş için gerekli
ziraat alet ve makine üretimine yönelik atölyeler kurmak, tarım öğretimini
uygulamalı olarak pratik dersler ve stajlar yoluyla halka yaygınlaştırmak, çiftliğin
ürettiği gıda maddelerini doğrudan halka satmak, kooperatifçiliği özendirmek,
önemini halka göstermek, tarımın her kolunu kurarak ideal bir çiftlik modeli
oluşturmaktır. Sonraki yıllarda Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) adını alacak olan
çiftlik, üretici güç olan insanın dönüştürülmesi, tarımın ilişkili olabileceği endüstriyel
üretim ile birlikte geliştirilmesi, halkın gereksinmelerinin sağlanması, temiz ve
sağlıklı gıda üretimi gibi hedeflere birlikte ulaşmaya yönelik kapsamlı bir tasarının
ürünüdür (Keskinok, 2000, s. 43).
Mübadele sonrasında göçmenlerin iskanında görülen sorunların devam etmesi
nedeniyle 1926 yılında yeni bir İskan Kanunu çıkarılarak Dahiliye Vekaleti’ne başta
yurtdışından gelen göçmenlerin iskanı olmak üzere, ülke içindeki göçerlerin iskanı,
sağlık koşulları nedeniyle yer değiştirmesi gereken ya da orman içinde yaşamsal
gereksinimlerden uzak olan köylerin taşınması, seyrek dokulu yerleşimlerin uygun
merkezlerde toplanması gibi sorumluluklar tanımlanmıştır (İskan Tarihçesi, 1932, ss.
76-80). İskan edilenlere bedeli borçlanma kanununa göre ödenmek koşuluyla bir ev
38
ve üretici konumuna geçebileceği kadar arazi verileceğinin belirtildiği kanunda,
göçmenler için bir köyün tahsisi ya da yeni bir köyün kurulacak olması durumunda,
söz konusu yerleşimde okul, cami, hamam, karakol, pazar, harman yeri, mezarlık ile
yeterli miktarda meranın ücretsiz olarak sağlanacağı ifade edilmiştir (İskan Tarihçesi,
1932, s. 78). Eres (2008), İskan Kanunu uyarınca çok az yerleşimde hayata
geçirilebilen “örnek köy” yaklaşımının, “numune köy” uygulamalarının ikinci
aşaması olarak değerlendirilebileceğini ve bu yaklaşımın 442 sayılı Köy Kanunu’na
göre bir köyde bulunması gerekli yapılardan bir bölümünü kapsadığını belirtmiştir (s.
113).
1931 yılına gelindiğinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin Üçüncü Büyük
Kurultayı’nda, partinin anayasada yer alan altı ilkesini halka yaymak amacıyla
kurulması kararlaştırılan halkevleri, açık kaldığı süre boyunca köy ve köye dair
konuların tartışıldığı önemli bir eğitim kurumu işlevi görmüştür (Çeçen, 1990, s.
112). 1935 yılı, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal tarihini uzun yıllar etkileyecek
“Toprak reformu” politikasının CHP parti programında yer alarak ilk kez bir resmi
belgede yer aldığı yıldır (Kayıkçı, 2009, s. 54). CHP, her Türk çiftçisini yeterli
toprak sahibi yapmak amacıyla kırsal alanların en önemli sorunlarından birinin
çözümüne yönelik köklü bir çözüm önerisi getirmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasının
ardından yalnızca toprak düzeni ve mülkiyeti ile ilgili önemli değişiklik önerileri
geliştirilmemiş, aynı zamanda mevcut köylerin fiziksel şartlarının düzeltilmesi, harap
köylerin yeniden imarı ve mübadele yoluyla gelen nüfusun yerleştirilmesi amacıyla
yeni köylerin oluşturulması gibi fiziksel çevrenin düzenlenmesine yönelik öneriler de
geliştirilmiştir. 1937 yılında gündeme getirilen İdeal Cumhuriyet Köyü projesi örnek
bir cumhuriyet köyünün fiziksel olarak nasıl oluşturulacağına yönelik önemli bir
örnektir (İnan, 1972).
Kırsal alanlara ilişkin çalışmaların ivme kazandığı 1930’lı yıllarda bir diğer önemli
gelişme, köylerin ve tarım sektörünün tartışıldığı Birinci Köy ve Ziraat Kongresi’nin
1938 yılında gerçekleştirilmesi olmuştur. 1938 yılındaki bir diğer düzenleme ise
3491 sayılı kanunla; buğday piyasasının düzenlenmesi, gerektiğinde buğday ithalatı
ve ihracatı yapılması, dünya buğday üretiminin takip edilmesi, gerekli görülecek
yerlerde un ve ekmek fabrikaları kurulması vb. gibi görevler tanımlanan Toprak
Mahsulleri Ofisi (TMO)’nun kurulmasıdır (TMO Kanunu, 1938). TMO’ya buğday
piyasasını düzenleme görevi dışında 1939’da arpa ve yulaf, 1940’da çavdar, 1941’de
39
mısır ve pirinç başta olmak üzere; bitkisel ve hayvansal yağlar, et-balık, yonca
tohumu ve bakliyat alımı görevleri verilmiştir. Devletin özellikle II. Dünya Savaşı ve
sonrasındaki dönemde çiftçiyi koruma ve gıda güvenliğini sağlama politikalarının
uygulanmasında önemli bir kurum işlevi üstlenen TMO, Türkiye coğrafyasının farklı
bölgelerinde limanlar, yoğun üretim alanları ve ihtiyaçlar dikkate alınarak çeşitli
boyutlarda depolama alanları ve silolar inşa etmiştir. Daha önce Atatürk tarafından
kurularak hazineye bağışlanan çiftliklerin, kuruluşuna uygun yönetilmesi ve örnek
işletme olarak sürekliliğin sağlanması için aynı yıl 3308 sayılı kanunla Devlet Ziraat
İşletmeleri kurulmuştur (Devlet Ziraat İşletmeleri Hakkında Kanun, 1938). 1937
yılında kurulan Zirai Kombinalar ve 1938 yılında kurulan Devlet Ziraat İşletmeleri;
verimliliği artırmak, üretimi çeşitlendirmek ve ürün kalitesini yükseltmek
gerekçeleriyle 1949 yılında birleştirilerek Devlet Üretme Çiftlikleri adı altında
yeniden düzenlenmiştir (Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü Kuruluş
Kanunu, 1949).
Cumhuriyet yönetiminin bütün ülkede başlattığı eğitim seferberliği, 1940 yılında
kurulan Köy Enstitüleri ile kırsal alanlara taşınmak istemiştir. 17 Nisan 1940
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan 3803 sayılı
kanunun birinci maddesinde, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını
yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif
Vekilliği’nce Köy Enstitüleri açılır denilmektedir (Köy Enstitüleri Kanunu, 1940). O
tarihte Maarif Vekaleti İlköğretim Genel Müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç
önderliğinde kurulan Köy Enstitüleri, köylerden seçilen öğrencilerin eğitilerek köy
öğretmeni
olarak
yetiştirilmeleri
ve
eğitimleri
sonrasında
tekrar
köyde
görevlendirilmeleri prensibine dayanmaktadır. Önerilen bu sistemle ülke nüfusunun
çok büyük bir bölümünün yaşadığı kırsal alanlardaki öğretmen ihtiyacı, köyün
içinden çıkarak yetişen ve köy sorunlarını çok iyi bilen öğretmenlerin yetiştirilmesi
ile giderilmeye çalışılmıştır (Tonguç, 1998). Eğitim alanında yaşanan gelişmeleri
1945 yılında ilk kez 1935 yılında CHP parti programına girerek gündeme gelen
toprak reformu yasasının gerçekleştirilmesi izlemiştir (Çiftçiyi Topraklandırma
Kanunu, 1945). 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun yürürlüğe
girmesinin, Türk siyasi tarihi açısından çok önemli sonuçları olmuştur. CHP
içerisinden yasaya muhalif olan aralarında Adnan Menderes ve Emin Sazak gibi
büyük toprak sahiplerinin de bulunduğu bir grup milletvekili, partilerinden ayrılarak
40
Demokrat Parti (DP)’yi kurmuşlardır (Kayıkçı, 2009, s. 56). Türkiye’nin siyasi
tarihinin değişmesine yol açan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun amaçları;
topraksız ya da az topraklı çiftçilerin toprak sahibi yapılması, üretim araçları eksik
olanlara sermaye ve canlı-cansız demirbaş desteği sağlanması ve böylece ülke
topraklarının sürekli işlenmesidir. Yasanın sekizinci maddesine göre topraksız
çiftçilere dağıtılacak araziler; kamu işlerinde kullanılmayan devlet arazileri, köylerde
ihtiyaçtan fazla olup orta malı olarak nitelendirilen araziler, sahipsiz araziler,
sahipsiz bataklıkların kurutulması ile elde edilecek araziler ve kamulaştırılacak
arazilerdir. Kamulaştırma için belirlenen alt sınır 5.000 dönümdür. Kayıkçı (2009),
yasanın mülkiyet yapısında çiftçiler lehine bir değişimi öngördüğünü, bu nedenle de
bir toprak reformu yasası olarak değerlendirilebileceğini ve çıkarılan kanunun bir
yandan feodal/ yarı feodal ilişki tarzını tasfiye etmeyi, diğer yandan 5.000 dönüme
kadar olan kapitalist nitelikteki işletmeleri korumayı amaçladığını belirtmiştir (s. 57).
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile dünyada değişen dinamiklere ayak uydurmak ve
büyük toprak sahipleri ile muhalefetin yasaya gösterdiği şiddetli tepkileri azaltmak
amacıyla 10 Haziran 1948 yılında ikinci kez iktidara gelen Hasan Saka hükümeti
programında toprak reformu ile ilgili bir ifade yer almamaktadır (İkinci Saka
Hükümeti Programı, 1948). Aynı yıl Türkiye 1948 yılında resmen uygulanmaya
başlanan Amerikan Marshall yardımlarından faydalanabilmek için Amerika Birleşik
Devletleri (ABD) ile yaptığı Ekonomik İşbirliği anlaşmasını onaylayarak Marshall
planı dolayısıyla kredi sağlanan ülkelerden biri olmuştur (Türkiye ile ABD Arasında
İmzalanan Ekonomik İşbirliği Anlaşması Hakkında Kanun, 1948). 1947 yılında Köy
Enstitüleri Kanunu’nda yapılan değişiklikle sistemin işlemez hale getirilmesi ve
İkinci Saka hükümeti programında yer verilmeyerek yavaşlatılan toprak reformu
çalışmalarının Türkiye’nin ABD ile yaptığı anlaşma sonrası dahil edildiği Marshall
planı ile çok yakın zamanlara denk gelmesi dikkat çekicidir (Aysal, 2005, ss. 267282). 1950 yılında 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu 5618 sayılı kanunla
değiştirilerek, topraksız köylülere dağıtılacak topraklar için dağıtıma öncelikle devlet
arazilerden başlanması, gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişiliklerinin arazilerinin ise
ancak devlet arazisi ihtiyacı karşılamadığı takdirde kamulaştırılabileceği şeklinde
düzenlenmiştir (İkinci Saka Hükümeti Programı, 1948). 1950 yılı aynı zamanda 4753
sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası sonrası kurulan DP’nin yapılan seçimler
sonrası iktidarı devraldığı yıldır. DP’nin kırsal alana bakışı tarım alanlarında bir
41
mülkiyet değişikliğine gidilmeden üretim artışının sağlanması şeklinde özetlenebilir.
Özellikle Marshall yardımlarının da etkisiyle bu yıllarda Türkiye kırsal alanında
büyük bir değişim yaşanmıştır (Kayıkçı, 2009, s. 69). 1950’li yıllar Türkiye’de
yaşayan köy nüfusunun kitleler halinde büyük kentlere göç ettiği dolayısıyla kırsal
yerleşimlerin bugün karşı karşıya kaldıkları insansızlaşma ve terk edilme
sorunlarının başlangıç yıllarıdır. Tekeli (2013), kırsal alanlardan kentlere gerçekleşen
bu göç hareketinin yalnızca Marshall yardımları sonrası gerçekleşen tarımda
makineşme sonrası kırsal alanlarda açığa çıkan nüfusun kentlere göçü tezi ile
açıklanmasının yetersiz olduğunu, sorunun tam olarak anlaşılabilmesi için
kentlerdeki dinamiklerin de göz önüne alınması gerektiğini öne sürmektedir (ss. 5054). Türkiye ile Almanya arasında 30 Eylül 1961 tarihinde işçi göçüne ilişkin olarak
imzalanan anlaşma, 1950’li yıllarda başlayan Türkiye’nin kırsal bölgelerinin nüfus
yitirme eğilimini, Almanya’ya göç yoluyla daha da hızlandırmıştır (T.C. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2014, s. 16).
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nin 1960 yılında kurulmasından üç yıl sonra 1963
yılında yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (BYKP) ile kırsal alanlar
için geliştirilen politikalar hazırlanan beş yıllık kalkınma planları ile belirlenmiştir.
Kırsal alanlar için geliştirilmiş politikalardan planlı kalkınma dönemi olarak
adlandırdığımız üçüncü tarihsel dönem, birinci BYKP’ nin kabul edildiği 1963 ile
Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başladığı 2004 arasındaki dönemdir.
Bu dönemde kırsal alanlara ilişkin farklı siyasi partilerin farklı öneriler geliştirdikleri
göze çarpmaktadır. Kalkınma planları incelendiğinde kırsal kalkınma kavramının
doğrudan kalkınma planlarının içinde yer alması ilk kez 2001-2005 yıllarını
kapsayan Sekizinci BYKP’nında görülmüştür. Bu tarihten önce kırsal alanlar,
kalkınma planlarında toplum kalkınması, köy ve köylü sorunu, kalkınmada öncelikli
yöreler, bölgesel gelişme ve köy kalkınması başlıkları altında ele alınmıştır. Keleş
(1998), Birinci BYKP’nin benimsediği toplum kalkınması kavramını; yerel
toplulukların ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunlarını gidermek için giriştikleri
çabaların devletçe desteklenmesi üzerine temellenen eğitsel ve örgütsel süreçler
olarak tanımlamaktadır (s. 120). 1961 anayasasında benimsenen planlı ve dengeli
kalkınma ilkelerinin hazırladığı ortamın bir sonucu olarak; Onuncu İnönü
Hükümeti’nde Türkiye tarihindeki ilk Köyişleri Bakanlığı’nın köyde toprak-insan
ilişkilerini düzenlemek, toprak ve su kaynaklarını yararlı hale getirmek, köy el
42
sanatlarını geliştirmek, köyde yerleşim imkanlarını kolaylaştırmak, kooperatifçiliği
yaygınlaştırmak, köyleri yol, içme suyu, ve elektriğe kavuşturmak için “uygulayıcı”,
köye yönelik diğer kamu hizmetlerinin etkili ve tutarlı olması için “kordinator”,
köyde kalkınma çalışmalarını olumlu yönde etkilemek için toplum kalkınması
metodunun uygulanmasında ve köylünün teşkilatlanmasında “öncü, destekleyici ve
geliştirici” görevlerle kurulduğu görülmektedir. Yeni kurulan bakanlığın görevlerini
yerine getirmek üzere Yol, Su, Elektrik (YSE), TOPRAKSU, Toprak ve İskan ve
Kooperatifler Destekleme olmak üzere dört adet genel müdürlük oluşturulmuştur.
İkinci BYKP’nında “toplum kalkınması yaklaşımı” küçük toplum birimlerinde
teşebbüs gücünün geliştirilmesi şeklinde yer almış, kırsal alanlara yönelik
yaklaşımlar ise “köy ve köylü sorunları” başlığı altında ele alınmıştır (Geray, 2011, s.
155). 1973 tarihli üçüncü BYKP’nda kırsal alana hizmet götürme açısından dağınık
yapıdaki kırsal yerleşim düzeninin kırsal kalkınma açısından yarattığı sorunlara bir
çözüm olarak merkez-köy yaklaşımı önerilmiştir (DPT, 1973). Bu yaklaşım, dağınık
özellikler gösteren küme köylerin merkezinde yer alan bir yerleşim yeri aracılığıyla
yerel topluluklara hizmet götürmeyi amaçlamaktadır. Üçüncü BYKP’nda, dağınık ve
küçük yerleşmelerin merkezden fiziksel uzaklığını göz önünde bulundurarak kamu
kaynaklarının etkili kullanımını sağlamak için seçilen merkez-köylerin yatırımlarla
desteklenmesi ve bu köylerin çevresindeki köyler için bir hizmet merkezine
dönüştürülmesi yaklaşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşıma göre bir merkez-köyde
bulunması gereken birinci kademe hizmetler; su, elektrik, sağlık, eğitim, ulaşım ve
haberleşme hizmetleri, ikinci kademe hizmetler ise güvenlik, tarıma dayalı teknik
yardım, küçük sanayi, imalathaneler, orta seviyeli eğitim hizmetleri, yaygın eğitim
faaliyetleri, tapu-kadastro, nüfus, kooperatif, banka şubesi, soğuk hava deposu,
ticarethaneler, spor ve eğlence tesisleri olarak belirlenmiştir (Doğanay, 1993, ss. 210). 1973 yılında yürürlüğe giren üçüncü BYKP’nda kırsal alanlar için öngörülen
yaklaşım merkez-köy yaklaşımı olmakla birlikte 1973 seçimleri sonrası iktidara
gelen
birinci
Ecevit
hükümetinin
programında
merkez-köy
yaklaşımının
benimsenmediği görülmektedir (Birinci Ecevit Hükümeti Programı, 1974).
İktidardaki siyasi parti programlarının kalkınma planlarıyla aynı düşüncede
olmaması bu dönemdeki iktidarların kısa sürede değişmesine bağlanabilir. Bu durum
uygulanan politikaların kişilere ve siyasi partilere endeksli olması ve dolayısıyla
uzun soluklu olamaması sonucunu beraberinde getirmektedir. Birinci Ecevit
hükümeti programında kırsal alanlar için önerilen politikanın adı köy-kent modelidir.
43
Kırsal alanlardan kentlere olan göçü yavaşlatmak amacıyla ilk kez CHP tarafından
1969 seçim bildirgesinde ortaya atılan köy-kent modeli, belirli ilkeler çerçevesinde
çevresine göre ulaşımı daha iyi ve gelişme potansiyeli olan köylerin seçilerek tüm
kamu hizmetlerinin sağlanmasını ve bunun yanında toprak reformu, kooperatifçilik
ve kırsal sanayileşme yoluyla tarım toplumundan sanayi toplumuna sağlıklı bir geçişi
tanımlamaktadır. 1979-1983 yıllarını kapsayan dördüncü BYKP’nında kırsal alanlara
yönelik köy-kent yaklaşımı, 1983-1989 yıllarını kapsayan beşinci BYKP’nında ise
bütünleşik kırsal kalkınma projelerinin uygulanması ile başta Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgeleri olmak üzere kalkınmada öncelikli bölgelerin kalkındırılması
hedeflenmiştir (DPT, 1979; DPT, 1985). 1980 sonrası dönemde benimsenen liberal
ağırlıklı ekonomik politikalar köy ve köylüye yönelik devlet kuruluşlarının yeniden
yapılandırılması sonucunu beraberinde getirmiştir. Bu düzenlemelerden 1984 yılında
gerçekleştirilen
Devlet
Üretme
Çiftliği
ve
Hara
arazilerinin
varlıklarının
birleştirilerek Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) adı altında toplanması
ile 1960 sonrasında kurulan YSE, TOPRAKSU, Toprak ve İskan, Kooperatifler
Destekleme ve Orman Yolları birimleri birleştirilerek Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü’nün kurulması köye yönelik kurumların yeniden düzenlenmesinin dikkat
çekici örnekleridir. Amacı, tarım ve tarıma dayalı sanayinin ihtiyaç duyduğu temel
mal ve hizmetleri üretmek, bunları ticari esaslara göre yürütmek ve kar etmek olarak
tanımlanan TİGEM, bir Kamu İktisadi Teşekkülü (KİT) olarak tanımlanmış ancak
kuruma bağlı çiftlik ve haralara ilerleyen yıllarda gereken ilgi gösterilmeyerek,
giderek zayıflatılmıştır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün görevleri ise; devlet
ve il yolları ağı dışında kalan köyler ve bağlı yerleşim birimlerinin köy yolu ağını
tespit etmek, bu yollarla köy içi yollarını ve bu yollar üzerindeki sanat yapılarını
yapmak, mevcutlarını geliştirmek, kalkınma plan ve programlarında yer alan ilke ve
politikalara uygun bir şekilde, toprak ve su kaynaklarının verimli kullanılması,
korunması ve geliştirilmesini sağlamak, baraj, havaalanı, fabrika ve savunma ile ilgili
tesislerin yapımı, tarih ve tabiat kıymetlerinin korunması gibi amaçlarla yapılacak
kamulaştırmalar nedeniyle, geçim imkânlarını kısmen veya tamamen kaybedecek
nüfus ile göçmen ve göçebeleri, bulunduğu yerde geliştirilmesi mümkün olmayan
orman içi köyleri, mahalle, kom, mezra gibi dağınık yerleşme yerlerini yeni bir
yerleşme yerinde toplamak, tarım içi ve tarım dışı sahalarda iskan etmek, tarım
alanlarının gayesine uygun kullanımını sağlamak, devlet sulama şebekelerinde arazi
tesviyesi, tarla başı kanalları, tarla grup yolları ve tarla içi drenaj tesislerini yapmak,
44
kasaba ve köylerin imar planlarını hazırlamak, kendi evini yapana tip proje ve gerekli
kredileri vermek, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazinin tespit, tayin ve
hazine adına tescil işlemlerini yapmak olarak tanımlanmıştır.
1990-1994 yıllarını kapsayan altıncı BYKP’nında ise kırsal alanlara dinamizm
kazandırılması hedefiyle yeni bir kavram olarak “kırsal alan planlaması” yaklaşımı
çerçevesinde hizmetlerin ve tarıma dayalı sanayi yatırımlarının merkez-köy ve
kasabalara yönlendirilmesi yaklaşımı benimsenmiştir (DPT, 1990). Bu kapsamda
kırsal alanda yerel hizmetlerin etkinliğinin artırılması için ilçe özel idarelerinin
kurulması, küçük belediyeler ve köy idarelerinin güçlendirilmesi yönünde hazırlık
çalışmalarının yapılması ve kırsal alanlarda tarım dışı ekonomik faaliyet kollarının
desteklenmesi öngörülmüştür. Yedinci BYKP’nında tarımın ekonomideki öneminin
azaldığına dikkat çekilmiş, bu durumun arazi kullanım planlarının bulunmaması,
tarım topraklarının tarım dışı işlerde kullanılması ve tarımdaki küçük işletme
sayısının fazlalığı gibi sorunlardan kaynaklandığı öne sürülmüştür (DPT, 1996). Plan
sorunların çözümü için kırsal altyapının desteklenmesi, arazi toplulaştırmasını da
içeren yeni bir Su ve Toprak Yasası çıkarılması, tarım arazilerinin tarım dışında
kullanımlarının önüne geçilmesi, bölgeler arası eşitsizliklerin düzeltilmesi için
merkez-köy yaklaşımının benimsenmesi önerilmiştir. Kırsal kalkınma konusuna ilk
kez ayrı bir başlık halinde yer verilen sekizinci BYKP’nında yerleşimleri elverişsiz
köyler ya da küçük ve dağınık köyleri birleştirmek amacıyla imar planına uygun
olarak altyapısı hazırlanmış yerleşimlerin oluşturulması, kırsal altyapı hizmetlerinin
yaygınlaştırılması,
tarım
alanlarının
parçalanmasının
önüne
geçilmesi,
kooperatiflerin desteklenmesi ve tüm köylerin sağlıklı içme suyuna kavuşturulması
hedeflenmiştir (DPT, 2001). Ecevit’in 1999 yılında tekrar iktidar olmasıyla bu plan
döneminde ilk kez gündeme getirilmesinin 21. yılında Ordu’nun Mesudiye ilçesinde
köy-kent uygulaması gerçekleştirilmiştir. Uygulama ilk yıllarda başarılı olsa da
iktidarın değişmesi sonrasında proje gerekli desteği bulamayarak uygulamadan
vazgeçilmiştir.
2004 yılı Türkiye’nin AB tam üyelik müzakerelerine başladığı yıldır. Şüphesiz
AB’ye katılım süreci ülkeyi ilgilendiren her konuyu olduğu gibi kırsal alan
politikalarını da şekillendirmiştir. 2004 yılı sonrası bu süreç Türkiye’nin kırsal alan
politikaları ile ilgili dördüncü ve son dönemi olarak değerlendirilmiştir. AB tam
üyelik müzakerelerinin 2004 yılında başlamasının ardından kırsal alanlara yönelik
45
ilk gelişme 2006 yılında Türkiye Ulusal Kalkınma Stratejisi Belgesi’nin hazırlanması
olmuştur (DPT, 2006). Belgede kırsal kalkınmanın sağlanması için ekonominin
geliştirilmesi, yeni iş olanaklarının yaratılması, insan kaynaklarının, örgütlenme
düzeyinin ve yerel kalkınma potansiyelinin yükseltilmesi, kırsal alan fiziki altyapı
hizmetlerinin geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması ve kırsal çevrenin
korunarak geliştirilmesi olmak üzere dört temel hedef belirlenmiştir.
2004 sonrası süreçte kırsal alanları ilgilendiren düzenlemelerde gerçekleştirilen ilk
değişiklik 1984 yılından itibaren köye yönelik hizmetlerin götürülmesinde önemli
roller üstlenen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2005 yılında kabul edilen 5286
sayılı yasayla kapatılması olmuştur (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 2005). Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yetkileri İstanbul ve İzmit’te büyükşehir
belediyelerine, diğer illerde ise İl Özel İdareleri’ne devredilmiştir. Merkezi yönetime
bağlı olan müdürlüğün kapatılarak iki ilde büyükşehir belediyelerine ve diğer illerde
il özel idarelerine bağlanması merkezi yönetimin yetkilerini yerel yönetimlere
kısmen devretmesi bakımından AB’nin yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ilkesi ile
paralellik gösterdiği söylenebilir.
2006 yılında kırsal alanları ilgilendiren önemli bir düzenleme de AB uyum
sürecindeki Türkiye’nin Tarım Kanunu’nda gerçekleştirilmiştir (Tarım Kanunu,
2006). Yasanın amacı; tarımsal üretimin iç ve dış talebe uygun bir şekilde
geliştirilmesi, doğal ve biyolojik kaynakların korunması ve geliştirilmesi,
verimliliğin artırılması, gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesi, üretici
örgütlerinin geliştirilmesi, tarımsal piyasaların güçlendirilmesi, kırsal kalkınmanın
sağlanması suretiyle tarım sektöründeki refah düzeyinin yükseltilmesi olarak,
politika öncelikleri ise; a) Tarımsal üretimde verimlilik, ürün çeşitliliği, kalite ve
rekabet gücünün yükseltilmesi, b) Yeterli ve güvenilir gıda arzının sağlanması, c)
Tarımsal işletmelerin altyapılarının geliştirilmesi, ç) Tarımsal faaliyetlerde bilgi ve
uygun teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılması, d) Tarımsal girdi ve ürün
piyasalarının geliştirilmesi ve üretim-pazar entagrasyonunun sağlanması, e) Tarımsal
üretimin tarım-sanayi entegrasyonunu sağlayacak şekilde yönlendirilmesi, f) Tarım
sektörünün kredi ve finansman ihtiyacının karşılanmasına ilişkin düzenlemeler
yapılması, g) Destekleme ve yönlendirme tedbirlerinin alınması, ğ) Doğal afetler ve
hayvan hastalıklarına karşı risk yönetimi mekanizmalarının geliştirilmesi, h) Kırsal
46
hayatın sosyo-ekonomik açıdan geliştirilmesi, ı) Üretici örgütlerinin geliştirilmesi,
i)tarım bilgi sistemlerinin kurulması ve kullanılması, j) Toplulaştırma, arazi kullanım
planının yapılması ve ekonomik büyüklükteki tarım işletmelerinin oluşturulması, k)
Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve rasyonel kullanımı, l) AB’ye uyum
sürecindeki gelişmelerden doğacak ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde ortak piyasa
düzenlerinin öngördüğü, idari ve hukuki düzenlemelerin yapılması şeklinde ifade
edilmiştir. OTP’nin amaçları ve öncelikleri ile büyük oranda paralellik gösterdiği
görülen Tarım Kanunu’nu AB’ye tam üyelik hedefindeki Türkiye’nin kırsal alanlara
ilişkin politika transferlerinden biri olarak değerlendirmek mümkündür.
2006 yılında kırsal alanları ilgilendiren bir diğer gelişme ise köylerin altyapısının
desteklenmesi projesi (KÖYDES)’in 2006 yılında yürürlüğe girmesi olmuştur.
Köylerin altyapı ihtiyaçlarına yönelik olarak geliştirilen KÖYDES kapsamında; köy
yolları, içme suları, toprak ve küçük su kaynaklarında iyileştirme, kanalizasyon
sisteminin kurulması gibi yatırımların projelendirme yoluyla desteklenmesi
planlanmıştır. Kırsal kalkınma strateji belgesinin çıkarılmasından bir yıl sonra
hazırlanan ve 2007-2013 yıllarını kapsayan dokuzuncu kalkınma planında bu dönem
içerisinde bir kırsal kalkınma planının hazırlanması, kırsal kesimde kalkınmanın
hızlandırılması amacıyla ilçe merkezleri ve çevresine hizmet sunma kapasitesi
bulunan merkezi yerleşim birimlerine öncelik verilerek kaynakların etkin
kullanılması, AB kırsal kalkınma politikalarına uyum için gerekli kurumsal
çerçevenin oluşturulması gibi hedefler belirlenmiştir (DPT, 2007). 2010 yılında
dokuzuncu kalkınma planının hedefleri arasında bulunan kırsal kalkınma planı,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır (T.C. Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı, 2011). Türkiye, AB’nin aday ve potansiyel aday ülkelerin birliğe
katılımına yönelik hazırlıklara destek sağlamak amacıyla kırsal kalkınmaya yönelik,
AB Ortak Tarım Politikası, kırsal kalkınma politikası ve ilgili diğer politikaların
uygulanması için katılım öncesi dönemde aday ülkelerin bu yöndeki kapasite
gelişimini ve yapısal uyumunu artırmayı hedeflediği IPARD fonu kapsamında aday
ülkelere sağladığı mali desteklerden yararlanmak amacıyla, AB’nin ilgili
politikalarıyla ve UKKS dökümanıyla uyumlu şekilde IPARD programını hazırlamış
ve hazırlanan program Avrupa Komisyonu tarafından 25 Şubat 2008 tarihinde kabul
edilmiştir. 2010 yılında hazırlanan Kırsal Kalkınma Planı’nda AB’nin IPARD
programının da desteğiyle Türkiye’nin kırsal alan politikalarının AB ile tam
47
uyumunun sağlanmasının hedeflendiği görülmektedir. Planın stratejik amaçlarından
biri olan kırsal çevrelerin korunması ve geliştirilmesi başlığı altında çevreci tarım
uygulamalarının geliştirilmesi, orman kaynaklarının sürdürülebilir kullanılmasının
sağlanması ve korunan alanların yönetimi ve geliştirilmesi öncelikleri belirlenmiştir.
Bu önceliklere yönelik toprak ve su kaynaklarının korunması, tarımsal faaliyetlerden
kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi, çevre dostu üretim tekniklerinin
yaygınlaştırılması, orman-köy ilişkilerinin iyileştirilmesi, orman yangınları ile
mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi, orman rejimindeki alanlarda toprak ve su
kaynaklarının korunması ve rehabilitasyonu, doğal kaynakların sürdürülebilir
kullanılmasının sağlanması, korunan alanlarda ve civarında gelir getirici faaliyetlerin
geliştirilmesi, kırsal alanlarda ve civarında eko-turizmin geliştirilmesi, korunan
alanlarda uygulama programlarının hazırlanması gibi faaliyetlerin gerçekleştirilmesi
önerilmektedir. 2012 yılında çıkarılan ve 2014 Mart seçimleri sonrası yürürlüğe giren
6360 sayılı 13 ilde büyükşehir belediyesi ve 26 ilçe kurulması ile bazı kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun da özellikle büyükşehir
sınırları dahilindeki kırsal alanları etkileyen önemli bir yasal değişikliktir. 2005
yılında kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün görevlerini üstlenen İl Özel
İdareleri’nin yetkileri, yasa kapsamında yeni kurulanlarla birlikte daha önce tıpkı
İstanbul ve İzmit’te olduğu gibi, diğer 29 ilde de büyükşehir belediyelerine
devredilmiştir.
2014 ve 2018 yılları için Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan onuncu kalkınma
planında kırsal alanlar; yaşanabilir mekanlar, sürdürülebilir çevre başlığı altında
kırsal kalkınma başlığıyla ele alınmıştır (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2013). Kırsal
kalkınma başlığı altında yapılan durum tespitinde kırsal kesimdeki nüfusta azalma ve
yaşlanma eğiliminin devam ettiği, kırsal yoksulluğun önemini koruduğu, tarım
istihdamındaki olası çözülme karşısında kırsal alanda tarım dışı istihdam
olanaklarının öneminin arttığı, köylerde nüfus azalmasına paralel olarak okul
çağındaki nüfusun düşmesi nedeniyle faal örgün eğitim kurumu sayısının azaldığı ve
kırsal alanda bilgisayar sahipliği ve internet erişiminin hala yetersiz olduğu
belirtilmiştir. Planın temel hedefi, kırsal toplumun iş ve yaşam koşullarının
bulunduğu yörede iyileştirilmesi, genel çerçevesi ise kırsal ekonominin ve istihdamın
iyileştirilmesi, insan kaynaklarının geliştirilmesi, yoksulluğun azaltılması, sosyal ve
fiziki altyapının iyileştirilmesi ile çevre ve doğal kaynakların korunması olarak
48
belirlenmiştir. Belirtilen sorunların çözümü için ise kırsal ekonominin üretim ve
istihdam yapısının turizm, ticaret, gıda sanayi, küçük ölçekli üretim gibi tarım dışı
ekonomik faaliyetlerle desteklenmesi, tarımda rekabet gücünün sağlanması adına AB
kaynakları ve ulusal kaynaklar arasında hedef birliğinin gerçekleştirilmesi, kırsal
alanlardaki bilişim hizmetlerine erişimin güçlendirilmesi, ilçe bazlı yerel kalkınma
programlarının hazırlanması, kırsal alan tanımının revizyonu gibi öneriler
geliştirilmiştir.
Cumhuriyet tarihi boyunca kırsal alanlara ilişkin farklı yaklaşımların geliştirildiği
ancak köye ve köylüye yönelik sorunların çözümüne yönelik uygulamaya konulan
politikaların bir süreklilik arz etmediği, özellikle değişen iktidarlar ya da kişilerin
vizyonu doğrultusunda sil baştan yaklaşımların ortaya konulduğu görülmektedir.
Köylerdeki eğitim düzeyinin artırılması ve aydınlanmanın gerçekleştirilmesinde
başarılı bir model olan Köy Enstitüleri’nin kapatılması, gerekli üretim araçları eksik
olanlara sermaye ve canlı-cansız demirbaş desteği sağlamak suretiyle topraksız ya da
az topraklı çiftçileri toprak sahibi yaparak ülke topraklarının sürekli işlenmesinin
sağlanmasını hedefleyen Toprak Reformundan vazgeçilmesi, devlet üretim
çiftliklerinin özelleştirilmesi, toplum kalkınması, köy-kent ya da merkez-köy
uygulamalarının kısa süreli uygulanmaları gibi örnekler bu durumun çarpıcı
örnekleridir. Özellikle son yıllarda benimsenen neo-liberal politikalar doğrultusunda
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan köye ve köylüye yönelik kamu kuruluşlarının
kimilerinin kapatılması kimilerinin ise özelleştirilmesi yaklaşımları güç kaybeden
kırsal bölgelerin daha da zayıflamasını tetiklemiştir.
49
Şekil 2.7 : Türkiye’de kırsal alanlar için geliştirilmiş politikaların gelişimi (2013).
50
2.3.2 Kırsal mimari bağlamında koruma kuramının evrimi
Koruma düşüncesinin Avrupa’ya göre geç geliştiği Türkiye’de, başlangıçta
korumaya Batı’daki yaklaşımın bir uzantısı olarak anıtlar ve arkeolojik eserler konu
olmuş, geleneksel mimarinin korunması ise daha sonraki tarihlerde gündeme
gelmiştir. Söz konusu koruma yaklaşımlarının ilk olarak XIX. yüzyılın ikinci
yarısında
Osmanlı
İmparatorluğu’nun
yasal
mevzuatına
girmeye
başladığı
bilinmektedir. 1869, 1874 ve 1884 tarihli Birinci, İkinci ve Üçüncü Asar-ı Atika
Nizamnameleri’nde arkeolojik kazıların düzenlenmesi ve taşınır arkeolojik eserlerin
korunmasına ilişkin kuralların düzenlenmeye çalışıldığı görülmektedir (Akozan,
1977, s. 20). 1973 yılında Cumhuriyetin ilk koruma yasası olan 1710 sayılı Eski
Eserler Yasası çıkarılıncaya dek yürürlükte kalan 1906 tarihli Dördüncü Asar-ı Atika
Nizamnamesi’nde ise taşınır ve taşınmaz tüm eski eserler devlet malı olarak
nitelenmiş ve önceki nizamnamelerde “bugün yaşamayan uygarlıkların ürünü” olarak
nitelenen tarihi eser tanımına İslam uygarlığı eserleri de eklenmiştir (Madran, 2002,
s. 43). Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında çıkarılan nizamnamelerin
geleneksel çevrelerin korunmasından ziyade o dönemde ciddi sorunlar yaşanan
arkeolojik kazılar ve kazı sonrasında açığa çıkan eserlerin yurtdışına çıkartılmasının
engellenmesi konusu üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Cumhuriyet’in kurulması
ile birlikte yeni hükümetin kırsal alanlara eğitim götürerek kırsaldaki yaşam
koşullarını iyileştirme ve modernleştirme çabalarının yoğunlaştığı görülmektedir.
Öyle ki genç cumhuriyet yönetiminin ilk çıkardığı yasalardan biri 1924 tarih ve 442
sayılı Köy Kanunu olmuştur. Yasada; cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta
malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan insanların bağ ve bahçeleriyle
birlikte bir bütün olarak oluşturduğu yerleşimler köy olarak tanımlanmıştır. Öğdül ve
diğ. (2010), kanunun dilinin ve anlatımının döneminin diğer kanunlarına göre
oldukça basit ve anlaşılır şekilde hazırlandığını ve içeriğinin köy yaşamının her
ayrıntısını tarif edecek biçimde olduğunu belirtmektedir (s. 1). Yasada köylerin sahip
olduğu somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunmasına dair özel bir vurgu
yer almamakla birlikte köylülerin mecburi ve isteğe bağlı görevleri arasında bazı
mekansal düzenlemelerin yer aldığı izlenmektedir. Köylülerin mecburi görevleri
arasında; evlerde odalarla ahırların birbirinden ayrılması, köyün her evinde ve ayrıca
köyün ortak kullanımı için üstü kapalı ve kuyulu veya lağımlı hela yapılması, her
köyün bir başından öbür başına kadar çaprazlama iki yol yapılması, köyün
51
büyüklüğüne göre orta yerinde ve mümkün olmazsa kenarında bir meydan açılması,
köy meydanının bir tarafında köy işlerini görüşmek için kullanılacak bir köy odası
yapılması, köyün yol üzerinde ve uğrak bir noktada olması halinde köy odası yanında
ocaklı ve ahırlı bir konuk odası yapılması, okul ve mescit yapılması, hükümet
merkezine veya komşu köylere giden yolların köyün kendi sınırları içindeki kısmını
yapmak ve onarmak, nalbant, bakkal, arabacı dükkanları yaptırmak gibi köyün
fiziksel dokusuna ve planlanmasına ilişkin temel maddeler yer almaktadır. Köylünün
isteğine bırakılan mekansal düzenlemeler ise; evlerde ahırların odalardan ayrı bir
yere yapılması, ev, ahır, hela duvarlarının senede bir defa badanalanması, köyün bir
başından öbür başına olan yollarının taş kaldırma ile döşenmesi, çamaşırlık, hamam,
pazar, çarşı ve değirmen inşa edilmesi gibi maddeler yer almaktadır. Günümüzde de
yürürlükte olan 442 sayılı Köy Kanunu’nda geçen zaman içerisinde yalnızca vergi ve
güvenlik gibi konularda bir takım değişikliklere gidildiği görülmektedir (Öğdül ve
diğ, 2010, s. 1).
Genç cumhuriyetin ulus kimliğini inşa sürecinde Türkiye’deki mimarlık ortamının da
o yıllarda geleneksel mimariye ilgisinin artttığı söylenebilir. 1934 yılında Sedad
Hakkı Eldem’in öncülüğünde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlatılan Milli
Mimarlık Seminerleri kapsamında Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yer alan çok
sayıda geleneksel yapı belgelenmiş ve dönemin mimarlık uygulamalarında
geleneksel mimari önemli bir tasarım unsuru olarak ele alınmıştır. Benzer biçimde
1940’lı yılların sonu ve 1950’li yılların başlarında İstanbul Teknik Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi’nde hazırlanan yeterlik ve doçentlik çalışmalarına bakıldığında
büyük çoğunluğunun korunması gerekli kültürel mirasın belgelenmesine yönelik
olduğu görülmektedir (Kâhya, 2002, s. 34). Kâhya (2002), bu konuların o tarihte
milli mimariye duyulan yakınlığın bir sonucu olarak belki de moda şeklinde seçilmiş
olabileceğini, çalışmaların düzeyi tartışılsa da tarihi dokuların, sivil mimarlık
örneklerinin, geleneksel yapım teknikleri ve malzemelerinin belgelenmesi açısından
önemli kazanımlar olduğunu belirtmiştir (s. 34). Geleneksel mimariye yönelik artan
bu ilgiye rağmen XX. yüzyılın ikinci yarısına kadar kırsal yerleşimlerin bir bütünlük
içinde korunmasına yönelik herhangi bir yasal düzenleme gerçekleştirilmemiştir.
Yasal mevzuattaki boşluklara ragmen kentlere göre değişimin daha sınırlı olduğu
kırsal bölgelerdeki kültürel miras, devam eden gelenekler yardımıyla kısmen de olsa
kendiliğinden korunabilmiştir.
52
Cumhuriyet yönetiminin kırsal alanların modernleştirilmesine ilişkin çalışmalarının
ivme kazandığı 1930’lı yıllarda bir diğer önemli gelişme İdeal Cumhuriyet Köyü
Projesi’nin hazırlanmasıdır. Projede örnek bir cumhuriyet köyünün hangi donatıları
içermesi gerektiği ve bir Cumhuriyet köyünün fiziksel olarak nasıl bir düzende
oluşturulması gerektiği somutlaştırılmıştır. Bu çerçevede ideal bir Cumhuriyet
Köyü’nde yer alması gereken donatılar; okul ve tatbikat bahçesi, halk odası,
öğretmen evi, köy konağı, konuk odası, okuma odası, konferans salonu, otel, çocuk
bahçesi, köy parkı, telefon santrali ve köy söndürgesi, radyolu köy gazinosu, ebe ve
sağlık kurucusu, tarımbaşı, hayvan sağlık kurucusu, sosyal kurumlar, ziraat ve et
işleri müzesi, gençler kulübü, hamam, etüv makinesi, köy yunak yeri, cami, revir,
kooperatifler, köy dükkanları, spor alanı, damızlık tavuk, tavşan ve arı istasyonları,
damızlık ahır (aygır ve boğa), kanara, mandıra, değirmenler, fabrika, asri mezarlık,
kireç, taş, tuğla ve kiremit ocakları, yonca ve hayvan pancar tarlası, koruluk, köy
gübreliği, fenni ağıl, pazar yeri ve köy zahire loncası, aşım durağı, panayır yeri,
selektör binası olarak sıralanmıştır (İnan, 1972). 1937 tarihli İdeal Cumhuriyet Köyü
Projesi, 1924 tarihli Köy Kanunu’nun eksiksiz uygulanması durumunda ortaya
çıkacak bir köy ortamının daha gelişkin bir hali olarak değerlendirilebilir.
Cumhuriyet yönetimlerinin Köy Kanunu’nun uygulamaya konulması ve İdeal
Cumhuriyet Köyü Projesi önerileriyle köylerin fiziksel çevrelerinin düzenlenmesine
ve 1940 yılında kurulan Köy Enstitüleri aracılığıyla kırsal alanlarda başlatılacak
eğitim seferberliğine yönelik yaklaşımları birbirlerinin tamamlayıcısı olarak köylerin
modernleştirilmesi düşüncesinin fiziksel ve sosyal çevreye yönelik öngörüleri
şeklinde değerlendirmek mümkündür.
Koruma tarihi açısından 1951 yılında korunması gerekli taşınmaz eski eserlerin
koruma, bakım, onarım, restorasyon işlerinde uyulacak ilkeleri ve programları
saptamak ve yapılan koruma uygulamalarını denetlemek amacıyla kurulan
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEAYK) önemli bir dönüm
noktasını oluşturmaktadır. GEEAYK’ın kurulduğu 1951 yılından 1973 yılına kadar
aldığı bir dizi ilke kararı ile yürürlükte olan Dördüncü Asar-ı Atika Nizamnamesi’nin
kapsamını geliştirdiği görülmektedir. Bu kapsamda GEEAYK’ın 1964 tarihli
Venedik Tüzüğü’nü 1967 yılında aynen kabul etmesi “sit koruma” kavramının
dolaylı da olsa ilk kez Türkiye’deki koruma mevzuatına girmesi anlamına
53
gelmektedir. Bu dönemde kurulun tarihi çevrelerin korunması ile ilgili aldığı öncü
kararlar, sit korumanın yasalara girmesi için gerekli zemini oluşturur niteliktedir.
1973’te Cumhuriyet’in ilk koruma yasası olan 1710 sayılı Eski Eserler Yasası ile
anıtların çevreleriyle birlikte korunmasını sağlayan “sit” kavramı ilk kez yasal
mevzuattaki yerini almıştır. Bu tarihten önce GEEAYK’ın geleneksel dokularda yer
alan sivil mimarlık örneklerini tek tek tescilleyerek doku bütününü korumaya
çalıştığı görülmektedir. 1710 sayılı yasada sit; güncel kültürel peyzaj tanımını
hatırlatacak şekilde “homojen oluşları ve özellikleri tarihi, estetik, artistik, bilimsel,
ekolojik, etnografik, ebedi veya efsanevi önemleri bakımından korunmaları ve
değerlendirilmeleri gereken, tabiatın veya tabiatla insanın müşterek eseri olan
topografik bölgeler” şeklinde ifade edilmiştir. Eski Eserler Yasası’nda; tarihi,
arkeolojik ve doğal sit tanımlarına yer verilmiş ancak kentsel ya da kırsal sitle ilgili
herhangi bir tanımlama yapılmamıştır. Uluslararası toplumun bir parçası olan
Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk koruma yasasının çıkarılmasının hemen ertesinde,
Avrupa Konseyi’nin üye ülkelerde 1975 yılının Avrupa Mimari Miras Yılı olarak
kutlanması kararı etkili olmuş ve “Geçmişimiz İçin Bir Gelecek” temasıyla bir dizi
etkinlik gerçekleştirilmiştir. Bu etkinliklerin kültürel mirasın korunması konusunu
gündeme taşıdığı görülmekle birlikte uygulama alanına yansımaları oldukça sınırlı
olmuştur.
1975 yılını takiben 1982 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararıyla; Türkiye, Dünya
Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair sözleşmeyi de kabul ederek
onaylamıştır. Sözleşmede kültürel miras; anıtlar, yapı toplulukları ve sitler olarak
sınıflandırılmış, sitler ise; tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan
istisnai evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri
ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar olarak açıklanmıştır. Sözleşmenin kabulunun
bir yıl sonrasında 1983 yılında koruma tarihi açısından bir diğer önemli gelişme 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun kabul edilmesidir. Yasada
sit, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup,
yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent
ve kent kalıntıları, önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış
tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlar olarak tanımlanmıştır. 1710 sayılı
yasada görülen aksaklıkları gidermek amacıyla çıkarılan 2863 sayılı yasada; sit
tanımının genişletildiği görülse de kentsel, arkeolojik, tarihi ve doğal sit kavramları
54
yeterince açıklanmamış, kırsal sit kavramına ise hiç yer verilmemiştir (Durukan,
2004, s. 62). 1987 tarihinde ise 3386 sayılı kanun ile 2863 sayılı yasanın birkaç
maddesi değiştirilmiş ve yeni eklemeler yapılmıştır. 1987 yılında yasal mevzuattaki
bir diğer gelişme ise 442 sayılı Kanunu’na eklenen yedi madde ile köylerin
planlanmasının ilk kez gündeme gelmiş olmasıdır (Öğdül ve diğ., 2010,
s. 1).
Yasada köy yerleşme planının hazırlanmasında izlenecek yollar ve uygulama süreci
açıklanmıştır. 1987’de güncellenen 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Yasası ile kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusundaki kurumsal yapı
ortaklaştırılarak bu alanda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları
yetkilendirilmiştir.
Türkiye, 1989 yılında 3534 sayılı yasa ile Avrupa Mimari Mirasının Korunması
Sözleşmesi’ne taraf olmuştur. Bu sözleşmede “mimari miras”; anıtlar, bina grupları
ve ören yerleri (sitler) olmak üzere üç grupta değerlendirilmiş; bina grupları:
“topoğrafik olarak tanımlanabilecek birimleri yeterince uygun olan ve tarihsel,
arkeolojik, sanatsal, bilimsel, sosyal ve teknik bakımlardan önemi nedeniyle dikkate
değer, kentlerde veya kırsal bölgelerdeki mütecanis bina grupları”, “sitler” ise
“tarihsel, arkeolojik, sanatsal, bilimsel, sosyal ve teknik bakımlardan dikkate değer,
kısmen inşa edilmiş, insan emeği ile doğal değerlerin birleştiği alanlar” olarak
tanımlanmıştır. Bu dönemde geçerli olan yasal mevzuatta kırsal alanların
korunmasıyla ilgili özel bir tanımlamanın yer almaması, Koruma Kurulları’nı,
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde doku bütünlüğü olan kırsal alanları da kentsel sit
olarak tescil etmeye yönlendirmiştir.
1980’li ve 1990’lı yıllarda Batı’da kırsal mirasın korunması konusunda gerçekleşen
bilimsel toplantıların ve ilkesel metinlerin sayısı artarken, Türkiye’de de kültürel ve
doğal değerlerin korunması ile ilgili sivil toplum örgütlerinin sayısında bir artış
görülmektedir (Binan, 1999, ss. 37-64). Türkiye Çevre ve Kültür Değerlerini
Koruma Vakfı (ÇEKÜL), Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal
Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) gibi STK’ların 1990’lı yıllarda kurularak
örgütlenmeye başladıkları izlenmektedir. Bu dönemde Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Yüksek Kurulu tarafından kabul edilen 1996 tarih ve 419 sayılı “Kentsel
Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları” konulu ilke kararında kentsel sit: “Kentsel ve
yöresel nitelikleri, mimari ve sanat tarihi açısından gösterdikleri fiziksel özellikleri
ve bu özellikleri ile oluşan çevrenin dönemin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel
55
yapılanmasını, yaşam biçimini yansıtarak bir arada bulunduran ve bu açılardan doku
bütünlüğü gösteren alanlar” olarak tanımlanmıştır. 419 sayılı ilke kararında Koruma
Amaçlı İmar Planı (KAİP) elde edilinceye kadar izlenecek kurallar ve kentsel sitlerde
uygulama ve denetleme mekanizmalarına yönelik ilkeler belirlenmiştir.
2000'li yıllarla birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kırsal yerleşimlere
olan ilginin arttığı; fakat koruma mevzuatının ve uygulamaların yeterince
gelişmediği görülmektedir. Türkiye Bilimler Akadamesi (TÜBA) tarafından 2001
yılında Kültür Bakanlığı işbirliği ile başlatılan ‘Türkiye Kültür Envanteri Projesi’
kapsamında gerçekleştirilen “Kırsal Mimarlık Envanteri” ve Bayındırlık Bakanlığı
Teknik Araştırma ve Uygulama Müdürlüğü Kırsal Alanlar Daire Başkanlığı
tarafından desteklenen “Kırsal Alanlarda Yöresel Özelliklerin Belirlenmesi” gibi
bilimsel çalışmalar kırsal alanlara yönelik artan ilginin bir yansımasıdır.
Türkiye’nin 2003 yılında 4881 sayılı yasa ile Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne taraf
olması bu dönemdeki bir diğer önemli gelişmedir. Sözleşmede peyzajın Avrupa
doğal ve kültürel mirasının insan refahı ve Avrupalı kimliğinin sağlamlaştırılmasına
katkıda bulunan temel bileşen olduğu belirtilmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerden doğan yasal zorunluluklar ve diğer değişiklik ihtiyaçları
sonrasında 2004 tarihinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 5226 sayılı
yasa ile güncellenmiştir. Yasa kapsamında sit tanımına “kent ve kent kalıntıları,
tarihi olayların yaşandığı alanlar ile kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu
sosyal yaşama konu olmuş alanlar” ifadeleri eklenmiş ve bununla birlikte koruma
amaçlı imar planı tanımı ve yapım süreci, yerel yönetimlere verilen yetki ve görevler
ile örgütlenme yapısı, kurul üyelikleri, toplantıları ve kararları, mali kaynaklar ve
istisnalar, yapı esasları ve cezalar hakkında da değişiklikler yapılmıştır. 5226 sayılı
yasa ile yerel yönetimlere verilen yetkiler ve mali destekler hakkındaki düzenlemeler
koruma açısından genel olarak olumlu olmakla birlikte, kendine has koşulları ile
kentlerden ayrışan korunması gerekli kırsal yerleşimlerin kentsel sitler kapsamında
değerlendirilmeye devam edildiği görülmektedir.
2000’li yıllarda koruma mevzuatında yapılan bir diğer değişiklik 2005 yılında kabul
edilen 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki kanundur. Yasanın amacı
yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulları’nca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma
56
alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu
bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabii
afet risklerine karşı tedbir alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek
korunması ve yaşatılarak kullanılması olarak açıklanmıştır.
Dünyada 1990’lı yıllarla birlikte kırsal mimarlık mirası ve onu çevreleyen doğal
alanlar, bir bütün olarak “kültürel peyzaj” kavramı içinde değerlendirilmeye
başlanmıştır. Tüm dünyada kırsal mirasın korunmasına yönelik bütüncül politikalar
geliştirilirken birçok özelliğiyle kentlerden ayrışan kırsal yaşam çevrelerinin
korunmasına yönelik politikalar, mevzuat ve uygulama alanlarında gözlenen
eksiklikler giderek terk edilmiş bölgelere dönüşen kırsal alanlardaki kültürel mirasın
da yok olması sonucunu karşımıza çıkarmaktadır. 2011 yılında kabul edilen 648
sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kültür varlıklarının korunması
konusundaki yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, tabiat varlıklarının korunması
konusundaki yetki ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilerek birbirinden
ayrıştırılmıştır. Bu durum dünyadaki gelişmelerin aksine Türkiye’deki koruma
mevzuatında bir geriye gidiş olarak değerlendirilebilir. KHK ile getirilen
düzenlemelerin getirdiği yetki ayrışması ve sit alanlarının tespiti konusunda artan
baskılar insan ve doğanın ortaklaşa katkılarıyla oluşan kültürel peyzaj alanlarının
korunması konusunu giderek zorlaştırmaktadır.
648 sayılı KHK’nin kabul edilmesinin hemen ertesinde kırsal alanları etkileyen bir
diğer yasal düzenleme 2012 yılında yasalaştırılan 6360 sayılı “13 İlde Büyükşehir
Belediyesi ve 26 İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”dur. Kanun
uyarınca
halihazırda büyükşehir belediyesi statüsünde olan ve bu statüye dahil edilen yeni
illerin mülki idare sınırları içerisindeki köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği
kaldırılarak aynı isimli mahalle olarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine katılması
kararlaştırılmıştır. Yasa ile büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırları, ilçe
belediyelerinin sınırları da ilçe mülki sınırları olarak belirlenmiştir. Yasa kapsamında
ilçe belediyelerine ya da ilçe belediyelerinin talep etmeleri halinde büyükşehir
belediyelerine, mahalleye dönüşen köylerde yapılacak ticari amaç taşımayan yapılar
için yürürlükteki imar mevzuatı doğrultusunda yörenin geleneksel, kültürel ve
mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler yapmaları görevi tanımlanmıştır. Tip
mimari projenin uygulanacağı alan sınırını belirlemeye ise ilçe belediyesi yetkili
57
kılınmıştır. Tip projelerin gerekli mühendislik projeleri ile birlikte ilgili belediye
kanalıyla başvuru sahiplerine ücretsiz verilmesi ve uygulamanın denetlenmesi
kararlaştırılmıştır. Yapılacak inşaatlarda tip projeler dışında özel proje uygulanmak
istenmesi durumunda ise yürürlükteki mevzuat uyarınca ilçe belediyesinden onay
alınması gerektiği belirtilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2015 yılı
itibariyle Amasya, Balıkesir, Bursa, Edirne, Karabük, Trabzon, Şanlıurfa ve Rize
olmak üzere sekiz farklı ildeki kırsal alanlarda yapılacak yeni inşaatlara yönelik
önerilen tip projeler incelendiğinde; bir, iki ya da üç katlı olarak öngörülen yapıların
yapım sisteminin betonarme olarak belirlendiği, yöresel mimariye ait özelliklerin ise
cephe
düzeyine
indirgenerek
kaplama
malzemesi
olarak
değerlendirildiği
görülmektedir. Tip proje uygulamalarıyla kırsal alanlardaki niteliksiz ve kontrolsüz
yapılaşmanın önüne geçilmesi isteği olumlu olmakla birlikte önceliğin kırsal
yerleşimlerde bakımsızlık ve terk edilme sorunları ile karşı karşıya kalan kültür
varlıklarının korunmasına verilmesi gerektiği açıktır. Kırsal yerleşimlerde vurgunun
yeni yapılaşma yerine var olan kültürel değerlerin korunmasına verilmesi
beklenmektedir. Ancak ihtiyaçların kaçınılmaz kıldığı bölgelerde gerçekleştirilecek
yeni yapı tasarımlarında ise kırsal dokuyla uyumlu çağdaş tasarımlar öncelikli olmak
üzere, geleneksel mimarinin yalnızca bir cephe kaplaması olarak değil yapım sistemi,
malzeme, plan ve cephe özellikleri ile bir bütün olarak dikkate alındığı projelerin
desteklenmesi daha yerinde olacaktır. Böylece bir yandan uygulanacak çağdaş
tasarımlarla gelecekteki korunması gerekli kültür varlıkları oluşturulmuş olacak, bir
yandan da kırsal mimarinin bir bütün olarak özümsendiği tasarımlar aracılığıyla
geleneksel yapı sistemlerinin devamlılığı sağlanarak korumaya destek olunacaktır.
Öğdül (2013), 2012 tarihli Büyükşehir Kanunu’nda 1924 tarihli Köy Kanunu’nda
çokca
tekrarlayan
“koruma”
kavramının
yerini,
“boşaltma”,
“yıkım”,
“kamulaştırma”, “anlaşma yolu”, “kamulaştırmanın aceleliği”, “hasılat paylaşımı”
gibi kavramlara bıraktığını ve köylerde yapılaşmayı teşvik konusunda sistematik bir
çabanın olduğunu belirtmektedir (s. 44). Yasanın getirdiği bir diğer değişiklik ise
köylerin önemli unsurları olan ve köy tüzel kişiliğine ait olan bütün malların (mera,
yaylak, kışlak, otlak, harman, panayır yeri, vb.) kullanım önceliği mahalle
sakinlerinde olmak koşuluyla mülkiyetlerinin ilçe belediyelerine devrine karar
verilmesidir. Yasa kapsamında orman köylerinin statüleri kaldırılmış ancak burada
yaşayan halkın sahip olduğu hak, sorumluluk ve imtiyazların devam etmesine karar
verilmiştir. Daha önce Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik
58
Bakanlıkları tarafından desteklenen Kırsal Alanda Yöresel Mimari Özelliklere
Uygun Yapılaşma çalışmalarının bir yansıması olarak 2013 yılında 3194 sayılı İmar
Kanunu’na; “… yerleşme ve yapılaşma özellikleri, mimari doku ve karakteri,
gelişme düzey ve potansiyeli açısından önem arz eden köylerde bu özellikleri
korumak, geliştirmek ve yaşatmak amacıyla muhtarlık katılımı ile ilgili idarelerce
köy tasarım rehberi hazırlanabilir” ifadesi ile bu yönde kullanılabileceği düşünülen
köy tasarım rehberi kavramı ilk kez yasaya girmiştir. Yasa kapsamında yapılması
zorunlu görülmeyen; nerede yapılacağı, amacı, nasıl yapılacağı ve kimin
onaylayacağı tanımlanan köy tasarım rehberinin ilk örneği, 2015 yılında Kuzey
Anadolu Kalkınma Ajansı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından
Kastamonu-Küre Ersizlerdere köyü için hazırlanmıştır (MSGSU, 2015, s. 31).
2012 yılında kırsal alanları ilgilendiren bir diğer düzenleme ise 6306 sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’dur. Yasa kapsamında
gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, Toplu
Konut İdaresi (TOKİ)’nin veya idarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye
Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca belirlenen
alanlar “rezerv yapı alanı” olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte 6306 sayılı Afet
yasası kapsamındaki uygulamalarda zeytinlikler, ormanlar, meralar, kıyılar, tarım
alanları ve sit alanlarının korunmasıyla ilgili kanunların uygulanmayacağı ancak
alanın sit statüsü gözetilerek Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan görüş alınacağı
belirtilmiştir. Bu süreçte ICOMOS Türkiye (2013), 5226, 5366 ve 6306 sayılı
kanunlar ve 648 sayılı KHK gibi Türkiye’de koruma alanını düzenleyen kimi
yasaların korumanın evrensel gereklilikleriyle çeliştiğini ve korumayı doğrudan ya
da dolaylı yoldan tehdit eden hükümler içerdiğini belirterek, Türkiye Mimari Mirası
Koruma Bildirgesi’nin hazırlanmasının zorunlu hale geldiğini belirtmiştir (s. 1). 2013
yılında yayınlanan bildirgede “sitler”; “kentsel, kırsal, arkeolojik, tarihi, doğal ve
karma” olarak sınıflandırılmış ve “kırsal sit”; yerleşim düzeni, yapım tekniği ve
tasarımıyla yerelin ürünü olan yapıların, yol, meydan, tarım alanı, vb. öğelerle
birleşerek oluşturduğu korunacak değer taşıyan kırsal alanlar olarak tanımlanmıştır.
Su kaynaklarının ticarileşmesi, orman alanlarının tahribi, tarımsal üretimden
uzaklaşılması, hızlı yapılaşma ve hızlı köhneme ikilemi ile karşı karşıya kalan kırsal
alanlar yasalarda yapılan son değişikliklerle korumasız bir şekilde her türlü
müdahaleye açık hale gelmiş durumdadır (Öğdül, 2013, s. 44). Bununla birlikte
59
kendine özgü sorunları ve dinamikleri olan kırsal alanların korunmasına ilişkin henüz
yasal mevzuatta kırsal sit kavramı tanımlanmamış ve kırsal alanlardaki kültürel ve
doğal mirasın tespit ve tescil işlemi gerçekleştirilmemiştir. Bu çerçevede ICOMOS
Türkiye’nin hazırladığı Mimari Mirası Koruma Bildirgesi de dikkate alınarak
koruma yasalarına kırsal sit kavramının girmesi ve kırsal mirasın envanterinin hızla
tamamlanması her geçen gün terkedilmekte olan ve yüzyılların birikimini taşıyan
kırsal mirasın erimesi karşısında bir zorunluluk olarak görülmelidir. İçerisinde
yaşayan insanlar, evcil ve yabani hayvanlar, konutlar, üretim yapıları, yollar, ağaçlar,
tarım ve orman alanları, su kaynakları, gelenekler gibi somut ve somut olmayan tüm
bileşenlerin bir bütün olarak oluşturdukları kırsal mirasın korunması konusunda
gerekli yasal düzenlemelerin yapılması yapılacak koruma uygulamalarını da
yönlendirici olacaktır. Halen yürürlükte olan koruma mevzuatı uyarınca tarihi,
kentsel, arkeolojik ve kentsel arkeolojik sitlerin korunması yetkisi Kültür
Bakanlığı’na doğal sitlerin korunması yetkisi ise Çevre ve Şehircilik bakanlığına
verilmiştir. İnsan ve doğanın ortaklaşa olarak ayrılamaz bir biçimde oluşturdukları
kırsal mirasın korunması konusundaki yetki ayrışmasından vazgeçilerek ortak bir
mevzuatın oluşturulması ve kırsal sitlerin korunmasına yönelik gerekli yasal
altyapının
hızla
oluşturulması
atılması
60
gereken
ilk
adımdır.
Şekil 2.8 : Türkiye’de kırsal mimari bağlamında koruma mevzuatının gelişimi ve önemli tarihler (2014).
61
62
3. KIRSAL YERLEŞİMLERİN NÜFUSUNU YİTİRME SÜRECİ,
NEDENLERİ VE NÜFUS KAYBININ YARATTIĞI ETKİLER
Doğanın ve insanoğlunun uzlaşısıyla gelenekler doğrultusunda kurulan kırsal
yerleşimlerin bir bölümünün, tüm dünyada çeşitli nedenlere bağlı olarak terk edilme
sürecine girdikleri görülmektedir. Kırsal yaşam çevrelerini oluşturan ana unsur olan
insan nüfusunun yitirilmesi, kırsal mirasın da yok olması sonucunu doğurmaktadır.
Kırsal mirasın korunması için öncelikle kırsal yerleşimlerde nüfus kaybına yol açan
etkenlerin neler olduğunun anlaşılması bir zorunluluktur. Bu açıdan öncelikle terk
edilme sürecinin nasıl gerçekleştiği incelenmiş ve nüfus kaybına neden olan etkenler
gruplandırılmıştır. Yapılan sınıflandırma uyarınca, Avrupa’nın farklı coğrafyalarında
yer alan örnekler incelenerek, nüfus kaybına neden olan etkenler tartışılmıştır (Şekil
B.1; Çizelge B.1). Kırsal yerleşimlerdeki kültürel mirasın korunmasına yönelik
çözüm olasılıklarının geliştirilebilmesi öncesinde; terk edilmeye neden olan
etkenlerin anlaşılması yanında nüfus kaybının yarattığı etkiler de tartışılmıştır.
3.1 Kırsal Yerleşimlerin Nüfusunu Yitirme Nedenleri
Kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri insan ve doğa kaynaklı olarak iki
ana grupta, insan kaynaklı nedenler ise kendi içerisinde sosyo-kültürel ve ekonomik,
politik ve diğer olmak üzere üç grupta sınıflandırılmıştır (Çizelge 3.1).
3.1.1 İnsan kaynaklı nedenler
3.1.1.1 Sosyo-kültürel ve ekonomik nedenler
Tez kapsamında yapılan sınıflandırmaya göre; işsizlik, tarımsal verimsizlik, kamu
yatırımlarının ve hizmetlerin yetersizliği, eğitim, sağlık ve kültür hizmetlerine
erişimin zorluğu, altyapı ve ulaşım olanaklarının yetersiz oluşu, karar alma
noktalarına uzaklık, eğitimsizlik, vb. sosyo-ekonomik koşullar ile bu koşulların
neden olduğu yaşam koşullarından duyulan hoşnutsuzluk, büyük kentlerdeki
yaşantıya özenme, daha iyi bir yaşam umudu ya da sosyal sınıf atlama isteği gibi
psikolojik etkiler kırsal alanların terk edilmesinin sosyo-kültürel ve ekonomik
nedenleri olarak gruplandırılmıştır.
63
Kırsal yerleşimlerin sosyo-kültürel ve ekonomik nedenlerle terk edilmeye
başlanmasını,
ilişkilendirmek
XVIII.
yüzyılda
mümkündür.
Avrupa’da
Yaşanan
başlayan
teknolojik
endüstri
ilerlemeler
devrimi
ve
ile
üretimin
makineleşmesi, kırsal nüfusun fabrikaların bulunduğu kentlere yığılmaya başlaması
sonucunu doğurmuştur. Kırsal nüfusun geçim kaynağını oluşturan tarım sektöründe
geleneksel üretim tekniklerinin yerini makineleşmeye bırakması, tarımda çalışan
insan sayısının düşmesine neden olarak kırdan kente göçün ivmesini hızlandırmıştır.
Ülkelerin sanayileşme hızı ile bağlantılı olarak kırdan kente göç ya da kırsal
çevrelerin giderek terk edilme ve insansızlaşması sorunları ile farklı boyutlarda karşı
karşıya kaldıkları görülmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de kırsal
ekonominin temel bileşeni olan tarımda yaşanan sorunlar, işsizlik, kamu ve özel
sektör yatırımlarının ve hizmetlerinin yetersizliği, eğitim, sağlık ve kültür
hizmetlerine erişimin zorluğu, altyapı ve ulaşım olanaklarının yetersizliği, kırsal
alanlarda yaşayan kesimlerin toplumun diğer kesimlerine oranla daha düşük gelir
elde etmeleri, özellikle genç nüfusun kırsal bölgeleri terk etmesini tetiklemiş ve bu
eğilim
köylerdeki
doğurganlık
oranının
azalmasına
ve
yaş
ortalamasının
yükselmesine neden olmuştur. Göçü tetikleyen unsurlardan biri de psikolojik
etkenlerdir. Sosyo-ekonomik koşulların da etkisiyle şekillenen psikolojik nedenlerin
kırsal yerleşimlerin nüfus kaybetme sürecini hızlandırdığı gözlenmektedir. Sosyoekonomik nedenlerle bağlantılı olarak kırsal alanlarda eğitim, sağlık, kültür vb.
hizmetlerin alınamaması ailelerin özellikle çocuklarının ardından kentlere göçünü
hızlandırmaktadır. Kırsal yerleşimlerin uğursuz olduğuna inanılması ya da yerleşime
ilişkin olumsuz düşüncelerin gelişmesi de nüfus kaybına neden olan diğer psikolojik
etkenlere örnek gösterilebilir.
3.1.1.2 Politik nedenler/çatışmalar
Dünya savaşları, ülkeler arası savaşlar, iç savaşlar, çatışmalar, terör olayları,
güvenlik sorunları, zorunlu göçler, politik ayrımcılıklar ve baskı politikaları, ırkçılık,
vb. gibi kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetmesine neden olan etkenler, politik
nedenler başlığı altında gruplandırılmıştır. Geçmişten günümüze savaşlar ve
çatışmalar sırasında birçok kentsel ve kırsal yerleşim harabeye dönüşmüş, savaş
sonrasında kimi yerlerde tarihin izleri bilerek tümüyle yok edilmiştir. Belirli
grupların yaşadıkları bölgelerden göçe zorlanması ya da çatışmaların gerçekleştiği
bölgelere yakın konumda bulunan yerleşimlerde yaşayanların güvenlik tehlikesi
64
nedeniyle zorunlu tahliyesi, politik kararların terk edilmeye neden olduğu diğer
durumlardır.
3.1.1.3 Diğer nedenler
Kırsal yerleşimlerin insan kaynaklı olarak sınıflandırılan nüfusunu kaybetme
nedenleri arasında sosyo-kültürel, ekonomik ve politik kategorilerine girmeyen tüm
etkenler diğer nedenler kategorisinde gruplandırılmıştır. Akarsular üzerinde kurulan
küçük ya da büyük ölçekli barajlar, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımları, yerleşimlerin
plansız büyümesi, yanlış imar politikaları, kara, deniz ya da hava yolu yatırımları, vb.
gibi yeni kamu/özel sektör yatırımları ya da bayındırlık ve şehircilik faaliyetleri,
geleneksel kırsal çevreleri tehdit eden diğer unsurlara örnektir.
Eski dönemlerden itibaren sürekli yerleşim yeri olan, günümüzde de yerleşim yeri
olma özelliğini sürdüren ve yerleşim sürekliliğinin farklı dönemlerine ait izlerini yer
altında ve yer üstünde taşıyan (Bilgin Altınöz, 2006, s. 1) çok katmanlı kırsal
yerleşimlerin, bir arkeolojik sit üzerinde konumlandığı kimi örneklerde; getirilen
yasal kısıtlamalar sonrası yerel halkın yaşamını sürdüremez duruma gelmesi
nedeniyle yaşadıkları köyleri kendiliğinden ya da alınan kamulaştırma kararları
yoluyla zorunlu olarak terk ettikleri görülmektedir. Bir arkeolojik sit üzerinde
konumlanan kırsal ya da kentsel çok katmanlı örnek bir yerleşimin korunması ya da
genel olarak bu tür yerleşimlerin korunması ile ilgili farklı yaklaşımlar
benimsenmiştir (Bilgin Altınöz, 2006; Distelrath, 2011; Ulusoy Binan ve diğ, 2014).
Arkeolojik kazılarda geçmişte görülen en alt katmana ulaşma kaygısının günümüzde
terk edilerek korunmaya değer olan tüm katmanların saygı görerek bir arada
korunması yaklaşımına evrildiği görülse de, kırsal yerleşimlerin bir arkeolojik sit
üzerinde konumlanmasının kimi yerleşimlerin boşaltılması/terk edilmesine neden
olduğu görülmektedir. İnsan sağlığı açısından risk taşıyan kimi bölgelerdeki kırsal
yerleşimlerin (radyoaktif etki alanında bulunma, yapı malzemelerinin ya da doğa
koşullarının insan sağlığı için tehlike taşıması, vb.) zorunlu tahliyesi de köylerdeki
nüfus kaybının bir diğer nedenidir. Kırsal yerleşimlerin yüksek gelir getirecek maden
rezervleri üzerinde bulunması ya da maden rezervlerinin tükenmesi sonrasında
kuruluş amaçlarının sona ermesi de terkedilmeye neden olan diğer insan kaynaklı
etkenlerdir.
65
3.1.2 Doğa kaynaklı nedenler
Depremler, yangınlar10, sel baskınları, erozyon, toprak kayması, volkanik patlamalar,
çığ, vb. ne zaman olacağı önceden kestirilemeyen, aniden gerçekleşen doğal afetler
kırsal yerleşimlerin terk edilmelerine neden olan doğa kaynaklı nedenlerdir. Doğal
afetlerin kırsal yerleşimlerin nüfus kaybetmesini doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki
şekilde etkiledikleri görülmektedir. Kırsal yerleşimlerin doğrudan doğal afetlerden
etkilenmeleri sonrasında kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle terk edildiği örnekler
görülmekle birlikte, bazı yerleşimlerin (fay hattı üzerinde konumlanma, volkan
faaliyet sahası içerisinde bulunması, çığ tehlikesi, vb.) afet riski taşıması nedeniyle
afet öncesinde tahliye edildiği de görülmektedir.
Çizelge 3.1: Kırsal yerleşimlerin nüfusunu yitirme nedenleri.
A.İnsan Kaynaklı Nedenler
A.2.Politik
A.1.Sosyo-kültürel ve
Nedenler/
A.3.Diğer Nedenler
Ekonomik Nedenler
Çatışmalar ve
Afetler
İşsizlik/ Tarımsal
Ülkeler Arası
Yeni Kamu ve Özel
Verimsizlik/ Göç
Savaşlar/ Çatışmalar
Sektör Yatırımları
Kamu Yatırımlarının ve
Hizmetlerinin Yetersizliği/
Bayındırlık ve Şehircilik
İç Savaşlar
Karar Alma Noktalarına
Faaliyetleri
Uzaklık
Bir Arkeolojik Sit
Eğitim, Sağlık ve Kültür
Terör Olayları/
Üzerinde Konumlanma
Hizmetlerine Erişimin
Güvenlik Sorunları
(Çok-Katmanlı
Zorluğu
Yerleşimler)
İnsan Sağlığı İçin
Altyapı ve Ulaşımın
Zorunlu Göçler
Elverişsiz Alanların
Olanaklarının Yetersiz Oluşu
Zorunlu Tahliyesi
Yaşam Koşullarından
Hoşnutsuzluk/ Daha İyi Bir
Yaşam Arayışı
Büyük Kentlerdeki
Yaşantıya Özenme/ Sosyal
Sınıf Atlama İsteği
Politik
Ayrımcılıklar/ Baskı
Politikaları
Maden Rezervinin
Üzerinde Konumlanma
Irkçılık, vb.
Maden Rezervinin
Tükenmesi,vb.
B.Doğa
Kaynaklı
Nedenler
Depremler
Yangınlar
Sel Baskınları
Çığ
Toprak
Kayması/
Erozyon/
Heyelanlar
Volkanik
Patlamalar, vb.
Yerleşime İlişkin Olumsuz
Düşüncelerin Gelişmesi, vb.
Yangınlar yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması, yüksek sıcaklık vb. doğa kaynaklı nedenlerden
kaynaklanabileceği gibi kasıt, ihmal, dikkatsizlik vb. gibi insan kaynaklı nedenlerden de
kaynaklanabilir. Ancak çıkış nedenine bağlı olmaksızın kırsal yerleşimlerin nüfusunu yitirme
nedenlerinin sınıflandırılmasında yangınlara, doğa kaynaklı nedenler kategorisinde yer verilmiştir.
10
66
Yüzyıllar boyunca insanoğlunun kurduğu yerleşimleri tehdit eden deprem felaketi
günümüzde de kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetmesinin nedenlerinden biridir.
Yağmur rejimindeki dengesizlikler sonucu ortaya çıkan sel baskınları ise özellikle
akarsu yakınındaki kırsal yerleşimleri kullanılamaz hale getirmekte ve bu alanların
boşalmasına neden olabilmektedir. Yangınlar, özellikle ahşabın yapı malzemesi
olarak yoğun olarak kullanıldığı yerleşimleri tehdit eden doğal afetlerden bir diğeri
olmuştur. İhmaller ya da kundaklama sonucunda ortaya çıkan yangınların, kimi
kırsal yerleşimleri tamamen yok ederek kullanılamaz hale getirdiği görülmektedir.
Özellikle kar yağışının yoğun olduğu dağ köylerinde gözlenen çığ felaketleri, aşırı
yağış, deprem, erozyon, yanlış toprak kullanımı vb. nedenlerin tetiklediği heyelanlar
ya da volkanik patlamalar; kırsal yerleşimlerde can ve mal kaybına yol açarak
geleneksel kırsal yerleşimlerin zorunlu olarak tahliyesini gerektiren diğer doğal
afetlerdir.
3.2 Nüfusunu Yitirmiş Kırsal Yerleşimlerden Örnekler
Kırsal alanların nüfus kaybetmesi ya da terk edilmesi sorununun nedenlerinin iyi
anlaşılması bu çevrelerin sahip olduğu kültürel mirasın korunabilmesi için son derece
önemlidir. Bu bağlamda kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenlerine yönelik
yukarıda yapılan sınıflandırma çerçevesinde Avrupa’nın ve Türkiye’nin farklı
coğrafyalarındaki kırsal yerleşimlerin nüfus kayıplarının/terk edilmelerinin altında
yatan nedenlerin olabilecek en geniş perspektif içerisinde ortaya konulması
hedeflenmiştir. Bu nedenle kırsal yerleşimlerin nüfus kaybetmesi sorununun
kökeninde yatan etkenlerin anlaşılması ve bu yerleşimlerdeki kültürel mirasın
geleceğe aktarılabilmesi için önerilebilecek çözüm alternatiflerinin geliştirilebilmesi
için ipuçları sağlayacak farklı coğrafyalardan çeşitli nedenlerle nüfusunu yitiren
yerleşimler örnek olarak incelenmiştir.
3.2.1 Avrupa’dan örnekler
Dünyanın farklı noktalarında yer alan oldukça fazla sayıdaki nüfusunu kaybetmiş
kırsal yerleşim arasından, nüfus kaybına yol açan etkenlerin açıklanmasına yönelik
tez kapsamında yapılan sınıflandırmayı örnekleyecek şekilde farklı coğrafyalarda yer
alan örnekler belirlenerek bir seçki oluşturulmuştur. Bu seçki kapsamında; Portekiz
ve İspanya’dan sosyo-kültürel ve ekonomik, İngiltere’den politik, Almanya ve
67
Gürcistan’dan diğer ve İtalya ile Yunanistan’dan doğa kaynaklı nedenlere bağlı
olarak nüfusunu yitirmiş örnekler incelenmiştir (Şekil 3.1-Şekil 3.7).
Portekiz’in Cheleiros Bölgesi’ndeki Broas köyü, tarih boyunca Mafra ve Sintra
belediyelerinin yönetim sınırları arasında gidip gelmiş ve bu durumun bir sonucu
olarak her iki yerel yönetimin de köye yönelik ilgileri zayıf kalmıştır (Filipe ve
Mascarenhas, 2011, s. 35). Ulaşım, su ve elektrik gibi yaşamsal altyapı hizmetlerinin
yeterince gerçekleştirilememiş olması ve köylülerin daha iyi bir yaşam kurma
istekleri, Broas köyünün tamamen terkedilmesi ile sonuçlanmıştır (Şekil 3.1; Filipe
ve Mascarenhas, 2011, s. 35).
Terk edilme sonrasında “Saloio” etnik kimliğine ait kırsal yapıların doğa şartları
karşısında giderek harap duruma geldiği Broas köyünün sahip olduğu kültürel
mirasın korunması için Filipe ve Mascarenhas (2011), yerleşimin bir kültür parkı
olarak işlevlendirilmesi önerisini getirmiştir (s. 38).
Şekil 3.1 : Portekiz-Cheleiros Bölgesi’ndeki Broas Köyü’nden görünüşler (Filipe ve
Mascarenhas, 2011).
Sosyo-kültürel ve ekonomik nedenlerle terk edilen bir diğer yerleşim İspanya’nın
Guadalajara Bölgesi sınırlarında yer alan Torrecilla Del Ducado köyüdür. Deniz
seviyesinden yaklaşık 1000 metre yükseklikte yer alan bir dağ köyü olan Torrecilla
68
del Ducado’nun geleneksel dokusunu küçük bir meydan çevresinde sıralanan
konutlar, kilise, mezarlık, tarımsal yapılar ve yollar oluşturmaktadır. Kaderine terk
edilen köydeki kırsal yapıların büyük bölümünde yapı malzemesi olarak taş ve
tuğlanın tercih edildiği gözlenmektedir (Şekil 3.2).
Köy halkının zaman içerisinde geleneksel geçim kaynakları olan tarım ve
hayvancılıktan yeterli geliri elde edemez duruma gelmesi, yerleşimde yaşayan halkın
göçüne neden olmuştur. İspanya’da son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılar
sonrasında zaten cılız bir yaşamın sürdüğü Torrecilla del Ducado’da yaşayanların
sayısı daha da azalmış, yerleşim büyük ölçüde nüfusunu yitirmiştir.
Şekil 3.2 : İspanya-Guadalajara Bölgesi’ndeki Torrecilla del Ducado Köyü’nden
görünüşler (Url-2).
İngiltere’nin Dorset Bölgesi’nde yer alan Tyneham köyünün kilise, köy evi, papaz
konutu, okul, çiftlik evleri ve konutlardan oluşan geleneksel dokusunun bir
bölümünün, II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar ve İngilizler arasında yaşanan
çatışmalar sırasında hasar gördüğü bilinmektedir (Şekil 3.3). Savaş öncesinde
elektrik ve su gibi hizmetlerin olmadığı basit bir köy hayatının yaşandığı Tyneham’ın
tarihindeki en önemli dönüm noktası 1943 tarihinde İngiliz hükümeti tarafından köy
ve çevresinin askeri alan olarak ilan edilmesidir. Karar uyarınca köy halkının geçici
69
bir süre için köyün tahliye edilmesine ikna olduğu, ancak savaşın hemen sonrasında
İngiliz ordusunun köyde eğitim faaliyetleri gerçekleştirmesi nedeniyle köyü
boşaltmadıkları görülmektedir.
1967 yılında savaş sırasında hasar görmüş Tyneham’ın iyice harap duruma düşmesi
sonrasında, Tyneham’ın Dostları adlı sivil toplum kuruluşunın öncülüğünde yıkılmak
üzere olan köy evlerinin onarılması ve köyün eski sakinlerinin köye dönüşlerinin
sağlanması yönünde kampanyalar geliştirilmiştir. Artan kamuoyu baskıları
sonrasında ordunun köyü 1974 yılında boşaltmasının ardından köydeki kimi yapılar
restore edilerek halkın ziyaretine açılmıştır. Savaş sırasında ağır hasar gören
yapıların restorasyonlarında yeniden yapım gibi kapsamlı müdahaleler yerine
yalnızca var olan izlerin korunduğu küçük müdahaleler/sağlamlaştırmaların tercih
edildiği görülmektedir.
Şekil 3.3 : İngiltere-Dorset Bölgesi’ndeki Tyneham Köyü’nden görünüşler (Url-3).
Almanya’nın Erkelenz Bölgesi’ndeki Immerath köyü, ülkenin nükleer enerji
kullanımını azaltan politikaları benimsemesinin ardından ortaya çıkan enerji açığını
karşılamak için altında bulunduğu zengin linyit kömürü rezervleri dolayısıyla
kamulaştırılarak tahliye edilmiştir. Çevrecilerin daha fazla fosil yakıt kullanımı
yerine yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması gerektiğini belirtmesine rağmen,
70
nükleer santrallerini aşamalı olarak kapatma kararı alan Almanya’nın ihtiyaç
duyduğu enerjinin maliyetinin artmadan karşılanması için kömür ocaklarına artan
şekilde gereksinim duyduğu belirtilmektedir. Bu doğrultuda Garzweiler linyit
ocağının sahasının genişletilmesi amacıyla boşaltılan Immerath ve çevresindeki diğer
kırsal yerleşimlerdeki geleneksel yapılar yıkılarak yok edilmiştir (Şekil 3.4).
Immerath halkının bir bölümünün, yaşamak için eski köy mezarlığının da taşındığı
Neu Immerath köyünü, bir bölümünün ise Almanya’nın başka kentlerini tercih
ettikleri görülmektedir. Köy halkının bir bölümünün yeni inşa edilen köye
taşınmamasının altında büyük kentlerde yaşama isteği ve yeni kurulan yerleşime
karşı herhangi bir aidiyet duygusu hissetmemeleri yatmaktadır (Silberer, 2013).
Şekil 3.4 : Almanya-Erkelenz Bölgesi’ndeki Immerath Köyü’nden görünüşler
(Silberer, 2013).
Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Gürcistan’ın Khevsureti Bölgesi’ndeki
Shatili, Kafkas dağlarının eteklerinde Çeçenistan sınırına yakın bir dağ köyüdür.
Arghuni boğazında yaklaşık 1.400 metre yüksekliğinde yer alan Shatili, erken
Ortaçağ döneminin savunma gereklerine uygun olarak inşa edilmiş tipik bir kale köy
görünümündedir (Şekil 3.5). Köyde yer alan yüksek kulelerin hem konut ihtiyacına
hem de herhangi bir tehlike karşısında gözetleme gibi askeri amaçlara yönelik
71
kullanıldığı bilinmektedir. Shatili, yerleşimin konumu, Orta Çağ’ın gereklerine göre
geliştirilmiş düşeyde yükselen çok-fonksiyonlu kule-evleri, konutları, şapelleri, tarım
alanları ve sokakları ile ünik özellikler gösteren kırsal bir yerleşimdir.
Shatili, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) döneminde asgari sağlık
koşullarını karşılamaktan yoksun olduğu gerekçesiyle hükümet tarafından tahliye
edilmiş, halk ovada kurulan yeni köye yerleştirilmiştir. Günümüzde terk edilen
Shatili
köyünün turizm
odaklı
bir kırsal
kalkınma modeli
ile
yeniden
değerlendirilebilmesine yönelik bilimsel çalışmalar yürütüldüğü bilinmektedir.
Şekil 3.5 : Gürcistan’ın Khevsureti Bölgesi’ndeki, Shatili Köyü’nden görünüşler
(2014).
İtalya’nın Calabria Bölgesi’nde eğimli bir arazide yer alan Roghudi köyü, dar
sokakları ve her geçen gün eriyen geleneksel yapılarıyla insan ve doğanın ortaklaşa
oluşturdukları pitoresk bir görüntü sunmaktadır (Şekil 3.6). Roghudi Köyü’nün
nüfusunu kaybetme süreci, 1940’lı yıllarda tarım ve hayvancılıktan istedikleri geliri
elde edemeyen köylülerin sahil bölgelerine doğru göçüyle başlamış, 1970’li yıllarda
gerçekleşen bir dizi sel baskınları ve heyelanlar sonrasında yerleşimdeki evlerin,
hayvan barınaklarının, tarlaların ve en önemlisi köy halkının gelecek umutlarının
sular altında kalması sonrasında yerleşim tamamen terk edilmiştir (Figlia, 2010, s. 8).
72
Gerçekleşen felaketler sonrasında 1973 yılında İtalyan hükümetinin görevlendirdiği
uzmanlar, Roghudi’nin yaşam için riskli ve uygunsuz bir yer olduğuna karar
vermişlerdir (Figlia, 2010, s. 9). Köyün tahliyesinin ardından eski yerleşimin
yaklaşık 40 kilometre kadar uzağında Melito Porto Salvo nehri yakınında Yeni
Roghudi (Roghudi Nuovo) adında yeni bir köy kurulmuştur (Figlia, 2010, s. 9).
1988 yılında inşaat süreci tamamlanan yeni yerleşime köy sakinlerinin yalnızca
küçük bir bölümü taşınmış, nüfusun büyük çoğunluğu diğer kentlere göç etmiştir.
Figlia (2010) gerçek hayalet köy olarak tanımladığı yeni yerleşimin daha konforlu
olmasına rağmen eski köylüler tarafından yaşamak için tercih edilmemesini
köylülerin yeni yerleşimle herhangi bir aidiyet bağı kuramamasına bağlamıştır (s. 9).
Şekil 3.6 : İtalya-Calabria Bölgesi’ndeki Roghudi Köyü’nden görünüşler (Url-4).
Yunanistan’ın Kefalonya Adası sınırlarında yer alan Farsa Köyü (Şekil 3.7) 1953
yılında gerçekleşen Büyük İyonya depremi sonrasında büyük hasar görerek
kullanılamaz hale gelmiştir (Huxford ve diğ, 2009, s. 16). Bütün yapıların yıkıldığı
deprem felaketi sonrası evsiz kalan köy halkının bir bölümünün Yunan hükümetinin
verdiği desteklerle adanın farklı noktalarına, bir bölümünün ise eski yerleşime yakın
mesafede kurulan yeni köye yerleştikleri bilinmektedir.
73
Depremin üzerinden geçen 50 yıl sonrasında, Dr. Zaferatos öncülüğünde Western
Washington University tarafından ilk kuruluşu XVII. yüzyıl Venedik egemenliği
zamanına tarihlenen Farsa Köyü’nde yer alan geleneksel kargir yapıların
restorasyonu ile yeniden kullanımına yönelik bir araştırma projesi geliştirilmiştir
(Zaferatos, 2006). Proje kapsamında 160 kadar yapının yeniden kullanımına yönelik
farklı alternatiflerin geliştirildiği anlaşılmaktadır. Eski köy sakinleri ile yapılan sözlü
görüşmelerle şekillendirildiği belirtilen restorasyon ve yeniden kullanım önerilerinde
çok yoğun müdahaleler (re-konstrüksiyon) önerildiği görülmektedir (Zaferatos, 2006,
ss. 52-121).
Şekil 3.7 : Yunanistan-Kefalonya adasındaki Farsa Köyü’nden görünüşler
(Zaferatos, 2006).
3.2.2 Türkiye’den örnekler
Türkiye’den nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşim örnekleri belirlenirken, oldukça
fazla sayıdaki yerleşim arasından, kırsal miras değerleri ile öne çıkan ve farklı
coğrafyalarda farklı nedenler sonucunda terk edilen yerleşimlerin seçilmesine dikkat
edilmiştir. Bu doğrultuda insan kaynaklı nedenlere bağlı olarak nüfusunu kaybeden
Artvin, Antalya, Hakkari, Gümüşhane, Çanakkale, Muğla, Kütahya, Nevşehir,
Kayseri’ye bağlı geleneksel kırsal yerleşimler (Şekil 3.8-Şekil 3.17) ile doğa
74
kaynaklı nedenlere bağlı olarak nüfusunu kaybeden Sinop ve Elazığ’a bağlı
geleneksel kırsal yerleşimler irdelenmiştir (Şekil 3.18-Şekil 3.19).
İncelenen ilk örnek geçmişi IX. yüzyıla tarihlenen bir kiliseyi barındıran Artvin’in
merkez ilçesine bağlı Pırnallı Köyü’dür (Bayram, 2005, s. 124; Şekil 3.8). Köy henüz
tamamıyla terk edilmemiş olsa da nüfusunu büyük oranda kaybettiği görülmektedir.
TÜİK’in 2012 yılı nüfus verilerine göre günümüzde köyün merkezi ve mezrasında
toplam yaşayan kişi sayısı 180’dir.
Tüm Türkiye’de gözlenen köyden kente göç ve diğer sosyo-ekonomik etkenlerin
etkisiyle nüfusunu kaybetme sürecine giren köyün, Bağlık adı verilen mezrasında
bulunan Handzta (Pırnallı) Manastırı ve onu çevreleyen ahşap konutların oluşturduğu
geleneksel doku pitoresk bir görüntüye sahiptir. Sert eğimli kayalık bir zemin
üzerinde yükselen manastır; kilise, keşiş hücreleri, yemekhane, çan kulesi ve dört
şapelden oluşmaktadır (Bayram, 2005, s. 49). Geçmişte geçimini tarım ve
hayvancılıktan sağlayan köy halkının zamanla tarım ve hayvancılıktan yeterince gelir
sağlayamaz duruma gelmesi ve büyük kentlerdeki yaşantıya duyulan özlem
sonrasında köy nüfusunu kaybetme sürecine girmiştir.
Göç sonrasında manastırı çevreleyen ahşap yığma konutların büyük bir bölümünün
bütün bir yıl kapalı kaldıkları görülmekle birlikte yalnızca yaz aylarında daha önce
büyük kentlere göçen halkın, tatillerini memleketlerinde geçirmek isteğiyle kısıtlı bir
süreyle kullanıldıkları görülmektedir. Tatil için büyük kentlerden kısıtlı süreliğine
gelen halkın, göçün ilk yıllarında köylerine duydukları aidiyetin daha güçlü olduğu
ancak zaman içerisinde bağlarının giderek zayıfladığı görülmektedir. Özgünlük ve
bütünlük değerini koruyan yerleşimde uzun süre kapalı kalan geleneksel ahşap
konutların daha önce hartoma kaplı çatı örtülerinin zaman içerisinde metal saca
çevrildiği görülmektedir. Henüz terk edilme süreci tamamlanmamış Pırnallı köyünde
yaşanan nüfus kaybının önüne geçilip, sahip olduğu zengin kültürel mirasın
korunması için koruma projelerinin hızla geliştirilemesi durumunda, doğa şartları
karşısında giderek yıpranan kültür varlıklarının yitirilmesi kaçınılmaz bir son
olacaktır.
75
Şekil 3.8 : Artvin-Merkez, Pırnallı Köyü’nden görünüşler (2013).
Türkiye’de turizmin en gelişmiş olduğu illerin başında gelen ve diğer illerden göç
alan Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı Sarıhacılar Köyü’nde gözlenen durum ise
şehir merkezinin tam tersi yönündedir (Şekil 3.9). Köyün geleneksel geçim kaynağı
olan tarım ve hayvancılıktan elde ettiği gelirin giderek azalması ve tüm ülkede
görülen köyden kentte göç eğiliminin bir sonucu olarak günümüzde köyde yaşamını
sürdüren yalnızca yedi hanenin kaldığı görülmektedir. Akdeniz sahilinden iklim
özellikleriyle ayrışan Akseki çevresindeki kırsal yerleşimlerin mimari karakterini,
yörede “düğmeli evler” olarak adlandırılan geleneksel yapılar oluşturmaktadır
(Duran ve Kaya, 2001, s. 58). Bölgeye has bir yapım tekniği olan düğmeli sistem;
kuru duvar tekniği ile örülen duvarların 40-60 santimetrede bir içte ve dışta
yerleştirilen ahşap hatıllar ve bu hatılları birbirine bağlayan duvar yüzeyinden 15-20
santimetre kadar dışarıda bırakılan ahşap elemanlarla (düğme) bağlanması ile
oluşturulur. Son yıllarda Sarıhacılar Köyü’ndeki kültürel mirasın restore edilerek
kırsal turizme kazandırılması ile ilgili çeşitli sivil toplum kuruluşları, akademisyenler
ve meslek odalarının öncülüğünde bilimsel çalışmalar gerçekleştiği görülmektedir.
Altun ve diğ (2007), Sarıhacılar’ın sosyal ve kültürel değerlerinin korunmasıyla
Antalya’da deniz-kum-güneş turizmine alternatif olarak yeni bir çekim noktası
olabileceğini belirtmektedirler (ss. 98-105).
76
Şekil 3.9 : Antalya-Akseki, Sarıhacılar Köyü’nden görünüşler (2011).
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde bulunan Akçadam Köyü’nün nüfusunu yitirme
nedeni ise diğer örneklerden farklılık göstermektedir (Şekil 3.10). Türkiye’nin
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde son 40 yıldır süren çatışmalar bölgedeki tüm
köylerin nüfusunun sürekli azalmasına neden olmaktadır. Yerel ve ulusal basında;
Akçadam halkının eski bir Ermeni yerleşimi olan köylerinde olduğuna inandıkları
uğursuzluk nedeniyle, köylerini terk ettikleri yönündeki haberlere rastlamak
mümkündür (Doğan Haber Ajansı (DHA), 2015). Günümüzde köyü terk etmeyen az
sayıdaki kişi, köylerinin zengin bir kültürel mirasa sahip olması nedeniyle burada
yaşamaya devam ettiklerini belirtmektedirler (DHA, 2015). Köyün geleneksel
dokusunu, taş yığma sistemle düz damlı olarak inşa edilmiş geleneksel konutlar,
geçmişte burada yaşayan Ermenilere ait mezarlık ve kale kalıntıları oluşturmaktadır.
Köy sakinleri özellikle yaz aylarında köydeki kaleyi ve mezarlığı ziyarete gelen çok
sayıda ziyaretçi olduğunu belirtmektedir (DHA, 2015).
77
Şekil 3.10 : Hakkari-Yüksekova, Akçadam Köyü’nden görünüşler (DHA, 2015).
Gümüşhane ili Merkez İlçesi Dumanlı Köyü sınırları içerisinde bulunan Santa
yerleşiminin, XVII. yüzyılda bölgedeki baskılardan kaçan Pontus’lu Rumlar
tarafından kurulduğu belirtilmektedir (Şekil 3.11; Bryer, 1985). Kapadokya’nın
Karadeniz’e açıldığı ulaşılması zor dağlık bir noktada konumlandırılan Santa,
kurulduğu günden itibaren Hristiyan toplumu için bir sığınak vazifesi görmüştür
(Tutkun, 2009, s. 120). Köy halkı geçimini tarım ve hayvancılığın yanında çevredeki
dağlarda bulunan demir ve kurşun yataklarını işleterek sağlamıştır (Tutkun, 2009, s.
120). Bu özelliği nedeniyle Madenci köyü olarak anılan Santa yerleşimi yedi
mahalleden oluşmaktadır.
I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında bölgede bir Rum devleti kurulması
amacıyla başlatılan isyana destek olan Santa halkı, Yunan ordusunun Batı
Anadolu’daki mutlak yenilgisi sonrasında yalnızlaşmıştır (Tutkun, 2009, s. 121).
1924 yılında gerçekleşen mübadele sonrası Yunanistan’a göçen Santa halkı, eski
yerleşimin coğrafi şartlarına benzerlik taşıyan Kuzey Yunanistan’da dağlık bir
arazide Nea-Santa (Yeni Santa) adıyla kurulan yeni köylerine taşınmışlardır (Tutkun,
2009, s. 121). Yunanistan’a giden halkın yerine Gümüşhane ve Trabzon köylerinde
yaşayan halk yerleştirilmişse de, yerleşimlerin zaman içerisinde eski canlılığını
78
yitirdiği görülmektedir. Santa köylerinin merkezi olarak kabul edilen Piştoflu
Mahallesi’nin geleneksel dokusunu ahşap ve taş malzeme ile oluşturulmuş konutlar,
kilise, okul ve çeşmeler oluşturmaktadır (Şekil 3.11). Günümüzde ulaşımın oldukça
zor olduğu Santa’nın sahip olduğu zengin tarihsel birikimin ve kültürel mirasın
yitirilmemesi için acil koruma önlemlerin uygulamaya sokulması bir gerekliliktir.
Şekil 3.11 : Gümüşhane-Merkez, Dumanlı Köyü’nden görünüşler (2013).
Ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı Gökçeada, Anadolu’nun farklı noktalarında yer
alan yerleşimlerin aksine 1924 yılında imzalanan Mübadele anlaşmasının kapsamı
dışında tutulmuştur. Ancak buna rağmen zaman içerisinde Gökçeada’nın Rum
nüfusunun bir hayli düştüğü görülmektedir. Gökçeada’nın köylerinde nüfusun hızla
düşmesinin nedeni, Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan iniş çıkışların adaya yansıması
olmuştur. Geleneksel olarak geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlayan
Gökçeadalıların topraklarının 1966 yılında kurulan Devlet Üretme Çiftliği tarafından
kamulaştırılarak ellerinden alınması köylüleri göçe zorlamıştır (Aziz, 1973, s. 97).
Kıbrıs olayları ve Türk-Yunan ilişkilerinde görülen diğer sorunlar adadaki Rumların
kendilerini tehlike altında hissetmelerine neden olmuştur. 1968 yılında Türkiye
hükümeti tarafından Ada’da kurulan Tarım Açık Cezaevi ile mahkumların ada
içerisinde serbest bir biçimde dolaşmalarının getirdiği güvenlik sorunları,
79
yerleşimlerin nüfusunu kaybetmesini tetikleyen gelişmelerdir (Aziz, 1973, s. 97). Bu
durum Gökçeada’nın yığma taş yapım tekniğiyle inşa edilmiş kiliseler, konutlar,
çamaşırhaneler, zeytinyağı işlikleri, sabun imalathaneleri, okullar, kahvehaneler ve
diğer ticari birimlerden oluşan geleneksel dokusunun, insansızlaşmaya bağlı olarak
bakımsız kalması ve giderek köhnemesi sonucunu doğurmuştur (Şekil 3.12).
Şekil 3.12 : Çanakkale-Gökçeada, Dereköy’den görünüşler (2013).
Muğla ilinin Yatağan ilçesi sınırlarında bulunan Yeşilbağcılar Beldesi, Yatağan
elektrik santralinin yarattığı kirlilik ve kömür aramak için yerleşimin yakınında
patlatılan dinamitlerin yapılarda yarattığı etkiler nedeniyle terk edilme sürecine
girmiştir. Bölgedeki kömür havzalarının istimlak alanında bulunması nedeniyle
bugüne kadar yeni yapılaşma izni verilmeyen belde kamulaştırılarak tamamen tahliye
edilmiştir. Belde sakinlerinin bir bölümü TOKİ tarafından inşa edilen yeni konutlara,
bir bölümü ise çevredeki diğer kentlere taşınmıştır. Yeşilbağcılar Beldesi’nin yığma
taş yapılardan oluşan geleneksel dokusunun tamamen yıkılarak maden ocağı
sahasının genişletilmesi kararı, yüzyılların birikimi ile oluşan kırsal yaşam çevresinin
yok olması ile sonuçlanmıştır (Şekil 3.13). Bölgedeki fotoğraf kulüplerinin köydeki
80
geleneksel doku tamamen yıkılmadan önce yaptığı belgeleme11 dışında herhangi
bilimsel bir çalışmanın gerçekleştirilmemesi büyük bir eksikliktir. Geleneksel
dokunun tamamen yıkılarak yok edilmesinin kaçınılmaz olduğu durumlarda, bilimsel
bir bakış açısıyla kapsamlı bir belgeleme çalışmasının yürütülmesi, geçmiş
kültürlerin gelecek kuşaklara aktarılması adına tarihi bir sorumluluktur.
Şekil 3.13 : Muğla-Yatağan, Yeşilbağcılar Beldesi’nden görünüşler (2014).
Anadolu’da sıkça karşılaşılan arkeolojik sit-kırsal yerleşim birlikteliği geçmişte
kırsal yapıların kamulaştırılarak yıkılması ve buralarda yaşayan halkın tahliyesi ile
sonuçlanmıştır. Aphrodisias antik kenti üzerinde bulunan Geyre köyünün başına
gelenler bu durumun çarpıcı bir örneğidir. Bunun gerçekleşmediği durumlarda ise
arkeolojik sit olarak ilan edilen köy yerleşik alanına ilişkin getirilen yasal
kısıtlamalar köylerin kendiliğinden terk edilmesi sonucunu getirmiştir.
Arkeolojik alan, kırsal yerleşim birlikteliğine Aphrodisias-Geyre Köyü, HerakleiaKapıkırı Köyü, Alabanda-Doğanyurt Köyü, Erythrai-Ildır Köyü, Stratonikeia-
Bodrum Fotoğraf Kulübü, gerçekleştirdiği belgeleme çalışmalarını 20 Temmuz 2011 tarihinde
Bodrum’da gerçekleştirdikleri “Fotoğraflarla Yeşilbağcılar” adlı bir sergiyle kamuoyuyla
paylaşmıştır. Konu hakkında detaylı bilgi için bkz: http://fotograflarlayesilbagcilar.blogspot.com.tr/
11
81
Eskihisar Köyü, Anazarbos-Yeşildam Köyü, Aizonai-Çavdarhisar Beldesi, AssosBehram Köyü, Didyma-Yenihisar (Yoran) Köyü vb. örnek olarak gösterilebilir.
Bu yerleşimlerden biri olan ve M.Ö. III. Yüzyılda kurulduğu düşünülen Heraklia
(Latmos) kenti, Bizans İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar yerleşim görmüş,
XIII. yüzyılda Batı Anadolu’nun Türk egemenliğine geçmesinden sonra bir süre terk
edilmiştir (Distelrath, 2011, s. 3). XVIII. yüzyılda göçebe Türk aşiretlerinin antik
kent alanına yerleşimi ile Kapıkırı Köyü’nde yaşam tekrar başlamıştır (Distelrath,
2011, s. 3). Yarı göçebe köy halkının yakın zamana kadar kışlak olan Kapıkırı ile
yaylak olan Bafa gölü kıyısındaki terk edilmiş yerleşim arasında mevsimlik olarak
göç hareketlerini sürdürdükleri bilinmektedir (Distelrath, 2011, s. 71). Antik kent
üzerine kurulan Kapıkırı Köyü’nün yerleşim dokusunu, antik kentlerden taşınan
devşirme malzemelerin de kullanıldığı yığma taş yapım sisteminde inşa edilmiş
geleneksel konutlar, daha sonraki tarihlerde inşa edilmiş betonarme konutlar, cami,
okul ve antik kalıntılar oluşturmaktadır (Şekil 3.14).
Şekil 3.14 : Muğla-Milas, Kapıkırı Köyü’nden görünüşler (2014).
Distelrath (2011), çok katmanlı bir kırsal yerleşim olan Kapıkırı Köyü’ndeki koruma
önceliğinin antik ve Bizans dönemi kalıntılarının korunması yönünde olması
gerektiğini belirtmekte, ancak bununla birlikte daha yeni dönemde inşa edilmiş
82
geleneksel mimarinin de korunmasını tavsiye etmektedir (ss. 105-112). Kapıkırı’nın
nüfusunun sürekli azalma eğilimi göstermesine rağmen 2012 yılı TÜİK verilerine
göre köyde hala 292 kişinin yaşadığı görülmektedir. Nüfus kaybının azaltılarak
köyün tamamen terk edilmesinin önüne geçilmesinin köyün çok katmanlı kültürel
mirasının korunmasına da katkı sağlayacağı açıktır. Geleneksel köy yaşantısının
devam etmesinin ön koşulu ise geçmiş dönem kalıntılarına zarar verilmemesidir.
Kütahya ili sınırları içerisinde bulunan Aizonai kenti ve Çavdarhisar Beldesi
arkeolojik sit-kırsal yerleşim birlikteliğinin Anadolu’daki bir diğer örneğidir (Şekil
3.15). Arkeolojik sit alanı üzerinde bulunan kırsal yapıların bir bölümünün
kaldırıldığı,
bir
bölümünün
ise
kamulaştırma
sonrasında
terk
edildikleri
görülmektedir. Fiziksel varlıklarını koruyan kırsal yapıların bakımsızlık nedeniyle
eskiyerek harap duruma düştükleri görülmektedir.
Şekil 3.15 : Kütahya, Çavdarhisar Beldesi’nden görünüşler (2013).
Kapadokya coğrafyasında yer alan Nevşehir’in Gülşehir İlçesi’ne bağlı Tuzköy
Beldesi’nin nüfusunu yitirme nedeni yerleşim dokusunu oluşturan geleneksel
yapılarda kullanılan malzemenin sağlığa zararlı olduğunun anlaşılmasıdır (Şekil
3.16). Adını çevresinde bulunan kaya tuzu madenlerinden alan Tuzköy’deki
geleneksel yapılarda kullanılan taş malzemenin bünyesinde bulunan kanserojen
83
içerikli erenoit maddesi nedeniyle yerleşimde son otuz yılda görülen karın zarı ve
akciğer kanseri vakaları büyük artış göstermiştir (Tuzköy dünya gündeminde, 2011).
Belde halkının bir bölümünün TOKİ tarafından yapılan afet konutlarına yerleştiği,
bir bölümünün ise başka kentlere göç ettiği görülmektedir. Geride kalan yerleşimin
sağlık açısından yarattığı tehlikenin engellenmesine yönelik yerleşimin toprak ya da
asfalt gibi malzemelerle kapatılması önerilmektedir.
Şekil 3.16 : Nevşehir-Gülşehir, Tuz Köyü (Güzelce, 2013).
DSİ tarafından yapımı tamamlanan Yemliha Barajı’nın suları altında kalacak olan
Kayseri İli Kocasinan İlçesi Çevril Köyü gerçekleştirilen kamulaştırmalar sonrasında
boşaltılmıştır. Kısmen sular altında kalan Çevril Köyü’nün geleneksel dokusunu düz
çatılı yığma taş konutlar, cami ve hayvan barınakları oluşturmaktadır (Şekil 3.17).
Geleneksel dokunun sular altında kaldığı yerleşimde, bilimsel bir bakış açısıyla
yapılmış kapsamlı bir belgeleme çalışmasının yürütülmemiş olması büyük bir
eksikliktir.
Kırsal yerleşimlerin doğal afetler nedeniyle kullanılamaz hale gelerek zorunlu olarak
tahliyesine Sinop’un Boyabat İlçesi’ndeki Aşağı Seyircek Köyü örnek olarak
verilebilir (Şekil 3.18). Elektrik kontağından çıkan kıvılcımların neden olduğu
84
yangın sonrasında, ahşabın yapı malzemesi olarak kullanıldığı yerleşimdeki
geleneksel yapılar yanarak yok olmuştur.
Şekil 3.17 : Kayseri-Kocasinan, Çevril Köyü (2014).
Şekil 3.18 : Sinop-Boyabat, Aşağı Seyircek Köyü’nden görünüşler (AA, 2014).
85
Yangının yanı sıra kırsal yerleşimlerin kullanılamaz hale gelmesine neden olan bir
diğer doğal afet depremlerdir. 2010 yılında Elazığ’ın Kovancılar ilçesinde meydana
gelen orta şiddeteki deprem, 42 kişinin hayatını kaybetmesine ve köylerdeki birçok
evin tahrip olmasına neden olmuştur (T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı, 2010, s. 3). Kovancılar depreminde
en büyük can ve mal kaybının yaşandığı yerleşim Okçular Köyü’dür (Şekil 3.19;
İMO Diyarbakır Şubesi, 2010, s. 64). Uzmanların Okçular Köyü’nde yaptıkları
incelemelerde yerleşimin depremde bu denli hasar görmesini, kerpiç ve taş
malzemeyle oluşturulan geleneksel yapılarda kalitesiz malzeme kullanımına
bağlamaktadır (Sunkar, 2011, s. 31). Usulüne uygun olarak dökülen kerpiç blokların
ağaç hatıllarla iyi desteklendiği yığma konutların çok az hasarlı ya da hasarsız
oldukları ancak kerpiç yapımında ideal toprak ve yeterli miktarda saman
kullanılmayan yapıların ağır hasarlı oldukları görülmektedir (Sunkar, 2011, s. 31).
Şekil 3.19 : Elazığ-Kovancılar, Okcular Köyü’nden görünüşler (Sunkar, 2011).
3.3 Nüfus Kaybının Yarattığı Etkiler
Tüm
dünyadan
ve
Türkiye’den
çeşitli
nedenlere
bağlı
olarak
nüfusunu
kaybetme/insansızlaşma süreciyle karşı karşıya kalan geleneksel kırsal yaşam
çevrelerinin boşalması, bünyesinde barındırdığı kültürel ve doğal mirası olduğu gibi
86
ekolojik yaşamı, biyolojik çeşitliliği ve sosyal hayatı da olumsuz etkilemektedir.
Nüfus kaybının yarattığı olumsuz etkileri; kültüre, doğaya ve insana olmak üzere üç
grupta incelemek mümkündür. Yüzyılların birikimiyle oluşturulmuş geleneksel kırsal
yerleşimler; dönemlerinin yaşamını, mimari yaklaşımını, yapı teknolojisini, yapım
tekniklerini,
peyzaj
özelliklerini
ve
ustalıklarını
aktarmaktadırlar.
Geçmiş
toplumların günlük yaşamlarının, geleneklerinin ya da kültürel etkinliklerinin kısıtlı
imkanlar dahilinde şekillendirdiği kırsal mirasın (Bronner, 2006, s. 26) nüfus kaybı
sonrasında yitirilmesi dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına ve insanlığın
geçmişle olan bağlarının yitirilmesine neden olmaktadır.
Kırsal yerleşimlerin nüfus kaybetmesi sonucu yalnızca kültürel miras değil, aynı
zamanda doğal yaşam, tarımsal peyzaj ve biyo-çeşitlilik de olumsuz etkilenmekte,
terk edilen tarım alanları kısa vadede çoraklaşarak fundalıklara dönüşmekte ve
yangın, erozyon, toprak kayması gibi doğal afetler karşısında daha riskli duruma
düşmektedirler (MacDonald ve diğ, 2000, s. 56). İnsanoğlunun tarım topraklarını
korumak ve ürün verimliliği açısından yaptığı teraslamalar, bentler, su yolları, setler,
vb. tarımsal peyzaj elemanlarının bakımsızlık nedeniyle yıkılması ya da harap
duruma düşmesi de besin güvenliği açısından büyük önem taşıyan tarım
topraklarının kaybını beraberinde getirmektedir. İtalya’nın Dünya Miras alanlarından
biri olan Cinque Terre Ulusal Parkı’nda 2011 yılında yaşanan sel felaketleri bu
durumun çarpıcı bir örneğidir (Şekil 3.20).
Cinque Terre Ulusal Parkı’nda yaşam devam etmekle birlikte kimi bölgelerde
geleneksel tarım uygulamalarından vazgeçilmiş ve tarımsal ürünlerin ekildiği
teraslamalar kendi haline bırakılmıştır. 2011 yılında gerçekleşen aşırı yağışlarda
zarar gören bu kültürel peyzaj alanlarının %90’ını terk edilen ya da ekilmeyen
tarımsal teraslamalar oluşturmaktadır (Agnoletti, 2014, s. 69). Terk edilen teraslarda
tarımsal ürünler yerini yıllar içinde Sarıçam ağacına ya da makilere bırakmış ve
değişen bitki örtüsü neticesinde kültürel peyzaj alanları zarar görmüştür. Aşırı
yağışlar Cinque Terre’de geleneksel tarım uygulamalarının devam ettiği terasların ise
yalnızca %2’sini olumsuz etkilemiştir (Agnoletti, 2014, s. 69).
Macdonald ve diğ. (2000), yüzyıllardır tarım toprağı olarak kullanılan arazinin
terkedilme sonrasında eğer çoraklaşarak çölleşme eğilimi göstermezse, önce
biyolojik çeşitliliğin dramatik şekilde azalarak yabani otlarla ve çalılıklarla
kaplanacağını ve bu dönemin sonrasında, insanoğlunun bu alanları yeniden
87
ağaçlandırması durumunda biyo-çeşitliliğin artabileceğini öne sürmektedirler (s. 57).
Nüfusun yitirilmesi sonrasında biyolojik çeşitliliğin ve çevrenin olumsuz
etkilenmemesi için yapılması gereken faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin zorluğu ve
maliyeti düşünüldüğünde, kültürel mirasın ve doğanın korunması için başrolde olan
insan faktörünün yaşadığı çevreyi terk etmesinin önlenmesi, hem kültürel mirasın
hem de doğanın geleceği açısından son derece büyük önem taşımaktadır.
Şekil 3.20 : İtalya-Cinque Terre’de yaşanan sel felaketi öncesi ve sonrasından
görünüşler (UNESCO, 2013b).
Terk edilmenin doğaya ve kültürel mirasa olumsuz etkilerinin yanı sıra yaşadıkları
toprakla ve geleneklerle bağı kuvvetli olan kırsal nüfus üzerinde de sosyal
kimlik/aidiyet kaybı gibi doğrudan olumsuz etkileri olduğu görülmektedir.
Yaşadıkları yerleşimleri terk ederek kentlere göç eden kırsal kökenli nüfusun bir
bölümünün kentlere uyum sağlamakta güçlük çektikleri ya da umduğunu
bulamayarak geri dönmek istedikleri görülmekte; ancak terk edilme ile bağlantılı
olarak yerleşimlerin bakımsız kalması sonucu oturulamaz duruma gelmesi, bu
insanların umutsuzluğa kapılmasına ve dolaylı olarak sosyal bunalımlara yol
açmaktadır.
88
4. NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLERİN YENİDEN
DEĞERLENDİRİLMESİNE YÖNELİK OLASILIKLAR
Kırsal
yerleşimlerin
yeniden
değerlendirilmesinde
görülen
yaklaşımlar;
müzeleştirme, turizm, yeniden iskan ve yeniden yabanileştirme-ormanlaştırma (rewilding/reforestation) olmak üzere dört grupta sınıflandırılabilir. Ancak bu
seçenekler arasında kırsal yerleşimlerin yeniden orman alanlarına ya da yaban
hayatına kazandırılması prensibine dayanan seçenek değerlendirme dışında
bırakılmıştır. Doğayı ve çevreyi korumak adına yüzyılların kültürel birikimi sonucu
doğa ve insanın ortak katkılarıyla oluşturulan kırsal çevrelerin bilinçli olarak yok
edildiği bu yaklaşım, yeniden üretilmesi mümkün olmayan kültürel mirasın ve
insanlık tarihinin bir döneminin geri dönülmez şekilde kaybına neden olmaktadır.
Navarro ve Perreira (2012), kırsal alanlarda yaşayan nüfusun yaşam koşullarının
düşük olduğunu, geleneksel tarım tekniklerinin sanıldığının aksine çevre dostu
olmadığını ve buradan hareketle kırsal alanların terkedilmesinin doğa için bir fırsat
olarak değerlendirilebileceğini belirtmiştir (s. 900). Bununla birlikte kırsal
alanlardaki nüfus kaybının engellenmesi ve kırsal mirasın korunmasına yönelik
politikaların çok maliyetli olduğu ve yeniden yabanileştirme yaklaşımının politika
yapıcılar tarafından dikkate alınması gerektiği savunulmuştur (Navarro ve Perreira,
2012, s. 900). Ancak kırsal alanlarda yaşayan insanların yaşam koşullarının
iyileştirilmesinin ve bu bölgelerdeki kültürel mirasın korunmasının taşıdığı kültürel
anlamlar ile besin güvenliğinin sağlanması gibi zorunluluklar dikkate alındığı zaman;
insanoğlunun geleceğine yapılan bu harcamaların maliyetli olduğuna yönelik peşin
yargının anlamsızlığı ortaya çıkmaktadır. Öte yandan Navarro ve Perreira’nın aksine
insan faktörü olmadan doğanın korunmasının mümkün olmayacağı ve terk edilen
tarım alanlarının ormanlaştırılmasının toprak kullanımını homojen hale getirerek
daha farklı olumsuzluklara neden olacağı yönünde de görüşler bulunmaktadır
(Agnoletti, 2014).
89
4.1 Müzeleştirme Yaklaşımı ve Uygulama Örnekleri
Kırsal alanların yeniden değerlendirilmesine ilişkin yaklaşımlardan ilki müzeleştirme
yaklaşımıdır. Tarihte kırsal mimari mirasın korunması ile ilgili ilk yaklaşımların
kırsal alanlardaki yapıların taşınarak bir açık hava parkında toplanması ve ziyaret
edilebilir şekilde düzenlenmesi şeklinde gerçekleştiği bilinmektedir. İlk örnekleri
Avrupa’da görülen açık hava müzelerinin, ülkelerin çeşitli bölgelerinden seçilen
çevresinde tekil kalmış kırsal yapıların taşınarak büyük kent merkezlerine yakın
noktalardaki bir yeşil alanda ya da mevcut bir köyün yakınında kurulduğu
görülmektedir. Kırsal mimarinin açık hava müzeleri yoluyla sunumu, yerel
toplumlarda geçmiş kırsal yaşamın ve mimarinin tanıtılması ile korunması
konularında farkındalık yaratılması ve geleneklerin yaşatılması konularında etkili bir
araç olmuştur. Söz konusu müzelerde ortaçağ çiftlik yapıları grubundan, burjuva
kasabalarına, erken sanayi kültürünün temsilcisi olan işçi mahallelerinden, atölyelere
uzanan farklı tema ve dönemlerin sergilendiği görülmektedir (Zippelius, 1974). Açık
hava müzeleri için uluslararası ölçütlerin belirlenmesine yönelik ilk olarak
Uluslararası Müzeler Konseyi’nin (ICOM) 1956 yılında kabul ettiği Cenova
Deklarasyonu’nun ertesinde 1972’de Avrupa Açık Hava Müzeleri Birliği (AEOM)
kurulmuştur. Açık hava müzeciliği yaklaşımının bilimsel niteliğini yükseltmeye
çalışan AEOM, ilerleyen süreçte mümkün olduğunca yapıları taşımadan özgün
yerinde restore ederek müzeleştirme yaklaşımını benimsemiştir (Eres, 2016, s.162).
Çağdaş koruma ilkelerinin tanımlandığı 1960’lı yıllarla birlikte kırsal mimari
örneklerinin de diğer tüm kültürel varlıklar gibi yerinde korunması gerektiği kavramı
kabul görmeye başlamış ve 1971 yılında ICOMOS tarafından gerçekleştirilen Halk
Mimarisi Uluslararası Kolokyumu’nda açık hava müzelerinde de yapıların taşınarak
değil yerinde korunmasının teşvik edilmesi tavsiye edilmiştir (Binan, 1999, s. 26).
Herhangi bir kültür varlığının taşınması ancak bulunduğu yerde korunmasını
olanaksız kılacak yol, baraj yapımı gibi bayındırlık faaliyetleri ya da bulunduğu
ortamın doğal afet riski taşıması, vb. gerekçeler varsa söz konusu olabilir (Venedik
Tüzüğü, 1964; Ahunbay, 2009, s. 104). XIX. yüzyılın sonlarında kurulmaya başlanan
açık hava müzelerinin kırsal yaşamın gelen ziyaretçilere tanıtılması konusundaki
eğitici rolleri kabul edilmekle birlikte yapıların özgün konumlarından koparılarak
farklı bağlamlarda bir araya getirilmesi yaklaşımının çağdaş koruma ilkeleri ile
çeliştiği düşünülmektedir.
90
Şekil 4.1 : Kırsal yapıların taşınarak korunduğu açık hava müzelerine bir örnek:
Gürcistan Tiflis açık hava müzesi (2014).
4.1.1 Avrupa12 örnekleri
Tüm dünyada çeşitli gerekçelerle yaşamın devam edemediği kırsal yerleşimlerin bir
bölümünün ya da bütününün bir açık hava müzesi olarak işlevlendirilip, koruma
altına alındığı örnekler görülmektedir. Yerleşimlerin bir bölümünde geçmiş kırsal
kültürün ve yaşam biçiminin aktarılması hedeflenirken, bir bölümünde ise
savaş/çatışmalar ya da diğer tedirgin edici terk edilme nedenleri ile bağlantılı anı
mekanlarının yaratılmaya çalışıldığı görülmektedir.
A.B.D’nin Kaliforniya eyaleti sınırları içerisinde yer alan Bodie, adını bölgede altın
madeni aramaya gelen Waterman S. Bodey’den almıştır (Morrison, 1999, s. 4).
Bodey’in 1858 yılında bölgede altın rezervleri bulmasıyla bir madenci kampı olarak
kurulup giderek büyüyen yerleşim, 1940’lı yıllarda altın rezervlerinin tükenmesi
sonrasında terk edilerek hayalet bir yerleşime dönüşmüştür (Morrison, 1999, s. 12;
Şekil 4.2). 1962 yılında alınan bir kararla Kaliforniya eyaleti tarihi parkı olarak
İncelenen örnekler arasında, Avrupa’da yer almayan A.B.D’nin Kaliforniya eyaleti sınırlarındaki
Bodie yerleşimine de yer verilmiştir.
12
91
koruma altına alınan yerleşimi, her yıl yaklaşık 200.000 civarında turist ziyaret
etmektedir (Morrison, 1999, s. 7).
Bodie; aralarında kilise, okul, oteller, itfaiye binası, altın madeni ile ilgili endüstriyel
yapılar ve donanımları, konutlar, lokaller ve barlar gibi yapılarıyla özgünlük ve
bütünlük değerlerini koruyan karakteristik bir Amerikan madenci yerleşimidir
(Morrison, 1999, s. 7). Morrison (1999), nüfus kaybı sonrasında bakımsız kalan
yerleşimin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için kapsamlı restorasyon çalışmalarına
ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir (s. 7).
Şekil 4.2 : ABD-Kaliforniya, Bodie yerleşiminin müze olarak düzenlenmesinden
sonraki görünüşleri (Url-5).
Avrupa’da birçok insanın hayatını kaybetmesine ve birçok tarihi kentin ya da köyün
yıkılmasına neden olan II. Dünya Savaşı’nda, Alman ordusu tarafından bombalanan
yerleşimlerden biri de Fransa’nın Tolouse Bölgesi sınırları içerisinde yer alan
Oradour-Sur-Glane köyüdür (Şekil 4.3). 10 Haziran 1944’te Oradour’da aralarında
kadın ve çocukların da yer aldığı 642 kişinin katliamı, II. Dünya Savaşı yıllarında
Alman ordusu tarafından işlenen savaş şuçları arasında, en kötü şöhretli olaylardan
biridir (Farmer, 1995, s. 29).
92
Savaşın sona ermesinin hemen ertesinde Oradour, Alman ordusunun işgali altında
Fransız halkının uğradığı kıyımın bir simgesi haline dönüşmüş yerleşim Fransız
hükümeti tarafından 1946 yılında çıkarılan özel bir yasayla tarihi anıt olarak kabul
edilmiştir (Farmer, 1995, s. 30). Çıkarılan yasada savaşta tahrip edilen Oradour’un
kalıntılarını görecek bir konumda Fransa’nın yeniden doğuşunu simgeleyen yeni bir
köyün kurulması da kararlaştırılmıştır (Farmer, 1995, s. 30). Savaşın yıkıcı etkisini
yansıtan kalıntıların bulunduğu Oradour Köyü’nü her yıl yaklaşık 300.000 kişi
ziyaret etmektedir (Farmer, 1995, s. 36).
Şekil 4.3 : II.Dünya Savaşı’nda bombalanan Fransa-Tolouse Bölgesi, Oradour-surGlane Köyü’nden görünüşler (Url-6).
4.1.2 Türkiye örnekleri
Türkiye’deki nüfusunu yitirmiş köyler arasında en bilinen ve üzerinde en çok çalışma
yapılan yerleşim Kayaköy’dür. Muğla’nın Fethiye ilçesi sınırları içerisinde yer alan
Kayaköy’ün, 1912 yılındaki nüfusu yaklaşık 6.500 kişidir (Ekinci, 1997, s. 26).
Geçmişte Levissi olarak adlandırılan köyün geleneksel dokusunu kiliseler, şapeller,
konutlar, sarnıçlar, kütüphane, hastane, okullar, postane ve ticaret birimleri
oluşturmaktadır. Kurtuluş Savaşı sonrasında Türk ve Yunan hükümetleri arasında
93
imzalanan Mübadele anlaşması gereğince Kayaköy’ün Rum asıllı ahalisi ile Batı
Trakya’daki Türk asıllı ahali karşılıklı olarak göç etmişlerdir (Ekinci, 1997, s. 26).
Mübadele sonrası gelenlerin kalıcı olmaması sonucu terk edilen köy bakımsız kalmış
ve zaman içerisinde yerleşimden geriye kiliseler, çatılarını kaybeden konutların kagir
duvarları ve taş kaplı sokaklar kalmıştır (Şekil 4.4).
Şekil 4.4 : Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından günümüzde ören yeri olarak
işlevlendirilen Muğla, Fethiye-Kayaköy’den görünüşler (2013).
1980’li yıllardan itibaren Mimarlar Odası öncülüğünde köyün bir “Türk-Yunan barış
ve dostluk köyü” olması yönünde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda
gerçekleştirilen Kayaköyü Sempozyumu’nda alınan: “…Kayaköyü’nün bulunduğu
Kaya Çukuru bir bütündür ve bir bütün olarak ele alınmalıdır. Gerek Kayaköyü’nde
gerek Kaya Çukuru’nda birçok programı aynı anda gerçekleştirmek mümkündür.
Ancak bu programlar, yerel özelliklere saygılı olmalı, kültürel değeri olan, dengeli,
çok yönlü ve sürekliliği bozmayan bir gelişmeyi hedeflemelidir. Kayaköyü tümüyle
restore edilmemeli, burada yaşanan dramın izleri korunmalıdır. Kayaköyü mimarisi
çağdaş kültür ve mimari açılarından da değerlendirilmelidir…” gibi kararlar oldukça
dikkat çekicidir (Ekinci, 1997, s. 26). Kayaköy günümüzde Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından ören yeri olarak işlevlendirilmiştir (Şekil 4.4).
94
Bir koruma yöntemi olarak geçerliliğini yitirmiş olan kırsal yapıların özgün
konumlarından taşınarak bir açık hava müzesinde sergilenmesi yaklaşımının
Avrupa’daki öncüllerinden yaklaşık bir yüzyıl sonra bir benzerinin Ankara-Altındağ
Belediyesi tarafından Altınköy adıyla uygulamaya konulduğu görülmektedir (Şekil
4.5). Proje kapsamında Karabük-Yortanpazarı beldesindeki köylerden taşınarak
Ankara’ya getirilen ahşap konutlar ve bir köy camisi tekrar inşa edilmiştir. Açık hava
müzesi için farklı yerlerden taşınan yapıların yanı sıra bir yel değirmeni ile turistik
işlevlere yönelik yeni yapılar inşa edildiği ve bununla birlikte yeşil alanlar ve parklar
oluşturulduğu görülmektedir.
Şekil 4.5 : Ankara-Altındağ Belediyesi tarafından yapımı 2015 yılında tamamlanan
Altınköy (Köy Park) açık hava müzesinden görünüşler (Anonim).
4.2 Turizm Yaklaşımı ve Uygulama Örnekleri
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerdeki kültür varlıklarının korunması için olası
senaryolardan biri de bu yerleşimlerin kısmen ya da bütünüyle turizm aktivitelerine
uygun şekilde yeniden işlevlendirilmesidir. Turizm; yarattığı ekonomik kaynak ve
ülke politikaları üzerindeki etkileriyle, giderek artan bir şekilde doğal ve kültürel
mirasın korunması için olumlu bir güç olarak değerlendirilmektedir. Birçok ülkenin
95
ekonomisinin temel bileşeni haline gelen turizm, iyi yönetildiğinde gelişme için
önemli bir etken olarak kullanılabilmektedir (ICOMOS, 1999).
Turizm olgusunun temeli olan seyahat eyleminin insanlık tarihi kadar eski olduğu
bilinmekle birlikte uzak ve erişilmesi zor olan kırsal alanlara rekreasyon amaçlı ilk
kitlesel ziyaretlerin 1840 yılından itibaren gelişen demir yolları sonrasında
gerçekleştiği bilinmektedir (Roberts ve Hall, 2001, s. 3). Endüstri devrimini
gerçekleştiren Avrupa ülkelerinde, yaşanan teknolojik gelişmeler insan hayatını
kolaylaştırmış ve ortalama insan ömrünü uzatmıştır. Zaman içerisinde genişleyen
insan hakları ile seyahat özgürlüğü kazanan sıradan vatandaşlar, artan boş
zamanlarını değerlendirmek için daha çok seyahat etmeye başlamıştır. XX. yüzyılın
sonlarına kadar deniz-kum-güneş üçlüsüne dayanan dinlence turizmi tercihi, eğitim
ve entellektüel bilgi düzeyinin artması, küreselleşme, pazarlama tekniklerinin
gelişmesi, tatil algısında görülen değişim, şehirleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar ve
toplumsal hareketliliğin artışı gibi nedenlerle değişmeye başlamıştır (Bahçe, 2013,
ss. 5-9). Alternatif tatil arayışlarının giderek yoğunlaştığı günümüzde sahip oldukları
doğal ve kültürel zenginlikleriyle kırsal alanlar giderek daha fazla ilgi görmektedir.
Son yıllarda özellikle büyük kentlerde yaşayan eğitim seviyesi yüksek kesimlerin,
kentin stresli yaşamından uzaklaşmak amacıyla haftasonlarında ya da senelik
izinlerinde tatillerini doğa ile iç-içe olan kırsal alanlarda geçirme taleplerinin arttığı
görülmektedir. Kırsal alanlara turizm ve rekreasyon amaçlı ziyaretlerin artış
göstermesi; eğitim seviyesinin yükselmesi, kültürel mirasa duyulan ilginin ve boş
zamanların artması, ulaşım ve iletişimin gelişmesi, sağlıklı olma bilincinin artması,
özel yemeklere artan ilgi, ekolojik yaşam bilincinin artması, yaşlı ama aktif nüfusun
artması, kent nüfusunun kırsal kökenli olması ve kırsal alanlarda turizmin bir
kalkınma aracı olarak görülmesi gibi faktörlere bağlanmaktadır (OECD, 1996, ss. 1922; Ahipaşaoğlu ve Çeltek, 2006, s. 22).
Nüfusunu kaybeden yerleşimlerdeki kültür varlıkları, boş zamanlarını ya da tatillerini
kırsal alanlarda geçirmek isteyen kişilerin taleplerini karşılayacak şekilde turistik
fonksiyonlarla yeniden işlevlendirilebilir, ancak yapılacak olan müdahalelerde
turizmin bu alanların korunması için bir araç olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Turizm planlaması ve kararları, köylerde terk edilme sonrası uzun yıllar bakımsız
kalan geleneksel dokunun kırılganlığını, estetik, sosyal ve kültürel boyutlarını,
kültürel peyzaj değerlerini, biyolojik çeşitliliğini ve somut olmayan değerlerini
96
dikkate almalıdır (Ulusoy Binan ve Cantimur, 2010, s. 187). Terk edilmiş köylerin
turizm amaçlı yeniden kullanımı için planlama aşamasına, eğer ulaşılması hala
mümkünse yerleşimlerin eski sakinleri mutlaka dahil edilmeli ve yerli halkın hak ve
menfaatleri saygı görmelidir.
Kırsal alanlarda gerçekleştirilebilecek turizm aktivitelerini, Bramwell ve Lane
(1994), doğa tatilleri, alışveriş, kayak, atlı doğa gezileri, macera gezileri, rafting,
yürüyüş, tırmanış, termal turizm, tarımsal turizm, avcılık, balıkçılık, sanat, tarih ve
etnik geziler olarak sıralamıştır. OECD’nin (1994), tatillerde yapılabilecek
aktivitelerin konumlarına ilişkin sınıflandırması ise; yalnızca kırsal alanlarda, hem
kırsal hem de kentsel alanlarda ve yalnızca kentsel alanlarda yapılabilecek tatiller
olmak üzere üç ana gruptadır (s. 16). Bu sınıflandırmaya göre yalnızca kırsal
alanlarda yapılabilecek aktiviteler; yürüyüş, tırmanış, macera, kano, rafting, kayaklı
koşu, kuş gözlemciliği, doğa fotoğrafçılığı, avcılık, bisiklet turları, binicilik, kırsal
miras çalışmaları, peyzaj deneyimleme, küçük kasaba/ köy turları, küçük ölçekli
kongreler, kırsal festivaller, nehir ve göl balıkçılığı, doğal çevre gerektiren yön
bulma (oryantiring) gibi sporlar olarak belirlenirken hem kırsal hem kentsel alanlarda
yapılabilecekler ise; yüzme, düşük ve orta yoğunluklu deniz tatilleri, golf gibi insan
eliyle oluşturulmuş yarı-doğal çevre gerektiren spor dalları, yeme-içme odaklı
tatiller, genel miras tatilleri, eğitim tatilleri, geleneksel el sanatları ve kültürel
festivaller, kampçılık, gezi turları, küçük ve orta büyüklükteki kongreler, yat turizmi
ve deniz balıkçılığı olarak tanımlanmıştır.
Kırsal alanlarda yapılabilecek turizm aktivitelerinin, kırsal turizm, tarım turizmi,
çiftlik turizmi, kültür turizmi, yayla turizmi, köy turizmi, eko-turizm, doğa turizmi,
akarsu (kano-rafting) turizmi, sağlık turizmi, termal turizm, kış turizmi, dağ ve doğa
yürüyüşü (trekking) turizmi, spor turizmi, kongre ve iş turizmi, inanç turizmi, özel
ilgiye dayalı turizm, av turizmi, yat turizmi, yeme-içme turizmi gibi tanımlarla
açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir. AB’nin yürütme organı olan Avrupa
Komisyonu (EC) ise, kırsal turizm mekanlarını; tarım turizmine referansla tarımsal
ya da yöresel değerlerle bütünleşerek hoşça vakit geçirmek amacında olan,
ziyaretçilere konaklama, yiyecek ve içecek gibi hizmetleri sağlayan küçük ölçekli
işletmelerin yer aldığı alanlar olarak tanımlamıştır (EC, 1999, s. 151). Nüfusunu
kaybetmiş kırsal yerleşimlerin turistik olarak yeniden işlevlendirilmesinde;
97
yerleşimin karakterine göre yukarıda sayılan turizm türlerinden biri yalnız başına
uygulanabileceği gibi birden fazla türün bir arada uygulanması da mümkündür.
Kırsal alanların kalkındırılmasında bir araç olarak değerlendirilen turizm faaliyetleri,
altyapı, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerin sayısında ve kalitesinde artış, gelir artışı ile
bağlantılı olarak yaşam kalitesinin iyileşmesi, kırsal alanlarda yaşayanlara yeni iş
imkanlarının sağlanması, kültürel ve doğal mirasın korunması, kırsal alanlarda
yaşanan nüfus kaybının ve göçün azaltılması, kadınların çalışma hayatına aktif olarak
katılması vb. konularda olumlu etkiler yaratmaktadır. Ekonomik açıdan getireceği
canlılıkla nüfusunu kaybeden köylerin yeniden hayat bulmasını sağlayacak turizm
aktivitelerinin köylerin doğal ve kültürel miras değerlerine zarar vermeden ve eğer
hala ulaşılabiliyorsa eski köy sakinlerini yok saymadan, onların yaşamlarını
iyileştirici şekilde gerçekleştirilmesi son derece önemlidir. Bu bölümde kırsal
alanlardaki turizm faaliyetlerinin Avrupa’daki ve Türkiye’deki çeşitli örnekleri;
nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması için uygulanabilirliği açısından
olumlu ve olumsuz yanlarıyla irdelenecektir.
4.2.1 Avrupa örnekleri
Kırsal alanlarda yaşayan halkın geleneksel geçim kaynaklarını oluşturan tarım ve
ormancılık sektörlerinden artık yeterli gelir elde edememeleri karşısında ülkelerin
kırsal
ekonomilerde
çeşitliliği
sağlayabilmek
ve
az
gelişmiş
yöreleri
kalkındırabilmek amacı ile kırsal bölgelerin turizme açılması gibi kapsamlı kalkınma
politikaları geliştirdikleri görülmektedir (Briedenhann ve Wickens, 2004, s. 71;
Cavaco, 1995, s. 129; ECOVAST, 1994; MacDonald ve Jolliffe, 2003, s. 307;
Oppermann, 1996, s. 89; Sharpley, 2002, s. 233; Skuras ve diğ, 2006, s. 183).
Sharpley (2002) ve ECOVAST (1994), kırsal alanlardaki ekonomik kalkınmanın
ancak tarımsal ve turistik etkinliklerin bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı olarak
geliştirilmesi halinde başarılı olunacağını belirtmiştir.
AB’nin kırsal kalkınma politikasının tarım ve ormancılık sektörlerinin rekabet
gücünün artırılması, çevrenin ve kırsal alanların iyileştirilmesi, kırsal alanlardaki
hayat kalitesinin artırılması ve kırsal ekonominin çeşitlendirilmesi gibi politikalar
üzerine temellendiği görülmektedir (EC, 2012, s. 282). Bu temel politikalar
doğrultusunda AB, kırsal turizmi bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını azaltmada
ve kırsal alanlarda yaşam kalitesinin artırılmasında yönlendirici bir güç olarak
98
değerlendirmiştir. Avrupalı turistlerin kırsal alanlarda tatili tercih etmesinin
nedenlerinin başında doğal alanların çekiciliği, bozulmamış ortamlar olmaları,
geçmişten izler taşımaları ve sıcak ilişkilerin kurulabilmesi gelmektedir (Soykan,
2000, s. 31; Ahipaşaoğlu ve Çeltek, 2006, s. 29). Tüm dünyada devletlerin
geliştirdikleri politikaların yanında kentlerde yaşanan sorunlar ve stresli yaşam tarzı,
buralarda yaşayan insanların bulabildikleri boş zamanlarını doğayla iç-içe bir
yaşamın görüldüğü kırsal alanlarda geçirme eğilimini artırmıştır (OECD, 1994, s. 7).
Dünya Turizm Örgütü (WTO)’nun “Avrupa’da Kırsal Turizm: Deneyimler ve
Perspektifler” adlı bildirgesinde kırsal turizmin hedefleri, kırsal ekonominin
desteklenmesi, kültürün, çevrenin ve geleneklerin korunması, yaşam kalitesinin
iyileştirilmesi ve pazar ekonomisine geçiş olarak belirtilmektedir (WTO, 2002).
Bildirgede, kırsal turizmin tarımsal üretimin bir alternatifi olarak değil, kırsal
ekonomiyi destekleyen bir unsur ve bununla birlikte kitle turizmine alternatif
sürdürülebilir bir seçenek olarak düşünülmesi gerektiği belirtilmektedir. Kırsal
turizmin istenen başarıyı yakalamasının ise iyi sistemli ve organize bir yönetim,
kümesel bir gruplanma, güçlü iletişim, erişilebilirlik ve belirli işlevlerle özelleştirilen
bölgelesel yaklaşımlarla sağlanabileceği düşünülmektedir (WTO, 2002).
Soykan’a göre (2000), Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere, Avusturya, İrlanda,
Hollanda, İsviçre, Belçika, İspanya, Portekiz ve İskandinav ülkelerinde kırsal turizm
iç turizmin yanında dış turizme de hizmet verir bir düzeye ulaşmıştır (s. 22). Bu
ülkelerde terk edilerek kullanım dışı kalan kırsal yapıların turizm ya da geleneksel
olmayan diğer kullanımlara yönelik nasıl kullanılabileceğine yönelik çeşitli öneriler
geliştirilmiştir (Wilson, 1999, ss. 247-255; Van Der Vaart, 2005, ss. 143-152;
Zavadskas ve Antucheviciene, 2007, ss. 436-451; Huxford ve diğ, 2009; Fuentes,
2010, ss. 119-129; Fuentes ve diğ, 2010, ss. 738-748; Filipe & Mascarenhas, 2011,
ss. 21-45; Porto ve diğ, 2012, ss. 421-436; Chigbu, 2012, ss. 209-224; Jaarsma ve de
Vries, 2013, ss. 38-51; Russo ve diğ, 2013, ss. 323-342). Terk edilen köylerdeki
geleneksel yapılar, kültürel değerleri yanında ekonomik birer kaynak olarak da
görülmektedir (Figlia, 2010, ss. 1-17). Kırsal alanlardan kentlere göçün
önlenebilmesinde bir araç olarak kullanılan turizmin terk edilmiş köyler bağlamında
nasıl uygulanacağı önemli bir sorudur. Yaşamın kısmen devam ettiği kırsal alanların
bir bölümünde köy halkının geleneksel yaşamına devam etmesinin yanında köylerine
gelen turistlere de konaklama ya da yeme-içme gibi ihtiyaçlarını gidermeye yönelik
99
hizmetler sunarak gelirlerini ve dolayısıyla
yaşam kalitelerini
artırdıkları
görülmektedir. Tez kapsamında kırsal alanlarda gerçekleştirilebilecek turizm türlerini
ve faaliyetlerini örneklemek için dünyadaki pek çok uygulama arasından farklı
kültürel, sosyo-ekonomik koşullardaki ve farklı coğrafyalardaki örnekler tercih
edilerek, görülebilecek en geniş yelpazeye ulaşılmaya çalışılmıştır (Şekil 4.6-Şekil
4.12).
Bu bağlamda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Slovakya’nın Vlkolinec
Köyü, kırsal yaşamın ve kültürel turizmin bir arada yürütülmesine örnek olarak
gösterilebilir (Şekil 4.6). Slovakya’nın Ruẑemborek Belediyesi sınırları içerisinde
yer alan Vlkolinec Köyü, neredeyse hiç değişmeden günümüze ulaşan ahşap yığma
yapılardan oluşmaktadır. Orta Avrupa dağ köylerinin değişmeden günümüze
ulaşmayı başarmış tipik bir örneği olan yerleşim, insanlık tarihinin belli bir aşamasını
gösteren bir yapı tipinin, mimarinin ve peyzajının istisnai bir örneği olması ve
özellikle geri dönülmez bir değişimin etkisi altında hassaslaşmış olan çevre ile insan
etkileşiminin bir temsilcisi olan geleneksel bir insan yerleşimi olması gerekçeleriyle
Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.13 Kırsal mimarinin önemli bir örneği olan
Vlkolinec’te tarım ve ormancılıkla uğraşan köylülerin büyük çoğunluğunun
günümüzde de yaşamlarını bu yönde devam ettirdikleri, bununla birlikte köydeki
evlerden bazılarının köyü ziyarete gelen turistlerin konaklama ihtiyacını gidermeye
yönelik olarak düzenlendiği görülmektedir. Köyde turizme yönelik gerçekleştirilen
diğer aktiviteler; hediyelik eşya alış-verişi, köylülerin ürettiği tarım ürünlerinin
sunulduğu yeme-içme mekanlarında yemek yenilmesi ve geleneksel kırsal yaşamın
anlatıldığı kırsal yaşam müzesinin ziyaret edilmesidir. UNESCO’nun 2006 tarihli
Vlkolinec Dünya Miras Alanı İzleme Raporu’nda, köye gelen ziyaretçi sayısının
kontrolsüz artması ve turizmin olumsuz etkileri, köyün korunmasına yönelik olası
tehditler olarak görülmüştür. Artan turizm baskısının köydeki geleneksel yaşamın
devamı için oluşturduğu tehdit karşısında köyü ziyaret etmek isteyenlere yönelik
Vlkolinec
Köyü’ndeki
konaklama
birimlerinin
sayısının
artırılması
yerine
Ruẑemborek Belediyesi sınırlarındaki çevre köylerde ve kent merkezinde
konaklamaya yönelik ihtiyacın karşılanabileceği belirtilmektedir.
Dünya Mirası Listesi’ne Alınma Kriterleri hk. detaylı bilgi için bkz.: UNESCO. 2013a. Operational
Guidelines For The Implementation of the World Heritage Convention. Intergovernmental Committee
For the Protection of the World Cultural and Natural Heritage. World Heritage Centre. (ss. 20-21).
13
100
Vlkolinec örneğinde kırsal turizm, köylülerin yaşam standartlarının yükseltilmesi ve
köyün sahip olduğu kültürel mirasın korunmasında bir araç olarak görülmüş, turizm
etkinliklerinin geleneksel
yaşam biçimini değiştirmesinin önüne geçilerek,
büyümesinin planlı ve kontrollü olması gerektiği biçiminde değerlendirilmiştir.
Şekil 4.6 : Slovakya-Vlkolinec Köyü’nden görünüşler (Url-7).
Portekiz’in kuzeyinde Ponte de Barca Belediyesi’nin sınırlarında yer alan Lindoso
Köyü ise kırsal ekonominin aile pansiyonculuğu ile desteklenmesine bir örnektir.
Köyde tarımsal üretime devam eden halkın gelirlerini artırabilmek için evlerinin bazı
odalarını turizme açarak oda artı kahvaltı biçiminde hizmet sunduğu görülmektedir.
Köy peyzajını, kale, kilise gibi anıtsal yapılar ve geleneksel konutlar, tahıl ambarları
(espigueiros), tarlalar, değirmenler, tarlalar ve sulama terasları oluşturmaktadır.
Kuzey Portekiz’deki birçok turizm rotasının (kırsal mimari, doğa yürüyüşü vb. gibi)
güzergahında yer alan Lindoso Köyü’nde konaklayacak ziyaretçilere ailelerin
evlerinde konaklama ve tarlalarda bahçe işleriyle uğraşma imkanları sunulmasının
yanı sıra, köy yaşamının ve tarihinin anlatıldığı bir müze yer almaktadır.
Köyde üretilen mısır ve diğer tahılların saklanabilmesi için taş dikmeler üzerinde
yükseltilen taş ve ahşap malzeme ile üretilmiş XVIII. yüzyıldan kalma tahıl
ambarları Lindoso kalesinin yamacında toplu halde konumlandırılmıştır (Şekil 4.7).
101
Son yıllarda turizmin geliştirilmesi ile köyün 1950’li yıllarda başlayan göç verme
eğiliminin kısmen azaldığı ve köyden göç eden eski sakinlerin emeklilikleri
sonrasında köylerine geri döndükleri görülmektedir.
Şekil 4.7 : Portekiz’de kırsal yaşamın ve aile pansiyonculuğunun bir arada
yürütüldüğü Lindoso Köyü’nden görünüşler (2013).
XX. yüzyılda dünyadaki tüm sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi İtalya’da da kırsal
alanlar göç vererek nüfusunu kaybetme sürecine girmiştir. Günümüzde İtalyan kırsal
turizminin en önde gelen14 bölgesi olan Toskana’nın kırsal bölgelerindeki nüfusun,
1951-1971 yılları arasında kırdan kente göç sonucunda yarı yarıya azaldığı
bilinmektedir (Randelli ve diğ, 2014, s. 278). Randelli ve diğ (2014), Toskana’nın
kırsal bölgelerinde yaşanan nüfus kaybının İtalyan hükümetinin izlediği politikalar
sonrasında azaltıldığını ve bölgenin günümüzde canlılığını koruduğunu belirtmiştir
(ss. 278-280). Bölgenin kırsal turizmdeki bu başarısı, yerel kaynaklardaki zenginlik,
pitoresk bir peyzaj, yüksek kaliteli tarımsal ürünler ve kırsal alanların çeperinde
birçok tarihi kent merkezinin yer almasına bağlanmaktadır (Randelli ve diğ, 2014, s.
278). Şüphesiz İtalya’nın Toskana vadisinde günümüzde yakaladığı başarı bir
sürecin sonucunda gerçekleşmiştir. Bu süreci Randelli ve diğ (2014), emekleme
2011 yılında İtalya genelindeki çiftliklerdeki toplam konaklamanın %22,5’u Toskana
Bölgesi’ndedir (Randelli ve diğ, 2014, s. 278).
14
102
(1951-1985), gelişme (1985-2007) ve olgunluk (2007-..) dönemleri olarak
gruplandırmıştır (ss. 278-280). Toskana’da çiftlik turizminin gelişmesinde Agriturist,
Terranostra, Altturist gibi sivil toplum kuruluşlarının öncülüğüyle tarımla uğraşan
kişilerin
çiftliklerindeki
odalarını
kiraya
vermeleri
ve
ürettikleri
ürünleri
ticarileştirmeleri gibi fikirler ortaya atılmış bu fikirler İtalyan hükümetinin çıkardığı
teşvik yasaları ile desteklenmiştir (Soykan, 2000, s. 27).
AB kaynaklı fonların desteğiyle, çiftçilerin kırsal yapılarını restore ettikleri ve
bununla birlikte turizmle bağlantılı yüzme havuzu, restoran ve spor alanları
oluşturdukları görülmektedir. Son yıllarda turistik tesis bağlamında doygunluk
seviyesine ulaşan çiftliklerin turistlerin kırsal alanlarda daha fazla vakit geçirmelerini
sağlamak için doğa aktiviteleri, yemek kursları, şarap tadım turları, bahçıvanlık
eğitimi, binicilik, spor aktiviteleri gibi seçeneklerle sundukları hizmetleri
geliştirmeye çalıştıkları görülmektedir (Şekil 4.8).
Şekil 4.8 : İtalya’nın Toskana Bölgesi’nde çiftlik turizminin uygulandığı çok
sayıdaki işletmeden bir örnek Siena, Agriturismo San Lorenzo çiftliği (Url-8).
Avrupa’nın zengin ülkelerinde turistlerin kırsal alanlarda daha fazla vakit
geçirmelerini sağlamak amacıyla turizm faaliyetlerini çeşitlendirmeye gittikleri
görülmektedir. Almanya’da bulunan Spreewald Bölgesi kırsal turizmin, tarım
103
turizmi, spor turizmi, doğa turizmi ve kültür turizmi ile bir arada uygulandığı başarılı
bir örnektir.
Almanya’nın başkenti Berlin’in 100 kilometre güneydoğusunda yer alan Spreewald
kültürel peyzajı, Spree nehrinin parçaladığı doğal peyzaj ve bölge halkının tarımsal
ihtiyaçlarla nehri tarlalarına doğru su kanalları inşa ederek genişletmesiyle
oluşmuştur (Şekil 4.9; Ministerium für Umwelt, Gesundheit, und Verbraucherschutz
Land Brandenburg, 2012,
s. 1). İnsan ve doğanın ortak ürünü olan Spreewald
Bölgesi’nde Lübben, Lübbenau, Vetschau belediyeleri ve bu belediyelere bağlı 37
köyde yaklaşık 50.000 kişi yaşamını sürdürmektedir (Ministerium für Umwelt,
Gesundheit, und Verbraucherschutz Land Brandenburg, 2012, s. 1).
Şekil 4.9 : Almanya’nın Spreewald Bölgesi’ndeki Lehde Köyü’nden görünüşler
(2015).
Almanya’da UNESCO tarafından 1991 yılında Biyosfer Rezerv Alanı ilan edilen
Spreewald Bölgesi’nde Lübbenau belediyesi sınırları içerisinde yer alan Lehde
Köyü’nde bütün Spreewald Bölgesi’ndeki turizm yönetim sisteminin bir parçası
olarak su sporları, spa ve sağlık turizmi, kano gezileri, çiftlik turizmi, doğa
yürüyüşleri, bisiklet gezileri, kamping, yeme-içme turizmi, izcilik, vb. gibi kırsal
turizm faaliyetleri gerçekleştirilebilmektedir (Ministerium für Umwelt, Gesundheit,
104
und Verbraucherschutz Land Brandenburg, 2012, s. 2). Almanya hükümeti
tarafından koruma altına alınan köyde, halkın oluşturduğu su kanalları sonucu oluşan
adacıklar arasındaki bağlantı ahşap köprülerle ve botlarla sağlanmaktadır
(Ministerium für Umwelt, Gesundheit, und Verbraucherschutz Land Brandenburg,
2012, ss. 23-24). Günümüzde yalnızca 150 kişinin yaşadığı köyde yer alan açık hava
müzesi de ziyaretçilere bölgenin XIX. yüzyıldaki kırsal yaşamı hakkında bilgi
vermektedir.
Avusturya Alp’lerinde Kostanz gölüne yakın bir noktada bulunan Bregenzerwald,
otlakları, ormanları, dağları ve vadileri ile oldukça ilgi çekici bir bölgedir (EC, 1999,
s. 83). Tarımın hala önemli gelir sağladığı bölgedeki toplam işgücünün %40’ı tarım
sektöründe istihdam edilmiştir (EC, 1999, s. 83). Bölgede geleneksel olarak süt ve
peynir üretimi ön plandadır. Tarım ürünleri ile ilişkili olarak oluşturulan peynir
rotası, ziyaretçilere yerel ürünleri sunmakta ve dolaylı olarak tarımsal üretimi
desteklemektedir. Tarım dışında bölge halkının diğer önemli gelir kaynağı da kırsal
turizmdir. Bölgeyi yaz aylarında doğa yürüyüşleri ve kış aylarında kayak amacıyla
ziyaret eden turistlerin sayısı yıllık yaklaşık 1,5 milyon civarındadır (EC, 1999, s.
84). 15.000 kişilik yatak kapasitesinin çoğunu bölgenin geleneksel yapı malzemesi
olan ahşap ile inşa edilmiş kırsal yapılar oluşturmaktadır (EC, 1999, s. 84).
Bregenzerwald’de ziyaretçilere; üretilen tarım ürünleri ile ilişkili düzenlenen
rotalarla organik besinler, doğa yürüyüşü ve kış sporları imkanları, belirli noktalarda
oluşturulan çeşitli müzelerle kültürel bir ortam ve restore edilmiş kırsal yapılarda
konaklama imkanı sunulmaktadır. Kırsal turizmin geleneksel dokunun korunması ve
bölge halkının yaşam kalitesinin artırılmasında önemli roller oynadığı bölgede
tarımsal üretimin devamlılığı, üretici ile ziyaretçiler arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesi ve turizmin doğal ve kültürel değerlere zarar vermeden kontrollü olarak
gelişimi hedeflenmiştir (EC, 1999, ss. 85-86). Bregenzerwald turizm planı
doğrultusunda bölgede yapılabilecek aktiviteleri çeşitlendirmek amacıyla bölgedeki
köylerden geçen peynir, mimari gezi, doğa yürüyüşü gibi özelleşen kültürel rotalar
hazırlanmıştır. Bu rotalarla ilişkili olarak bölgedeki köylere, tarım ve kırsal yaşam
müzeleri, restoranlar, kış sporları merkezi gibi bölgedeki kırsal turizmin
çeşitlenmesini sağlayacak birimler dağıtılmıştır.
Bregenzerwald Bölgesi’ndeki Krumbach Köyü’nde aralarında Sou Fujimoto,
Ensamble Studio, dvvt, Alexander Brodsky, Rintala Eggertsson ve Pritzker ödülü
105
sahibi Wang Shu ve Lu Wenyu gibi isimlerin bulunduğu dünyaca ünlü mimarlık
ofislerine küçük otobüs durakları tasarlatılmış ve uygulanmıştır. Bu şekilde bölgenin
doğal özellikleri ve geleneksel mimarisi gibi değerlerine çağdaş mimarinin de
eklemlenmesi sağlanmıştır (Şekil 4.10).
Şekil 4.10 : Avusturya-Bregenzerwald Bölgesi’nde yer alan Krumbach Köyü’nden
görünüşler (Url-9).
Kırsal alanlarda turizm faaliyetleri geliştirerek nüfusunu kaybetmiş köyleri yeniden
canlandırmada kullanılan yöntemlerden biri de son yıllarda İtalya’nın bazı
bölgelerinde uygulanan “Albergo Diffuso” (Dağınık Otel) uygulamasıdır (Şekil
4.11). 1980’li yıllarda geçmişte gerçekleşen üst üste depremler nedeniyle terk
edilmiş İtalya’nın kuzeydoğusunda bulunan Friuli-Venezia Giulia Köyü’nde ilk kez
uygulanan Albergo Diffuso (AD) yaklaşımında terk edilmiş yapıların iyileştirilerek
turistik amaçlarla kullanılması ilkesi benimsenmiştir (De Montis ve diğ, 2015, s. 12).
Terk edilen kırsal yerleşimlerde konaklama hizmetini sağlayabilmek adına; yapılacak
tasarımlarda özgün dokunun korunması ve geleneksel yapım tekniklerinin
kulanılması önceliği gözetilerek, geleneksel yapı ustalığı, vb. unutulan zanaatların
canlandırılması ve ziyaretçiler için anlamlı ve çekici bir kırsal peyzajın yaratılması
hedeflenmektedir (De Montis ve diğ, 2015, s. 12).
106
AD yaklaşımı doğrultusunda; gerçekleştirilen restorasyon uygulamaları ve
geleneksel yapım teknikleri kullanılarak inşa edilen çağdaş yapılar ile hem terk
edilme sonrası yok olma sürecine girmiş kültürel mirasın korunması ve çağdaş
donatılarla güçlendirilmesi gerçekleştirilmiş olacak, hem de bölgede yaşanan kalıcı
nüfus kayıplarının önüne geçilmesi sağlanacaktır. Dall’Ara (2010), AD yaklaşımında
geleneksel otellerin benimsediği dikey kullanımın yerine, yatay bir düzlemde tarihi
kırsal
yerleşimlerde
bulunan
dağınık
durumdaki
yapıların
kullanılmasının
benimsendiğini aktarmaktadır (Şekil 4.11). AD’de konaklama birimleri; resepsiyon
ve diğer ortak mekanların bulunduğu ana binanın 200 metre çeperinde yer alan
dağınık birimlerden oluşmaktadır.
Şekil 4.11 : Albergo Diffuso yaklaşımı (Dall’Ara, 2015).
De Montis ve diğ (2015), AD yaklaşımının İtalya’nın Sardunya adasındaki Ogliastra
ili sınırlarında yer alan ve 1950’li yıllarda yaşanan sel felaketleri sonrası İtalyan
hükümeti tarafından tahliye edilen Osini Köyü’nde uygulanmasını önermiştir (Şekil
4.12). Son yıllarda yapılan yeni hidro-jeolojik plan çerçevesinde risk derecesi
düşürülen Osini’de yeterli önlem alınması durumunda köyde yeniden yaşamın
başlamasının mümkün hale geldiği görülmektedir. Osini Köyü’nde yeniden yaşamın
turistik faaliyetler çevresinde gelişmesi öngörülmüş ve bu bağlamda köyde ihtiyaç
duyulan çağdaş kullanımlara yönelik tarihi dokuya saygılı yeni tasarımların
geliştirilmesi ve geleneksel dokunun korunması önerilmiştir.
107
De Montis ve diğ (2015), Osini Köyü’ndeki geleneksel yapıların konaklama ve
işletme açısından uygunluğu, birbirlerine uzaklıkları, yıpranma ve özgünlük
durumları gibi kriterler doğrultusunda geleneksel dokuda yer alan yapılar arasından
bir seçim yaparak dağınık otel konsepti çerçevesinde yeniden işlevlendirilmesini
önermişlerdir. Osini’de uygulanması önerilen dağınık otel yaklaşımında; geleneksel
yapıların korunması ve yeni işleve uyarlanması için gerçekleştirilen müdahalelerin
sınırlı tutulması yaklaşımı olumlu olmakla birlikte yerleşimde sürekli yaşayan bir
nüfusun öngörülmemesi ve geleneksel kırsal yaşamın arka planda tutulması önemli
bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Bununla birlikte geleneksel doku içerisinde
onarılacak ya da yeniden işlevlendirilecek yapıların, köyde yer alan yapıların
yalnızca bir bölümünü oluşturması, yerleşimin bütünlük değeri açısından dikkate
alınması gereken bir noktadır.
Şekil 4.12 : İtalya’nın Sardunya adası, Ogliastra ilinde yer alan Osini Köyü’nden
görünüşler (Url-2).
4.2.2 Türkiye örnekleri
2011 tarihli Türkiye’nin ilk kırsal kalkınma planında kırsal alanlardaki ekonominin
geliştirilmesi ve iş imkanlarının artırılması stratejik amacı doğrultusunda belirlenen
önceliklerden
biri
de
kırsal
ekonominin
108
çeşitlendirilmesidir.
Bu
amacın
gerçekleştirilmesine yönelik eylemlerden biri de kırsal turizmin geliştirilmesidir.
Plan’da (T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, 2011, s. 82), kırsal turizmin Türkiye’de
henüz yeterince yaygınlaşmadığı ve kurumsallaşmadığı belirtilmiştir. Ayrıca bu
turizm çeşidinin kırsal kesimde yeni iş ve istihdam olanakları yaratacağı ve bununla
birlikte doğal ve kültürel değerlerin ortaya çıkarılması ve korunmasına fayda
sağlayacağı belirtilmiştir. Günümüzde büyük kentlere yakın kırsal alanlarda
günübirlik rekreasyon etkinlikleri daha fazla ilgi çekerken, sayısı az olmakla birlikte
konaklama hizmetinin sağlandığı köylere de rastlanmaktadır. Kırsal kalkınma
planında kırsal alanlardaki turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi için, tarım-turizmi
faaliyeti yürüten işletme sayısının artırılması, yöresel kültür mirasını barındıran
özellikli köylerin korunması, kırsal turizm için barınma kapasitesinin artırılması ve
ilçelerin tanıtımının artırılması öngörülmüştür (T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı,
2011, s. 82). Bu kapsamda birçok ilde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından
belirlenen köylerde eko-turizm odaklı çalışmaların gerçekleştirilmeye çalışıldığı
görülmektedir. Bu yaklaşımlarda köylerin sahip olduğu kültürel mirastan daha çok
doğal özelliklerinin ön plana çıkarıldığı görülmektedir.
Dünyanın farklı coğrafyalarındaki kırsal turizm faaliyetlerinin, Türkiye’deki
uygulamalara yansıması incelenirken farklı bölgelerden farklı kültürel ve sosyoekonomik koşullardaki örnekler tercih edilerek en geniş yelpazeye ulaşılması
hedeflenmiştir.
Dünyadaki
uygulamaların,
Türkiye’nin
kırsal
alanlarındaki
yansımaları ve Türkiye’de yoğun bir biçimde yaşanan kırsal alanların nüfuslarının
azalması sorunu karşısında turizmin nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin
korunmasında bir araç olarak kullanımı olasılığı, var olan örnekler üzerinden olumlu
ve olumsuz tüm yönleriyle irdelenmiştir.
Türkiye’de özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde, büyük kentlerin veya
gelişmiş turizm merkezlerinin yakınındaki bazı köylerin, hafta sonu yürüyüşlerinde
gezi güzergahı üzerinde oldukları için daha çok ilgi çektiği söylenebilir (Ahipaşaoğlu
ve Çeltek, 2006, s. 31). Kentlilerin haftasonu tatillerinde yaşadıkları şehre yakın
kırsal alanlara piknik yapmaya, kültürel gezi yapmaya, denize girmeye, ya da yemeiçme etkinliklerine katıldıkları görülmektedir. Bu kapsamda kültürel özellikleri
nedeniyle daha önceki yıllarda Bursa-Yıldırım-Cumalıkızık, Karabük-SafranboluYörük, İzmir-Selçuk-Şirince gibi köylerin adlarını duyurmayı başardıkları ve kültür
turizmine konu oldukları görülmektedir (Şekil 4.13- Şekil 4.19).
109
UNESCO tarafından 2014 yılında Bursa Hanlar Bölgesi ve Sultan Külliyeleri ile
birlikte Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Cumalıkızık Köyü’nün organik
dokusunu; özgün plan ve yapım tekniklerini koruyarak günümüze ulaşan geleneksel
yapılar, tarım alanları ve ormanlar oluşturmaktadır (Şekil 4.13). Polat 1991 tarihli
çalışmasında köydeki geleneksel mimariyi olumsuz etkileyen en önemli etkenlerden
birinin değişen sosyo-ekonomik yapı ve bu değişimin beraberinde getirdiği fiziksel
değişiklikler olduğunu (s. 125), Yılmaz ise (1999), ekonomik olarak kötü duruma
düşen köylülerin ilk olarak her yıl düzenli olarak yaptıkları evlerinin bakımlarını
bıraktıklarını ifade etmiştir (s. 57).
1990’lı yıllarda geleneksel mimarinin korunmasında ve köyün ekonomisinde
yaşandığı ifade edilen sorunlar kısmen devam etmekle birlikte köyü turistik
amaçlarla ziyaret edenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Köyde ziyaretçilere
yönelik hediyelik eşya ve yerel tarım ürünlerinin satıldığı tezgahlar, yeme-içme
mekanları ve bir müze yer almaktadır. Artan ziyaretçi sayısı köy halkının tarım ve
hayvancılığı
bırakıp
turizme
yönelmesi
sonucunu
beraberinde
getirmiştir.
Cumalıkızık Yönetim Planı’nda (2013), köydeki geleneksel yaşamın ve kırsal
karakterin sürdürebilmesi için turizmin yanı sıra tarımı destekleyen ekonomik bir
modelin uygulanması önerilmektedir (ss. 208-213). Köyde turizm, tanıtım ve
ziyaretçi yönetimi konularında Bursa turizm planı ile entegre olmuş yöreye özgü
turizm planının olmaması, köyün taşıma kapasitesinin hesaplanmamış ve planlı
olmamasından kaynaklanan turist yoğunluğu, turizm baskısının yönetilememesi,
gelen turistlerin konaklama sorunu, konaklamaya ait yöreye özel bir standartın
olmaması, alternatif turizmde düşük gelişim eğilimi, Cumalıkızık ile ilgili tanıtımın
iyi yapılamaması, markalaşmış bir ürünün olmaması, köyün yalnızca meydan
bölümünün ön plana çıkması, köyün popüler kültürün de etkisiyle giderek bir film
platosuna dönüşmesi, tanıtım yapacak rehberlerin bulunamaması, yapılabilecek
etkinlikler hakkında yetersiz bilgilendirme, turizm ofislerinin yetersiz olması olarak
belirlenen sorunların çözümüne yönelik Cumalıkızık’ın yaşayan ve yaşatılan bir köy
olarak özgün kimliği ile varlığını sürdürebilmesi için turizm altyapısının oluşturması,
ulusal ve uluslararası turizm destinasyonları içerisinde köyün tanınırlığının
arttırılmasına yönelik politikaların oluşturulması, turizm tanıtım ofislerinin kurulması
ve rehberlik hizmetlerinin kalitesinin ve standartlarının yükseltilmesini sağlayacak
110
bir sistemin oluşturulması hedefleri belirlenmiştir (Bursa ve Cumalıkızık Yönetim
Planı, 2013, ss. 220-224).
Cumalıkızık’a artan ilgi, köydeki kültür varlıklarının onarımında da bir artış
sağlamış, ancak restorasyon uygulamaları sürecindeki denetim eksikliği, restorasyon
projelerinin uluslararası ilke ve standartlarda yapılamaması, uygulamalarda özgün
karakterdeki
malzemelerin
kullanılmaması,
yanlış
müdahalelerle
yapıların
özgünlüğünü kaybetmesi, hızlı yapma eğiliminin olması dolayısıyla restorasyonların
niteliğinin düşük olması, restorasyon çalışmalarında ara kalifiye eleman eksikliği,
köy içinde ve çevresinde yapılan bazı yapıların tarihi dokuya uygun olmaması gibi
sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır (Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı, 2013, ss.
202-207).
Şekil 4.13 : Bursa-Yıldırım, Cumalıkızık Köyü’nden görünüşler (2014).
İzmir’in Selçuk ilçesi sınırlarında bulunan Şirince Köyü, özgün kırsal mimarisi ile
son yıllarda alternatif tatil olanakları arayan turistlerin ilgi odağı haline gelmiştir
(Şekil 4.14; Köşklük Kaya, 2012, s. 119). XIX. yüzyıla tarihlenen bir Rum yerleşimi
olan Şirince’nin yerli nüfusunun 1924 yılında Türk ve Yunan hükümetleri tarafından
imzalanan mübadele protokolü ile Yunanistan’a göçü kararlaştırılmış, buradan
ayrılan halkın yerine ise Selanik ve Kavala’dan gelen mübadiller yerleştirilmiştir
111
(Köşklük Kaya, 2012, s. 119). Mübadele sonrası köye yerleşen halkın, MuğlaFethiye-Kayaköy, Gümüşhane-Merkez-Dumanlı, İzmir-Karaburun-Sazak, MuğlaBodrum-Sandima, vb. birçok mübadele köyünde görüldünün aksine, yerleştirildikleri
köyü terk etmeyerek, uyum sağladıkları ve yaşamlarını devam ettirdikleri
görülmektedir. Efes gibi önemli turistik merkezlere yakın olan Şirince, topoğrafyaya
uyumlu olarak tasarlanmış konutlar, eski Rum ilkokulu, kiliseler, çarşı ve köy
meydanının oluşturduğu kırsal mimarisiyle, yerli ve yabancı turistlerin sıkça ziyaret
ettikleri bir yerleşimdir (Şekil 4.14).
Şekil 4.14 : İzmir-Selçuk, Şirince Köyü’nden görünüşler (2010).
Şirince’ye gelen ziyaretçiler, pansiyon olarak yeniden işlevlendirilen köy
konutlarında konaklayabilmekte ya da tarlalarda üretilen meyve ve üzümlerden elde
edilen şarapları, zeytin ürünlerini, köy kadınlarının kendi imalatları olan dantelleri,
oyaları, erişte, tarhana, reçel, pekmez gibi yerel üretim olan gıda ürünlerini köyün
çarşısından satın alabilmektedir. Köyde aile pansiyonlarının yanı sıra aşçılık, doğal
beslenme, organik tarım, vb. konularda kurslar veren butik oteller ve eğitim amaçlı
konaklama birimleri de yer almaktadır. Köyde turizme katkı amacıyla düzenlenen
bağ bozumu festivali de şarapçılık ve tarımsal üretimi teşvik etmektedir. Köy
halkının turizmden gelir elde etmesiyle konutlarını restore ederek; pansiyona,
112
kahvaltı, gözleme ve geleneksel yemeklerin yenebileceği küçük lokantalara ya da
bölgeye özgü hediyelik eşya, obje ve ürünlerin satılabileceği dükkanlara çevirdikleri
görülmektedir. Yerleşimde gerçekleştirilen turizm faaliyetleri sonrasında köydeki
yapıların büyük çoğunluğu turistik amaçlarla kullanılır hale gelmiş bununla birlikte
bölgedeki yapılaşma talebinde artış görülmüştür. Yeni inşa edilen yapıların
tasarımlarında geleneksel mimarinin taklit edilmeye çalışılması köydeki özgün
dokunun okunurluğunu azaltmıştır.
Türkiye’de kültür turizmi açısından popüler olan köylerden biri de Karabük ili
Safranbolu ilçesi sınırlarında yer alan Yörük Köyü’dür (Şekil 4.15). Yörük Köyü,
düz bir arazide organik bir yerleşim düzeninde konumlandırılmış çoğunluğu alt
katları kagir, üst katları kerpiç dolgulu ahşap karkas yapı tekniğiyle inşa edilmiş
konutlar, camiler, çamaşırhane ve kahvehanelerden oluşmaktadır. Köyden kente göç
olgusunun bir sonucu olarak Yörük Köyü, nüfusunun yarıdan fazlasını kaybetmiştir
(Kiper, 2006, s. 176). Özgünlük ve bütünlük değerlerini koruyan Yörük Köyü’nde
nüfus kaybı sonucu kültür varlığı yapılar boş kalmakta ve giderek harap olma
sürecine girmektedir.
Şekil 4.15 : Karabük-Safranbolu, Yörük Köyü’nden görünüşler (2013).
113
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Safranbolu ilçesine bağlı olan Yörük
Köyü’nde yaşayan halkın ekonomik koşullarının iyileştirilmesi ve kültür mirasının
korunmasını sağlamak için turizm bir araç olarak görülmektedir. Bu kapsamda
geleneksel konutlardan bir bölümünün müze-ev, pansiyon, resim galerisi, hediyelik
eşya satış birimleri, gözleme evi gibi kullanımlara uyarlandığı görülmektedir.
Sokaklarda ise köy halkının ürettiği tarhana, çeşitli meyve kuruları, reçeller, pekmez,
salça vb. gıda ürünleri satarak ek gelir elde etmeye çalıştıkları görülmektedir. Köy
halkının son yıllarda gelişen turizm dolayısıyla gelirlerinin arttığı görülmekle
birlikte, göç verme eğiliminin henüz aşılamadığı ve kültür varlıklarının
restorasyonlarında istenen seviyeye gelinemediği görülmektedir.
Kırsal turizm uygulamalarının ilginç bir örneği de Antalya ili Korkuteli ilçesi
sınırları içerisinde yer alan terk edilmiş Beğiş Köyü’dür. Yörükler tarafından XIX.
yüzyılda kurulduğu düşünülen Beğiş Köyü, sosyo-kültürel ve ekonomik nedenlerle
zaman içerisinde nüfusunu %90 oranında kaybetmiş ve köyde bulunan ahşap
döşemeli yığma sistemle inşa edilmiş geleneksel yapılar kaderine terk edilmiştir
(Şekil 4.16). 2012 tarihinde bir turizmci tarafından köydeki yapılardan 10 tanesi satın
alınarak kırsal yaşam köyü fikriyle yeniden düzenlenmiştir. Yakın çevrede yaşayan
halk tarafından “Susuz köy” olarak anılan Beğiş Köyü’nde proje kapsamında köy
evlerine konaklama işlevi doğrultusunda müdahaleler yapılmış, araziye bir yüzme
havuzu inşa edilmiş ve köyün su, elektrik, internet gibi temel altyapı hizmetleri
kurulmuştur. Geleneksel olarak ahır olarak kullanılan alt katlar mutfak, restoran,
şarap mahzeni gibi mekanlara dönüştürülürken, asıl yaşamın geçtiği üst katlar ise
yatak odasına dönüştürülmüştür (Şekil 4.16). Köydeki evleri satın alarak bir turistik
işletme haline getiren Mehmet Biçer, Pure Life Village (Sade Yaşam Köyü) olarak
adlandırdığı projesi için “artık insanların deniz-kum-güneş tatilinden sıkıldıklarını”
ve alternatif tatil imkanları aradıklarını belirtmiştir (Url-10). Biçer, şehrin
kalabalığından, yoğun temposundan uzaklaşmak ve doğayla iç içe olmak isteyenlere
önerdiği otelinde, ziyaretçilerin her türlü yaşamsal konfora sahip olarak
dinlenebileceklerini bununla birlikte isteyenlerin bahçede domates, biber gibi tarım
ürünlerini
yetiştirebileceklerini,
ineklerden
süt
sağabileceklerini,
spor
yapabileceklerini, yüzme havuzunda yüzebileceklerini, çevre köylerde ve otelin
çiftliğinde üretilen organik tarım ürünlerini tadabileceklerini belirtmektedir (Url-10).
Biçer, otelinde çevre köylerde yetişen doğal tarım ürünlerini tercih ederek köylülerin
114
tarımsal üretimlerini de teşvik ettiklerini ve zaman içerisinde oluşturdukları örneğin
köye geri dönüşleri özendireceğini belirtmektedir (Url-10).
Terk edilmiş bir köydeki yapıların onarılarak yeniden bir yaşamın kurulması ilk
bakışta olumlu gibi görünse de, restorasyonlarda özgünlük kriterinin ne ölçüde
dikkate alındığı tartışmalıdır. Bununla birlikte köy halkının bir tatil köyüne dönüşen
eski konutlarına ancak kalan turistler için ürettikleri tarım ürünlerini getirmeleri ya
da otel personeli olarak çalışmaları durumunda girebilmeleri düşündürücüdür.
Şekil 4.16 : Antalya-Korkuteli Beğiş Köyü’nün bir turizm Köyü’ne çevrildikten
sonraki durumunu gösteren fotoğraflar (Url-10).
Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi sınırlarında yer alan ve kısmen Birecik baraj gölü suları
altında kalarak boşaltılan Savaşan köyü’nde günümüzde gelişen turizm oldukça
ilginçtir. Köy eğimli bir arazi üzerinde topoğrafyaya uyumlu bir ya da iki katlı olarak
inşa edilmiş toprak damlı konutlar, cami, kahvehane, vb. yapılardan oluşmaktayken
Birecik Barajı’nın yapımı nedeniyle kamulaştırılarak boşaltılmıştır. Köyün bir
bölümünün (cami minaresi ve yamaçta konumlanan geleneksel konutlar) su üstünde
kalması ile oluşan pitoresk görüntüler turizmcilerin ilgisini çekmiş ve daha önce
tahliye edilen köye turistik ziyaretler başlamıştır. Bu doğrultuda Birecik baraj
gölünden Savaşan Köyü’ne ulaşan tekne, kano ve bot turları organize edilmeye
115
başlanmıştır (Şekil 4.17). Köyün günümüzdeki ilginç görüntüsü film yapımcılarının
da dikkatini çekmiş ve çektikleri birçok dizi ve film için köyü bir film platosu olarak
kullanmışlardır. Artan ilgi sonrası tamamen boşaltılan köydeki yapılardan birkaçı göl
manzarası ile ilişkili olarak restoran, kafeterya vb. işlevlerle tekrar hizmet vermeye
başlamışlardır.
Şekil 4.17 : Kısmen Birecik Barajı suları altında kalan Şanlıurfa-Halfeti, Savaşan
Köyü’nün görünüşleri (2014).
Son yıllarda kırsal alanlara artan turistik ilginin bir diğer boyutu da organik tarım
yöntemlerini kullanarak doğal ürünler yetiştirmek ve tüketmek isteyen kent
nüfusunun köylerde yer alan ekolojik çiftliklere ya da büyük kentlerde belediyelerin
sağladığı hobi bahçelerine yöneldikleri görülmektedir. BM Kalkınma Programı
desteğiyle Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından oluşturulan
Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi Tecrübe Takası (TaTuTa)
Projesi ile hem yerel halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi hem de kırsal alanlara
yönelik artan talebin karşılanması amaçlanmaktadır. TaTuTa’nın websayfasında
projenin amaçları: Ekolojik yaşam hareketinin içerisindeki bireyler arasındaki
iletişimin güçlendirilmesi, ekolojik üretimin öncelikle kırsal nüfus için, doğal
döngülerle dost, sürekli bir yaşamsal kaynak oluşturması yönünde sağlıklı örneklerin
oluşturulması,
kentlerde
yaşayan
insanların
ekolojik
çiftliklerdeki
yaşamı
deneyimleyerek, ekolojik yaşam ile ilgili sorumlulukları içselleştirmesi, tüketici ve
116
üretici faaliyetlerinde ilk elden ekolojik yöntem, deneyim ve bilgi paylaşımının
sağlanması, doğa dostu üretim ve tüketim modellerinin desteklenmesi yoluyla
toprak, hava ve su kalitesinin, biyolojik çeşitliliğin, iklimlerin ve diğer doğal
döngülerin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine katkı sağlanması olarak belirtilmiştir
(Url-11). Çiftlikleri ziyaret etmek isteyen ziyaretçiler, TaTuTa web sayfasında yer
alan harita yardımıyla ziyaret etmek istediği çiftliği, ziyaret dönemini ve türünü
belirleyerek başvuru yapmaktadırlar. Çiftliklere ziyaret “gönüllü” ve “konuk” olmak
üzere iki farklı şekilde olabilmektedir. Buna göre gönüllüler; konaklama süresince
kendi imkan ve deneyimleri doğrultusunda çiftliğe işgücü, bilgi ve/veya tecrübe
sağlayan, konuklar ise; konaklama ve aldığı hizmetlerle ilgili mali desteğini aracısız
olarak çiftliğe veren ziyaretçilerdir. Çiftliklere ziyaretçi olabilmek için Buğday
Derneği üyesi olmak önkoşul olarak tanımlanmıştır. Web sayfasında ayrıca TaTuTa
sistemine kayıtlı ekolojik çiftliklerin konumu, ulaşım, haberleşme, konaklama, vb.
özelliklerinin yanı sıra mevsim ve aylara göre çiftlikte ihtiyaç duyulan işler (budama,
fidan dikimi, meyve hasadı, toplanan meyve ve sebzelerden pekmez, reçel, salça,
turşu vb. üretimi, hayvan bakımı, temizlik işleri, vb.) hakkında detaylı bilgiler yer
almaktadır (Url- 11).
Şekil 4.18 : TaTuTa sistemine bir tarımsal kalkınma kooperatifi kurarak dahil olan
Antakya-Samandağ, Vakıflı Köyü’nden görünüşler (Url-11).
117
TaTuTa sistemine bir tarımsal kalkınma kooperatifi kurarak katılan Türkiye
topraklarındaki son Ermeni köyü olarak bilinen Vakıflı’da, Bayazıt vd.’nin 1966
yılında yaptıkları çok kapsamlı belgelemelerde; köyün göze çarpan en önemli plastik
özelliğinin dağınıklığı olduğu ve yaşları 50 yılı aşmayan, doğanın içinde bahçeli bir
düzende konumlandırılmış 56 kadar evin bulunduğu belirtilmiştir (s. 87). Yerleşimin
günümüze ulaşan dokusunu Bayazıt vd.’nin (1966) sözünü ettiği evler arasından
günümüze ulaşan az sayıdaki yapı, yeni inşa edilen yapılar, kilise, eski okul ve
öğretmen lojmanı oluşturmaktadır (s. 87).
Son yıllarda köyün tarımsal üretiminin ve turizm potansiyelinin geliştirilmesine
yönelik bir kalkınma kooperatifi kurulmuş ve köy içerisinde mülkiyeti Vakıflar
Genel Müdürlüğü’ne ait olan geleneksel bir yapının restorasyonu gerçekleştirmiştir
(Url-11). Böylece TaTuTa sistemiyle köye gelecek olan gönüllü ya da konukların
kalabilecekleri bir konuk evi elde edilmiş ve köyde gerçekleştirilen organik tarımın
yanında çiftlik turizminin gelişimi yönünde bir adım atılmıştır. Köyün kooperatifine
bağlanan konuk evi, bahçe-tarla işleri, üretim, işleme ve paketleme işlerinde
yardımcı olacak gönüllüler ve konuklara ayrılmıştır. Köy halkı ekolojik yöntemlerle
ürettiği narenciye, nar ekşisi ve reçel gibi ürünleri kurdukları kooperatif aracılığıyla
satarak ek gelir elde etmektedir (Şekil 4.18).
Kırsal alanlara ilginin artması STK’ların yanı sıra kamu kurumlarının da ilgisini
çekmiş ve bu kapsamda il kültür ve turizm müdürlükleri tarafından eko-köy olarak
belirlenen köylerde turizmin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu doğrultuda Düzce İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından Akçakoca ilçesinin Dadalı Köyü
Türkiye’nin çeşitli noktalarında eko-köy olarak belirlenen köylerden biridir. Yerel
yönetim ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından köyün tanıtımı ve kırsal
turizmin gelişmesine yönelik periyodik olarak doğa yürüyüşleri, kültürel geziler,
meyve ve çiçek toplama, ATV safari, traktör gezisi, kına gecesi ve çeyiz serme gibi
etkinlikler düzenlenmektedir (Şekil 4.19). Köyün geleneksel geçim kaynağını
oluşturan tarım ve hayvancılıkta organik yöntemlerle üretim teşvik edilmekte,
bununla birlikte elde edilen ürünlerle hazırlanan geleneksel yemekler köye gelen
ziyaretçilere sunularak köy halkına ek gelir sağlanmaktadır. Köyde tarım ürünlerinin
satıldığı satış birimleri ve geleneksel yemeklerin sunulduğu bir köy odasının yanı sıra
köy halkının bir bölümünün bazı odalarını gelen ziyaretçilerin konaklamalarına
yönelik pansiyon olarak işlettikleri görülmektedir. Dadalı’daki turizm uygulaması
118
köy halkına ekonomik olarak katkı sağlasa da köydeki geleneksel dokunun
korunmasında henüz istenen gelişmeyi sağlayamamıştır.
STK’ların geliştirdiği TaTuTa projesi ya da kamu kuruluşlarının Eko-köy projesi
gibi projelerde örnek köy ve çifliklerin ekonomik olarak kalkınmalarında başarılar
sağlansa da köylerin kültürel zenginliklerini yansıtan geleneksel yapıların korunması
konusunun arka planda olduğu görülmektedir.
Şekil 4.19 : Düzce İl Kültür Müdürlüğü tarafından eko-köy olarak ilan edilen DüzceAkçakoca, Dadalı Köyü’nden görünüşler (Url-2).
4.3 Yerleşimlerin Yeniden İskanı
Nüfusunu kaybetmiş köylerin yeniden kullanım senaryolarından üçüncüsü bu
yerleşimlerin özgün işlevleriyle yeniden düzenlenerek kullanılmasıdır. Nüfuslarını
kaybeden bu yerleşimlerin yeniden yaşama kavuşmaları, eski sakinlerinin ya da
dışarıdan
gelecek
yeni
yerleşimcilerin
iskanı
olmak
üzere
iki
şekilde
gerçekleşmektedir. Terk edilen köylerde tekrar yaşamın başlayabilmesi için geçmiş
yüzyılların ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilmiş kırsal yapıların asgari yaşam
koşulları açısından uygunluğu önemli bir konudur. Yeni yerleşimciler, tarım odaklı
geleneksel yaşam biçimini benimseyebileceği gibi daha farklı aktivitelerle de
yaşamlarını sürdürülebilirler. Bu bağlamda geçmiş tarım toplumunun ihtiyaçları
119
doğrultusunda oluşturulan kırsal yapıların günümüz insanının gereksinimlerini
karşılayabilip karşılamayacağı konusu bu yerleşimlerin yeniden iskanında ve
geleneksel yapılara verilecek yeni işlevlerde göze alınmalıdır. Son yıllarda kentlerde
yaşayan yüksek ve orta gelir grubundan kişilerin kentin çeperinde yer alan kırsal
alanlara taşınarak işlerine gidip geldikleri ya da tatillerini geçirmek için ikincil konut
edinme eğiliminde oldukları görülmektedir.
Yeni-kırsal (neo-rural) nüfus olarak adlandırılan bu yerleşimcilerin kimi örneklerde
kırsal yerleşimlerdeki terk edilmiş yapıları satın alarak kendi istekleri doğrultusunda
dönüştürdüğü görülmektedir. Terk edilme sonucu bakımsız kalan kültür varlıklarının;
orta ve yüksek gelir grubuna ait kişiler tarafından yeniden işlevlendirilerek
çoğunlukla kapıları kapalı yeni bir yaşam çevresine dönüştürülmesini bir tür kırsal
soylulaştırma (rural gentrification) olarak değerlendirmek mümkündür (Dinçer ve
Dinçer, 2005, s. 2).
Roberts & Hall (2003) kentsel-endüstriyel yaşam biçiminden kaçış amacıyla kırsal
alanlarda gerçekleştirilen rekreasyonel tüm uğraşları, kentsel değerlerin kırsal
alanlara empoze edilmesi, transferi olarak değerlendirmiştir (ss. 35-36). Geleneksel
yaşamın bir yansıması olan kırsal çevrenin, yeniden iskanında bu yaşam çevrelerinin
geçmişle olan bağlarının yitirilmemesi ve geri dönmeye istekli olan eski sakinlerin de
gözetilmesi gerekmektedir. Savaş, terör ve güvenlik gibi kaygılarla yaşadıkları
yerlerden göç etmek zorunda kalan halkın, değişen siyasi koşullar sonrasında geri
dönüş projeleriyle yeniden köylerine yerleşmelerinin teşvik edildiği çeşitli örnekler
de bulunmaktadır. Köylerin eski sakinlerinin ya da yeni yerleşimcilerin yeniden
iskânının sürdürülebilir olması için geleneksel yapıların restorasyonu ve fiziksel
altyapı olanaklarının iyileştirilmesinin yanında kültürel, sosyo-ekonomik ve fiziksel
koşulların da geliştirilmesi bir gerekliliktir.
4.3.1 Eski sakinlerin yeniden iskanı
Terkedilmiş kırsal yerleşimlerde yaşamın yeniden oluşmasının ilk seçeneği,
yerleşimin
eski
sakinleri
ile
yeniden
iskan
edilmesidir.
Bu
seçeneğin
gerçekleşebilmesinin ön şartı köylerini çeşitli nedenlerle terk eden kişilere
ulaşılabilmesi ve bu kişilerin evlerine geri dönmek için istekli olmalarıdır. Eski
yerleşimcilerin köylerine geri dönmeleri için yasal açıdan herhangi bir engelin
olmaması da bir diğer gerekliliktir. Eski sakinlerin yeniden iskan edilmesine örnek
120
olarak, savaş, terör gibi insan kaynaklı felaketler ya da politik baskılar sonrası
yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalan halkın, değişen siyasi koşullar
sonrasında köylerine geri dönüşlerinin teşvik edilmesi verilebilir.
4.3.1.1 Avrupa15 örnekleri
Çeşitli nedenlerle köylerini terketmek zorunda kalan köylülerin değişen koşullar
sonrası eski yerleşimlerine geri dönüşlerine örnek olarak 1992-1996 yıllarındaki
Bosna Savaşı sırasında boşaltılan Čapljina’ya bağlı Poçitel (Počitelj) köyü verilebilir.
Poçitel köyü; sahip olduğu kale, cami, mescit, hamam, imaret ve medrese gibi anıtsal
yapıları ve konutları ile tipik bir Osmanlı kasabası görünümündedir (Akın, 2001, ss.
127-128). Bosna savaşı sırasında bombalanan köyde yer alan kültür varlıkları büyük
zararlar görmüştür. Savaşın sona ermesiyle ulusal ve uluslararası kuruluşların da
desteğiyle rehabilitasyon çalışmaları gerçekleştirilerek zarar gören kültür varlıkları
onarılmış ve böylece köyde yaşam yeniden başlamıştır (Şekil 4.20).
Şekil 4.20 : Bosna Hersek’in Čapljina Bölgesi’ndeki Poçitel Köyü’nün görünüşleri
(Mevlüde Kaptı Arşivi, 2011).
15
İncelenen örnekler arasında, Avrupa’da yer almayan Irak’tan bir yerleşim de bulunmaktadır.
121
Bosna-Hersek hükümeti tarafından 2000 yılında başlatılan Poçitel’in kalıcı olarak
korunması programı ile hasarlı ve yıkılan binaların restorasyonu ve yerinden edilmiş
halkın evlerine geri dönüşü teşvik edilerek yerleşimin tekrar canlandırılması
hedeflenmiştir (ICOMOS, 2008, s. 36). UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde
yer alan Poçitel’de gerçekleştirilen çalışmalar ve gelişen turizm ile savaşın yaraları
sarılmaya çalışılmıştır.
Eski sakinlerin köylerine geri döndükleri bir diğer örnek de Irak’ın kuzeyinde yer
alan Nineveh özerk yönetimine bağlı Alqosh Köyü’dür. Terör ve güvenlik sorunları
nedeniyle köylerini boşaltan köylüler, tehlikenin sona ermesiyle evlerine geri
dönmüşlerdir. Hristiyanlık dini açısından kutsal olan köyün geleneksel dokusunu
Rabban Hermizd manastırı ve onu çevreleyen düz çatılı yığma taş konutlar
oluşturmaktadır (Şekil 4.21).
Şekil 4.21 : Irak’ın Nineveh Bölgesi’ndeki Alqosh Köyü’nün görünüşleri (Url-2).
4.3.1.2 Türkiye örnekleri
Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge’lerinde terör ve güvenlik sorunları
dolayısıyla köylerini terk edenlerin geri dönüşlerinin kolaylaştırılması amacıyla
İçişleri Bakanlığı tarafından Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP)
geliştirilmiştir. Proje, geri dönülecek köylerde hayatın yeniden başlatılması ve kalıcı
122
hale getirilmesi için gerekli köy altyapısının oluşturulmasına yönelik çalışmalar ile
tarım, hayvancılık ve el sanatları gibi faaliyetlerin ıslahına yönelik gerekli çalışmaları
içermektedir. KDRP kapsamında bugüne kadar valilik tarafından sosyal ve
rehabilitasyon içerikli projeler, meslek edindirme ve istihdam projeleri, yurt
projeleri, yol, su, elektrik, kanalizasyon vb. altyapı yatırımları, tahrip olan okul,
sağlık ocağı ve diğer tesislerin onarılarak kullanılır hale getirilmesi, geri dönen
yurttaşlara kendi konutlarını yapabilmeleri için inşaat malzemesi verilmesi, tarım ve
hayvancılık faaliyetleri gibi çalışmaların gerçekleştirildiği belirtilmektedir (T.C.
İçişleri Bakanlığı, 2015).
Yaklaşık 50 yıl öncesinde Mardin’in Midyat ilçesine bağlı 750 nüfuslu bir Yezidi
yerleşimi olan Oyuklu Köyü, bölgede yaşanan güvenlik sorunları nedeniyle terk
edilmiştir (Sami, 2009, s. 70). Köylülerin bir bölümünün İstanbul, İzmir başta olmak
üzere büyük kent merkezlerine yerleştikleri, bir bölümünün ise Almanya, Hollanda,
Belçika, Fransa gibi batı ülkelerine iltica ettikleri bilinmektedir (Sami, 2009, s. 70).
Oyuklu Köyü’nde konutlar, Yezidi inanışının bir gereği olarak güneşe dönük olacak
biçimde konumlandırılmıştır (Sami, 2009, s. 71).
Şekil 4.22 : Eski sakinlerinden bir bölümünün geri döndüğü Mardin-Midyat, Oyuklu
Köyü’nden görünüşler (Sami, 2009; Güzeldere, 2015).
123
Eğimli bir arazide taş-yığma sistemle inşa edilmiş konutların pencere sayıları ve
dama çıkmayı sağlayan taş merdivenler geleneksel dokunun karakteristiğini
oluşturmaktadır (Şekil 4.22; Sami, 2009, s. 71). Oyuklu Köyü’nden Almanya’ya
iltica etmiş 29 aileden biri olan Erdem ailesinin köylerine geri dönerek yaşamaya
başlamaları, terk edilerek doğa şartları karşısında savunmasız kalan köyün kültürel
mirasının korunması ve köyde yaşamın yeniden başlayabilmesi için bir başlangıç
olarak değerlendirilebilir (Güzeldere, 2015).
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki güvenlik sorunları nedeniyle terk edilen köylerin
bir diğer örneği de Şırnak-İdil’e bağlı Yuvalı Köyü’dür (Şekil 4.23). Ulusal basında
gündem bulan Yuvalı halkının köylerine geri dönüşüyle ilgili köylülerin yaşamın
yeniden canlanması için öncelikle elektrik, yol ve su gibi altyapı hizmetlerinin
sağlanması ve ardından devletin barınmak için köylülere ev yapılması konusunda
destek olunması gerektiği belirtilmiştir (DHA, 2013).
Şekil 4.23 : Güvenlik problemleri nedeniyle boşaltılan Şırnak-İdil, Yuvalı Köyü’ne
köylülerin geri dönüşü (Doğan Haber Ajansı, 2013).
Köye dönüş projesi kapsamında kırsal yerleşimlerin sahip olduğu geleneksel
mimarinin korunması ya da değerlendirilmesi konusunda herhangi bir öngörünün
olmayışı büyük bir eksikliktir. Köylerine geri dönen halkın yaşamsal koşullarının ve
124
altyapı hizmetlerinin sağlanması kadar köylerin sahip olduğu kırsal mimarinin
korunması da son derece önemlidir. Bu açıdan Şırnak-İdil, Yuvalı ya da MardinMidyat, Oyuklu örneklerinde görüldüğü gibi yerli halkın köylerine geri dönmeye
istekli olduğu durumlarda, fiziksel ortamın rehabilitasyonu için sağlanacak kamu ve
özel sektör desteğinin altyapı olanaklarının geliştirilmesinde olduğu kadar kırsal
mimarinin korunması ve değerlendirilmesine de yönlendirilmesi bir gerekliliktir.
Devletin köye dönüş projesinin yanında büyük kentlerde yaşayan kırsal kökenli
nüfusun ilerleyen yaşlarda emeklilikleri ile beraber doğdukları köylere geri dönüşleri
de söz konusudur. Bu yerleşimcilerin geri dönüşlerinde doğup büyüdükleri
memleketlerine özlem, akrabalık ilişkileri ve kendilerine miras kalan arazilerine
sahip çıkma istekleri gibi faktörler rol oynamaktadır. Kırsal kesimlerden kente göç
eden bu kesimlerin bir bölümünün köyleriyle bağlarını hiç koparmadıkları ve
tatillerini buralarda geçirdikleri görülmektedir. Bu kesimin yakınlarının ve
akrabalarının da yaşadıkları köylerine geri dönüşleri daha sık görülmektedir. Eski
köy sakinleri döndüklerinde hala ayaktaysa ata yadigarı evlerini onararak ya da
arazilerine yeni yapı inşa ederek yaşamlarının geri kalanını sürdürmektedirler.
Büyük kentlerde artan pahalılık, dar gelirli kesimlerin kentlere yerleşmelerini gittikçe
zorlaştırmaktadır. Kırsal kesimlerden büyük kentlere daha iyi bir yaşam umuduyla
göç eden ailelerin ekonomik olarak umduklarını bulamaması, psikolojik sorunlar
yaşaması ya da kent yaşamına adapte olamamaları sonrasında köylerine geri
döndükleri örneklere de rastlanmaktadır.
4.3.2 Yeni yerleşimcilerin iskanı
Kırsal yerleşimlerin yeniden iskan edilmesinin ikinci seçeneği kırsal alanlarda
yaşamak isteyen kişi ya da grupların köylere yerleşerek yaşamaya başlamasıdır. Son
yıllarda kentlerdeki yaşama şartlarından şikayet eden doğa ile bütünleşik genç
kuşaklar ve tatillerinin bir bölümünü sakin bir şekilde kırsal alanlarda geçirmek
isteyen
entellektüellerin
bu
alanlara
yönelik
taleplerinin
giderek
arttığı
görülmektedir. Büyük kentlerde nüfusun her geçen gün artması, kentlerin
çeperlerinde yer alan kırsal alanlara doğru genişlemesi ve kente yakın kırsal
bölgelerin kentin bir parçası haline dönüşmesi sonucunu doğurmaktadır. Kentlerin
köylere doğru genişlemesinin yanında mobil iletişim ve ulaşım imkanlarının
gelişmesi de kente daha uzak kırsal yerleşimleri oturulabilir, yaşanabilir kılmaktadır.
125
Özellikle üst gelir grubundan kişilerin teknolojik ilerlemelerle işlerini telefon ve
internet üzerinden yürütebilir hale gelmeleri sonrasında, kentin kirli havasından,
gürültüsünden,
kalabalıklığından
kurtulmak
gibi
kaygılarla
kırsal
alanlara
yerleştikleri gözlenmektedir. Kimi örneklerde kentten kıra olan bu göç dalgası
özellikle denize kıyısı bulunan köylerde ikincil konut kullanımı biçiminde
gerçekleşirken kimi örneklerde ise, kalıcı iskana dönüşmektedir. Genellikle üst ve
orta sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerin talep ettiği bu yaşam biçiminde yapıların
bahçeli, az katlı evler şeklinde dağınık ya da kooperatif biçiminde toplu olduğu
görülmektedir. Bu tür geri dönüş yöneliminin emeklilik sonrası kent yaşamından
sıkılarak kentlerden ayrılmak isteyen yaş grubu ile doğayla barışık genç kuşaklarda
daha yaygın olduğu görülmektedir. Her iki yaş grubunun büyük çoğunluğunun
yüksek
çevre
bilinci
ve
ekolojik
yönelimleri
olduğu
söylenebilir.
Yeni
yerleşimcilerin kimi örneklerde kırsal yerleşimlerdeki var olan yapıları satın alarak
kendi istekleri doğrultusunda dönüştürdüğü ya da köylerin içinde ya da yakın
çevresinde arsa alarak yeni yapı yaptığı görülmektedir. Kırsal yerleşimlerin kent
kökenli yeni yerleşimciler tarafından geleneksel kırsal yaşantıdan uzak yeni bir
yaşam çevresine dönüştürülmesini kırsal soylulaştırma olarak değerlendirmek
mümkündür. Ekolojik konularda bilinçli kimi kişilerin kentlerden ayrılarak, kırsal
alanlarda doğal mimari, organik tarım ve hayvancılık gibi ekolojik yaşam prensibine
dayanan alternatif bir yaşama biçimini tercih ederek kırsal alanlara yerleşmeleri de
yeniden iskanın farklı bir örneğidir. Eko-köy olarak adlandırılan bu tarz yerleşimler,
nüfusunu kaybetmiş köylerde kurulabildiği gibi yaşamın devam ettiği köyler ile bu
köylere yakın boş arazilerde de kurulabilmektedir.
4.3.2.1 Avrupa örnekleri
Teknolojideki değişimler ve ulaşım olanaklarının gelişmesi sonrasında işlerini
telefon ve internet gibi iletişim araçları üzerinden yürütebilen kimi grupların büyük
kentlerin stresli ortamından uzaklaşma kaygısıyla kent çeperlerinde yer alan kırsal
alanlarda yaşamaya başladıkları ya da ikincil konut edindikleri görülmektedir.
İspanya’nın
Katalonya
Bölgesi’nde
Girona
Belediyesi
sınırları
içerisinde
Barcelona’ya üç saat kadar uzaklıkta bulunan La Tallada d’Empardá, Peratallada ve
Palau Sator gibi kırsal yerleşimlerin de kentten köye gerçekleşen tersine göç sürecini
son yıllarda yaşamaya başladıkları bilinmektedir (Solana-Solana, 2010, ss. 512-513).
Solana-Solana (2010), kırsal soylulaştırma olarak tanımladığı bu sürecin kırsal
126
alanlarda
edinilen
evlerin
çoğunluğunun
yalnızca
iş
çıkışı
saatlerinde,
haftasonlarında ya da yaz aylarında mevsimlik kullanılması durumunu getirdiğini ve
bu durumun da aslında kırsal alanlarda görülen farklı bir tür insansızlaşma süreci
olduğunu belirtmiştir (s. 513). Katalonya kırsal mimarisini “masia” adı verilen büyük
çiftlik evleri ve daha basit kırsal konutlar oluşturmaktadır (Solana-Solana, 2010, ss.
513). Köyden ev alacak kişiler sosyal statülerine göre büyük çiftlik evlerini ya da
kırsal konutları satın alarak kendi beğenileri doğrultusunda restore ettirerek
kullanmaktadır. Kentli nüfusun köylerden ev satın almaları konut fiyatlarını
yükseltmiş ve bu durumun bir sonucu olarak yerli nüfus köylerini terk etmiştir
(Solana-Solana, 2010, s. 509). Tarımsal üretim ya da kırsal yaşamla herhangi bir
ilgisi olmayan kent nüfusunun köylere yerleşmesi, köyleri üreten yerler olmaktan
çıkarıp tüketici durumuna getirmiştir (Solada-Solada, 2010, s. 514). Katalonya
Bölgesi’nde yer alan Palau Sator Köyü çevresindeki farklı köylerde görüldüğü gibi,
yakın mesafede bulunan büyük kent merkezlerinde yaşayan nüfusun tersine göçüne
sahne olmaktadır. Solana-Solana (2010), Palau Sator’a artan ilginin köydeki kültür
varlıklarının onarımını hızlandırdığını ancak köyün haftasonlarında ziyaret edilmeye
gelinen yapay bir kırsal yerleşim haline dönüştüğünü belirtmiştir (Şekil 4.24; s. 513).
Şekil 4.24 : İspanya’nın Katalonya Bölgesi’nde yer alan Palau-Sator Köyü’nün
görünüşleri (Url-2).
127
Ekolojik prensiplere bağlı komünal bir yaşam biçimini tercih eden kişiler tarafından
1997 yılında eski Doğu Almanya sınırlarındaki Altmark Bölgesi’nde yer alan Poppau
Köyü’nün bir kilometre yakınında kurulan Sieben-Linden eko-köyünün 77 hektarlık
alanı içerisinde saman balyaları ve ahşap gibi doğal malzemelerle inşa edilmiş
konutlar, ortak mutfak, meditasyon evi, çocuk oyun alanları, kütüphane, kafeterya ve
tarım alanları bulunmaktadır (Gesota, 2007, ss. 32-33; Şekil 4.25). Sieben-Linden
eko-köyünde ekolojik sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için toplulukta yaşayanların
kendi çabalarıyla oluşturdukları güneş panelleri ile ihtiyaç duydukları enerji
üretilmekte, organik tarım ve hayvancılık yöntemleriyle ise köyde yaşayan kişilerin
gıda ihtiyaçlarının yaklaşık %70’i karşılanmaktadır (Gesota, 2007, s. 34). Doğrudan
demokrasi yöntemiyle yönetilen köyün ekonomik gelirlerini üretilen fazla enerjinin
ve tarım ürünlerinin satılması ve köye gelen ziyaretçilere ücret karşılığı verilen özel
kurslar oluşturmaktadır (Gesota, 2007, s. 34). Sieben-Linden’in ortaya koyduğu
ekolojik temelli alternatif yaşam modeli ekolojik açıdan kendi kendine yeten yeni bir
yerleşimin kurulmasıyla gerçekleştirilse de, tüm dünyadan köyü görmeye gelen
turistlerin yarattığı ekonomik canlılık, eko-köye bir kilometre mesafede yer alan
Poppau köyünü de ekonomik olarak desteklemiş ve buradaki kültür varlıklarının
restorasyonuna dolaylı olarak fayda sağlamıştır.
Şekil 4.25 : Almanya’nın Altmark Bölgesi’nde kurulan Sieben-Linden Köyü’nün
görünüşleri (Url-12).
128
4.3.2.2 Türkiye örnekleri
Kırsal yerleşimlerin yeni yerleşimciler tarafından iskanı, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de görülmektedir. Aydın’ın Soma ilçesinde yer alan Doğanbey Köyü bu
durumun çarpıcı bir örneğidir (Şekil 4.26). 1924 tarihinde gerçekleşen mübadele ile
nüfus yapısı farklılaşan yerleşim, 1955 yılında gerçekleşen deprem sonrasında büyük
hasar görmüştür (Dinçer ve Dinçer, 2005, s. 4). Köy halkı deprem sonrasında hasar
gören yapılarını onararak burada yaşamaya devam etmiş, ancak 1985 yılında
gerçekleşen toprak kayması sonrasında yerleşim afet bölgesi ilan edilerek tahliye
edilmiştir (Dinçer ve Dinçer, 2005, s. 4).
Doğanbey Köyü 1990’lı yılların sonunda İstanbul’da yaşayan bir grup entellektüelin
dikkatini çekmiş ve köyde harap durumda bulunan yapıları satın alarak onarma fikri
hayata geçirilmiştir (Dinçer ve Dinçer, 2005, s. 4). Böylece köyde yıllar sonra yeni
bir yaşantının başlaması sağlanmıştır. Erder (1995), köydeki evleri satın alan yeni
yerleşimcilerin büyük çoğunluğunun yaptıkları onarımlarda, uluslararası koruma
ilkelerini dikkate almadıklarını ve Doğanbey’in dönüşü olmayan bir yapılaşma
sürecine girdiğini belirtmiştir (s. 70).
Şekil 4.26 : Aydın-Söke, Doğanbey Köyü’nden görünüşler (2013).
129
Köyün yeni sakinlerinin; büyük mekanlar elde ettmek için küçük mekanlardan
oluşan evleri satın alıp birleştirdiği, yeni bir bahçe ve avlu düzeni getirdikleri, yolları
motorlu taşıtların geçebilecekleri şekilde genişlettikleri ve boş arazilere ise yeni
yapılar yaptıkları gözlenmektedir (Erder, 1995, s. 70). Dinçer ve Dinçer (2005),
Doğanbey’de gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının harap durumda olan
yerleşimi yeniden hayata döndürdüğünü, ancak kırsal soylulaştırma olarak
değerlendirilebilecek bu süreçte kültürel mirasın yalnızca bir dekor olarak
görüldüğünü ve yerleşimin eski sosyal yapısı ile yeni sosyal yapısı arasında en küçük
bir bağın bile kurulmamış olduğunu belirtmişlerdir (s. 4). Doğanbey’deki sürecin
benzerlerinin Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarındaki kimi köylerde de yaşandığı
söylenebilir. Çanakkale ili, Ayvacık ilçesindeki Adatepe ve Behram köyleri bu
yerleşimler arasında ilk akla gelenlerden birkaçıdır.
Türkiye’deki kırsal yerleşimlerin yeni yerleşimcilerle iskanına; İstanbul’da yaşayan
15 kişilik bir grubun Marmariç Permakültür Ekolojik Yaşam Derneği adıyla
kurdukları oluşumun İzmir’in Bayındır ilçesinin Dernekli Köyü’ne bağlı yaklaşık 20
sene önce terk edilmiş Mersinli (Marmariç) mevkisini, devletten 49 yıllığına
kiralayarak (Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği, 2011, s. 14) permakültür16
esaslarına dayanan sürdürülebilir bir yerleşim kurma girişimi bir diğer örnek olarak
gösterilebilir (Şekil 4.26). Mersinli mevkisindeki yapıların terk edilme sorunuyla
bağlantılı olarak bakımsız kaldıkları ve bu durumun bir sonucu olarak çatısı çöken
yapıların yalnızca beden ya da temel duvarlarının günümüze ulaştığı, bazılarının ise
strüktürel açıdan daha az sorun taşıdığı görülmektedir. Köyün yeni yerleşimcilerinin
yerleşimdeki yapılardan bir bölümünü onararak konut işlevine uyarladığı, köyün eski
okul binasının ise Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün kurslarının verildiği
bir merkeze çevrildiği görülmektedir (Güleryüz, 2013, s. 138). Yapılan
restorasyonlarda malzeme kaynağı olarak yıkılmış yapılardan kalan taşlar ve köy
ormanından elde edilen ahşap malzemenin kullanıldığı belirtilmiştir (Güleryüz, 2013,
s. 137). Köydeki restorasyon uygulamalarında yeniden kullanımla bağlantılı olarak
yapıların özgün plan şemalarında, cephe özelliklerinde ya da yapım tekniklerinde
bazı değişikliklere gidildiği görülmektedir. Yerleşimde yapılan onarımların yanı sıra
Permakültür (Permaculture): Permanent- Agriculture; insanların maddi ve maddi olmayan
ihtiyaçlarını, doğal ekosistemin işleyişini örnek alarak, parçası oldukları doğaya ve üzerinde
yaşadıkları dünyaya zarar vererek değil, yarar sağlayarak karşılamalarını sağlayan bir tasarım ve
bakım bilimidir (Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği, 2011: 4).
16
130
köye permakültür eğitimi almaya gelen ziyaretçilerin konaklamalarına yönelik ahşap
bungalovlar inşa edildiği, kiraz, elma ve ceviz ağaçlarından oluşan bir ağaçlandırma
çalışmasının yapıldığı ve köyde yapılacak tarım için gerekli olan suyu sağlamak
üzere arazide bir gölet, teraslar ve yağmur hendekleri oluşturulduğu görülmektedir
(Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği, 2011, ss. 12-13).
Yerleşimin kurucuları tarafından Mersinli’nin tarım için elverişsiz olan toprağının
permakültür prensiplerine göre düzenlenerek verimli hale getirilmesinin uzun süre
alacağı tahmin edilmektedir. Köy sakinlerinin henüz kentle olan ekonomik bağlarını
koparmadıkları ve kırsala yerleşmeden kentte yaptıkları işlerine dışarıdan devam
ettikleri bilinmektedir (Güleryüz, 2013, s. 145).
Şekil 4.27 : İzmir-Bayındır, Dernekli Köyü Mersinli (Marmariç) Mevkisi’nden
görünüşler (Url-2).
Yeni yerleşimcilerin geleceğe dair planı; köydeki tarım faaliyetlerinin köyün
ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeyi geçerek ihtiyaç fazlası tarım ürünleri elde edilmesi
ve buradan gelecek gelirin köyün geçimini sağlamasıdır (Güleryüz, 2013, s. 146).
Mersinli yerleşiminin bir diğer gelir kaynağı ise permakültür konusunda verilen
sertifikalı eğitim programlarıdır. Nüfusunu kaybetmiş bir kırsal yerleşimin kentte
yaşayan bir grup yeni yerleşimci tarafından permakültür felsefesiyle yeni bir yaşam
131
alanına çevrildiği ilginç bir örnek olan Mersinli yerleşiminde yapılan restorasyon
uygulamalarında ve köy peyzajına yapılan müdahalelerde özgünlük konusunun hangi
ölçüde ele alındığı tartışmalıdır.
4.4 Uygun Seçeneklerin Değerlendirilmesi
Kırsal yerleşimlerde yaşamın devam etmesi, kültür varlıklarının korunması ve yerel
halkın yaşam seviyesinin yükseltilmesi amacıyla geçmişten bugüne müzeleştirme,
turizm ve yeniden iskan olmak üzere üç farklı şekilde uygulamaya konulan tüm
yaklaşımların, Avrupa’daki ve Türkiye’deki örnekler üzerinden tartışılması nüfusunu
kaybetmiş kırsal yerleşimleri koruma yaklaşımının oluşturulabilmesi için en önemli
aşamalardan biridir. Zengin doğal ve kültürel değerlere sahip olan kırsal yaşam
çevrelerinin korunması, ancak buralarda yaşamın ya da yeniden bir kullanımın
sağlanmasıyla mümkün olabilir. Bu açıdan kırsal yerleşimlerin terk edilmesinin
engellendiği ya da terk edilme sonrasında yeniden yaşamın kurulduğu farklı
coğrafyalardan örnekler incelenmiştir (Şekil B.1).
Kırsal yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesine yönelik olarak incelenen örnekler
ile Üçüncü bölümde kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenlerinin
anlaşılmasına yönelik incelenen örnekler, hazırlanan bir tablo yardımıyla
yerleşimlerin kırsal miras değerleri, terk edilme durumları, nüfusunu kaybetme
nedenleri, nüfus kaybının yarattığı etkiler, mevcut ya da yeniden kullanım biçimleri
ve gerçekleştirilen faaliyetlerin
yarattığı etkiler olmak üzere altı grupta
değerlendirilmiştir (Çizelge B.1). Bu gruplandırma uyarınca kırsal yerleşimlerin
değerlerinin ortaya konulmasında ICOMOS Türkiye tarafından hazırlanan Mimari
Mirası Koruma Bildirgesi’nde (2013: 4-5) “Koruma Değerleri” başlığı altında
sınıflandırılan değer tanımları üzerinden yola çıkılmıştır. İncelenen örneklerin sahip
oldukları değerlerin tespitinde ise ulaşılabilen örneklere yönelik yerinde yapılan
incelemeler ve literatürden edinilen bilgilerden faydalanılmıştır. Yerleşimlerin terk
edilme durumları;
sahip
oldukları nüfusun %100-75’ini
koruyorsa “Terk
Edilmemiş”, %75-50’sini koruyorsa “Kısmen Terk Edilmiş”, %50-25’ini koruyorsa
“Büyük Ölçüde Terk Edilmiş” ve %25-0’ını koruyorsa “Tamamen Terk Edilmiş”
olarak, nüfusunu kaybetme nedenleri ise Üçüncü bölümde ayrıntılı olarak açıklanan;
insan kaynaklı sosyo-kültürel ve ekonomik, politik nedenler, çatışmalar ve diğer
nedenler ile doğa kaynaklı olarak sınıflandırılmıştır. Kırsal yerleşimlerdeki nüfus
kaybının yarattığı etkiler ise; kültüre, doğaya ve insana olmak üzere üç grupta
132
incelenmiştir. İncelenen örneklerin değerlendirilmesinde yerinde yapılan incelemeler
ve literatür araştırmalarından faydalanılmıştır. Ancak nüfus kaybının kültüre, doğaya
ve insana yarattığı etkilerin analizinin yapılabilmesi için disiplinler arası çalışmaların
gerçekleştirilmesi; kültüre olan etkilerin değerlendirmesinde Mimarlık, Mühendislik,
vb. uygulamalı bilim dalları ile Tarih, Arkeoloji, vb. sosyal bilim dallarının, Doğa’ya
olan etkilerin değerlendirmesinde; Biyoloji, Kimya, Yer Bilimleri, vb. Doğa
Bilimleri dallarının, insana yönelik etkilerin değerlendirilmesinde ise Sosyoloji,
Psikoloji, Antropoloji, Ekonomi, Siyaset, vb. Sosyal bilim dallarının değerlendirme
çalışmalarına katılması bir zorunluluktur. Yerleşimlerin mevcut ya da yeniden
kullanımları ya da değerlendirme biçimleri de müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan
olmak üzere üç grupta sınıflandırılmış ve bu yerleşimlerde gerçekleştirilen
faaliyetlerin etkileri de olumlu ve olumsuz yönleri ile irdelenmiştir (Çizelge B.1).
İncelenen örnekler arasında terk edilme sonrasında müze olarak işlevlendirilen
örneklerde, kültür varlıklarının fiziksel yıpranmasının durdurulmasının sürekli bir
yaşamın sürdüğü yerleşimlere göre daha zor olduğu görülmektedir. İngiltere’den
Tyneham (Şekil 3.3), A.B.D.’den Bodie (Şekil 4.2), Fransa’dan Oradour-sur-Glane
(Şekil 4.3) ve Türkiye’den Kayaköy (Şekil 4.4) bu duruma örnek olarak
gösterilebilir. Kuşkusuz kırsal yerleşimlerin savaş, vb. nedenlerle terk edilmesi
sonrasında bir anı mekanı olarak düzenlenmesi anlamlı seçeneklerden biridir. Ancak
böyle bir kullanımda savaş, çatışma, vd. nedenler dolayısıyla büyük tahribat görmüş
kültür varlıklarının konservasyonlarının ve sürekli bakımlarının yapılması, doğa
koşullarının mimari miras üzerindeki tahribatının engellenmesi için bir zorunluluk
olarak görülmelidir. Kırsal mimarinin korunmasına yönelik tarihteki ilk uygulamalar
olarak ortaya çıkan kırsal yapıların taşınarak bir açık hava parkında toplanması
yaklaşımları ise dönemleri açısından anlaşılır yaklaşımlar olmakla birlikte bu tür bir
müzeleştirme yaklaşımının çağdaş koruma anlayışında yeri yoktur. Geleneksel
yapıların bağlamlarından kopmasına neden olan bu uygulamaların yakın tarihte hala
uygulanıyor olması düşündürücüdür. Türkiye’den Altınpark bu tür bir yaklaşıma
örnek olarak gösterilebilir (Şekil 4.5).
Nüfus kaybetme ya da terk edilme sorununun yaşanmadığı, yoğun bir turizmin
gerçekleştirildiği kimi yerleşimlerde ise, kırsal hayatın turizme oranla geri planda
kaldığı ve geleneksel yaşamın terk edildiği görülmektedir. Türkiye’den Şirince köyü
bu durumun çarpıcı bir örneği olarak gösterilebilir (Şekil 4.14). Kimi örneklerde ise
133
terk edilmiş kırsal yerleşimlerdeki geleneksel yapıların bir bölümünün onarılarak
yalnızca turizme yönelik bir kullanımın gerçekleştiği görülmektedir. Bu durum ayrı
ayrı unsurların oluşturduğu geleneksel dokunun parçalarından yalnızca bir
bölümünün korunup diğer bölümlerin göz ardı edilmesi riskini beraberinde
getirmektedir. Yalnızca turizm kullanımının gözlendiği Türkiye’den Sarıhacılar
(Şekil 3.9) ile Beğiş (Şekil 4.16) ve İtalya’dan Osini (Şekil 4.12) bu duruma örnek
olarak gösterilebilir.
Nüfusu kaybeden yerleşimlerin yalnızca müze olarak kullanılmasında olduğu gibi
yalnızca turizme yönelik bir kullanımın da kimi durumlarda sürekli bir yaşam
sağlamadığı ve dolayısıyla kültür varlıklarının korunmasında zorlukların yaşandığı
görülmektedir. Kırsal alanların terk edilmesinin engellenmesi ve kalkınmasına
yönelik bir araç olarak kullanılan turizm; zaman zaman yalnızca belirli bir bölgeye
yönelik yoğun bir talep yaratmakta ve yore halkının bütünüyle geleneksel yaşamdan
vazgeçerek turizme yönelmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu açıdan risk taşıyan
Slovakya’nın Vlkolinec (Şekil 4.6), Almanya’nın Lehde (Şekil 4.9) ve Avusturya’nın
Krumbach (Şekil 4.10) yerleşimlerinde, uygulamaya konulan ziyaretçilere yönelik
konaklama, vb. hizmetlerin bölge ölçeğinde planlanması yaklaşımı, yerleşimlerin
yakın çevresinin de kalkınması anlamında başarılı örneklerdir. Kırsal yerleşimlerin
korunması ve kırsal göçün önlenmesinde kullanılan en önemli araçlardan biri de
kırsal kalkınma uygulamalarıdır. Yukarıdaki başarılı örneklerde kırsal kalkınma
politikalarının kırsal mirasın korunması ve kırsal yaşamın sürekliliğini destekleyici
bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Ancak kırsal kalkınma uygulamaları ile
ekonomik refahın yükselmesinin kırsal yaşamın sürekliliğini sağladığı görülse de
kimi örneklerde kültür mirasının korunması konusunda eksiklikler görüldüğü
anlaşılmaktadır. Kırsal kalkınma ve kültürel mirasın korunması konusunda
eşgüdümün yeterince sağlanamadığı yerleşimlere Türkiye’den Vakıflı (Şekil 4.18) ve
Dadalı (Şekil 4.19) örnek olarak gösterilebilir.
Yaşanan çatışmalar, savaşlar, güvenlik problemleri, vd. nedenlerle zorunlu olarak
tahliye edilen kırsal yerleşimlerin terk edilmesine neden olan koşullar ortadan
kalktıktan sonra yeniden iskan edildiği görülmektedir. Bu geri dönüşlerle yaşamın
tekrar başlamasının sağlandığı görülmekle birlikte kimi örneklerde kültürel mirasın
korunmasının gündeme dahi gelmediği, halkın geri dönüş sonrasında yıpranmış
geleneksel yapılarını onarmak yerine yıkarak yeni malzemelerle konutlar inşa
134
ettikleri görülmektedir. Yerleşimde yeniden başlayan yaşam olumlu olmakla birlikte,
kültür varlıklarının geri dönülemez şekilde yitirilmesine Türkiye’den Akçadam
(Şekil 3.10), Oyuklu (Şekil 4.22), Yuvalı (Şekil 4.23) ve Irak’tan Alqosh (Şekil 4.21)
örnek olarak gösterilebilir. Öte yandan altyapı imkanlarının kısıtlılığı ve yaşam
koşullarındaki zorluklar nedeniyle geri dönüşlerin de sınırlı oranda kaldığı
görülmektedir. Savaş nedeniyle terk edilme sonrasında hem yaşamın yeniden
kurulduğu hem de kültür varlıklarının korunmasının başarıldığı Bosna-Hersek’in
Poçitel yerleşimi, başarılı bir örnek olarak değerlendirilebilir (Şekil 4.20).
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin değerlendirilmesindeki bir diğer seçenek ise
özellikle kentlerden kırlara tersine göç yoluyla gelen yerel halkın dışındaki
yerleşimcilerin bu yerleşimlerde yaşamaya başlamalarıdır. Bu tür kullanımlar;
geleneksel yaşam çevrelerinde kırsal yaşamın sürdürülememesine ve peyzajın
değişimine neden olmaktadır. Terk edilme sonrası yaşamın yeniden başlaması
olumlu olmakla birlikte yaşamın belirli mevsimlerle sınırlı kalması ve kültür
varlıklarının restorasyonlarındaki büyük müdahaleler görülen olumsuz etkilerdir.
İspanya’dan Palau Sator (Şekil 4.24) ve Türkiye’den Doğanbey (Şekil 4.26) kırsal
soylulaştırma olarak tanımlanan bu tür bir yeniden kullanıma örnek gösterilebilir.
Kentten kıra göç eden diğer bir kesim ise ekolojik eğilimlere sahip kişilerdir. Bu
yönde bir dönüşümü ve yaşam biçimini tercih eden kişilerin kimi örneklerde kırsal
bölgelerdeki boş bir alanda yeni bir yaşam çevresi kurdukları kimi örneklerde ise
terk edilmiş köyleri tercih ettikleri görülmektedir. Almanya’dan Sieben-Linden
(Şekil 4.25) ve Türkiye’den Mersinli (Şekil 4.27) yerleşimleri bu tür bir kullanıma
örnek olarak gösterilebilir. Doğa dostu bir felsefeyle yaşamın şekillendirildiği bu
örneklerde geleneksel yapılara yapılacak müdahalelerin sınırlı tutulması son derece
önemlidir.
Nüfusunu yitirmiş köylerin yeniden kullanımları için geliştirilecek yaklaşımlarda,
eğer ulaşılması hala mümkünse yerleşimlerin eski sakinleri (yerel halk) sürece
mutlaka dahil edilmeli ve yerli halkın hak ve menfaatlerine saygı gösterilmelidir. Bu
yerleşimlerdeki kültür varlıklarının korunması ve yaşamın sürdürülebilmesi için
ülkelerin kırsal politikalarıyla uyumlu olarak müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan
seçeneklerinin her üçünün bir arada ya da bağımsız olarak uygulanabileceği
görülmektedir. Ancak uygulanacak yaklaşımların bu alanların korunması ve kırsal
yaşamın sürdürülmesi için bir araç olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Müzeleştirme,
135
turizm ya da yeniden iskan yaklaşımlarının uygulanmasında, köylerde terk edilme
sonrası uzun yıllar bakımsız kalan geleneksel dokunun kırılganlığı, kültürel peyzaj
değerleri, biyolojik çeşitlilik ve somut olmayan değerler dikkate alınmalıdır.
136
5. NÜFUSUNU YİTİREN KIRSAL YERLEŞİMLER İÇİN ÖNERİLEN
KORUMA YAKLAŞIMI
Geçmiş yüzyılların ihtiyaçları ve gereksinimleri doğrultusunda oluşturulmuş kırsal
çevreler, çeşitli nedenlerle nüfuslarını kaybederek terk edilmekte ve bu sürecin bir
sonucu olarak kırsal alanlardaki kültürel ve doğal varlıklar yitirilmektedir. İnsanların,
evcil ve yabani hayvanların, konutların, üretim yapılarının, yolların, ağaçların, tarım
ve orman alanlarının, su kaynaklarının ve geleneklerin bir bütün olarak
oluşturdukları kırsal yaşam çevreleri; sahip oldukları özgünlük, bütünlük, tarihsel,
belgesel, estetik ve sanatsal, teknik ve teknolojik, enderlik-teklik, grup, kullanım,
folklorik, somut olmayan, süreklilik, anı, mitolojik, ekonomik, işlevsel, geleneksel,
eğitim, vb. değerleriyle dönemlerinin yaşam biçimlerini aktaran canlı tanıklarıdır.
İnsan ve doğanın ortaklaşa katkılarıyla oluşturulan kırsal yerleşimlerin nüfus
kaybetmesinin bir sonucu olarak kültür varlıklarının bakımsız kalması ve yok olması
sorununun çözümüne yönelik; literatürde farklı yaklaşımlar önerildiği görülmektedir.
Kendine özgü birçok sorunu bünyesinde barındıran nüfusunu kaybetmiş kırsal
yerleşimlerin sahip oldukları kırsal mirasın korunması ve bu alanların sürdürülebilir
bir sosyo-ekonomik yapıya kavuşturulabilmesi için bu bölümde öncelikle önerilen
uluslarası yaklaşımlar irdelenmiştir. Önceki çalışmaların boşlukları tespit edilerek
nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimler için özelleşmiş bir koruma yaklaşımı önerisi
geliştirilmiştir.
Önerilen
koruma
yaklaşımının
disiplinler
arası
katkılarla
geliştirilebileceği ve gelecekte kırsal yerleşimlerin korunması konusunda yapılacak
bilimsel çalışmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir.
5.1 Uluslararası Yaklaşımların İrdelenmesi
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerde yaşamın yeniden başlatılabilmesi ve kırsal
mirasın yeniden değerlendirilebilmesi için “analitik hiyerarşi”, “çoklu değerlendirme
ölçütleri”, “yöresel çiftlik mimarisinin belgelenmesi ve yeniden kullanımında
metodolojik yaklaşım”, “köy yenileme”, “kırsal mirasın sunumu yoluyla koruma”,
“terk edilmiş köylerdeki kültürel mirasın korunması ve çok yönlü değerlendirilmesi”,
vb. gibi farklı yaklaşımların uygulanmasının önerildiği görülmektedir.
137
Russo ve diğ (2013), kırsal yapıların yeniden kullanılması için seçeneklerin
tanımlanmasında önerdiği analitik hiyerarşi yöntemini (Analytic Hierarchy Process)
İtalya’nın Sicilya adasındaki terk edilmiş bir köyde örneklemiştir (ss. 323-342). Terk
edilmiş kırsal yerleşimlerin yeniden kullanım alternatiflerinin kıyaslanması,
değerlendirilmesi ve tasniflenmesinde kullanılan analitik hiyerarşi yönteminin amacı
yerleşimler için alternatifler arasından en iyi kullanım senaryosunun belirlenmesi
olarak ifade edilmiştir. (Russo ve diğ, 2013, s. 325). Üç aşamalı olarak uygulanan
analitik hiyerarşi yönteminin ilk aşaması, bir grup uzmanın yerleşimin hangi işlevle
değerlendirilmesi
gerektiğine
karar
vermesi
olarak
tanımlanmıştır.
Uzman
değerlendirmesi sonrasında çok amaçlı bir merkez yaratılması (A1), kalıntıların aktif
restorasyonu (A2) ya da sanal bir müze oluşturulması (A3) alternatifleri ikinci
aşamayı, kabul edilebilir yeniden yapım maliyetleri (I1), altyapı olanaklarına erişim
(I2), tarihi merkezlere yakınlık (I3), ekolojik ağlar ya da doğal alanlara yakınlık (I4)
ve iş merkezlerine yakınlık (I5) gibi girdiler ise üçüncü aşamayı oluşturmaktadır.
Russo ve diğ (2013), üç aşamalı analitik hiyerarşi yönteminin yukarıda belirtilen üç
alternatif ve beş girdinin katsayılarının göze alındığı bir matris uyarınca terk edilmiş
bir
kırsal
yerleşimin
yeniden
işlevlendirilmesindeki
en
iyi
seçeneğin
belirlenebileceğini savunmuştur (s. 325; Şekil 5.1).
Şekil 5.1 : Üç aşamalı analitik hiyerarşi analizi şeması (Russo ve diğ, 2013).
Zavadskas ve Antucheviciene (2007), ise terk edilmiş kırsal yapıların onarılmasında
çoklu
değerlendirme
ölçütleri
(multiple
criteria
evaluation)
yönteminin
kullanılmasını önermiştir (ss. 436-451). Çoklu değerlendirme ölçütleri yöntemi sekiz
ana aşamadan oluşturulmuştur. Yöntemin birinci aşaması; terk edilmiş kırsal
yapıların yeniden değerlendirme olasılıkları ile ilgili ilk tespitlerin yapılması, ikinci
138
aşaması; yeniden kullanım seçeneklerinin belirlenmesi, üçüncü aşaması ise
değerlendirme
kriterlerinin
tanımlanması
olarak
belirlenmiştir.
Belirlenen
değerlendirme kriterlerinin ağırlıklarına göre şekillenen diğer aşamalarda kullanılan
“fuzzy decision matrix” yardımıyla terk edilmiş kırsal yapılar için en uygun yeniden
kullanım seçeneğine karar verilmektedir (Zavadskas ve Antucheviciene, 2007, s.
442).
Şekil 5.2 : Kırsal bölgelerdeki yöresel çiftlik mimarisinin belgelenmesi ve yeniden
kullanımı için önerilen altı aşamalı metodolojik yaklaşım (Fuentes, 2010).
Fuentes’in (2010), yöresel çiftlik mimarisinin belgelenmesi ve yeniden kullanımı için
önerdiği altı aşamadan oluşan metodolojik yaklaşımın ilk aşamasını, alanla ilgili
tarihsel, sosyo-ekonomik ve yasal durum, geleneksel malzeme ve yapım
tekniklerinin analizi, vb. bilgilerin derlendiği “Taslak çalışmalar” oluşturmaktadır
(Şekil 5.2; ss. 119-129). İkinci aşama “Envanter çalışmaları”, üçüncü aşama
“Tipolojik çalışmalar ve önemli örneklerin tespiti”, dördüncü aşama “Kataloglama”,
beşinci aşama “Yeniden kullanım potansiyelinin değerlendirilmesi”, altıncı aşama ise
“Yerel bir yeniden kullanım rehberinin hazırlanması”dır. Yöntemin beşinci adımı
olarak tanımlanan yeniden kullanım potansiyelinin değerlendirilmesi aşamasında terk
edilmiş kırsal yapıların yeniden değerlendirilmesinde konum, ulaşılabilirlik, peyzaj
değeri, yerleşim karakteri, yakın çevre özellikleri, mülkiyet yapısı, yasal statü,
mimari, tarihi ya da diğer özgün değerler, boyut, plan biçimi, kat sayısı, aydınlanma
139
durumu, özelleştirilmiş alanlar, strüktür durumu ve özgünlük durumu gibi
değişkenler dikkate alınmaktadır ( Şekil 5.2; Fuentes, 2010, s. 127).
Wilson (1999), Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi sonrası sosyalist yönetimin
düştüğü Doğu Almanya coğrafyasındaki köylerde yaşanan nüfus kaybının
engellenmesi ve kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesi hedefine yönelik 1950
yılından itibaren Batı Almanya’da uygulanan köy yenileme (Dorferneurung)
kavramını önermiştir (ss. 247-255). Tarım politikalarının bir parçası olan
Dorferneurung yaklaşımı, geçimini tarımdan sağlayan köylerin, XX. yüzyılın
şartlarına uygun olarak modernizasyonu, ihtiyaç duyulan çağdaş donatıların
geleneksel dokuya eklenmesi, altyapı olanaklarının iyileştirilmesi ancak tüm bunlar
gerçekleştirilirken kırsal mirasın korunmasını kapsamaktadır (Wilson, 1999, s. 248).
Dorferneurung yaklaşımı, 1991 yılından itibaren geçmişte ekonomik sistemi
kooperatifçilik ve devletin tarım destekleri üzerine kurulu olan Doğu Almanya’daki
kırsal alanların pazar ekonomisi koşullarına uyarlanması ve yaşam standartlarının
Batı seviyesine getirilmesi hedefi ile uygulamaya konulmuştur (Wilson, 1999, s.
248). Bu kapsamda Doğu Almanya’da kırsal kalkınma politikaları; tarım dışı
istihdam olanaklarının yaratılması, altyapı olanaklarının iyileştirilmesi, tarihi
yapıların restorasyonu ve terk edilmiş çiftlik evlerinin alternatif ekonomik
kullanımlar için yeniden işlevlendirilmesi üzerine kurgulanmıştır. Dorferneurung
tarihi yapıların restorasyonu dışında, köyün geleneksel dokusunu oluşturan çevresel
değerli
yapıların da onarılmasını, köydeki yolların yenilenmesini, ulaşım
olanaklarının geliştirilmesini, sel vb. doğal afetlere karşı önlem alınmasını, su
kaynaklarının temizlenmesini ve yeni yeşil köy meydanları ve sosyal yapılar inşa
edilmesini kapsamaktadır (Wilson, 1999, s. 249).
Porto ve diğ (2012) ise, geleneksel kırsal yapıların kültürel miras özelliklerinin
sunumu ile çekiciliklerinin artırılmasında yerel yönetimlerin kullanımına yönelik
dört aşamalı bir yöntem önermektedir (ss. 421-436). Yöntemin ilk aşaması; kültür
mirasının turizm kullanımına yönelik sunumu için öncelikle tarihi, kültürel, çevresel
ve sosyal değerlerinin tanımlanması ve turizm potansiyelinin değerlendirilmesi,
ikinci aşaması; anketler aracılığıyla ziyaretçi profilinin tespiti, üçüncü aşaması;
sunumu gerçekleştirilecek kırsal yapıların belirlenerek hakkındaki bilgilerin
derlenmesi, son aşaması ise kültür mirası sunum stratejisinin hazırlanmasından
oluşmaktadır (Porto ve diğ, 2012, s. 424). Yöntemin son aşamasında hazırlanması
140
beklenen sunum stratejisi, alt hedeflerin ve bunların gerçekleştirilmesi için eylem
planlarının hazırlanması, çalışma grupları ve paydaşların belirlenmesi ile sunum için
gerekli araçların üretilmesi konularından oluşmaktadır (Porto ve diğ, 2012, s. 424).
Şekil 5.3 : Kültürel park konsepti bağlamında eko-kültürel turizm (Filipe ve
Mascarenhas, 2011).
Filipe ve Mascarenhas’ın (2011), terk edilmiş köylerdeki kültürel mirasın korunması
ve çok yönlü değerlendirilmesi için Portekiz’de yer alan Broas Köyü’nde örneklediği
model uyarınca, terk edilmiş kırsal yerleşimlerin korunması için turizm, müzecilik,
vb. yaklaşımlarla yeniden işlevlendirilebileceği belirtilmektedir (ss. 21-45). Bu
doğrultuda Filipe ve Mascarenhas (2011), Broas köyünün çok yönlü aktivitelerle
desteklenecek bir kültür parkı olarak işlevlendirilebileceğini önermektedir (s. 38).
Kültür parkı yaklaşımı; toplum açısından çağdaş bir eğitim ve araştırma olanağı
sağlayan, aynı zamanda kültürel turizm ve kırsal alanlardaki diğer turistik
faaliyetlerin geliştirilmesi ile yeni ekonomik kaynak yaratan kültürel miras
yönetiminin ve kırsal müzeciliğin yeni bir türü olarak tanımlanmıştır (Şekil 5.3).
Broas köyünde bu tür bir yaklaşımın geliştirilebilmesi için önerilen uygulama
rehberinde terk edilme ve buna bağlı olarak kültürel mirasın yitirilmesi problemi
141
karşısında etkin bir kamuoyu oluşturulması, teknik bir uygulama komisyonu ve
içerisinde turizmcilerin, mülk sahiplerinin, yerel yönetimlerin ve girişimcilerin yer
aldığı bir uzlaştırma heyetinin kurulması önerilmiştir (Filipe ve Mascarenhas, 2011,
ss. 40-41).
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerde yaşamın tekrar nasıl başlayabileceği ve
kültürel
mirasın
yeniden
değerlendirilerek
korunmasının
kırsal
kalkınma
politikalarıyla nasıl ilişkilendirileceği konularının yanı sıra tarımsal bir üretimle
ilişkili kırsal yapı türlerinin yeniden işlevlendirilmesi için de farklı önerilerin
geliştirildiği görülmektedir.
Fuentes ve diğ (2010), geleneksel çiftlik yapılarının yeniden işlevlendirilmesi
konusunu İspanya’daki terk edilmiş yer altı şarap mahzenleri üzerinden
tartışmaktadır (ss. 738-748). Tarım sektöründeki büyük dönüşümlerin, ekonomik
aktivitelerin endüstrileşmesinin ve kırdan kente göç olgusunun İspanya’da ve diğer
gelişmiş ülkelerde kırsal nüfusun azalmasına neden olduğu belirtilmektedir.
İspanya’nın birçok noktasında yukarıdaki sorunlar bağlamında terk edilerek işlevsiz
kalan şarap mahzenlerinin, bulundukları bölgelerdeki bağlardan üretilecek özel
üretim şarapların yıllandırılmasında ya da restoran, şarap tadım vb. turistik amaçlarla
kullanılabileceği belirten Fuentes (2010), terk edilmiş yapıların yeniden kullanımının
bölge ekonomisine katkı sağlayarak kırdan kente göç olgusunun ivmesini tersine
çevireceğini ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayacağını ifade etmişlerdir
(ss. 742-747).
Van Der Vaart ise (2005), işlevsiz kalmış çiftlik yapılarının tarım dışı fonksiyonlarla
yeniden kullanımının nasıl gerçekleştirilebileceğini Hollanda-Friesland sınırları
içerisinde bulunan kullanım dışı kalmış yaklaşık 15.000 yapı üzerinden
sorgulamaktadır (ss. 143-152). Friesland’daki yeniden kullanımlar büyük oranda
konut fonksiyonuna yönelik gerçekleşmiş ve kırsal alanlardaki yapıları onararak
yerleşen grupların yarattığı ekonomik canlılık kültürel mirasın korunmasını olumlu
yönde etkilemiştir (Van Der Vaart, 2005, s. 146).
Kırsal yerleşimlerinin nüfusunu kaybetmesinin İtalya’da da yaygın bir sorun
olduğunu belirten Figlia ise (2012), bu sorunun yoğun olarak yaşandığı Aspromonte
ve Belice Vadisi’nde bulunan köylerde yaptığı incelemelerde, kırsal yapıların taşıdığı
yerel değerlerle bölgesel birer kaynak olduklarını vurgulamıştır (s. 2). Kırsal
142
yerleşimlerde sona eren hayatın, kırsal kalkınma politikalarının bir parçası olarak
belirlenen turizm ya da ekolojik yaşam gibi kullanımlarla tekrar başlatılabileceği
belirtilmiştir (Figlia, 2012, s. 14-16).
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerle ilgili doğrudan bir vurgu yer almasa da
Burra Tüzüğü’nde kırsal ya da kentsel ayrımı yapılmadan kültürel öneme sahip tüm
alanların planlanması ve yönetimi için “önemin anlaşılması, politika geliştirilmesi ve
politikalarla uyumlu yönetim” olmak üzere üç aşamalı bir süreç önerilmiştir (Şekil
5.4; ICOMOS Avustralya, 2013).
Kültürel değere sahip alanların iyi yönetilmesinin korumanın ayrılmaz bir parçası
olarak değerlendirildiği tüzükte, bu alanların planlanması ve yönetilmesine ilişkin
önerilen sürecin ilk aşaması; alanın tanımlanması, yazılı, sözlü, fiziksel bilgilerin bir
araya getirilmesi, yerin öneminin değerlendirilmesi ve önem bildirgesinin
geliştirilmesinden, ikinci aşaması; yerin öneminden kaynaklanan zorunlulukların
tanımlanması, alanın gelecek ihtiyaçları, kaynakları, fırsatları ve kısıtları ile
durumunun tanımlanması, politika seçeneklerinin tanımlanması, değerlendirilmesi ve
eylem planlarının oluşturulmasından, üçüncü aşaması ise yönetim planının
uygulanması, uygulamaların izlenmesi ve yeniden değerlendirilme aşamalarından
oluşmaktadır.
UNESCO Dünya Mirası Merkezi (WHC)’nin Dünya Mirası’na aday gösterilecek
alanlar için bir zorunluluk olarak belirlediği “yönetim planı” kavramını; kültürel ve
doğal miras alanlarının hangi yöntemler, kaynaklar, uzmanlar ve program ile nasıl
korunacağını tarifleyen ve sürekli revize edilen yol gösterici rehberler olarak
tanımlamak mümkündür. Feilden ve Jokilehto (1993), yönetim planlarının
hazırlanması sürecinin ilk araştırmaların gerçekleştirilmesi, alanın ve koruma alanı
sınırlarının
tanımlanması,
kaynakların
tanımlanması
ve
değerlendirilmesi,
kısıtlamaların belirlenmesi ve hedeflerin açıklanması, projelerin tanımlanması, iş
programlarının ve senelik planların hazırlanması, uygulama ve gözden geçirme
aşamalarından, IUCN ise (2008), giriş, alanın karakteristiklerinin ve doğal
değerlerinin
tanımlanması,
sürece
kimlerin
ve
ne
zaman
katılacaklarının
belirlenmesi, vizyon ve hedeflerin belirlenmesi, yönetim seçeneklerinin açıklanması,
yönetim politikalarının belirlenmesi, yönetim eylemlerinin belirlenmesi, planın
uygulanması ve gözden geçirme aşamalarından oluşması gerektiğini belirtmişlerdir.
143
Şekil 5.4 : Burra tüzüğü süreci (ICOMOS Avustralya, 2013).
5.2 Önerilen Koruma Yaklaşımı
Kültürel ve doğal mirasın yönetimi ve nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin
yeniden değerlendirilmesi ile ilgili yukarıda özetlenmeye çalışılan farklı yaklaşımlar
görülmekle birlikte, kendine özgü birçok sorunu bünyesinde barındıran nüfusunu
144
yitirmiş kırsal yerleşimlerin sahip oldukları kültürel ve doğal mirasın korunması ve
bu alanların sürdürülebilir bir sosyo-ekonomik yapıya kavuşturulabilmesi için
özelleşmiş bir yöntemin eksikliği görülmektedir. Tez çalışması, nüfusunu kaybetmiş
kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenlerini ortaya koyup, bu çevrelerin
ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda gelecek kuşaklara aktarılabilmeleri için
özelleşmiş kapsamlı bir koruma yaklaşımı ortaya koymayı hedeflemiştir. Bu
doğrultuda önerilen koruma yaklaşımı: “Yerleşimin doğal, kültürel değerlerinin ve
öneminin tanımlanması”, “Yerleşimin yeniden değerlendirme seçeneklerinin
belirlenmesi”, “Koruma politikalarının belirlenmesi”, “Uygulama” ve “İzleme,
denetleme, değerlendirme, güncelleme” olmak üzere beş aşamadan oluşmaktadır
(Şekil 5.5; Şekil 5.9).
Şekil 5.5 : Koruma yaklaşımının aşamaları (2015).
Koruma yaklaşımının ilk aşamasını nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimin doğal ve
kültürel değerlerinin ve taşıdığı önemin belirlenmesi oluşturmaktadır (Şekil 5.6).
Terk edilmiş ya da neredeyse terk edilmekte olan kırsal yerleşimlerin sahip oldukları
doğal ve kültürel değerlerin saptanması, bu yerleşimlerin neden korunması gerektiği
sorusunun
yanıtlanması
açısından
koruma
yaklaşımının
ilk
aşamasını
oluşturmaktadır.
Ülkelerin sahip olduğu kültürel ve doğal miras envanter sisteminin bir parçası olması
gereken, kırsal yerleşimlerin bulundukları çevrelerin biyo-çeşitliliği ile somut ve
somut olmayan değerlerinin belgelenmesi, korunması gerekli kırsal yerleşimlerin
taşıdıkları önemin tanımlanması için bir ön koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ulusların doğal ve kültürel miras envanterini kentler için dahi henüz tam olarak
tamamlayamadıkları düşünülecek olursa, kırsal yerleşimlerin doğal ve kültürel
145
değerlerinin tanımlanması, mevcut envanter sistemlerine de katkı sağlayacaktır.
Doğal ve kültürel değerleri tanımlanan kırsal yerleşimlerde koruma alanı ve geçiş
bölgesi sınırlarının belirlenmesi bir gerekliliktir. Kırsal yerleşimlerde koruma
sınırları belirlenirken insan ve doğa etkileşiminin ortaklığı sonucu oluşan geleneksel
yerleşimler, tarım ve orman alanları, su kaynakları ve ulaşım bağlantıları gibi
unsurlar dikkate alınmalıdır. Koruma sınırları, birincil öneme sahip geleneksel
yapılar, yollar, meydanlar, tarım alanları vb. unsurların oluşturduğu yerleşimi
kapsayan çekirdek koruma alanı ve bu sınırın dışında, alanı fiziki, görsel ve sosyal
olarak etkileyen geçiş (tampon) bölgesinden oluşmalıdır.
Sınırları, doğal ve kültürel değerleri belirlenen kırsal yerleşimlerin, terk edilme
durumlarının ortaya konulması ve nüfusunu yitirmelerine sebep olan etkenlerin
belirlenmesi son derece önemlidir. Korunması gerekli değerlere sahip kırsal
yerleşimlerde yaşayan nüfusun yaşam alanlarını terk etmesinin birçok nedeni
bulunmaktadır (Çizelge 3.1). Kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenlerinin
belirlenmesi, koruma yaklaşımının bir sonraki adımı olan “Yerleşimin Yeniden
Değerlendirme
Seçeneklerinin
Belirlenmesi”
aşamasında
alınacak
kararları
yönlendirecek en temel konulardan biridir. Kırsal yerleşimlerin insan kaynaklı sosyokültürel ve ekonomik, politik, diğer ve doğa kaynaklı nedenlerle nüfusunu yitirdiği
örneklerde, ülkelerin kırsal kalkınma politikaları ve üst ölçekteki planlama kararları
ile uyumlu olacak şekilde nüfus kaybetme nedenlerinin ortadan kaldırılması, terk
edilen kırsal alanlarda yaşamın yeniden başlaması ve dolayısıyla korumanın
gerçekleşebilmesi için bir gerekliliktir. Nüfus kaybına neden olan etkenlerin ortadan
kaldırılma şansının olmadığı kimi örneklerin yeniden değerlendirilme olasılıkları,
farklılaşmaktadır.
Nüfus kaybının altında yatan nedenlerin belirlenmesi ile eş zamanlı olarak
yerleşimlerin sahip oldukları kültürel ve doğal mirasın belgelenmesi, korunacak
alanın yasal statüsü, arazi kullanımı ve planlama kararları, uluslararası koruma
sözleşmeleri ve ülkelerin kültür ve tabiat varlıklarını koruma mevzuatlarının tespiti
ile mevcut fiziki, sosyal ve ekonomik yapılarının analizlerinin yapılması
gerekmektedir. Yerleşimlerin yasal koruma statülerinin tespiti sırasında koruma
altına alınmamış ya da yetersiz bir koruma statüsüne sahip olduğu belirlenen
yerleşimlerin
daha
önce
açıklanan
ölçütler
uyarınca
belirlenecek
sınırlar
doğrultusunda bir koruma statüsüne kavuşturulması son derece önemlidir. Bu
146
noktada ülkelerin ulusal koruma yasalarının da çağdaş koruma ilkeleri doğrultusunda
insan ve doğanın ortaklaşa katkılarıyla oluşturulmuş kırsal yerleşimlerin ihtiyaçlarını
karşılacak şekilde güncellenmesi, koruma çalışmalarında başarılı olunabilmesinin ön
koşullarından biri olarak görülmelidir. Bununla birlikte korunacak alanın sahip
olduğu doğal kaynaklar ve durumları, kültürel mirasın yıpranmışlık durumu,
mülkiyet yapısı, kullanım durumu, altyapı olanaklarının mevcut ve önerilebilecek
kullanımlar açısından yeterliliği, ulaşım olanakları, arazi kullanımı ve planlama
kararları ile sosyo-ekonomik göstergeler, yerleşimlerin geleceğe taşınabilmesi için
öngörülecek yeniden değerlendirme seçeneğinin şekillendirilmesinde gerekli
bilgilerdir.
Disiplinler arası bir çalışma gerektiren belgeleme süreci sonucunda alanla ilgili tüm
veriler derlenerek, korunacak bölge hakkındaki bilgi altyapısı oluşturulmalıdır. Elde
edilen tüm verilerin analizi ve sentezi sonrasında, korunacak kırsal yerleşimin güçlü
ve zayıf yönleri, taşıdığı fırsatlar ve karşı karşıya olduğu tehditler (GZFT analizi)
belirlenmelidir.
Şekil 5.6 : Koruma yaklaşımının birinci aşamasının alt basamakları (2015).
“Yerleşimlerin
Doğal,
Kültürel
Değerlerinin
ve
Öneminin
Tanımlanması”
aşamasının ardından koruma yaklaşımında önerilen ikinci basamak, nüfusunu
kaybetmiş kırsal yerleşimlerdeki yaşamın yeniden kurgulanması olasılıklarının
tartışılacağı “Yerleşimlerin Yeniden Değerlendirme Seçeneklerinin Belirlenmesi”
aşamasıdır (Şekil
5.7).
Nüfusunu
kaybetmiş
kırsal
yerleşimlerin
yeniden
değerlendirilmesi aşamasının ilk adımı; koruma sınırları belirlenen alanın korunması
ile ilgili ulusal ve uluslararası ortakların ve paydaşların belirlenmesi ile korumaya
147
sağlanacak finansal kaynakların tespit edilmesidir. Kırsal yerleşimlerin korunması ile
ilgili paydaş ve ortaklar; yasalar çerçevesinde
sorumlu olan merkezi ve yerel
yönetimlere bağlı tüm birimler, koruma ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluşlar,
üniversiteler, meslek odaları temsilcilikleri, finansal kaynak sağlayan sponsorlar,
sivil toplum örgütleri, ulusal ve yerel medya kuruluşları, mülkiyet sahibi yerel halk
ve kullanıcılar, bölgeyi ziyaret edecek yerli ve yabancı turistler, bölgede çalışan yerli
ve yabancı turizm şirketleri ve rehberler, vb. olarak sıralanabilir. Nüfusunu yitirmiş
kırsal yerleşimlerin sahip olduğu kültürel ve doğal mirasın etkili bir şekilde
korunması ve yeniden değerlendirilmesi ile bu yerleşimlerde sürdürülebilir bir
ekonomik yapının kurulabilmesi ancak ilgili ve yetkili her kişi, kurum ve kuruluşun
katkılarıyla oluşturulan bir toplum bilincinin yaratılması ile mümkündür. Bu açıdan
korumaya yönelik gelecek hedeflerinin belirlenmesinde ve başarıya ulaşmasında;
başta alınacak kararlardan etkilenecek mülkiyet sahibi yerel halk olmak üzere,
alınacak kararları etkileyecek uzmanların, meslek odalarının, sivil toplum
kuruluşlarının ve karar verici merkezi-yerel yönetim organlarının katılımının
sağlanması son derece önemlidir.
Nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerde mülkiyet sahibi yerel halkın ekonomik
güçlerinin oldukça kısıtlı olduğu düşünülecek olursa zengin kültürel ve doğal mirasa
sahip kırsal alanlarda kalkınmanın ve korumanın gerçekleştirilmesi, sağlanacak
ekonomik kaynaklara bağlıdır. Gülersoy ve Ayrancı (2011), merkezi ve yerel
yönetimin bir başka ifadeyle kamunun; koruma, planlama ve yaşam kalitesini
iyileştirme eylemlerinde tek başına yeterli kapasiteye sahip olmadığını, farklı
ölçeklerdeki uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için ilgili kurumlar arasında
ortaklık mekanizmasının geliştirilmesi gerektiğini belirtmektedir (s. 125). Kamu-özel
sektör ortaklıkları, koruma uygulamalarında finansal kaynak sağlamanın yanında
etkin bir yönetim biçimi de sunmaktadır (Gülersoy ve Ayrancı, 2011, s. 125). Kırsal
alanların kalkınması ve bu alanlardaki kültürel mirasın korunması konusunda, kamu
kaynaklarının sınırlı olması göz önüne alınarak; doğrudan kamu kaynaklarının
kullanılması yaklaşımının yanında uluslararası kaynakların kullanımını, özel
sermayeyi ve yerel girişimcileri teşvik edici yaklaşımların da ülke politikalarının bir
parçası haline getirilmesi bir gerekliliktir. Mitchell ve diğ (2009), kültürel peyzaj
alanlarının korunması için kaynak yaratma stratejilerini kamu ya da özel sektörün
doğrudan sağladığı dışsal kaynaklar ve bu alanların taşıdığı geleneksel potansiyelin
148
ortaya çıkarılmasıyla elde edilebilecek içsel kaynaklar olmak üzere iki gruba
ayırmışlardır (ss. 73-78). Bu sınıflandırma uyarınca nüfusunu kaybetmiş kırsal
yerleşimlerdeki kültürel ve doğal mirasın korunmasına yönelik olası kaynakları;
tarım, ormancılık, kırsal kalkınma ve diğer köy işlerine ayrılan doğrudan kamu
kaynakları, kamu-özel sektör ortaklıklarının, ticaret ve sanayi odalarının, özel kişi ya
da firmaların ve ulusal ya da uluslararası diğer kuruluşların korumaya ayırdıkları
kaynaklar olarak sıralamak mümkündür. Yukarıda sayılan dışsal kaynaklara ek
olarak söz konusu yerleşimlerle geçmişe dönük bağları olan ancak günümüzde büyük
kentlerde ya da farklı yerlerde yaşayan varlıklı kişilerin ya da hemşehri derneklerinin
olası katkıları da düşünülebilir.
Nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerin sahip oldukları kültürel ve doğal mirasın
korunması için yalnızca fiziksel çevreye yönelik tek yönlü gerçekleştirilen
harcamaların tek başına başarılı olamayacağı açıktır. Bu açıdan sağlanan kısıtlı
kaynakların nüfusunu kaybetmiş yerleşimlerdeki kültürel ve doğal varlıkların
korunması ile birlikte bu yerleşimlerin sürdürülebilir bir ekonomik yapıya
kavuşturulması için de kullanılması son derece önemlidir. Kültürel peyzaj
alanlarında sürdürülebilir bir ekonomik yapının kurulması için kamu ve özel
sektörün doğrudan kaynakları (dışsal kaynaklar) yanında, Mitchell ve diğ (2009)’nin
kendi içerisinde “alan-uyumlu sürdürülebilir uygulamalar” ve “alan yönetiminden
elde edilen gelirin yönlendirilmesi” olmak üzere iki gruba ayırdığı içsel kaynakların
da devreye sokulması önemlidir (ss. 73-78). İçsel kaynaklara alana gelen
ziyaretçilerden alınan ücretlerin korumaya yönlendirilmesi ve alana özgü etiketlerle
korunan alan imajından da faydalanarak kaliteli turistik objelerin ve tarım ürünlerinin
yetiştirilerek satılması örnek olarak gösterilebilir.
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesi seçenekleri
belirlenmeden önce paydaşlar ve finansal kaynakların tespiti sonrasında öncelikle
yerel halkın köylerine geri dönüş olasılığının araştırılması gerekmektedir. Kırsal
yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesinde, bu yaşam çevrelerinin geçmişle olan
bağlarının silinmemesi ve geri dönmeye istekli olan eski sakinlerin gözetilmesi son
derece önemlidir.
Kırsal yaşam çevrelerinin geleneksel geçim kaynaklarını oluşturan tarım ve
ormancılık gibi alanlarda sağlanacak destekler ve buna benzer kırsal kalkınma
yaklaşımlarıyla yaratılacak güçlü kırsal ekonomiler, nüfus kaybına neden olan sosyo149
ekonomik ve psikolojik etkenlerin ortadan kaldırılmasını sağlayarak, yerel halkın
köylerine geri dönüşünü teşvik edecektir. Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerde
yerel halkın geri dönüş olasılıkları doğal, politik ve diğer terk edilme nedenlerine
bağlı olarak her zaman olanaklı değildir. Öte yandan geleneksel sakinlerin geri
dönüşünün olanaklı olduğu durumlarda da geri dönüşe ve kırsal yaşamın
canlandırılmasına yönelik sağlanan teşviklere rağmen eski sakinlerin tamamının ya
da bir bölümünün geri dönmek istemeyebileceği göz önünde tutulmalıdır. Bu açıdan
kültürel ve doğal mirasın korunmasının ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının
sağlanabilmesine yönelik yerel halkın geri dönüş olasılığının araştırılması sonrasında
geri dönmeye istekli olan eski sakinler, kırsal alanlarda yaşamak isteyen ya da bu
alanları dinlenme, eğitim, kültürel, sportif, ya da farklı kaygılarla kullanmak isteyen
veya bu alanlara yatırım yapmak isteyen olası kişi ya da kurumların ihtiyaç ve
beklentilerinin tespiti yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesinde dikkatle
ele alınması gereken diğer bir adımdır. Olası kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin
yerleşimin fiziksel durumu ile uyumlu olması dikkat edilmesi gereken bir diğer
konudur. Geçmiş yüzyıllarda inşa edilmiş kırsal çevrelerin günümüz yaşam
koşullarına uyarlanırken özgünlük ve bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi son
derece önemlidir. Yeniden işlevlendirmede mimari mirasın yıpranmışlık durumu da
dikkat edilmesi gereken diğer bir unsurdur. Büyük müdahaleler ve yeniden yapımlar
gerektiren
uygulamalardan
zorunlu
kalmadıkça
kaçınılmalıdır.
Uygulamaya
konulacak tüm yeniden işlevlendirme ya da koruma çalışmalarında yerleşimlerin terk
edildiği tarihsel döneme ilişkin izlerin korunması ve bu konuda bilgi verici sunum
tekniklerinin geliştirilmesi önemlidir.
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin yeniden değerlendirme seçenekleri olarak
belirlenen; “müzeleştirme”, “turizm” ya da “yerleşimlerin yeniden iskanı”,
yaklaşımları yerleşimlerin nüfus kaybetme nedenleri, sosyo-ekonomik yapıları,
fiziksel durumları, güçlü ve zayıf yönleri, potansiyeli, taşıdığı riskleri, finansal
kaynakları ve yasal statüleri doğrultusunda, tek başlarına uygulanabileceği gibi,
tamamının bir arada uygulanması da mümkündür. Yeniden değerlendirme
seçeneklerinin belirlenmesinde, yerleşimin sahip olduğu koşullar ve olası
kullanıcıların ihtiyaç ve beklentileri temel şekillendirici unsurlardır. Bu aşamanın bir
sonraki adımı, belirlenen yeni kullanım ya da kullanımlar doğrultusunda yerleşimin
150
korunmasına ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının kurulmasına yönelik tüm
paydaşların katılımıyla saptanacak ortak bir gelecek öngörüsünün belirlenmesidir.
Nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel-doğal mirasın korunmasına yönelik
koruma
politikalarını
ve
bu
politikalar
doğrultusunda
hayata
geçirilecek
uygulamaları şekillendirecek en önemli adım olan ortak gelecek öngörüsünün
belirlenmesi aşamasında, tüm ilgili kişi ve kuruluşların planlama ve uygulama
süreçlerine katılması ve kararların uzlaşıyla alınması koruma uygulamalarının
başarıya ulaşması açısından son derece önemlidir. Koruma yaklaşımının son aşaması
olan “İzleme, Denetleme, Değerlendirme ve Güncelleme” aşamasında uygulanan
koruma politikalarının hedeflerine ulaşamaması ve uygulama aşamasındaki
başarısızlık durumunda ise yerleşimlerin yeniden değerlendirme seçeneklerinin
belirlenmesi sürecinin ve buna bağlı olarak ortaya konulan ortak gelecek hedefinin
tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Yerleşimlerin doğal, kültürel değerlerinin ve önemlerinin belirlenmesi ve yeniden
değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesinin ardından koruma yaklaşımında
önerilen üçüncü basamak kırsal mirasın korunması için geliştirilecek; “Koruma
Politikalarının Belirlenmesi” aşamasıdır (Şekil 5.7). Koruma politikaları; ülke
politikalarıyla bütünleşik olarak, yerleşimlerin ekolojik dengesinin ve doğal, kültürel
değerlerinin sürdürülmesi için finansal kaynağın, araçların, koruma yönteminin ve
önceliklerin belirlenmesine yönelik açılımlar sağlamalıdır. Kırsal yerleşimleri
koruma politikalarının başarıya ulaşması ancak ulusların kırsal kalkınma, çevre,
orman, tarım, su, kentleşme, turizm, eğitim, enerji, ekonomi, planlama, yönetim vb.
politikaları ile uyumlu olması halinde gerçekleşebilir. Bu açıdan ülkelerin ulusal
tarım, ormancılık, kalkınma vb. politikalarının ve üst ölçekli planlama kararlarının
koruma öncelikli olarak tekrar gözden geçirilmesi ve bir ortaklığın sağlanması
gerekmektedir. Koruma öncelikli olarak ulusal politikalarda değişikliğe gidilmesi
sonrasında, açıklanan koruma politikaları doğrultusunda ulaşılması planlanan
hedeflerin, gerçekleştirilecek işlerin ve araçların belirlenmesi gerekmektedir.
Kırsal yerleşimlerin koşulları göz önüne alınarak belirlenen yeniden kullanım
senaryosunun gerektirdiği müdahale biçimleri mimari mirasın sahip olduğu değerlere
ve koruma ilkelerine göre tanımlanmalıdır (ICOMOS Türkiye, 2013, s. 24). Koruma
müdahalelerinde özgün niteliklerin korunması ve en az müdahale esas olmakla
birlikte gerekli görüldüğü takdirde bakım, basit onarım ya da esaslı onarım
151
kapsamında, sağlıklaştırma-rehabilitasyon, yeniden kullanım-yeni işleve uyarlama,
taşıma, anastylosis, yeniden yapım gibi müdahale yaklaşımları ya da acil koruma
önlemleri, koruma, temizleme, sağlamlaştırma, bütünleme-reintegrasyon, yapısal
iyileştirme, güçlendirme gibi müdahale biçimlerinden birine ya da birkaçına bütüncül
bir anlayışla başvurulabilir (ICOMOS Türkiye, 2013, ss. 24-27).
Şekil 5.7 : Koruma yaklaşımının ikinci ve üçüncü aşamalarının alt basamakları
(2015).
Koruma yaklaşımının dördüncü adımı “Uygulama” aşamasıdır (Şekil 5.8). Bu
aşamada koruma projelerinin hangi aşamalarda ve hangi zaman aralığında kimler
tarafından hangi yöntem ve kaynakla yapılacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Orbaşlı (2010), kısa, orta ve uzun vadeli olarak gerçekleştirilmesi hedeflenen
projelerin iş programlarının yapılması için “Politika-Zaman-Sorumlu Kurum-Finans
Kaynağı” başlıklarının kullanılmasını önermiştir (s. 56). Belirlenen koruma
politikalarının bir çeşit görev dağılımı olarak da adlandırılabilecek bu iş programında
önerilen politikaların uygulanması ile ulaşılmak istenen hedefler, bu hedeflerin
gerçekleştirilebilmesi için yapılacak işler, bu işlerin kim tarafından üstlenileceği,
nasıl finanse edileceği ve hangi zaman aralığında yapılacağı belirlenmelidir.
152
Koruma uygulamalarına liderlik ederek başarıya ulaşılmasında yerel yönetimlere
büyük bir sorumluluk düşmektedir. Uygulama ve izleme aşamalarında alınacak
kararlardan etkilenecek yerel halk, alınacak kararları etkileyecek uzmanlar, meslek
odaları, sivil toplum kuruluşları ve karar verici merkezi-yerel yönetim organlarının
temsilcilerinin katılımının sağlanması son derece önemlidir.
Şekil 5.8 : Koruma yaklaşımının dördüncü ve beşinci aşamalarının alt basamakları
(2015).
Koruma yaklaşımının son adımını “İzleme, Denetleme, Değerlendirme ve
Güncelleme” aşaması oluşturmaktadır (Şekil 5.8). Nüfusunu yitirmiş kırsal
yerleşimlerin sürekliliğinin ve sahip olduğu kırsal mirasının korunmasının
sağlanması ancak planlanan uygulamaların ve projelerin izlenmesi ile değişen
koşullar karşısında hızlı değişikliklerin ve paydaşlar arasında işbirliği, bilgi ve
tecrübe alış-verişi ile mümkün olabilecektir. Bu aşama koruma politikaları
doğrultusunda uygulanması öngörülen projelerin iş programına uygun bir şekilde
yürütülüp yürütülmediğini ve dolayısıyla kırsal yerleşimlerdeki kültürel ve doğal
varlıkların korunmasında ve sürdürülebilir bir yaşamın kurulmasındaki başarının
izlendiği bir süreçtir. Uygulamaların denetiminin objektif bir şekilde yapılması için
ise ilgili tüm paydaşların temsilcilerinin de sürece katkı sağlayabileceği bağımsız bir
uzman ekip kadrosunun kurulması ve gerçekleştirilen projeleri periyodik dönemler
halinde değerlendirmesi önerilmektedir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde kırsal
mirasın korunması konusunda gözlenen olumsuz durumların tespiti halinde
yerleşimin korunmasına yönelik tüm paydaşların katılımıyla belirlenen yerleşimin
yeniden değerlendirilmesi seçeneğinin ve buna bağlı olan ortak gelecek öngörüsünün
153
yeniden tartışılması ve sürecin tekrar ele alınması gerekmektedir. Böylece
yenilenemez bir kaynak olan kültürel ve doğal mirasın etkin şekilde korunması
sağlanmış olacaktır.
Şekil 5.9 : Koruma yaklaşımının tüm aşamaları (2015).
154
6. ÖNERİLEN KORUMA YAKLAŞIMININ PİLOT BÖLGE (LÜBBEY
KÖYÜ17) ÜZERİNDE İRDELENMESİ
Nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması için önerilen koruma
yaklaşımının pilot çalışma alanı; çok ciddi koruma sorunlarını ve potansiyelini bir
arada barındıran İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki 30 ilçeden biri olan
Ödemiş ilçesine bağlı Lübbey Köyü olarak belirlenmiştir. Lübbey Köyü; beşinci
bölümde önerilen koruma yaklaşımının aşamaları uyarınca sorgulanmış ve
yerleşimin geleceğine yönelik bir yol haritası ortaya konulmuştur. Bu çerçevede
“Konum, coğrafi özellikler ve çevre yerleşimler”, “Kültürel, doğal değerleri ve
önemi”, “Terk edilme süreci, nedenleri ve Lübbey Yaylağı” ile “Yasal, fiziksel ve
sosyal analiz çalışmaları” bölümleri önerilen koruma yaklaşımının ilk aşamasını,
“Yerleşimin geleceğine yönelik öneriler” bölümünde sırasıyla ele alınan “Yeniden
değerlendirme seçenekleri”, “Koruma politikaları”, “Uygulama önerileri ve eylem
planı” ve “İzleme, denetleme ve değerlendirme süreci” ise ikinci, üçüncü, dördüncü
ve beşinci aşamaları oluşturmaktadır.
6.1 Konum, Coğrafi Özellikler ve Çevre Yerleşimler
6.1.1 Konum ve coğrafi özellikler
Batı Anadolu’da, Küçük Menderes Havzası’nda, İzmir ili sınırları içerisinde yer alan
Lübbey Köyü, Rahmanlar vadisinde Ödemiş ilçe merkezinden yaklaşık 14 kilometre
uzaklıktadır. Lübbey Köyü’nün beş kilometre kuzeyinde ise köyün yaylası
bulunmaktadır (Şekil 6.1-Şekil 6.2). Günümüzde eski yerleşimin bulunduğu Lübbey
ve köy sakinlerinin Lübbey’i terk edip kalıcı olarak yerleştikleri Lübbey Yaylağı,
Çamyayla Mahallesi olarak anılmaktadır. Çamyayla Mahallesi’nin doğusunda
Metin içerisinde kullanılan Lübbey Köyü; geçmişte kışlak olarak kullanılan eski yerleşimi, Lübbey
Yaylağı (Çamyayla) ise köy sakinlerinin Lübbey’i terk edip kalıcı olarak taşındıkları köyün yaylasını
tariflemektedir.
2014 yerel seçimleri sonrasında yürürlüğe giren 12/11/2012 tarih ve 6360 sayılı ‘On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ ile birlikte İzmir il sınırları içerisindeki bütün
köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılarak, köyler mahalle olarak, bağlı bulundukları
ilçenin belediyesine katılmıştır. Söz konusu yasa ile Lübbey Kışlağı’nın ve Yaylağı’nın her ikisi
birden Çamyayla Mahallesi olarak Ödemiş Belediyesi’ne bağlanmıştır.
17
155
Horzum, güneyinde Derebebekler, batısında Çobanlar mahalleleri ve kuzeyinde
Manisa’nın Salihli ilçesi bulunmaktadır (Şekil 6.1).
1960’lı yıllara dek yaşamlarını kış aylarında Lübbey Kışlağı’nda (Şekil 6.3), yaz
aylarında Lübbey Yaylası’nda (Şekil 6.4) geçiren köy halkı bu tarihten itibaren
yaşanan göç süreci ile yalnızca yaz aylarını geçirdikleri Lübbey Yaylası’na kalıcı
olarak göçmüşlerdir. Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında
köyün 1904 tarihli nüfus sayımında nüfusunun 238 erkek ve 248 olmak üzere toplam
486 kişiden (77 hane) oluştuğu görülmektedir. Günümüzde köy halkının yerleştiği
Çamyayla’nın nüfusu 467’dir (Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü). Bu iki
nüfus istatitistiği karşılaştırıldığında, köyün nüfusunun geçen 113 yılda 21 kişi
azaldığı görülmektedir. Köyden göç edenlerin büyük çoğunluğunun Çamyayla’ya,
bir bölümünün ise Ödemiş ilçe merkezi başta olmak üzere, İzmir ve İstanbul gibi
büyük kent merkezlerine yerleştiği bilinmektedir.
Şekil 6.1 : Lübbey’in Ödemiş ve İzmir ili içindeki konumu (2013).
Deniz seviyesinden yaklaşık 500 metre yükseklikte çam ormanları arasında
konumlanan Lübbey Köyü, Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Ödemiş kent
merkezine ve çevresindeki ovalara kıyasla köyde ölçülen ortalama sıcaklık değerleri
daha düşüktür. Ödemiş kent merkezinde ölçülen yıllık ortalama sıcaklık 17˚C iken,
bu değer Lübbey Köyü’nde 11˚C’dir (Vardar, 2013). Yıllık yağış miktarının 850
milimetre civarında olduğu yerleşimde kar yağışlı gün sayısı ortalama ikidir (Vardar,
2013). Yoğun bir orman dokusunun içinde konumlanan Lübbey’in bitki örtüsü, iğne
156
yapraklı ağaçların yanı sıra ceviz, çınar, kızılağaç, defne, üzüm, zeytin, incir, kestane
ve çeşitli meyve ağaçlarından oluşmaktadır.
Şekil 6.2 : Lübbey ve yakın çevresini gösteren harita (Harita Genel Komutanlığı).
Şekil 6.3 : Lübbey Köyü’nden görünüşler (2013).
157
Şekil 6.4 : Çamyayla’dan görünüşler (2013).
6.1.2 Çevre yerleşimler18
İzmir’in güneydoğusunda Küçük Menderes Havzası’nda önemli bir kırsal nüfusu
barındıran Ödemiş, sahip olduğu kırsal yerleşimlerinin doğasıyla, geleneksel
mimarisiyle, gelenekleriyle ve yaşam kültürüyle zengin bir kırsal mirasa sahiptir.
Kırsal alanlardaki nüfusun azalması ve yaşlanması eğilimi, tüm Türkiye’de olduğu
gibi Ödemiş’te de görülmektedir. 1927 tarihli nüfus sayımında ilçede yaşayan toplam
nüfusun yaklaşık %78’inin kırsal alanlarda yaşadığı bilinmektedir. 2012 yılı adrese
dayalı nüfus kayıt verilerine göre ise toplam nüfusu 129.005 olan Ödemiş’te kırsal
alanlarda yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı %41’dir (DİE, 2012). 2012 yılında
kabul edilen 6360 sayılı kanun öncesinde Ödemiş ilçesi 9 belde belediyesi ve 74
köyden oluşmaktayken, yasa sonrası belde belediyeleri ve köy tüzel kişilikleri
kaldırılarak ilçe belediyesine bağlı mahallelere dönüştürülmüş ve Ödemiş ilçesi,
İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırlarına dahil edilmiştir. Yapılan bu düzenleme
sonrasında ilçedeki nüfusun tamamı kent nüfusu olarak değerlendirilmektedir.
Günümüzde mahalleye dönüştürülen 74 köyün nüfus yapıları incelendiğinde 12’sinin
18
Ele alınan yerleşimler, alfabetik sıraya göre sıralanmıştır.
158
200’ün altında, 26’sının 200 ile 500 arasında, 20’sinin 500 ile 1000 arasında ve
yalnızca dört tanesinin 1000 ve 2000 arasında nüfusa sahip oldukları izlenmektedir
(Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü, 2015; Şekil E.1).
Nüfusları sayıca çok olan köylerin büyük çoğunluğunun Ödemiş ilçe merkezine
yakın köyler olduğu, merkezden uzak dağ ve yayla köylerinin terk edilme sürecini,
daha şiddetli yaşadığı anlaşılmaktadır. Kırsal alanlarda yaşayan nüfusun öncelikle
Ödemiş ilçe merkezine ve oradan da büyük kentlere göç ettiği gözlenmektedir.
1950’lerde yoğunlaşan kırdan kente göç olgusu, zaman içerisinde köylerin tamamen
boşalması ve bunun bir sonucu olarak kırsal mirasın yitirilmesi sonucunu
doğurmuştur. Nüfus kaybetme sürecinin yansımalarını, tamamen terk edilmiş
Lübbey Köyü’nde gördüğümüz gibi kısmen terk edilmiş ve tamamen terk edilme
sürecine girmiş köylerde de izlemek mümkündür. Özellikle ekilebilir arazileri sınırlı
olan ve tarımsal ürün çeşitliliğine geçişi gerçekleştirememiş köylerde, terk edilme
sürecinin daha yoğun hissedildiği görülmektedir.
Ödemiş ilçe sınırları içerisinde nüfusunu kaybetme sürecine girmiş kırsal
yerleşimlerdeki geleneksel mimari miras doğa şartları karşısında erimekteyken,
özgünlüğünü bir ölçüde korumayı başarmıştır. Kent merkezine daha yakın konumda
ve nüfus açısından daha kalabalık olan köylerde ise yeni yapılaşma baskısı
sonucunda geleneksel mimari mirasın özgünlük ve bütünlük değerleri bu kez insan
eliyle yok edilmektedir. Bu durum geleneksel mimari mirasın korunması ile ilgili bir
ikilemi de beraberinde getirmektedir. Koruma bilincinin henüz kentlerde bile
yeterince gelişmediği ülkemizde kırsal yapılar ve geleneksel mimari değersiz
görülmekte ve kolaylıkla feda edilebilmektedir.
Yasal mevzuat açısından ise bu alanlara ilişkin 2863 sayılı koruma kanunu gereği
tespit, tescil görevi tanımlanan Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarının
köylerde yaptıkları tespit çalışmaları herhangi bir bütünlükten uzak ve oldukça
sınırlıdır. Kırsal yerleşimlerin bulundukları yerlerin ovalarda ya da dağ yamaçlarında
konumlanmış olmaları yerleşimin tarımsal üretimini ve yerel halkın günlük yaşam
biçimini etkilediği gibi yerleşimin karakterini de belirlemektedir. Ödemiş ilçe
merkezi ve ilçe merkezine yakın köylerin düz arazide konumlandırıldıkları, ilçe
merkezine daha uzak vadilerin içlerindeki yamaçlarda ise dağ köylerinin
konumlandığı görülmektedir. Kırsal yerleşimler etrafında köy camisi, köy okulu, köy
konağı, ticari birimler ve ortak kullanımın gereği diğer yapıların yer aldığı bir
159
merkez çevresinde, arazinin yapısına göre konumlandırılmıştır. Köylerdeki
yerleşimin sınırlarını yeryüzü şekilleri, su kaynakları, orman alanları ve tarım
alanları belirlemektedir. Eğimin arttığı yamaç yerleşimlerinin daha dağınık özellik
gösterdiği,
ova
yerleşimlerinin ise daha
toplu
olduğu söylenebilir. Ova
yerleşimlerinde sokak genişlikleri, parsel büyüklükleri ve tarım alanları, yamaç
yerleşimlerine göre daha büyük genişliktedir. Yamaç yerleşimlerinde arazi eğimine
göre konumlandırılan konutlar birbirlerine göre paralel değil serbest olarak
yerleştirilmiş ve yapılardan arta kalan alanlar sokakları oluşturmuştur. Bu tür
yerleşimlerde yapıların ön cepheleri eğime bakacak yönde konumlandırılmıştır. Ova
yerleşimlerinde ise yapıların konumlandırılmasında topoğrafyanın bir belirleyiciliği
yoktur (İYTE, 2012, s. 8). Yapıların birbirine göre konumlanışında topoğrafya,
coğrafi koşullar ve ekonomik koşulların etkisininin yanında mülkiyet, güvenlik ve
akrabalık ilişkilerinin de etkisi büyüktür.
Ödemiş çevresindeki kırsal mimariyi diğer bütün kırsal yerleşimlerde olduğu gibi,
iklim, topoğrafya gibi doğal unsurlar ile tarımsal üretim, ticari ilişkiler, gelenekler ve
güvenlik gibi beşeri unsurların belirlediği yaşam biçimleri şekillendirmiştir. Yapılar
bölgede kolaylıkla bulunabilen kayrak taşı ya da akarsulardan elde edilen dere taşı ile
ormanlardan elde edilen ahşaplar kullanılarak inşa edilmişlerdir. Genellikle ahşap
döşemeli yığma sistemle iki katlı inşa edilen yapıların, alt katları ahır olarak
kullanılırken üst kat ise asıl yaşamın geçtiği bölümdür. Ahır olarak kullanılan alt
katlarda çok az açıklığa rastlanır. Üst katlar odalar, sofa ve abdestlik birimlerinden
oluşmakta, odaların arasındaki bölücü duvarlarda ise yapım sistemi olarak arası
kerpiç dolgulu ahşap karkas sistemin kullanıldığı görülmektedir. Sokak kaplamaları
da tıpkı yapıların duvarlarında olduğu gibi kayrak taşı ya da dere taşlarıyla
oluşturulmuştır. Dağ köylerinde yapı malzemesi olarak ahşap malzemenin kullanımı
daha yaygınken, ova köylerinde ise kerpiç malzeme daha sık kullanılmaktadır.
Ödemiş sınırlarındaki kırsal yerleşimlerde gözlenen nüfus kaybı eğiliminin doğal
seyrine ek olarak kimi köylerin gerçekleştirilen kamu yatırımları nedeniyle de
boşaldığı görülmektedir. Bu durumun çarpıcı bir örneği olarak Devlet Su İşleri (DSİ)
tarafından Rahmanlar Vadisi’nde yapımına 2014 yılında başlanan Rahmanlar içme
suyu barajının su tutma alanında kalmaları nedeniyle Derebebekler ve Dereuzunyer
köylerinin kamulaştırılarak boşaltılması verilebilir (Şekil 6.5-Şekil 6.9; Şekil C.1Şekil C.5).
160
Ödemiş merkezden Rahmanlar Vadisi’ne doğru yola çıkıldığında sırasıyla
Yeniceköy, Ortaköy, Üzümlü, Dereuzunyer, Derebebekler, Lübbey, Çamyayla ve
Horzum’a ulaşılmaktadır (Şekil 6.1). Lübbey’e dört ve beş kilometre uzaklıktaki
Dereuzunyer ve Derebebekler köyleri; Rahmanlar vadisinde Lübbey’in yanı sıra
özgünlüğünü ve bütünlüğünü büyük oranda koruyabilmiş diğer yerleşimlerdir.
Lübbey’e komşu olan Derebebekler ve Dereuzunyer köylerinin baraj inşaatının
tamamlanmasının ardından sular altında kalacak olması Lübbey’in devamı
niteliğindeki mimari kültürün de yitirilmesi sonucunu doğuracaktır. Buradan
hareketle kültürel süreklilik açısından korunması gerekli bu yerleşimlerin sahip
oldukları kültürel mirasın, yerleşimler baraj suları altında kalmadan mimari açıdan
belgelenmesine yönelik bir araştırma projesi19 yürütülmektedir.
Şekil 6.5 : DSİ tarafından yapımına başlanan Rahmanlar Vadisi’ndeki içme suyu
barajı inşaatından ve kaldırılmakta olan yapılardan görünüşler (2014).
Tez çalışması kapsamında Ödemiş ilçesinde bulunan tüm kırsal yerleşimlere yönelik
fotoğrafik belgelemeler gerçekleştirilmiş, Lübbey’e yakın mesafede bulunan benzer
yerleşimler için ise Ödemiş’e ve Lübbey’e göre konumlarını gösterir bir kroki, hava
Yürütülen çalışmalar hakkında detaylı bilgi için bakınız: Kahya, Y., Güler, K., Bilge, A. C.,
Dinibütün, B. & Solmaz, F. (2016). Küçük Menderes Havzası’nda Rahmanlar Baraj Gölü Suları
Altında Kalacak Dereuzunyer Kırsal Yerleşmesinin Mimari Açıdan Belgelenmesi. İTÜ BAP Birimi
39042 numaralı Proje. İstanbul.
19
161
fotoğrafı ve köylerin günümüz görünüşlerini içeren şekiller düzenlenmiştir. Bu
doğrultuda ele alınan kırsal yerleşimler sırasıyla Derebebekler (Şekil 6.6-Şekil 6.7),
Dereuzunyer (Şekil 6.8-Şekil 6.9), Günlüce (Şekil 6.10), Horzum (Şekil 6.11),
Karadoğan (Şekil 6.12) ve Üzümlü (Şekil 6.13) köyleridir.
6.1.2.1 Derebebekler Köyü
1970’li yıllardan beri yapılması gündemde olan Rahmanlar Barajı sonrası
Dereuzunyer ve Derebebekler köylerinin sular altında kalacağına yönelik söylentiler,
köylerin nüfus kaybını ve kendiliğinden insansızlaşmasını beraberinde getirmiştir.
Ödemiş ilçe merkezinden dokuz kilometre uzaklıkta olan Derebebekler Köyü’nün
geleneksel
dokusunun
özgünlüğünü
kısmen
koruyabilmiş
kamulaştırma söylentileri nedeniyle köye yatırım
olması,
halkın
yapmak istememesi ile
ilişkilendirilebilir. 2015 yılı nüfus verilerine göre köyde yaşamını devam ettiren kişi
sayısı 160’dır (Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü, 2015).
Derebebekler Köyü’nün yerleşim dokusunu; günümüzde atıl durumda bulunan okul,
kahvehane ve muhtarlığa açılan bir meydan, cami, mezarlık ve bir ya da iki katlı
konutların oluşturduğu görülmektedir (Şekil 6.6-Şekil 6.7). Konutların büyük
çoğunluğunun birbirine bitişik inşa edildiği görülmekle birlikte, bir bölümünün
yüksek bahçe duvarlarıyla çevrelenen bir bahçe içerisinde konumlandırıldığı
görülmektedir. Yapılar arasında kalan alanların oluşturduğu sokakların bazı
noktalarında birkaç hanenin ortak kullandığı fırınlar yer almaktadır.
Toplu yerleşim karakteri gösteren köyde geleneksel yapı malzemesi olarak kayrak
taşı, ahşap ve kerpiçin kullanıldığı görülmektedir. Köy camisi ve mezarlık Lübbey
yolu üzerinde (güney yönünde) konumlandırılmıştır (Şekil 6.7). Caminin yaklaşık
50-60 santimetre kalınlığındaki yığma beden duvarları, konutlar ve diğer geleneksel
yapılarda olduğu gibi, kayrak taşı ile oluşturulmuş ancak zaman içerisinde
sıvanmıştır. Minaresi olmayan caminin ahşap dikmelerle desteklenen son cemaat
yerinin karşısında bir çeşme bulunmaktadır. Konutların alt katları ahır olarak
kullanılırken, odalar ve odaların açıldığı yarı açık sofa mekanından oluşan üst katlar
asıl yaşamın geçtiği mekanlardır. Geleneksel yapılarda çatılar iki, üç ya da dört
eğimli
olacak
şekilde
ahşap
iskeletli
ve
alaturka
kiremit
kaplı
olarak
biçimlendirilmiştir. Arazi özelliklerine göre konumlandırılan yapılar arasında kalan
boşlukların meydana getirdiği sokakların bir bölümünün kayalık zeminden
162
oluşmakta olduğu bir bölümünün ise kayrak taşı ile kaplandığı görülmektedir.
Geleneksel sokak örüntülerinin dışında sonraki yıllarda araç kullanım ihtiyaçları
doğrultusunda kimi yolların genişletilerek kaldırım taşı ile kaplandığı görülmektedir.
İçme suyu, elektrik, kanalizasyon ve telefon altyapısının kısmen mevcut olduğu
yerleşimde zaman içerisinde tuğla dolgulu betonarme yapı sistemiyle inşa edilmiş bir
ya da iki katlı birkaç yapı bulunmaktadır. Köy okulunun kapatılması sonrasında
yerleşimde yaşayan az sayıda çocuğun eğitim için Yeniceköy’e gidip geldikleri
bilinmektedir.
Şekil 6.6 : Rahmanlar Barajı nedeniyle boşaltılan Derebebekler Köyü (2014).
Lübbey ve Çamyayla arasındaki yaylak-kışlak ilişkisinin bir benzeri Derebebekler ve
Başova Yaylası arasında da görülmektedir. Köy sakinlerinin kış aylarını kışlak olan
Derebebekler’de yaz aylarını ise yaylak olan Başova Yaylası’nda geçirdiği
bilinmektedir. Orman köyü özellikleri gösteren Derebebekler’de yaşamını hala
sürdüren az sayıdaki kişi geçimini sosyal yardımlardan sağlamaktadır. Yerleşimde az
miktarda büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ile zeytin, nar, roka, nane ve maydonoz
gibi tarım ürünleri de üretilmektedir.
Derebebekler Köyü’nün günümüze büyük oranda korunarak ulaşan geleneksel
dokusu bölgenin kırsal yerleşim tarihi, yaşam biçimi, mimari biçimlenişi, bölgesel
163
malzeme ile yapım teknolojisi, geleneksel yapı ustalıkları ve somut olmayan kültürel
mirası hakkında kapsamlı bilgiler vermektedir. Rahmanlar Barajı’nın su tutma
seviyesinde yer aldığı için kamulaştırılarak boşaltılan köyde geleneksel yapıların
önemli bir bölümü yol genişletme çalışmaları kapsamında 2015 yılında kaldırılmıştır.
Yerleşimin tahliyesi öncesinde mimari açıdan belgelenmesi gelecek kuşaklar
açısından büyük önem taşımaktadır (Şekil 6.6-Şekil 6.7; Şekil C.1).
Şekil 6.7 : Derebebekler Köyü vaziyet planı (Kâhya vd., 2016).
6.1.2.2 Dereuzunyer Köyü
Derebebekler ile aralarında yalnızca bir kilometre mesafe bulunan Dereuzunyer
Köyü’nün Ödemiş ilçe merkezine uzaklığı sekiz kilometredir. Yerleşimin geleneksel
dokusunun özgünlüğünü kısmen koruyabilmiş olması, Derebebekler’de olduğu gibi
halkın inşa edilecek Rahmanlar Barajı nedeniyle gerçekleşeceğini düşündüğü
kamulaştırma söylentileri nedeniyle köye yatırım
yapmak istememesi ile
ilişkilendirilebilir. 2015 yılı nüfus verilerine göre köyde yaşamını devam ettiren kişi
sayısı 157’dir (Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü, 2015).
Dereuzunyer Köyü’nün belirgin bir merkezi bulunmamakla birlikte Ödemiş yolu
üzerinde bir kahvehane, muhtarlık ve bu yapılara yakın bir konumda tuğla dolgulu
164
betonarme sistemle sonradan inşa edilmiş bir cami yer almaktadır. Konutların arazi
özelliklerine göre bitişik ya da yüksek bir bahçe duvarıyla çevrelenmiş ayrık bir
düzende bir ya da iki katlı olarak kurulduğu tespit edilmiştir (Şekil 6.8-Şekil 6.9).
Dereuzunyer Köyü’nde konut ve yardımcı yapıların dışında bir cami, iki çeşme, bir
imam evi (eski cami), bir muhtarlık, bir kahvehane ve ortak kullanıma yönelik dört
sokak fırınının bulunduğu tespit edilmiştir (Şekil 6.8-Şekil 6.9; Şekil C.2-Şekil C.5).
Zeytin ağaçları, tarlalar ve çam ormanı ile çevrelenen köyün eski camisi, zemin kat
duvarlarının üzerine tuğla dolgulu betonarme yapı sistemiyle bir kat eklenmesi ile
köy imamının kullanımına tahsis edilmiştir. Köyde 1980’li yıllar sonrasında birkaç
konutun tuğla dolgulu betonarme sistemle inşa edilmiş olduğu tespit edilmiştir.
Üretilen yeni konutların da geleneksel konutlar gibi bir ya da iki katlı ve iki, üç ya da
dört eğimli ahşap iskeletli çatılara sahip oldukları görülmektedir.
Şekil 6.8 : Rahmanlar Barajı nedeniyle boşaltılan Dereuzunyer Köyü (2014).
Su, elektrik, kanalizasyon ve telefon altyapısının kısmen bulunduğu köyde kimi
sokakların beton parke ile kaplandığı görülmektedir. Köyde yaşayan ilköğretim
çağındaki az sayıdaki çocuk, taşımalı eğitim sistemi kapsamında Yeniceköy’e
gitmektedir. Yerleşimde hala yaşamını sürdüren az sayıdaki kişinin geçimini sosyal
yardımlardan sağladığı anlaşılmaktadır. Yapılan sözlü görüşmelerde köylülerin
165
geçmişte geçimini büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıktan sağladıkları öğrenilmiştir.
Dereuzunyer halkının bir bölümünün geçmişte yaylak olarak Derebebekler
Köyü’nün de yaylağı olan Başova Yaylası’nı kullandıkları köylülerden öğrenilmiştir.
Şekil 6.9 : Dereuzunyer Köyü vaziyet planı (Kâhya vd., 2016).
6.1.2.3 Günlüce Köyü
Ödemiş merkeze yalnızca beş kilometre uzaklıkta bulunan Günlüce Köyü’nde 2015
yılı nüfus verilerine göre 1.458 kişi yaşamaktadır (Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus
Müdürlüğü, 2015). Geniş tarım arazileri, zeytin, kestane ve ceviz ağaçlarının
çevrelediği köy bir Lidya kenti olan Hypaipa’nın üzerine kurulmuştur (Altınoluk,
2015, s. 19; Tül, 2014, s. 58). Günlüce yakınlarında bulunan M.Ö. VI. Yüzyıla
tarihlendirilmiş aslan heykelleri Hypaipa’nın bulunduğu alanda Lidya Krallığı’nın
egemenliğini işaret etmekle birlikte, yerleşimin bir kent devleti statüsünü ancak M.Ö
I. yüzyılda taşımış olduğu belirtilmektedir (Altınoluk, 2013, s. 198). Altınoluk’a göre
(2013), Hypaipa’nın yalnızca Roma İmparatorluğu döneminde sikke darpettirmiş
olması bu görüşü desteklemektedir (s. 198). Hypaipa antik kentinin yapı taşlarının
oldukça geniş bir alana yayıldığı gözlenmektedir. Bu yapı taşlarına özellikle Ödemiş
çevresindeki eski mezarlıklarda, camilerde, kiliselerde, evlerde ve Dolaylar,
166
Mursallı, Genev, Karadoğan, Demircili, Yeniköy, Işıklar gibi köylerde sıklıkla
rastlamak mümkündür (Altınoluk, 2013, s. 195).
Ödemiş’teki kırsal yerleşimlerde yoğun bir biçimde gözlenen insansızlaşma
eğiliminin eski adı Tapay/Dapbey olan Günlüce’de aynı oranda hissedilmediği ve
köyde yaşamın canlılığını koruduğu görülmektedir. Günlüce’nin eski adı olan
Dapbey’in Lübbey ile benzerliği dikkat çekicidir.
Şekil 6.10 : Günlüce (Dapbey) Köyü’nden görünüşler (2014).
Nüfusunu yitiren yerleşimlerdeki geleneksel yapıların bakımsızlık nedeniyle giderek
harap duruma düştükleri ancak herhangi bir müdahale olmadığı için özgünlüklerini
bir ölçüde korudukları gözlenmektedir. İnsansızlaşma gibi bir sorunun yaşanmadığı
Günlüce’de geleneksel dokunun özgünlük ve bütünlük değerlerinin ise özellikle
1980’li yıllar sonrasında yoğunlaşan ve geleneksel yapıların yerine inşa edilen yeni
yapılaşmadan zarar gördüğü düşünülmektedir. Günlüce’nin terk edilmemesinde
Ödemiş’e yakınlığının ve geniş tarım alanlarına sahip olmasının etkisi büyüktür. Köy
halkının büyük bir bölümü, geçimini zeytin, kestane, ceviz, patates, karpuz, arpa,
buğday gibi tarımsal ürünlerin ticaretinden ya da büyükbaş ve küçükbaş
hayvancılıktan, bir bölümü ise sosyal yardımlardan ya da tarım işçiliğinden
sağlamaktadır. Açık olan okul ve sağlık evi ile diğer köylere kıyasla daha iyi
167
durumdaki elektrik, içme ve sulama suyu, telefon gibi temel altyapı hizmetleri,
köydeki nüfus kaybını kısmen engellemiştir.
Köyün kısmen korunabilmiş geleneksel yerleşim dokusunu; muhtarlık, sağlık evi,
dükkanlar ve kahvehanelerin tanımladığı meydan, ilköğretim okulu, yakın tarihte
inşa edilmiş cami, mezarlık, hela ve konutlar oluşturmaktadır. Günlüce’de birçok
yapının bünyesinde köyün üzerine kurulduğu Hypaipa antik kentinden devşirilen
yapı malzemelerinin kullanıldığı gözlenmektedir (Şekil 6.10). Altınoluk (2013),
Hypaipa’daki ilk ve tek kazının Osman Hamdi Bey tarafından görevlendirilen
Demosthenes Baltazzi tarafından 1882 yılında gerçekleştirildiğini aktarmıştır (s.
196). Baltazzi’nin kazı raporunda, antik Hypaipa’nın yerinde kurulmuş olan
Tapay’da 24 kadar Türk evinin bulunduğu, eski şehrin bir vadinin iki tarafında
kurulduğu, aralarındaki bağlantının köprülerle sağlandığı ve bunlardan Cin köprüsü
isimli köprünün çok geniş kemeri nedeniyle dikkat çekici olduğu gibi bilgiler
bulunmaktadır (Altınoluk, 2013, s. 196). Baltazzi’nin sözünü ettiği arkeolojik
kalıntıların bir bölümünü günümüzde de izlemek mümkündür (Şekil 6.10).
Yerleşimde az sayıda kalan geleneksel yapılarda kayrak taşı, ahşap ve kerpiç
malzeme kullanılmıştır. Ova yerleşimi karakteri taşıyan Günlüce’de konutlar,
meydan çevresinde bitişik; meydana ulaşan yollar boyunca ise yüksek bahçe
duvarlarıyla sınırlandırılmış ayrık düzende konumlandırılmıştır. Büyük bölümü
beton parke ile kaplanmış sokaklar boyunca geçmişte birkaç hanenin ortak kullandığı
fırınlardan kalıntılar yer almaktadır. Az sayıda kalan geleneksel yapıların bir ya da
iki katlı oldukları, yeni yapıların ise büyük oranda iki ya da üç katlı inşa edildiği
tespit edilmiştir. Geleneksel konutlar iki, üç ya da dört eğimli ahşap iskeletli çatılarla
sonlandırılmışken yeni yapıların bir bölümünde teras çatıların tercih edildiği
gözlenmektedir.
6.1.2.4 Horzum Köyü
Çam ormanları arasında konumlanan Ödemiş ilçe merkezine en uzak (31 kilometre)
köylerden biri olan Horzum Köyü’nde günümüzde 763 kişi yaşamaktadır (Ödemiş
Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü, 2015). Darıovası ve Gencer Yaylası olmak
üzere iki alt yerleşimi bulunan Horzum’un biri Darıovası mevkisinde olmak üzere iki
camisi bulunmaktadır. Köy halkının alış-veriş vb. ticari ilişkilerini Ödemiş ilçe
merkezine kıyasla ulaşımın daha kolay olduğu Manisa iline bağlı Turgutlu ilçesinde
168
yürüttüğü görülmektedir. Horzumlular’ın büyük bir bölümü geçimini büyükbaş ve
küçükbaş hayvancılık ile domates, barbunya fasülyesi, yeşil fasülye, erik ve elma
gibi tarım ürünleri üretiminden, bir bölümü ise sosyal yardımlardan sağlamaktadır.
Köy halkının tarımdan gelir elde edebilmesi ekonomik canlılığı kısmen koruyarak
yerleşimin nüfus yitirme hızını kısmen yavaşlatmıştır. Ancak yerleşimde yaşamını
devam ettiren halkın çok büyük bir bölümünün geleneksel yapılarını yıkarak tuğla
dolgulu betonarme sistemle bir, iki ya da üç katlı yapılar inşa ettikleri gözlenmiştir.
Yerleşimde kalan çok az sayıdaki geleneksel yapının ise günümüzde kullanılmadığı,
mülkiyet sahiplerinin köyden daha önce göç ettiği tespit edilmiştir (Şekil 6.11).
Horzum’un yerleşim dokusunu kahvehane, dükkanlar ve muhtarlığın yer aldığı
meydan, ilköğretim okulu, sağlık evi, cami ve konutlar oluşturmaktadır. Köyde
ayrıca görev yapacak öğretmenin ve imamın kullanımına yönelik iki lojman
bulunmaktadır.
Şekil 6.11 : Horzum Köyü’nden görünüşler (2014).
Yerleşimde çok az sayıda kalan harap durumdaki bir ya da iki katlı geleneksel
yapılar, kayrak taşı, ahşap ve kerpiç malzeme kullanılarak üretilmiştir. Horzum’da
konutlar, arazi özelliklerine göre şekillendirilmiş yollar boyunca genellikle bahçe
içerisinde ayrık düzende konumlandırılmıştır. Yolların büyük bölümü beton parke ile
169
kaplanmıştır. Geleneksel konutlar iki, üç ya da dört eğimli ahşap iskeletli çatılarla
örtülüdür. Ödemiş ilçe merkezinden 2-3°C daha serin ve daha fazla yağış alan
Horzum’da yeni inşa edilen yapıların da geleneksel yapılardaki çatı sistemine benzer
şekilde ahşap iskeletli ve kiremit kaplı olarak üretildiği gözlenmiştir (Vardar, 2013).
6.1.2.5 Karadoğan Köyü
Ödemiş merkezden beş kilometre uzaklıkta seyrek ağaçlıklarla çevrili geniş tarım
arazilerinin arasında konumlanan Karadoğan Köyü’nde günümüzde 640 kişi
yaşamaktadır (Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü, 2015). Köyde nüfus
kaybı eğiliminin 1950’li yıllardan bu yana sürdüğü ve ortalama yaşın artmış olduğu
görülmektedir.
Yerleşimin merkezini muhtarlık, köy odası, kahvehaneler ve dükkanların
şekillendirdiği bir meydan oluşturmaktadır. Cami, çeşmeler, samanlık, ahır, depo
gibi yardımcı yapılar ve birkaç hanenin ortak kullandığı fırınlar, konutlar dışında
yerleşim dokusunu oluşturan diğer yapılardır. Karadoğan Köyü’ndeki kimi yapılarda
Hypaipa antik kentinden taşındığı düşünülen yapı kalıntılarının devşirme malzeme
olarak kullanıldığı görülmektedir (Altınoluk, 2013, s. 195). Yerleşimde nüfus
kaybına bağlı olarak terk edilen yapıların bir bölümünden geriye yalnızca temel
duvarları kalmıştır. Geleneksel yapılar kayrak taşı, ahşap ve kerpiç malzeme
kullanılarak üretilmiştir. Kerpiç kullanımının orman köylerine kıyasla daha yaygın
olduğu köyde kârgir beden duvarları kerpiç ya da kayrak taşı kullanılarak
oluşturulmuş, iç mekan bölüntüleri, döşeme ve çatılarda ise ahşap kullanılmıştır.
Zemin katları ahır, sofa ve odalardan oluşan, üst katları yaşama mekanı olan
konutlar,
arazi
eğimine
göre
şekillenen
yollar
boyunca
ayrık
düzende
konumlandırılmıştır (Şekil 6.12). Kimi parsellerde konutların yanında ahır, ambar,
samanlık gibi yardımcı yapılar bulunmaktadır. Köyde bir bölümü beton parke ile
kaplanmış sokaklar boyunca geçmişte birkaç hanenin ortak kullandığı fırınlara
rastlamak mümkündür. Geleneksel yapılarda çatı, iki, üç ya da dört eğimli ve kiremit
örtülü olarak tasarlanmıştır.
Karadoğan halkı, geçimini büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, zeytin, patates,
karpuz, salatalık gibi tarım ürünleri üretimi ve sosyal yardımlardan sağlamaktadır.
Köyde yaşayan okul çağındaki çocuklar taşımalı eğitim sistemi kapsamında
Yeniceköy’e gitmektedir.
170
Şekil 6.12 : Karadoğan Köyü’nden görünüşler (2014).
6.1.2.6 Üzümlü Köyü
Orman ve ova köyü karakterlerinin her ikisini birden gösteren Üzümlü Köyü’nün
Ödemiş ilçe merkezine uzaklığı yedi kilometredir. Kısmen çam ormanları,
zeytinlikler, nar ağaçları ve tarım arazilerinin çevrelediği köyde güncel nüfus
verilerine göre 288 kişi yaşamaktadır (Ödemiş Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü,
2015; Şekil 6.13). Rahmanlar Barajı dolayısıyla Üzümlü’nün Derebebekler ve
Dereuzunyer köylerinde olduğu gibi tamamının sular altında kalması söz konusu
değilse de tarım arazilerinin bir bölümü inşaat nedeniyle kamulaştırılmıştır. Üzümlü
Köyü’nün yerleşim dokusunu; konutlar, kahvehaneler, cami, mezarlık, muhtarlık,
köy konağı, okul ve zeytinyağı fabrikası şekillendirmektedir. Köy kooperatifine bağlı
zeytinyağı fabrikası, köy ekonomisinin canlı kalmasını ve dolayısıyla yerleşimin
tamamen insansızlaşmasını engellemiştir. Zeytin üretiminin yanı sıra köy halkının az
da olsa büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkla uğraştığı ve nar, mısır, arpa, buğday gibi
tarım ürünlerini yetiştirdiği bilinmektedir.
Köyde bir ya da iki katlı olarak inşa edilen geleneksel yapılarda kayrak taşı, ahşap ve
kerpiç malzeme kullanılmıştır (Şekil 6.13). Beden duvarları kârgir olan yapıların iç
mekan bölüntüleri, döşemeleri ve çatılarında ahşap kullanılmıştır. Ödemiş yolunun
171
kenarında konumlandırılan muhtarlık, kahvehaneler ve cami köyün merkezini
tanımlamaktadır. Konutlar ise arazi eğimine göre şekillenen yollar boyunca ayrık
düzende dağınık bir biçimde konumlandırılmıştır. Bir bölümü beton parke ile
kaplanmış sokaklar boyunca geçmişte birkaç hanenin ortak kullandığı fırınlar yer
almaktadır (Şekil 6.13). Çatılar iki, üç ya da dört eğimli olarak biçimlendirilmiş ve
kiremit örtü ile sonlandırılmıştır. Yerleşimde inşa edilen az sayıdaki yeni yapıda ise
teras çatının uygulanmasının tercih edildiği tespit edilmiştir. Taşımalı eğitim sistemi
kararının alınmasından sonra köy okulunun kapatılması nedeniyle, yerleşimde
yaşayan okul çağındaki çocuklar ilköğretim için Yeniceköy’e gitmektedirler.
Şekil 6.13 : Üzümlü Köyü’nden görünüşler (2014).
6.2 Kültürel, Doğal Değerleri ve Önemi
Lübbey Köyü; kültür ile doğanın iç içe geçmiş olduğu adeta topoğrafyanın doğal bir
uzantısı olan yerleşimiyle ve günümüze özgünlüğünü büyük ölçüde koruyarak
ulaşmış olan camisi, çamaşırhanesi, kahvehaneleri, okulu, çeşmeleri, konutları, depo
yapıları, mezarlığı, tarlaları, orman alanları, bitki örtüsü, Ödemiş ilçesine su ve
elektrik sağlayan eski elektrik santrali, yaban hayatı, içerisinde hala yaşayan beş
hanesi ve evcil hayvanlarıyla döneminin kırsal yaşamı, mimari yaklaşımı, yapı
172
teknolojisi, yapım teknikleri, peyzaj özellikleri ve geleneksel yapı ustalıkları
hakkında kapsamlı bilgiler vermektedir (Şekil 6.3).
Yerleşimde topoğrafyanın ve doğal zeminin kullanılmasıyla konumlandırılan yapılar
ile yapıların arasında kalan sokaklar, çok sayıda vista noktası ve pitoresk görüntüler
oluşturmaktadır. Yerleşim düzeni, yapım tekniği ve tasarımıyla Küçük Menderes
Havzası’ndaki kırsal mimarinin özgün bir örneği olan Lübbey’in, insanoğlu ve
doğanın ortaklaşa katkılarıyla oluşan kültürel peyzaj değerleri, köyün terk edilmesi
sonrasında yok olma riski ile karşı karşıya kalmıştır. Giderek köhneleşen ve belli bir
döneminin yaşam biçimini yansıtan detayları bünyesinde barındıran kültür
varlıklarından bir bölümünün harabeye dönüştüğü, bir bölümünün ise hala doğa
şartlarına direndiği görülmektedir. Bir bütün olarak korunması gereken yerleşimdeki
kültür varlıklarının yıpranmışlık durumları her geçen gün kötüye gitmektedir.
6.2.1 Tarihsel gelişimi
Lübbey’in ne zaman kurulduğuna ilişkin herhangi yazılı ya da görsel bir belgeye
ulaşılamamakla birlikte, köyün özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun konar-göçer
toplulukları yerleşik iskana geçirme politikalarını yoğunlaştırdığı XVIII. ya da XIX.
yüzyılda kurulmuş olabileceği düşünülmektedir. Daha önceki dönemlere ilişkin tarihsel
bir belgeye rastlanmamış olmasının yanı sıra bu düşüncenin oluşmasında Lübbey
Köyü’ndeki yapılar ve yapı kalıntıları arasında köyün geçmişinin daha eski tarihli
olabileceğine dair herhangi bir kalıntının olmaması da etkilidir. Ödemiş nüfus
kayıtlarında yapılan incelemelerde doğum yeri Lübbey olan kişiler arasında en erken
doğum tarihinin 1830/1831 (Hicri 1245) yılına tarihlenen Hacı İbrahim oğlu Molla
Mehmet olduğu tespit edilmiştir (Başaranbilek, 2015, s. 5).
Köylülerin günümüzde kalıcı olarak yerleştikleri Lübbey Yaylası’nın (Çamyayla) ise
Efes ve Sardes arasındaki antik yol üzerinde konumlandığını ileri süren araştırmacılar
bulunmaktadır (Şekil 6.14).20 Lübbey Yaylası’nı, Gencer Çayı’nın kaynağına yakın elli
evden oluşan antik bir kasaba olarak tanımlayan Foss (1978), yerleşimin “V” formunda
olduğunu, evlerin yamaç boyunca tarlalar arasına inşa edildiğini ve bölgede antik
dönemde yerleşimin var olduğunu gösteren en büyük kalıntıların yerleşimi çevreleyen
Efes ve Sardes arasındaki antik yol hakkında detaylı bilgi için bkz: (Sevin, 1974, s. 42), (Foss,
1978, ss. 39-43), (Meriç, 1983, ss. 202-212), (French, 1997, ss. 189-196), (Botha, 1998, ss. 71-80),
(Altınoluk, 2013, ss. 19-22), (Kalkan, 2014, ss. 448-455), (Tül, 2014, ss. 26-35).
20
173
mezarlar olduğunu belirtmiştir (ss. 39-43). Köylülerin tarlalarını kazdıklarında birçok
antik parça ortaya çıktığı savı köy halkı tarafından günümüzde de dillendirilmektedir.
Şekil 6.14 : Efes ve Sardes arasındaki antik yolu gösteren harita.21
Ortaya çıkan kalıntılar arasında parçalanmış Roma camları, birkaç bezemesiz geç Roma
dönemi çanak çömleği, bronz paralar (M.S. I. yüzyıla ait olduğu düşünülen bir bronz
Sardes pseudoautonomous, Constantius II ve Constantin X Ducas (1059-1067) parası ile
(Maurice yada Justinian) dönemi follesleri), kitabe, mermer sütun ve diğer yapı
kalıntıları bulunmaktadır (Şekil 6.15; Foss, 1978, ss. 39-43).
Köylüler yerleşimde geçmiş yıllarda birçok kitabenin ortaya çıktığını, ancak hepsinin
akibetinin taş olarak kullanılmak üzere parçalanmak ya da orman işletmesi tarafından
yol yapımında kullanılmak üzere taşınmak olduğunu belirtmişlerdir (Foss, 1978, ss. 3943). Foss’un üzerindeki yazıları tamamen silinmiş, küçük bir dere üzerinden geçmek
için
köprü
olarak
kullanıldığını
belirttiği
mermer
kitabeye
günümüzde
de
rastlanmaktadır (Şekil 6.16). Foss (1978), kitabelerin bölgedeki yerleşimin Hellenistik
dönemde de var olduğunu desteklediğini, diğer kalıntıların ise bölgenin Roma ve Bizans
21
Harita (Kalkan, 2014: 451)’ den yararlanılarak tekrar düzenlenmiştir.
174
döneminden beri sürekli bir yerleşime sahne olduğu fikrini uyandırdığını belirtilmekle
birlikte, Lübbey Yaylası’nın geçmişi hakkında kesin bir tanımlama yapabilmek için
mevcut bulguların yeterli olmadığını ifade etmiştir (ss. 39-43; Şekil 6.15).
Foss’un Lübbey Yaylası’nın Efes ve Sardes arasındaki yol üzerinde olduğuna dair
kapsamlı betimlemelerine karşın Belke ve Mersich (1990), Efes ve Sardes arasını
birbirine bağlayan antik bir yolun varlığından bahsetmemişlerdir (s. 149). Lübbey
Yaylası ve Lübbey Kışlağı’nın yerleşim tarihinin kesin olarak saptanabilmesi için
bilimsel nitelikli yüzey araştırmalarına ve arkeolojik kazılara ihtiyaç duyulmaktadır.
Şekil 6.15 : Lübbey Yaylası’ndan bir görünüş (Foss, 1978).
Ödemiş Kaymakamlığı arşivinde yapılan incelemelerde Cumhuriyetin ilk yıllarında
Lübbey Köyü’nün komşu köylerle sınır problemleri yaşadığı ve bu sorunun
mahkemeye götürülmüş olduğu gözlenmektedir. 1962 tarihli bir arşiv belgesinde
köyün adının Lübbey olarak, 1978 tarihli bir diğer belgede ise Çamyayla olarak
kullanıldığına dayanılarak, 1962-1978 arasındaki bir tarihte isim değişikliğine
gidildiği anlaşılmaktadır.
175
Şekil 6.16 : Mermer kalıntılar ve kaya mezarından görünüşler (2014).
6.2.2 Yerleşim özellikleri ve kültürel peyzaj değerleri
Lübbey’deki geleneksel doku, bölgenin arazi yapısı, iklimsel özellikleri, yakın
çevrede
ulaşılabilen
doğrultusunda
malzeme
şekillendirilmiştir.
kaynakları
Köy
ve
halkı
geleneksel
barınma
yapım
ve
diğer
teknikleri
fiziksel
gereksinimlerini karşılayacak yapılarını inşa etmek için kullandığı taş malzemeyi
zeminin kazılması ile kolaylıkla elde edilebilen kayrak taşından, ahşap malzemeyi
köyü çevreleyen ormanlardan, kerpiç malzemeyi ise topraktan üreterek elde etmiştir.
Yapılar, eğimli arazide birbirlerinin görüş açısını kesmeden konumlandırılmıştır
(Şekil 6.18-Şekil 6.22). Sokakların bir bölümü kayalık zeminden oluşmakta bir
bölümü ise yapıların duvarları ve üst kata ulaşımı sağlayan merdivenlerde de
kullanılan kayrak taşı ile kaplanmıştır. Sokak kaplamasında ve yapılarda aynı
malzemenin kullanılması görsel bir süreklilik ve bütünlük sağlamıştır (Şekil 6.17).
Zemin katta masif olarak yükselen kagir duvarlar, çıkmalar, ahşap payandalar,
pencere açıklıkları, bacalar, merdivenler ve saçaklar da geleneksel dokunun diğer
tamamlayıcı unsurlarıdır. Kimi yapılarda üst katlardaki çıkmalar organik dokudaki
dar sokakların tamamını kapatarak bir gölgelik oluşturmuştur. Yapılarla birlikte köy
peyzajını oluşturan diğer öğeler evlerin etrafındaki sebze bahçeleri, zeytinlikler,
meyve ağaçları, Lübbey çayı ve çam ormanlarıdır. Yerleşimdeki evlerin bir
176
bölümünün bahçe içerisinde tek başına konumlandırıldığı görülürken, büyük
çoğunluğunun birbirine bitişik inşa edildiği görülmektedir (Şekil 6.18-Şekil 6.19).
Geleneksel yapı ustaları, birbirine bitişik inşa ettikleri iki evin arasına ayrıca bir
duvar yapma gereği duymamışlar, yaptıkları ortak duvarla her iki evin de sınırlarını
çizmişlerdir. Yakın akraba olan ev sahiplerinin konutlarını tek bir duvarı paylaşarak
inşa ettirmiş olmaları; kendilerini daha güvenli hissetme ihtiyacıyla ve ortak bir
duvar yapımının daha az maliyetli olması ile açıklanabilir.
Şekil 6.17 : Lübbey’deki sokaklardan görünüşler (2013).
Köyün geleneksel merkezi cami, çamaşırhane, hela, çeşme ve kahvehanelerin
bulunduğu meydan etrafındadır (Şekil 6.18-Şekil 6.19). Konutlar bu meydan
etrafında yamaca yaslanarak ve caminin güneyinde yer alan sokak üzerinde sağlı
sollu konumlandırılmıştır. 1949 yılında yapılan köy okulu vadinin güney tarafında,
1932 tarihinde inşaatı tamamlanan elektrik santrali ise Lübbey çayı üzerindedir. Çay
üzerinde yer alan değirmenin ise köy halkı ile yapılan görüşmelerden elde edilen
bilgilere göre bir sel sırasında yıkıldığı anlaşılmaktadır.
177
Şekil 6.18 : Lübbey Kışlağı vaziyet planı (2013).
178
Şekil 6.19 : Lübbey Kışlağı yerleşim planı (2013).
179
Şekil 6.20 : Lübbey Kışlağı yerleşim kesiti (K Kesiti) (2013).
180
Şekil 6.21 : Lübbey Kışlağı’ndan bir görünüş (G1 Görünüşü) (2013).
Şekil 6.22 : Lübbey Kışlağı’ndan bir görünüş (G2 Görünüşü) (2013).
181
6.2.3 Mimari özellikleri
6.2.3.1 Yapı türleri
Lübbey Köyü’nün geleneksel dokusunu; konutlar, depolar, ahırlar, kümesler, cami,
ortak kullanımın bir gereği olarak kahvehaneler, çamaşırhane, hela, çeşmeler, okul,
geçmişte Ödemiş’in elektrik ve su ihtiyacının bir bölümünü karşılayan elektrik
santrali, sokaklar, ağaçlar, tarlalar, orman alanları, mezarlık ve bitki örtüsü
oluşturmaktadır. Bu bölümde geleneksel dokuyu oluşturan yapı türleri detaylı bir
şekilde ele alınacaktır. Köyün camisi, çamaşırhane, hela, çeşme ve kahvehanelerin
bulunduğu meydan etrafındadır (Şekil 6.23).
Şekil 6.23 : Köy meydanı vaziyet planı (2013).
Geleneksel dokuyu oluşturan en önemli yapılar, köy halkının günlük hayatının
geçtiği, barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik inşa ettiği konutlardır (Şekil 6.24).
Sofa ve odalardan oluşan konutların asıl yaşama katına dışarıdan kayrak taşlarıyla
oluşturulmuş merdivenlerle ulaşılır. Yarı açık sofa mekanında abdestlik, raflar,
dolaplar ve ocak gibi mimari elemanlar yer almaktadır. Konutlardaki odaların sayısı
ve büyüklüğü ev sahibinin sosyo-ekonomik durumu ve ihtiyaçları doğrultusunda
182
farklılık göstermekle birlikte neredeyse tamamında yüklük işlevi gören ahşap
dolaplar ve ocaklar yer almaktadır.
Şekil 6.24 : Konutlardan örnekler (2013).
Köyün önemli kamusal yapılarından biri olan camisi de geleneksel dokuyu oluşturan
konutlar ve diğer yapılar gibi geleneksel yapı malzemeleri ve yapım tekniğiyle inşa
edilmiştir (Şekil 6.25-Şekil 6.26). Kayalık bir zemin üzerinde kayrak taşı ile
oluşturulan caminin iç ve dış duvarları yaklaşık 55 santimetre kalınlığındadır.
Duvarların düşey düzlemde belli kotlarda 10/12 santimetre kesitindeki ahşap hatıllarla
desteklendiği tespit edilmiştir. Döşemeler, çatı strüktürü, minber, pencere ve kapı
doğramalarında ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin duvarlarında dört halifenin
isimleri ile çeşitli manzara, çiçek ve bitkilerin resmedildiği duvar resimleri
bulunmaktadır. Caminin son cemaat yerinin, köye gelen misafirlerin konaklayabileceği
köy odası ihtiyacını karşılamak üzere kapatıldığı yapıdaki izlerden ve köy halkının
sözlü anlatımından anlaşılmaktadır (Şekil 6.25-Şekil 6.26). İçerisindeki zengin bezeme
programı ile dikkat çeken cami, çatısından su almakta ve her geçen gün sorunları
artmaktadır.
183
Şekil 6.25 : Köy camisinin zemin kat planı (2013).
Şekil 6.26 : Köy camisinden iç ve dış mekan görünüşleri (2013).
Çamyayla’da yaşayan orta yaş ve üstündeki köy halkının büyük çoğunluğunun
mezun oldukları Lübbey Köyü İlkokulu’nun yapım tarihi 1949’dur. Ödemiş İlçe
184
Milli Eğitim Müdürlüğü arşivinde yapılan incelemelerde Lübbey Köyü İlkokulu’nun
ilk mezununu 1955 yılında verdiği öğrenilmiştir. Köy okulu, bir derslik, bir öğretmen
odası ve köy öğretmeninin kullanımına tahsis edilen lojman birimlerinden
oluşmaktadır (Şekil 6.27-Şekil 6.28).
Şekil 6.27 : Köy okulunun plan restitüsyonu (2013).
Şekil 6.28 : Köy okulunun iç ve dış mekan görünüşleri (2013).
185
Okulun duvarlarında harman tuğlası ve kayrak taşı, döşeme ve çatı strüktüründe ahşap,
çatı örtü malzemesi olarak da alaturka kiremit kullanılmıştır (Şekil 6.28). Dersliğin
bulunduğu eğitim birimine kayrak taşlarıyla oluşturulmuş oval bir merdivenle, lojman
birimine ise doğrusal ve daha dar bir merdivenle girilmektedir. Köy öğretmenin
lojmanı; oturma odası, yatak odası, mutfak ve hela birimlerinden oluşturulmuştur.
Ödemiş Kaymakamlığı arşivinde yapılan incelemeler okulun 1978 yılında harap
olduğunu göstermektedir. O tarihten bu yana çatısı çöken okul, her geçen gün doğa
koşulları karşısında yıpranmaktadır (Şekil 6.28).
Cami ve kahvehane gibi kamusal mekanlar ve konutlarla çevrili köy meydanının bir
köşesinde çamaşırhane ve hela yapısı konumlandırılmıştır (Şekil 6.29). Köyün
erkeklerinin tuvalet ihtiyacını cami yakınındaki helada, kadınlarının ise bu ihtiyacını
evlerin çevresinde geçici olarak oluşturulan ve etrafı ahşaplarla kapatılan çukurlar
aracılığıyla giderdiği anlaşılmaktadır. Geçmişte köyün girişinde yer alan çeşmeden
gelen suyun bir bölümü hela ile bitişik çamaşırhaneye aktarılmaktadır. Çeşmeden gelen
suyun çamaşırhanenin içerisinde yer alan ocakta ısıtıldığı ve sıcak suyun hem çamaşır
yıkamakta hem de kadın ve çocukların banyo ihtiyacını gidermekte kullanıldığı
bilinmektedir (Şekil 6.31).
Şekil 6.29 : Çamaşırhane ve heladan görünüşler (2013).
Geçmişte köyün erkek bireylerinin çalışma dışında kalan zamanlarını geçirdikleri,
sosyal hayatlarının merkezindeki kahvehaneler, cami çevresinde konumlandırılmıştır
(Şekil 6.30). Köyün terk edilmesi ile ilgili basına yansıyan haberlerin etkisiyle,
özellikle İzmir ve Ödemiş’ten doğa sporları ve fotoğraf kulüplerinin köye günübirlik
186
ziyaretler gerçekleştirmeye başlaması, kahvehanelerden birinin yeniden işletilmeye
başlamasını sağlamıştır.
Şekil 6.30 : Kahvehanelerden görünüşler (2013).
Şekil 6.31 : Çeşmelerden görünüşler (2013).
187
Yerleşimin yaklaşık 500 metre kuzeyinde bulunan çam ormanı içerisinde yaklaşık 40
yıldır yeni gömü yapılmayan köyün mezarlığı bulunmaktadır (Şekil 6.32).
Mezarların bir bölümü 50-60 santimetre yüksekliğindeki duvarlarla çevrilmişken
kimilerinin yalnızca tek bir mezar taşından oluştuğu görülmektedir. Mezarlıktaki
bazı mezar taşlarında Osmanlıca yazılar yer almaktadır.
Şekil 6.32 : Lübbey Mezarlığı’ndan görünüşler (2014).
Lübbey Köyü sınırları içerisinde yer alan ve uzun yıllar Ödemiş’in elektrik ve içme
suyu ihtiyacını karşılayan hidroelektrik santralinin, Kazım Dirik’in İzmir Valisi
olarak görev yaptığı (1926-1935) 1932 yılında hizmete girdiği bilinmektedir (Şekil
6.33-Şekil 6.35; Keskin, 2008, s. 37; Evcimen ve Keskin, 2011, s. 79). Ödemiş
sokaklarının elektrik ile ilk kez aydınlatılması ise bu tarihten önce Yunan işgali
(1919-1922) sırasındadır. Bu tarihten önce XIX. yüzyıl sonlarında Küçük Menderes
Havzası’ndaki maden ocaklarında elektriğin kullanıldığı bilinmektedir (Keskin,
2008, s. 29). Cumhuriyetin ilk yıllarında bir ilçeye elektrik ve su getirme çabalarının
bir yansıması olan santral binası günümüze bazı değişiklikler geçirerek gelebilmiştir
(Şekil 6.35). Ödemiş’e ilk elektriği sağlayan özgün donanımların ve boru hatlarının
bir bölümü günümüze ulaşabilmiştir. Santral binası ile benzer tarihlerde inşa edilen
188
lojman binası ise günümüzde kullanılamaz haldedir (Şekil 6.35). Ödemiş’in
elektrikle tanışma hikayesinin bir tanığı olarak Lübbey Köyü elektrik santrali, ilçenin
endüstri mirası ve kent tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Köylülerle yapılan
sözlü görüşmelerden Ödemiş Belediyesi’nin santralden taşıdığı bir hat ile köyün
camisi ve kahvehanelerinin aydınlatılmasını sağladığı anlaşılmaktadır. Köyün
modern bir elektrik şebekesine sahip olması ise uzun yıllar sürmüştür. Ödemiş
Kaymakamlığı arşivindeki yazışmalarda köy muhtarının 1978 yılında köye elektrik
şebekesi döşenmesi için yaptığı başvurudan o tarihte köyün elektrik altyapısının hala
olmadığı anlaşılmaktadır.
Şekil 6.33 : Ödemiş Belediyesi elektrik santralinin yerleşim planı (BCA, Bayındırlık
Bakanlığı Fonu, 230.01/121.17.02’den aktaran Keskin, 2008).
Şekil 6.34 : Ödemiş elektrik santralinin kurulduğu sıradaki iç ve dış mekan görünüşleri
ile boru hatları (Hüsrev, 1934).
189
Şekil 6.35 : Ödemiş Belediyesi elektrik santrali ve lojmanının görünüşleri (2013).
6.2.3.2 Plan ve cephe özellikleri
Kırsal mimaride evlerin plan şemaları ve cephe özellikleri; yaşam koşulları
değişmediği sürece tekrar etmektedir. Ev sahiplerinin ekonomik koşulları ve
gereksinimleri ise yapılardaki mekanlarda küçük farklılıklar oluşturmuştur. Büyük
çoğunluğu iki katlı olan konutların zemin katları ahır olarak kullanılırken üst katlar
asıl yaşamın geçtiği sofa ve odalardan oluşmaktadır (Şekil 6.39-Şekil 6.43).
Lübbey’deki evlerin plan şeması, dışarıdan taş merdivenle ulaşılan yarı açık bir sofa
ve bu sofadan geçilen, içerisinde ocak ve dolapların yer aldığı bir odadan
oluşmaktadır (Şekil 6.36-Şekil 6.42). Evlerin neredeyse tamamının ışık ve temiz
hava ihtiyacını sofaya açılan ahşap kapaklı pencerelerden giderdiği görülmektedir.
Sayıları az olsa da konutların kagir duvarlarında da pencerelerin bulunduğu örnekler
bulunmaktadır. Odaların içerisinde yer alan diğer mimari elemanlar ise ocaklar ve
nişler ile yüklük, gusülhane ve rafların yer aldığı dolaplardır. Sofaların büyük
çoğunluğunda ocak ve abdestlik bölümü yer almaktadır. Su kullanımı için özelleşmiş
bir mimari elaman olan “Abdestlikler” sofanın sokağa bakan bölümünde
konumlandırılmıştır (Şekil 6.40). Abdestliklerin yıkama bölümünün yanında mutfak
için kullanılmak üzere raflar ya da dolaplar olabilmektedir.
190
Şekil 6.36 : “Sofalı ve bir odalı” ve “Sofalı ve iki odalı” konut plan tipleri (2013).
Şekil 6.37 : “Sofalı ve iki odalı” konut plan tipi (2013).
Sofaların büyük çoğunluğunda yer alan ve yemek pişirmek için kullanılan ocaklar ise
mekanın dar köşesinde konumlandırılmıştır (Şekil 6.41). Köyde sayıları az olmakla
191
birlikte sofası olmayan ve alt kattan ahşap bir merdivenle yaşama katına geçilen
evler de bulunmaktadır (Şekil 6.38). Ahır duvarlarında hayvanların su ve yem
ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik düzenlenmiş yemlikler bulunmaktadır (Şekil
6.43). Kimi evlerin zemin katlarında köylülerin kapanca22 adını verdikleri,
kapakların kaldırılması ile ulaşılan ve birkaç evin bodrum katları arasında geçişi
sağlayan ahşap kapılar yer almaktadır. Yapılan sözlü görüşmelerde bu geçitlerin
bütün evler arasında olduğu ve geçmişte yaşanacak herhangi bir tehlike anında
saklanmak için kullanıldığı belirtilmiştir. Ancak söz konusu geçitlerin bütün yapıları
değil, yalnızca cami arkası sokakta yer alan birkaç yapıyı birbirine bağladığı, zemin
kattan bodrum kata inişler için yapıldığı düşünülen kapancaların büyük bölümünün
ise
günümüze
ulaşmadığı
görülmektedir.
Üretilen
sebze
ve
meyvelerin
kurutulmasında kullanılan yaklaşık 1,20-2,00 metre yüksekliğe sahip çatı arasına
sofa üzerinden ulaşılmaktadır.
Şekil 6.38 : “Sofasız ve iki odalı” konut plan tipi (2013).
22
Güvenlik ve emniyet amacıyla merdiven kovasını örten ahşap kapak (Akan, 2011, s. 242).
192
Şekil 6.39 : Yapıların yaşama katına ulaşımı sağlayan merdivenler (2013).
Şekil 6.40 : Köydeki çeşitli konutların sofa mekanından görünüşler (2013).
193
Şekil 6.41 : Oda iç mekanlarından ve ocaklıklardan görünüşler (2013).
Şekil 6.42 : Dolap ve yüklüklerden görünüşler (2013).
194
Şekil 6.43 : Zemin katın ahır olarak kullanıldığı örneklerden görünüşler (2013).
6.2.3.3 Yapım tekniği, strüktür ve malzeme özellikleri
Lübbey Köyü’ndeki yapıların kuruluşuna doğal kayalık zeminin üzerine kayrak
taşıyla oluşturulan ve belirli kotlarda ahşap hatıllarla desteklenen zemin kat
duvarının oluşturulmasıyla başlanmıştır. Büyük çoğunluğu temelsiz olarak inşa
edilen evlerin zeminindeki kayaçlar taşıyıcı sistemin bir parçası olarak kullanılmıştır
(Şekil 6.44-Şekil 6.46). Temelde kayaçların kullanıldığı örneklerle birlikte sayıları az
da olsa kayraktaşı zeminin yaklaşık 60-100 santimetre derinliğinde ve 80-100
santimetre genişliğinde kazılarak temel duvarlarının oluşturulduğu yapılar da
bulunmaktadır. Temel biçimine ve boyutlarına bağlı olmaksızın yapıların kayrak taşı
ve çamur harcıyla oluşturulmuş kagir beden duvarları yaklaşık 50-60 santimetre
kalınlığındadır. Duvarlarda köşeler nitelik olarak görece büyük ve düzgün yüzeyli
taşlarla örülmüştür. Belirli seviyelerde gözlenebilen ahşap hatıllar; yatay düzlemde
70-100 santimetrede bir ahşap hatıllarla birbirine bağlanmıştır. Kapı ve pencere
boşlukları 10/12 santimetre dikdörtgen ya da 10 santimetre çapındaki yuvarlak kesitli
ahşap kirişlerle geçilmiştir. Bazı örneklerde kapı ve pencere lentolarının duvar
boyunca uzatılarak hatıl olarak çalışmaları sağlanmıştır.
195
Şekil 6.44 : Zemin kat duvarlarının mevcut kayalık zemin üzerine oturtulduğu temel
sisteminden örnekler (2013).
Duvarlarda kapı ve pencere boşlukları da ahşap hatıllarla desteklenmiştir. Yapıların
döşemelerinde, doğramalarında ve çatı strüktüründe baskın olarak çam ağacının, iç
mekandaki mimari elemanlarda ise çam ve ceviz ağacının kullanıldığı görülmektedir.
Çıkmalar üst katta sokağa doğru taşarak yaşama katı planını oluştururur (Şekil 6.46).
Masif zemin kat duvarları üst katlarda yaklaşık 1,50-2,00 metre kadar sokağa taşırılarak
yarı açık sofa mekanı oluşturulmuştur. Zemin kat ve üst kat planlarının ilişkisine göre
çıkmalar, yüklerini aktardıkları zemin kat duvarlarına paralel ya da onlardan farklı bir
doğrultuda bir ya da iki yönde oluşturulabilir. Üst kattaki çıkmaların ve çatıdan gelen
yüklerin zemine aktarılmasında ise dik açılı olarak doğrudan zemine ya da zemin kat
duvarlarındaki ahşap hatıllara açılı olarak sabitlenen ahşap dikme ve payandalar
kullanılmıştır. Evlerde genellikle kagir zemin kat duvarları üç yönde devam ettirilirken
iç mekan bölüntülerinde zemin katta yığma taş üst katta kerpiç ya da tuğla dolgulu ve
çamur sıvalı ahşap karkas sistem kullanılmıştır.
Köyde sayıları az olmakla birlikte dört duvarı da kagir olan yapılar bulunmaktadır ancak
bu yapıların da iç mekan bölüntülerinde ahşap karkas sistem kullanılmıştır. Ahşap
karkas duvar, düşeyde 100-150 santimetre aralıkla yerleştirilen 12/14 santimetre
196
kesitindeki dikmeler ve bu dikmeleri birbirine sabitleyen çaprazlarla oluşturulmuştur.
Evlerin zemin katlarının döşemesi sıkıştırılmış toprakken, birinci katların döşemesi ise
ahşap kirişler üzerine çakılarak oluşturulan ahşap kaplamadır. Zemin kat mekanlarının
ve üst kattaki yarı açık sofa mekanının tavanları kaplanmazken, odaların tavanları ahşap
malzemeyle kaplanmıştır.
Şekil 6.45 : Lübbey’deki geleneksel bir konutun aksonometrik görünüşü (2013).
Şekil 6.46 : Birinci kattaki çıkmaları taşıyan ahşap payandalar (2013).
Yapıların çatılarının büyük çoğunluğu ahşap strüktürlü ve alaturka kiremit kaplıdır
(Şekil 6.47) ancak depo ve ahır olarak kullanılan kimi yapılarda toprak örtülü düz
197
damlara da rastlanmaktadır (Şekil 6.48). Düz damlarda kagir duvarların ve mekanın
ortasında yer alan ahşap dikmelerin üzerine yaklaşık 10/10 santimetre kesitindeki ahşap
kirişler konulmakta ve bu kirişler üzerine ise sırasıyla çam dalları, meşe yaprağı ve
sıkıştırılmış toprak gelmektedir. Köyde yaygın olarak görülen iki, üç ya da dört eğimli
çatılar, üst kat planına göre biçimlendirilmiştir. Eğimleri %25-35 arasında değişen
oturtma çatıların saçak genişlikleri 40 santimetre ile 70 santimetre arasında
değişmektedir. Duvarların üzerine yerleştirilen ahşap kirişlerin üzerine, öncelikle taban
aşıkları yerleştirilmiştir. Taban aşıklarının üzerine de çatı eğimi doğrultusunda yaklaşık
1,00-1,50 metre aralıklarla ahşap dikmeler konulmuştur. Dikmelerin üzerine oturtulan
aşıkların kesitleri yaklaşık 8-10 santimetre ölçülerindedir. Aşıkların üzerine yaklaşık
5/10 santimetre kesitlerindeki mertekler 30-40 santimetre aralıklarla oturtulmuştur.
Yüksekce tutulan çatı arası mekanı üretilen sebzelerin kurutulmasında kullanılmaktadır
ve bir bölümünün açık bırakıldığı bir bölümünün ise ahşap kaplamalarla kapatıldığı
gözlenmektedir.
Şekil 6.47 : Ahşap konstrüksiyonlu çatı örneklerinden görünüşler (2013).
198
Şekil 6.48 : Düz damlı bir yapıdan ve konstrüksiyondan görünüşler (2013).
6.2.4 Somut Olmayan Değerler
Köylülerin Lübbey Kışlağı ve Yaylası arasında gerçekleştirdiği mevsimlik göçler
artık yalnızca hafızalarda kalmıştır. Bir Türkmen yerleşimi olan Lübbey’de kültürel
olarak göçer kültürün izlerinin yansımalarını köylülerin kalıcı olarak yerleştikleri
Çamyayla’daki sosyal yaşamda görmek mümkündür. Kökeni Orta Asya’ya uzanan
yaylak/kışlak geleneğinde kış ayları daha korunaklı olan Kışlak’ta geçirilirken yaz
ayları çadırlar kurularak barınma ihtiyacının karşılandığı Yaylak’ta geçirilir.
Şekil 6.49 : İzmir-Torbalı’da bir yörük çadırı (Url-2).
Tanyeli (1996), belirli bir bölge içerisinde tanımlı ve her sene aynı güzergahı takip
eden bu tür bir göçerliği “transhumance” olarak tariflemiştir (ss. 405-471). Anadolu
Selçuklu dönemi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarında göçer Oğuz
topluluklarının Anadolu’nun Türkleşmesini sağladıkları için merkezi idarenin
199
çıkarları ile örtüştüğü, fakat bu tarihsel dönemlerden sonra göçer aşiretlerden vergi
toplamada
yaşanan
sorunlar
ve
güvenlik
gibi
gerekçelerle
Osmanlı
İmparatorluğu’nun XVIII. yüzyıldan itibaren göçerleri yerleşik hayata geçmeye
zorladıkları bilinmektedir (Türkay, 1979). Lübbey Köyü’nün belirli bir dönemine
işaret eden göçer kültürün somut izleri günümüze ulaşamamışsa da bu kültüre ait
somut olmayan değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması son derece önemlidir (Şekil
6.49). Düğünlerde düzenlenen şenlikler, geleneksel düğün yemekleri ve yardımlaşma
da köydeki diğer somut olmayan değerlerdir.
6.2.5 Doğal Değerler
Akdeniz ikliminin görüldüğü Lübbey’de doğal bitki örtüsünü kara çam, ceviz, kestane,
yabani zeytin ve meşe ağaçları oluşturmaktadır. Köyde tarım arazilerinin içinde ve
çevresinde otlar ve otsu bitkiler dışında, köy halkının diktiği incir, zeytin, erik, ayva ve
nar gibi meyve ağaçları da görülmektedir. Köyde yaşamaya devam eden beş haneye ait
az sayıda küçükbaş hayvan, kümes hayvanları, kediler ve köpekler olmak üzere az
sayıda evcil hayvanlar dışında terk edilme sonrası sayılarında artış görülen yaban
domuzu, sincap, tavşan, çeşitli sürüngen türleri gibi yaban hayvanları da bulunmaktadır.
6.3 Nüfusunu Kaybetme Süreci, Nedenleri ve Lübbey Yaylağı (Çamyayla)
Köyde yapılan sözlü tarih araştırmaları ve kaynaklardan elde edilen bilgiler köy
halkının geçimini ormanlar ve hayvancılıktan sağladığını göstermektedir (Uysaler,
1963). 1960’lı yıllarla birlikte köy halkının esas geçim kaynağını oluşturan ormanlardan
faydalanmasına getirilen kısıtlamalar sonrasında köy halkı, arazi yapısı daha az eğimli
ve tarım için daha elverişli durumda olan ve geçmişte yalnızca yaz aylarında geçici
olarak göçtüğü Lübbey Yaylası’na kalıcı olarak taşınmıştır (Şekil 6.50-Şekil 6.51; Şekil
6.53). Lübbey Yaylası’na elektrik ve su şebekesinin daha erken döşenmesi ve ulaşım
olanakları ve arazi yapısının Lübbey’e oranla daha iyi olması, köylülerin yaylaya
göçünü hızlandıran etkenlerdendir. 1960’lı yıllarla birlikte köylülerin bir bölümü
kışlaktaki evlerini tamamen terk ederek yaylada yaptıkları yeni evlere göç etmişlerdir.
Yukarıda açıklanmaya çalışılan sosyo-kültürel ve ekonomik nedenlere bağlı olarak
Lübbey’den Çamyayla’ya kalıcı olarak ilk göçün 1960’lı yıllarda başladığı
bilinmektedir. Bu yıllarda hala geleneksel yapım tekniklerinin ve yapı üretim
alışkanlıklarının devam ettiği bilinmektedir. Lübbey Yaylası’nda günümüzdeki
200
yapıların yaklaşık üçte biri Lübbey kışlağındaki geleneksel mimarinin (plan, kesit-cephe
biçimlenişleri, malzeme ve yapım tekniği) bir devamı niteliğindedir.
Foss’un 1970’li yıllarda Lübbey Yaylası’na yaptığı ziyarette 50 kadar evin olduğunu
belirtmesi, köyün terk edilme sürecinin 1978 yılında geldiği noktayı aydınlatmaktadır.
İlerleyen yıllarda yapılan yapıların ise artık yeni yapı malzemesi seçeneklerinin de
artmış olması nedeniyle betonarme karkas ve tuğla dolgulu olarak yapıldığı
gözlenmektedir. Yeni okulun Lübbey Yaylası’nda yapılmış olmasının da köyün terk
edilme sürecini hızlandırdığı çok açıktır.
Lübbey’lilerin 1960’larda başlayan göç süreci ile kalıcı olarak yerleştikleri
Çamyayla’da günümüzde 467 kişi yaşamaktadır. Arazi yapısının az eğimli ve tarıma
elverişli olduğu Çamyayla’da evler kışlaktaki bitişik yerleşim düzeninden farklı
olarak tarım alanları içerisinde dağınık şekilde konumlanmıştır (Şekil 6.50-Şekil
6.53).
Şekil 6.50 : Çamyayla’dan görünüşler (2013).
201
Şekil 6.51 : Lübbey Yaylası (Çamyayla) parsel yapılaşma durumu (2014).
Şekil 6.52 : Lübbey Kışlağı parsel yapılaşma durumu (2014).
202
Yerleşimin merkezinde bir cami, beş sınıflı bir ilköğretim okulu, beş kahvehane ve
bir muhtarlık binası yer almaktadır. Yayla’daki okulda ilköğretimi tamamlayan
çocuklar, ortaöğretim için taşımalı eğitimle Ödemiş’e gitmektedir. Konutlar köy
merkezinin etrafında ve Horzum’a ulaşan araç yolu boyunca uzanan tarım alanları
içerisinde konumlandırılmıştır.
Günümüzde köyün erkek bireylerinin tarım dışında kalan boş zamanlarını
kahvehanelerde geçirdikleri, kadınların ise evlerde toplandıkları görülmektedir.
Geleneksel komşuluk ilişkilerinin sürdüğü köyde, alışveriş, sağlık, kültürel ve diğer
ihtiyaçlar Ödemiş‘den sağlanmaktadır. Çamyayla’da aktif olarak çalışan bir bakkal
bulunmaktadır. Ödemiş’te bulunan ekmek fırınları her sabah köye uğramakta,
meyve-sebze ve diğer ihtiyaçlar için ise köy bakkalının yanı sıra haftanın belirli
günlerinde köye uğrayan gezici tüccarlardan alış-veriş yapılmaktadır.
Şekil 6.53 : Lübbey Yaylağı (Çamyayla) yerleşim planı (2014).
203
Yaz aylarında Çamyayla’dan Ödemiş’e günde bir kez sabah gidiş ve akşam dönüş
olmak üzere köylüler tarafından işletilen bir minibüs gidip gelmektedir. Köylülerin
14 kilometre uzaklıktaki Ödemiş ilçe merkeziyle ilişkileri oldukça yoğundur. Büyük
çoğunluğunun tarlalarında kullanmak üzere traktör sahibi olduğu görülmektedir.
Ödemiş’in tüm köylerinde olduğu gibi Çamyayla’da da motorbisiklet kullanımı
yaygındır. Köy sakinleri, ilçe merkezindeki ihtiyaçlarını giderebilmek için sahip
oldukları motorbisiklet ve traktörleri yoğun olarak kullanmaktadır. Köy halkının
güncel geçim kaynağını oluşturan barbunya fasülyesi üretimi için köyde artezyen su
kuyularının yapıldığı görülmektedir. Köy sakinleri yaz aylarında ailelerin kadın ve
erkek ortaklaşa çalışarak ürettikleri ürünleri tarladan toplayarak köy merkezine
getirmekte ve köye her akşam gelen tüccarlara satmaktadır. Köy halkının geleneksel
olarak küçükbaş hayvancılık ve kümes hayvancılığını sürdürdüğü, ancak yaylada
geçmişte yaptığı buğday, çavdar ve mısır tarımını terk ettiği görülmektedir.
Köylülerin geçmişte ürettiği bu ürünleri kışlağa taşımadan önce öğüttükleri su
değirmeninden günümüze yalnızca beden duvarları kalmıştır. Köyde geleneksel
yaşamın,
sosyal
yardımlaşma
ve
dayanışmanın
yüksek
düzeyde
olduğu
görülmektedir.
6.4 Yasal, Fiziksel ve Sosyal Analiz Çalışmaları
6.4.1 Yasal durum analizi
Eylül 2015 tarihinde İzmir I Numaralı KVKBK Arşivi’nde bulunan Lübbey
dosyasında23 yapılan incelemelerde yerleşime ilişkin en erken tarihli belgenin24 o tarihte
mülkiyeti köy tüzel kişiliğinde bulunan 274 ada 1 parsel’de kayıtlı köy camisinin 52263386 sayılı yasalar ile değişik 2863 sayılı yasa kapsamında korunması gerekli taşınmaz
kültür varlığı olarak tesciline ve koruma grubunun I. grup olarak belirlenmesine ilişkin
belge olduğu saptanmıştır. 2012 tarihinde yerel ve ulusal basında çıkan “tarihi köye
sahip çıkılması” yönündeki haberlerin İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
aracılığıyla İzmir II Numaralı KVKVK’ye iletilmesi sonrasında kurul uzmanlarınca
yerleşimdeki geleneksel konutlar ve ticari yapılar ile kentsel sit alanı sınırlarının
tesciline yönelik bir dosya25 hazırlanarak kurulun görüşüne iletilmiştir. İzmir I Numaralı
Lübbey’in de bulunduğu Ödemiş ilçesine ilişkin sorumluluk, 2015 yılında yapılan değişiklikle İzmir
II Numaralı KVKBK’den alınarak İzmir I Numaralı KVKBK’ye devredilmiştir.
24
İzmir II Numaralı KTVKBK’nın 08/10/2009 tarih ve 5138 sayılı kararı.
25
İzmir II Numaralı KVKBK’nın 20/05/2014 tarih ve 610 sayılı uzman raporu.
23
204
KVKBK’nin dosya üzerinde yaptığı incelemeler sonrasında konu hakkında kararın
alınabilmesi için yerinde inceleme yapılması gerektiğine karar verilmiştir.26 İzmir I
Numaralı KVKBK alınan karar gereği yerinde yaptığı inceleme sonrasında; Camiye ek
olarak 50 adet taşınmazın kültür varlığı olarak tescil edilmesi kararlaştırılmış ve bu
taşınmazların içinde bulunduğu alanın kentsel sit özellikleri taşıdığı belirlenmiştir.27
Kentsel sit ve etkileşim geçiş alanı sınırlarının belirlenmesini de içeren karar sonrasında,
yerleşimde bulunan 146 taşınmazın 51’i (%35) kültür varlığı olarak tescil edilmiştir
(Şekil 6.54).
Daha önceki bölümlerde Türkiye’de kırsal mimari bağlamında koruma mevzuatının
gelişimi ve mevcut koruma mevzuatının çağdaş koruma ilkelerinin gereklerinin bir
bölümünü karşılamakta yetersiz kalması sorunları detaylı şekilde tartışılmıştır. Güncel
mevzuat uyarınca kırsal alanlardaki geleneksel yerleşimler “kentsel sit alanı” olarak
tanımlanabilmekte, geleneksel yapılar ise korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil
edilebilmektedir. Geçerli mevzuatın yedinci maddesinde tanımlanan kültür varlıklarının
tespit ve tesciline ilişkin “Devletin imkanları göz önünde tutularak, örnek durumda olan
ve ait olduğu devrin özelliklerini yansıtan yeteri kadar eserin tescil edileceği” ifadesi
nesnel bir değerlendirmenin yapılmasını zorlaştırmakta öte yandan kırsal yerleşimleri
oluşturan konutların, üretim yapılarının, yolların, ağaçların, tarım ve orman alanlarının
ve su kaynaklarının bir doku bütünlüğü içinde korunmasının gerekliliği karşısında tehdit
oluşturmaktadır.
Buradan hareketle ICOMOS Türkiye’nin Mimari Mirası Koruma Bildirgesi’nde
önerilen kırsal sit ve kültürel peyzaj kavramlarının koruma mevzuatında
tanımlanmasının, insan ve doğanın ortaklaşa olarak ayrılamaz bir biçimde
oluşturdukları bu tür alanların korunması konusundaki yetki ayrışmasından
vazgeçilerek ortak bir mevzuatın oluşturulmasının ve ulusal kırsal miras envanterinin
hızla tamamlanmasının, her geçen gün eriyen kırsal mimarinin yok olması karşısında
atılması gereken acil adımlar olduğunu söylemek mümkündür.
Lübbey için geçerli mevzuat doğrultusunda, İzmir I no’lu KVKBK tarafından
belirlenen kentsel sit ve etkileşim geçiş alanı sınırları ve yerleşimdeki yapılar
arasından seçilen 51 adet taşınmazın tescil edilmesi, tez kapsamında yetersiz
26
27
İzmir II Numaralı KVKBK’nın 21/05/2014 tarih ve 3867 sayılı kararı.
İzmir I Numaralı KVKBK’nın 18/03/2016 tarih ve 952 sayılı kararı.
205
bulunmuş ve bu doğrultuda koruma yasasında gereksinim duyulan değişikliklerin
yapılması gerektiği kabul edilerek öneri bir kırsal sit alanı ve tampon bölge sınırı
belirlenmiştir (Şekil F.1). Geçmişteki yaylak-kışlak geleneğinin biçimlendirdiği
Lübbey ve Çamyayla ilişkisi göz önüne alınarak tarihi köydeki geleneksel yapıların
yoğun olduğu kırsal sit sınırlarının dışında kalan Çamyayla yerleşimi ve diğer
alanların tampon bölge olarak belirlenmesi önerilmiştir (Şekil F.1). Lübbey’de
bulunan geleneksel yapıların tamamının bir arada oluşturduğu doku bütünlüğünün
önemi göz önüne alınarak, yerleşimdeki tüm geleneksel yapıların kültür varlığı
olarak tescil edilmesinin İzmir I Numaralı KVKBK’nun gündemine alınarak tekrar
değerlendirilmesi önerilmektedir (Şekil F.1).
206
Şeki 6.54 : Lübbey kentsel sit sınırı ve tescilli yapıları gösteren harita (2016).
207
6.4.2 Sosyo-ekonomik analizler
Lübbey Köyü’nün sınırlarını ve formunu tanımlayan ormanlar, köy halkının
geçmişteki geleneksel geçim kaynağını oluşturmuştur. Köy halkı ormanlardan elde
ettiği ağaçları doğrudan ya da mangal kömürü haline getirdikten sonra Ödemiş ve
çevresinde satarak geçimini sağlamıştır. Oldukça eğimli bir arazide konumlanan
Lübbey’de evlerin etrafındaki sınırlı tarım alanlarında sebze, meyve gibi evin kendi
tüketimine yönelik tarımsal faaliyetler ile hayvancılık faaliyetleri de yapılmaktadır.
Köy sakinleri geçmişte yaz aylarını, hayvancılık faaliyeti ile ilişki olarak daha geniş
mera ve otlak alanları olan Yaylak’ta geçirmişlerdir. Lübbey’de kalan beş hanenin ve
Çamyayla’nın demografik yapısı çoğunlukla 50 yaş ve üzeri kişilerden oluşmaktadır.
Günümüzde Lübbey’lilerin kalıcı olarak yerleştiği Çamyayla’nın oldukça verimli
tarım arazilerinde yoğun olarak barbunya fasülyesi ekimi yapılmaktadır. Köylüler,
barbunya fasülyesi tarımının yanı sıra ceviz, kestane, çeşitli sebze ve meyve üretimi
ve hayvancılık faaliyetlerinde de bulunmaktadır. Barbunya tarımından elde edilen
gelir köyden kente olan göçü kısmen engellese de Çamyayla’nın nüfusunun azalma
ve yaşlanma eğiliminde olduğu görülmektedir. Sosyal güvenceli iş bulma isteği, genç
erkeklerin eğitim için büyük kentlere gitmeleri ve genç kadınların şehirde çalışan
erkeklerle evlenme eğilimi, köydeki nüfusun azalmasına ve yaşlanmasına etki eden
faktörlerdir.
6.4.3 Fiziksel analizler
Köydeki geleneksel dokunun güncel durumunun belirlenmesi, zaman içerisinde
geçirdiği değişimin anlaşılabilmesi ve dolayısıyla doku bütünlüğünün korunabilmesi
için öncelikle yapıların detaylı olarak incelenmesi, envanterinin yapılması ve yapı
stokunun özelliklerinin birçok açıdan analiz edilmesi gerekmektedir. Buradan
hareketle köydeki yapı stoku işlev, kat sayısı, yapısal sağlamlık durumu, özgünlük
durumu, yapım tekniği, mülkiyet durumu, kullanım durumu ve doluluk-boşluk
durumu açılarından incelenmiştir. Köyde bulunan 146 yapının işlevi dikkate alınarak
yapılan incelemede yapıların 128’inin konut, 8’inin ahır/depo, üçünün ticari, üçünün
çeşme, birinin eğitim, birinin dini, birinin hela/çamaşırhane ve birinin de enerji
fonksiyonu için inşa edilmiş olduğu tespit edilmiştir (Şekil 6.55). Tamamı ahşap
hatıllı yığma sistemle inşa edilmiş yapıların %77’sinin zemin artı bir kattan oluştuğu
%23’ünün ise yalnızca zemin kattan oluştuğu belirlenmiştir (Şekil 6.56).
208
Köydeki yapıların 14 tanesi kalan beş hane tarafından kullanılmakta iken, 24’ü
kısmen kullanılmakta, 43 tanesi ise kullanılmamaktadır (Şekil 6.57). Çamyayla’da
oturan Lübbey’lilerin küçük bir bölümü senede birkaç gün evlerinin etrafındaki
tarlalar ile ilgilenmek için evlerini açarak köyde kısa süreli de olsa vakit
geçirmektedirler. Bu yapılar kısmen kullanılan yapılar olarak değerlendirilmiştir.
Köyde yer alan 65 yapı ise kullanılamaz haldedir. Bunlardan 37 tanesi kısmen harap
durumdayken geriye kalan 28 tanesinden geriye yalnızca temel duvarları kalmıştır.
Köyde kullanılan yapılar arasındaki kahvehanenin öyküsü dikkat çekicidir. Köyü
terk edenlerin aksine kahvehaneyi satın alarak Lübbey’e yatırım yapan Mehmet
Güler; son yıllarda köyü ziyaret edenlere çay, kahve servisi yaparak geçimini
sürdürmeye çalışmaktadır. Cami’nin ise yalnızca cuma günleri kapısı açılmaktadır.
Köyde sürekli kalan beş aile kendi evleri dışında komşularının ayakta olan
evlerinden dokuz tanesini de depo gibi işlevlerle kullanmaktadır.
Yapıların özgünlük durumu değerlendirmesinde yapılar korunmuşluk durumları
açısından iyi, orta ve kötü olarak sınıflandırılmıştır (Şekil 6.58). Bu sınıflandırma
belirli ölçütler doğrultusunda yapılmıştır (Ulusoy Binan, 2013, s.17). Kullanılamaz
durumdaki
yapılar
özgünlük
açısından
değerlendirme
dışında
tutulmuştur.
Korunmuşluk durumu iyi olarak değerlendirilen yapıların özgün yapım sistemine
sahip olmalarına, cephe düzeni, çatı biçimlenişi ve örtü malzemesi açısından, özgün
mimari karakterlerini korumalarına dikkat edilmiştir. Özgün mimari niteliklerini bir
ölçüde kaybetmiş, plan ve cephe düzenlerine kısmi müdahaleler yapılmış, kapı
pencere doğramaları kısmen değiştirilmiş veya zarar görmüş yapılar orta derecede
korunmuş olarak değerlendirilmiştir. Plan ve cephe düzeni büyük ölçüde değiştirilen,
detaylarına ağır müdahaleler yapılan, yapının neredeyse tanınmasını önleyici
müdahaleler gören, kapsamlı restitüsyon çalışmaları gerektiren yapılar korunmuşluk
durumu açısından kötü olarak tanımlanmıştır. Köydeki yapıların % 29’unun
özgünlükleri iyi olarak değerlendirilmiştir. Orta kategorisindeki yapılar toplamın %
24’ünü, kötü kategorisindekiler ise %3’ünü oluşturmaktadır. Değerlendirme dışında
tutulan yapıların oranı ise %44’tür. Kullanılamaz durumdaki bu yapıların
%54,3’ünün beden duvarları ve plan şemaları okunabilecek durumdayken
%46,7’sinin yalnızca temel duvarları kalmıştır.
Yapılar yapısal sağlamlık durumu açısından; iyi, orta, kötü, kısmen yıkık ve
tamamen yıkık olmak üzere beş kategoride sınıflandırılmıştır. Herhangi bir strüktürel
209
problemi olmayan yapılar iyi, çeşitli strüktürel sorunları olan ama kullanılabilir
durumda olanlar orta, ciddi strüktürel problemleri olan ve kullanılması büyük riskler
taşıyan yapılar kötü, plan ve cephe düzeni okunabilmek koşuluyla yıkıntı durumda
olan yapılar kısmen yıkık, parsel içerisinde yalnızca temel izleri kalmış olan yapılar
ise tamamen yıkık olarak tanımlanmıştır. Çalışma alanında ‘’iyi’’ değerlendirmesine
giren yapıların oranı yalnızca %14’ tür. Strüktürel açıdan orta olarak değerlendirilen
yapılar toplam yapıların %30’unu, kötü olarak değerlendirilenler %12’sini, kısmen
yıkık olarak sınıflandırılanlar %25’ini ve tamamen yıkık olarak belirlenenler
%19’unu oluşturmaktadır (Şekil 6.59).
Yerleşimin altyapı olanaklarının ise son derece kısıtlı olduğu görülmektedir.
Kanalizasyon, doğalgaz, internet ve telefon gibi hizmetlerin bulunmadığı, elektrik,
içme suyu şebekesi ve tarıma yönelik sulama imkanlarının ise son derece yetersiz
olduğu görülmektedir. Yerleşimde yaşamın yeniden başlayabilmesi için bu tür
altyapı yatırımlarının yerleşimin geleneksel dokusuna zarar vermeyecek önlemler
alınarak hızla tamamlanması gerekmektedir. Bununla birlikte konut iç mekanlarında
ıslak hacimlerinin bulunmaması, günümüz konfor ve hijyen şartları açısından bir
eksiklik olarak değerlendirilebilir. Geleneksel yaşam kültürünün bir uzantısı olarak
oldukça mütevazi ve küçük mekanlardan oluşan kır yapılarının olası yeniden
işlevlendirilmeleri sırasında, yapıların genetiklerinden gelen bu özelliklere saygı
gösterilmesi ve büyük müdahalelerden olabildiğince kaçınılması bir gereklilik olarak
görülmelidir.
210
Şekil 6.55 : İşlev analizi (2013).
211
Şekil 6.56 : Kat sayısı analizi (2013).
212
Şekil 6.57 : Kullanım durumu analizi (2013).
213
Şekil 6.58 : Özgünlük durumu analizi (2013).
214
Şekil 6.59 : Yapısal sağlamlık durumu analizi (2013).
215
6.4.4 GZFT analizi
Lübbey Köyü ve yakın çevresine ilişkin oluşturulan bilgi altyapısının analizi ve
sentezi sonrasında, yerleşimin yapısından kaynaklanan güçlü ve zayıf yanlarının ve
dış çevreden kaynaklanan fırsatların ve tehditlerin belirlenmesi için GZFT analizi
gerçekleştirilmiştir (Çizelge 6.1). Yerleşimin geleceğine yönelik geliştirilecek
koruma politikalarının başarılı olabilmesi ancak yerleşimi etkileyen iç ve dış
etkenlerin dikkate alınması ile mümkün olur. Koruma politikaları, sahip olunan güçlü
yanların nasıl yapılandırılacağı, fırsatlardan en üst düzeyde nasıl yararlanılabileceği,
karşı karşıya olunan tehditlerin nasıl azaltılabileceği ve zayıf yanların nasıl ortadan
kaldırılabileceği konularında açılımlar sağlamalıdır.
Çizelge 6.1 : Lübbey Köyü’nün güçlü ve zayıf yanları.
Güçlü Yanlar
Zayıf Yanlar
-Yerleşimin geçmişinin antik dönemlere
uzanması (Efes ve Sardes antik kentleri
arasındaki tarihi yol üzerinde bulunması)
-Yerleşimin özgünlük ve bütünlük değerlerini iyi
derecede korumuş olması
-Yerleşimin XIX. yüzyıl kırsal yaşamının
anlaşılabilmesi açısından önemli bir eğitim
değerine sahip olması
-Yerleşimin Türkiye’nin UNESCO Dünya
Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Birgi’ye ve
Ödemiş, İzmir gibi kentsel odaklara yakın
mesafede olması
-Yerleşimin halihazırda fotoğraf, doğa sporları,
vb. kulüplerin gezi güzergahlarında yer alması ve
ziyaret ediliyor olması28
-Ödemiş kent tarihi ve endüstri mirası açısından
önemli bir yapı olan Ödemiş Belediyesi eski
elektrik santralinin köy sınırları içerisinde
bulunması
-Yörük kültürünün bir parçası olan YaylakKışlak geleneğinin önemli bir örneği olması
-Yerleşimin ve yakın çevresinin tarım,
hayvancılık ve ormancılık açısından gelişme
potansiyelinin bulunması
-Yerleşimde kültürel turizmin yanı sıra, organik
tarıma dayalı eko-turizmin, gastronomik turizmin
ve doğa turizminin geliştirilmesi için uygun bir
ortam olması
-Köyün korunması konusundaki farkındalığın
yeterince gelişmemiş olması
-Korumaya yönelik ilgisizlik, yönetim boşluğu
ve liderlik eksikliği
-Yerleşimin tamamen terkedilmiş olması
-Yerleşimdeki yapıların terkedilmeyle bağlantılı
olarak her geçen gün yıpranma derecelerinin
artması ve giderek yok olma sürecine girmesi
-Restorasyonların gecikmesi
-Restorasyon uygulamalarında büyük boyutlu
müdahaleler gerekmesi
-Köy halkının ekonomik gücünün restorasyonlar
için yetersiz olması
-Tarım alanlarının terkedilme sonrası kıraçlaşma
riskinin bulunması
-Geleneksel konutların ıslak mekanlara sahip
olmaması ve küçük mekanlardan oluşması
(Yeniden işlevlendirmede zorluklar)
-Turizm ve müzeciliğe yönelik kullanımlar için
köyün altyapısının yetersiz olması
-Köyde
elektrik,
içme
suyu,
internet,
kanalizasyon, doğalgaz, vb. temel altyapı
olanaklarının bulunmaması/ yetersizliği
-Kamu hizmetlerinin yetersizliği, kültürel, sosyal
donatıların bulunmaması
-Ödemiş ilçe merkezinden köye toplu ulaşım
olanağının bulunmaması
-Güvenlik eksikliği
-Yerel halkın bir bölümünün köye geri dönmek
istemeyip, yapılarını elden çıkarmayı istemeleri
Köyün korunması için farkındalık yaratılması ve doğa sporları ile fotoğraf kulüplerinin ilgilerinin
çekilmesi konusunda, ÇEKÜL Vakfı Küçük Menderes Temsilcisi Emin BAŞARANBİLEK’in önemli
katkıları bulunmaktadır.
28
216
Çizelge 6.1 (devam) : Lübbey Köyü’nün güçlü ve zayıf yanları.
Güçlü Yanlar
Zayıf Yanlar
-Köyün yaylasında (Çamyayla’da) yaşayan yerel
halkın bir bölümünün köye geri dönüşe ve olası
restorasyonlar sonrasında geleneksel yapılarında
yaşamaya ya da turizm işlevi ile bu yapıları
değerlendirmeye istekli olmaları
-Ziyaretçilere
yönelik
herhangi
bir
bilgilendirmenin
ve
gezi
güzergahının
bulunmaması
-Proje bazlı desteklerin elde edilebilmesi için
gereken yüksek bilgi birikimi ve girişimciliğin
bulunmuyor olması
Çizelge 6.2 : Lübbey Köyü için fırsatlar ve tehditler.
Fırsatlar
Tehditler
-Dünyada ve Türkiye’de kırsal alanlara ilginin
artması
-Köye yönelik yerel ve ulusal basının ilgisi,
yapılan haberlerin sayısının artması ve belgesel
filmlerin çekilmesi ile yerleşimin korunması
konusunda olumlu bir kamuoyunun oluşmuş
olması
-Yapımı devam eden Rahmanlar Barajı sonrası
gelişecek sulama imkanlarının tarım olanaklarını
geliştirecek olması
-Yerleşimde bulunan elli bir adet tescilli kültür
varlığının restorasyon çalışmaları için, Taşınmaz
Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı
kapsamındaki kaynakların kullanım olasılığının
bulunması
-İzmir Kalkınma Ajansı’na köydeki koruma
çalışmaları için hazırlanacak projeler aracılığıyla
kaynak yaratılması fırsatının bulunması
-Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurulu’nun sağladığı 302-4 Kırsal turizm ve
rekreasyon faaliyetleri desteği’nin Lübbey’de
turizmle bağlantılı işlev değişiklikleri ve
yatırımlar için proje bazlı değerlendirilebilecek
olması
-Köyde istihdam yaratacak projeler için
KOSGEB’den kaynak sağlama fırsatının olması
-Koruma ve kırsal kalkınma konularında proje
üretilmesi koşuluyla AB bütçesinden kaynak
yaratılma fırsatının bulunması
-Tarım Kanunu kapsamında 2016 yılında
uygulanmaya başlanan kırsalda yaşayan genç
çiftçilerin mahallinde uygulayacağı bitkisel,
hayvansal, yöresel tarım ürünleri ve tıbbi ve
aromatik bitki üretimine yönelik projelerine
30.000 TL’ye kadar destek sağlanmasının köye
geri dönüşü teşvik edici olması
-Lübbey kökenli ekonomik durumu iyi kişilerle
irtibat kurularak köydeki kültürel mirasın
korunması
konusunda
kaynak
yaratılma
fırsatının bulunması
-Yerleşimde kültür varlığı niteliği taşıyan
yapıların bir bölümünün yasal bir koruma
statüsünün bulunmaması
-Koruma Kanunu’nda “kırsal sit” ve “kültürel
peyzaj” tanımlarının bulunmaması
-KAİP’in hazırlanmamış olması
-Kültür varlığı niteliği taşıyan ancak tescili
gerçekleştirilmemiş yapıların korunması için
Koruma Kanunu kapsamında sağlanan ekonomik
desteklerden faydalanılamaması
-Son yıllarda yaşanan köklü toplumsal
değişiklikler sonrasında kırsal bölgelerin genç
kuşakların eğitim, kültür, sosyal ve psikolojik
ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalması
-Geçmiş yıllarda köydeki geleneksel yapıların
mülkiyetlerinin bir turizm şirketine satılarak
köyün bir tatil köyüne dönüştürülmesi
girişimlerinin olması
-Köyün satılarak tatil köyüne dönüştürülmesi
girişimlerinin engellenmesi sonrasında, köydeki
kültür
varlıklarının
restorasyon
şansının
kaçırıldığını düşünenlerin olması.
-Köye yönelik yatırımlar için gerekli olan
Ödemiş Belediyesi ve İzmir Büyükşehir
Belediyesi işbirliğinin yetersiz olması
-Terk edilen köylere yerel halkların geri
dönüşlerinin sağlanması için, kırsal kalkınma
politikalarında
terk
edilmeyle
bağlantılı
sorunlara yönelik açılımların yetersiz olması
-Lübbey’e geri dönüşler sonrasında kalıcı bir
ekonomik model sağlanmaması durumunda
terkedilme ve göç sürecinin tekrar etme riskinin
bulunması
-Yerel yönetimin köyün korunmasına yönelik
çalışmalarının yetersiz olması, koruma sürecine
önderlik edecek bir mekanizmanın kurulmamış
olması
-Yerleşimin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
hükümleri uyarınca Riski Alan ilan edilmesi
ihtimali
217
6.4.5 Paydaş analizi
Lübbey’in kültürel ve doğal mirasının korunması ve sürdürülebilir ekonomik bir
yapının kurulmasına yönelik paydaş ve ortakları; başta günümüzde Çamyayla’ya göç
eden Çamyayla halkı olmak üzere, İzmir Büyükşehir ve Ödemiş Belediyeleri ile
Çamyayla Mahallesi Muhtarlığı, Kültür ve Turizm, Gıda, Tarım ve Hayvancılık,
Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Kalkınma, Milli Eğitim, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme, İçişleri, vd. bakanlıklar ile bu bakanlıklar bünyesindeki
İzmir Valiliği, Ödemiş Kaymakamlığı, İzmir I No’lu KVKBK Müdürlüğü, İzmir
Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ödemiş Müzesi, İzmir Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğü, İzmir Tabiat Varlıklarını Koruma I. Şube Müdürlüğü, vb. kamu
kurumları, Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Mimarlar Odası Ödemiş Temsilciliği, Şehir
Plancıları Odası İzmir Şubesi, vb. gibi meslek odaları temsilcilikleri, ilgili
üniversiteler, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi, ÇEKÜL Vakfı Küçük Menderes
Temsilciliği, TEMA, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF)-Türkiye Temsilciliği,
Buğday Derneği, Doğa Derneği, İzmir ve Ödemiş Ticaret-Sanayi Odaları, vb. sivil
toplum örgütleri, yerli ve yabancı ziyaretçiler, yerel ve ulusal medya organları, yerli
ve yabancı turizm-müzecilik şirketleri ve rehberler olarak sıralanabilir.
6.4.6 Sözlü görüşmeler
Tez kapsamında yukarıda sıralanan tüm ortak ve paydaşları bir araya getirme imkanı
bulunmadığından; Lübbey’in korunmasına ve geleceğine yönelik soruları içeren bir
yazılı bir metin (Çizelge D.1) hazırlanarak ilgili kişiler, kurum temsilcileri ve
Çamyayla halkıyla sözlü görüşmeler gerçekleştirilmiştir.29 Görüşmeler sırasında
genel hatlarıyla Lübbey gibi birkaç yüzyıl öncesinde yapılmış eski köy evlerini
barındıran köylerin korunmaya değer bulunup bulunulmadığı, Lübbey’de yaşamın
yeniden başlayabilmesi için nelerin yapılabileceği, yerel halkın geri dönüşünün
mümkün olup olmadığı, bununla birlikte müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan
seçeneklerinden hangisinin ya da hangilerinin daha uygun olacağı ve yapılı çevrenin
restorasyonun taşıdığı önem gibi konular üzerinde durulmuştur.
İlgili uzmanlar, kişiler ve kurum temsilcileri ile yapılan görüşmeler sonucunda her
bir paydaşın köyün korunması gerektiği konusunda hemfikir oldukları görülmektedir.
29
Ulaşılabilen ve görüşme isteğini kabul eden kişilerin listesi için bakınız: Çizelge D.2.
218
Bununla birlikte katılımcıların Lübbey’e yönelik diğer düşünceleri ve önerileri ise
aşağıdaki gibidir:
Katılımcılardan bir bölümü Lübbey’de ve diğer kırsal yerleşimlerdeki terk edilme/
insansızlaşma sorununu son yıllarda yaşanan köklü ekonomik ve sosyal değişimlere
bağlamakta ve özellikle kırsal bölgelerin genç kuşakların eğitim, kültürel, sosyal ve
psikolojik ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığını belirtmektedirler. Lübbey’de
elektrik, içme suyu, doğalgaz, kanalizasyon, vb. temel altyapı hizmetlerinin dahi
bulunmadığı ya da yetersiz olduğunu ve köye yönelik bu tür altyapı hizmetlerinin
İzmir Büyükşehir ve Ödemiş Belediyeleri işbirliği ile çözülebileceğini ifade
etmişlerdir.
Geçmiş yıllarda Lübbey’deki geleneksel yapıların mülkiyetlerinin bir turizm şirketi
tarafından satın alınarak köyün bir turizm köyüne dönüştürülmesi girişiminden,
olayın basına
yansımasının ardından gelen
kamuoyu tepkileri
sonucunda
vazgeçilmiştir.30 Köydeki mülkiyet yapısının doğrudan ve toptan el değiştirmesinin
kolaycı ve doğru bir çözüm olmayacağı düşüncesi Ödemiş’in büyük bir çoğunluğu
tarafından kabul edilen bir görüş olmakla birlikte, köydeki yapıların restorasyon
şansının kaçırıldığını düşünenler de bulunmaktadır. Konunun yerel basının dışında
ulusal basında da yankı bulması, Lübbey hakkında belgesel filmlerin çekilmesi ve
yeni gazete, televizyon haberlerinin yapılmasına neden olmuştur. Köye yönelik
haberlerin artması, ilginin sıcak tutulması ve köyün korunması konusundaki
farkındalığı artırıcı bir etkide bulunmuştur. Tez çalışmaları sırasında bu yönde Yeni
Asır, Aljazeera Turk-Dergi ve Küçük Menderes gazeteleriyle tezin konusu ve
hedefleri hakkında bilgi verici röportajlar gerçekleştirilmiştir (Şekil G.1-Şekil G.3).
Köye yönelik medya ilgisinin de etkisiyle vazgeçilen süreç olumlu olmakla birlikte
tüm görüşmelerde belirtildiği üzere, köydeki yapıların terk edilme ile bağlantılı
olarak hızlı bir yıpranma sürecinde oldukları ve restorasyon çalışmalarının acil
olarak gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Yapılan görüşmelerde; köyde yaşamın yeniden başlayabilmesi için iktisadi
faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve köy hakkında alınacak kararlarda Çamyayla
halkının ve ilgili diğer tüm kesimlerin görüşlerinin alınması gerektiği, buna yönelik
Konu hakkındaki haberlerden biri için bakınız: http://www.egedesonsoz.com/haber/izmir-desahibinden-satilik-koy/819825 Erişim Tarihi 26/02/2016.
30
219
kooperatif, vb. oluşumların kurulabileceği, olası geri dönüşler ve koruma
uygulamaları kapsamında sağlanacak ekonomik desteklerin öncelikle yerel halkın
kullanımına yönelik olması gerektiği yönünde görüşler belirtilmiştir. Kimi
katılımcılar, Lübbey ve benzer durumdaki köylere yönelik yerel halkın geri
dönüşlerinin teşvik edilmesi için kırsal kalkınma politikalarında terk edilme ve buna
bağlı sorunların çözümüne yönelik açılımlar yapılmasının, organik tarımın ve diğer
küçük üretimlerin desteklenmesinin yerinde olacağı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Köye olası geri dönüşler sonrasında kalıcı bir ekonomik model sağlanamaması
durumunda terk edilme ya da insansızlaşma sürecinin tekrar edebileceği uyarısı
dikkat çekicidir.
Tez çalışmaları sırasında farklı aralıklarla köy muhtarları ve köy halkıyla yapılan
görüşmelerde ise ata yadigarı olarak nitelendirdikleri köyün korunması için kendi
ekonomik güçlerinin yetmeyeceğini, devletten destek beklediklerini, koruma
uygulamaları sonrasında ise köy halkının bir bölümünün Lübbey’e geri dönebileceği,
yapılarını
mevsimlik
kullanabileceği
ya
da
turizm
hizmetine
yönelik
değerlendirebileceği öte yandan bir bölüm halkın geri dönmek istemeyip yapılarını
elden çıkarmak isteyebileceği, yönünde görüşler ifade edilmiştir.
Katılımcılardan bir bölümü özellikle müzeciliğe yönelik köyün geçmişinin
anlatılacağı bir bilgilendirme merkezinin eksikliğinin hissedildiği bununla birlikte
köy sınırlarında yer alan Ödemiş Belediyesi elektrik santralinin de benzer bir
kullanımla değerlendirilebileceği yönünde görüşler belirtmişlerdir.
Köy halkı ve görüşme yapılan kişiler arasında köyün geleceğini turizmle
ilişkilendiren kişilerin sayısı oldukça fazladır. Buna yönelik köy merkezli gezi,
yürüyüş rotalarının hazırlanması gerektiği ifade edilmiştir. Efes ve Sardes arasındaki
antik yolun bir kültürel rotaya dönüştürülerek ilginin artırılabileceği fikri de dikkat
çekici önerilerden biridir. Köye yönelik ilginin artırılmasına yönelik kültürel ve
sanatsal etkinliklerin düzenlenebileceği, köyde kültürel turizm dışında organik tarıma
dayalı eko-turizm ve gastronomik turizmin geliştirilebileceği belirtilmiştir. Yerel
halkın iskanının yanında köyde akademik çevrelerin eğitim ve kültürel faaliyetler
amacıyla kullanabilecekleri bir yapının kurulması da öneriler arasındadır.
Lübbey’de yaşamın yeniden başlaması için yapılı çevrenin restorasyonun önemli
olduğunu belirten katılımcıların bu sürece yönelik değerlendirmeleri arasında; yerel
220
yönetimin tüm koruma sürecini sahiplenip öncülük etmesi gerektiği, projelendirme
ve sonrası aşamalar için üniversitelerle işbirliğinin gerçekleştirilebileceği, yakın
çevrede bulunan ve başarılı bir örnek olarak değerlendirilen Birgi’deki koruma
birikimden faydalanılabileceği görüşleri bulunmaktadır. Bununla birlikte köydeki
restorasyon çalışmaları için Ödemiş Belediyesi’nin kaynaklarının yetersiz olduğu,
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve merkezi yönetimin desteğine ihtiyaç duyulduğu,
daha önce köyden ayrılmış ancak Lübbey kökenli ekonomik durumu iyi kişilerle
temasa geçilerek ata yadigarı yapılarını onarmaları konusunda destek istenebileceği
gibi önerilerde bulunulmuştur.
6.4.7 Koruma çalışmaları için kullanılabilecek finansal kaynakların analizi
Mitchell ve diğ (2009)’nin, kültürel peyzaj alanlarının korunması için olası
kaynakları kamu ya da özel sektörün doğrudan sağladığı dışsal kaynaklar ve bu
alanların taşıdığı geleneksel potansiyelin ortaya çıkarılmasıyla elde edilebilecek içsel
kaynaklar olmak üzere ikiye ayırdığı sınıflandırma uyarınca; Lübbey’e yönelik olası
dışsal kaynakları koruma, tarım, ormancılık, kırsal kalkınma ve köy işlerine ayrılan
diğer tüm kamu kaynakları, kamu-özel sektör ortaklıklarının, ticaret ve sanayi
odalarının, özel firmaların ve ulusal ya da uluslararası diğer kuruluşların korumaya
ayırdıkları kaynaklar olarak sıralamak mümkündür. Yukarıda sayılan dışsal
kaynaklara ek olarak Lübbey’e dönük bağları olan, ancak günümüzde büyük
kentlerde ya da farklı yerlerde yaşayan varlıklı kişilerin olası katkıları da
düşünülebilir. Lübbey’e dönük alana gelen ziyaretçilerden alınan ücretlerin
korumaya yönlendirilmesi ya da alana özgü etiketlerle korunan alan imajından da
faydalanarak nitelikli turistik objelerin ve tarım ürünlerinin yetiştirilerek satılması
gibi içsel kaynakların aktif hale getirilebilmesi için öncelikle kırsal kalkınma
teşvikleri, restorasyon uygulamaları, gezi güzergahlarının yapılması, vb. gibi
yatırımlarla köyün ziyaret edilebilir hale gelmesi gerekmektedir. Bu koşulların
sağlanması için öncelikle dışsal kaynaklara gereksinim duyulmakla birlikte köyde
gerçekleştirilecek koruma uygulamalarının ve yeniden başlayacak yaşantının
sürdürülebilir hale getirilmesinde yerleşimin kendi iç potansiyeline dönük bu tür
uygulamaların desteklenmesi son derece önemlidir.
Yukarıda özetlenen olası finansal kaynaklar arasında doğrudan korumaya yönelik
destekleri tanımlayan mevcut yasal düzenlemeler aşağıdaki gibidir:
221
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun “Taşınmaz Kültür
Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanması ve Katkı Payı” maddesi uyarınca özel
hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan korunması gerekli kültür
ve tabiat varlıklarının; korunması, bakımı ve onarımı için Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın ayni, nakdi ve teknik yardım yapacağı ve bu amaçla, Bakanlık
bütçesine yeterli ödeneğin konulacağı karara bağlanmıştır. Bununla birlikte
belediyelerin ve il özel idarelerinin görev alanlarında kalan kültür varlıklarının
korunması ve değerlendirilmesi amacıyla kullanılmak üzere Emlak Vergisi Kanunu
uyarınca mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin %10'u nispetinde
“Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı” tahakkuk ettirileceğini ve
ilgili belediyesince emlak vergisi ile birlikte tahsil edileceğini belirtilmektedir. Tahsil
edilen bu miktar, il özel idaresi tarafından açılacak özel hesapta toplanarak, il özel
idaresince ve belediyelerce kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi
amacıyla hazırlanan projeler kapsamında kamulaştırma, projelendirme, planlama ve
uygulama konularında kullanılmak üzere il özel idaresine ve il sınırları içindeki
belediyelere vali tarafından aktarılır ve bu pay valinin denetiminde kullanılır. Yasa
uyarınca tanımlanan söz konusu kaynağın Lübbey için de kullanılabilmesinin tek
koşulu köyde devam eden tescil çalışmalarının tamamlanmasıdır. Yasa kapsamında
sağlanan desteklerden biri de Toplu Konut Kanunu uyarınca TOKİ tarafından
verilecek olan kredilerin %10’unun taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve
restorasyonuna ilişkin başvurularda kullandırılmasına yöneliktir. Söz konusu kredi
miktarının 140.000 TL’yi geçmemek koşuluyla proje keşif bedelinin en fazla %70’i
oranında olacağı belirtilmiştir.
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile tanımlanan; taşınmaz kültür
varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılmasına yönelik proje ve uygulamalar;
yurtdışındaki taşınmaz kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize
getirilmesi; kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmaları; kültür
envanterinin oluşturulması; kütüphane, müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile
sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi kültürel ve sanatsal etkinliklerin
sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyonu gibi çalışmalara ilişkin
yapılan harcamalar ile bu amaçla yapılan her türlü bağış ve yardımların %100’ünün
gelir veya kurumlar vergisinden indirileceğine ilişkin hükümler, özellikle varlıklı
kişilerin ve büyük şirketlerin koruma çalışmalarına kaynak aktarımlarını teşvik
222
açısından önemlidir. Lübbey için de bu yönde kaynak yaratılmasına yönelik
girişimlerin gerçekleştirilebileceği görülmektedir.
5449 sayılı kanun uyarınca kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları
arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak
ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma planı ve
programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi
hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik
farklarını azaltmak amacıyla kurulan Kalkınma Ajansları’nın proje bazında
sağladıkları destekler de Lübbey’deki koruma çalışmaları için kullanılabilecek olası
kaynaklardan biridir. İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA)’nın projelere sağladığı mali
destekler yanında bölgedeki sivil toplumu güçlendirmek ve kırsal kapasiteyi
geliştirmek amacıyla teknik destek de sağladığı görülmektedir.
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK)’nun sağladığı “302-4
Kırsal turizm ve rekreasyon faaliyetleri desteği”, Lübbey’de turizmle bağlantılı işlev
değişiklikleri ya da yatırımlar için proje bazlı değerlendirilebilecek kaynaklardandır.
Benzer şekilde destek alınabilecek kuruluşlar arasında 3624 sayılı kanun ile kurulan
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
(KOSGEB) de bulunmaktadır.
Belirli bir süre için AB politikaları ile ilgili belirli alanları kapsayacak şekilde AB ve
aday ülkeler arasında işbirliğini teşvik etmek üzere sağlanan AB destekleri de
vatandaşların, işletmelerin, STK’ların ve kamu kurumlarının başvuruları sonrasında
değerlendirilebilecek kaynaklar arasındadır. Yukarıda açıklanmaya çalışılan proje
bazlı desteklerin elde edilebilmesi için yüksek bir bilgi birikiminin ve girişimciliğin
gerektiği ortadadır. Lübbey gibi nüfusunu neredeyse tamamen kaybetmiş bir köyde
söz konusu kaynakların kullanımına yönelik bir girişimin kendiliğinden gelişmesini
beklemek gerçekçi bir yaklaşım olarak görünmemektedir. Bu yönde girişimleri
teşvik etmek ve Çamyayla halkını bu desteklerden haberdar etmenin yanında,
başvuruların gerçekleştirilmesi için teknik desteğin sağlanması da bir zorunluluk
olarak görünmektedir.
Lübbey’deki koruma çalışmaları için gerekli teknik çalışmaların ve koruma
projelerinin hazırlanmasında ise yerel yönetimlerin davetiyle üniversitelerden destek
sağlanması mümkündür. Ödemiş kent merkezi, Birgi ve Bademli’deki belgeleme
223
çalışmalarında, daha önceden bu tür işbirliği deneyimlerine sahip olan Ödemiş
Belediyesi’nin Lübbey’deki koruma çalışmaları için de üniversitelerden teknik
destek sağlaması mümkündür.
6.5 Yerleşimin Geleceğine Yönelik Öneriler
Beşinci bölümde önerilen koruma yaklaşımının ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci
basamaklarını
oluşturan
“Yeniden
değerlendirme
seçenekleri”,
“Koruma
politikaları”, “Uygulama önerileri ve eylem planı” ve “İzleme, denetleme ve
değerlendirme süreci” aşamaları, “Yerleşimin geleceğine yönelik öneriler”
bölümünde ele alınmıştır.
6.5.1 Yeniden değerlendirilme seçenekleri
Lübbey’in sahip olduğu kültürel ve doğal mirasın etkili bir şekilde korunması ve
yeniden değerlendirilmesindeki en gerçekçi senaryonun ortaya konulabilmesi için
farklı görüşler titizlikle ele alınmış ve olası finansal kaynaklar belirlenmiştir.
Yerleşimde yaşamın yeniden başlayabilmesi ve geleneksel sakinlerin köye geri
dönüşlerinin teşviki için öncelikle terk edilmeye neden olan sosyo-kültürel ve
ekonomik
nedenlerin
ortadan
kaldırılması
gerekmektedir.
Kırsal
kalkınma
yaklaşımları kapsamında sağlanan desteklerin bu tür nedenlerin ortadan kaldırılarak
Çamyayla halkının köye dönüşünü cesaretlendirmesi ve yerleşimin yeniden
değerlendirilmesi için olası tüm senaryoları desteklemesi gerekmektedir. Bu
kapsamda kırsal kalkınma politikalarında terk edilme sorununa yönelik özel önlemler
ve geri dönüşü özendirici teşvikler yer almalı, bununla birlikte geleneksel
kullanımların canlandırılmasına yönelik uygulamalar devreye sokulmalıdır. Bu
açıdan 5488 Sayılı Tarım Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca 2016 yılında
uygulanmaya başlanan kırsalda yaşayan genç çiftçilerin mahallinde uygulayacağı
bitkisel, hayvansal, yöresel tarım ürünleri ve tıbbi ve aromatik bitki üretimine
yönelik projelerine 30.000 TL’ye kadar hibe sağlanması kararı olumlu bir gelişmedir.
Tarım Kanunu kapsamında sağlanan bu desteğin nüfusunu kaybetmiş köylerdeki
kültür varlıklarının restorasyonunda doğrudan kullanılamayacağı görülmekle birlikte
Lübbey vd. terk edilmiş köylere genç nüfusun geri dönüşü için tek başına yetersiz
ancak önemli bir teşvik olduğu söylenebilir. İhtiyaçları karşılayacak çok yönlü
teşviklerle Çamyayla’da yaşayan yerel halkın geri dönüşü teşvik edilmeli aynı
zamanda köyün yeniden değerlendirilmesindeki üç alternatif olan müzeleştirme,
224
turizm ve yeniden iskan yaklaşımlarını da destekleyecek altyapı yatırımları
gerçekleştirilmelidir. Yerleşimin geleceğinin kurgulanabileceği üç seçenek açısından
da olası kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin tespiti son derece önemlidir. Olası
kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin yerleşimin fiziksel durumu ile uyumlu olması
ve müzeleştirme, turizm ya da yeniden iskan seçeneklerinden biri ya da birkaçının
uygulanmasına dönük alınacak karar ile eş zamanlı yürütülmesi önemlidir.
Çamyayla’ya farklı zamanlarda yapılan ziyaretlerde köy halkı ve muhtarlar ile
yapılan görüşmelerde, köylülerin bir bölümünün Lübbey’e geri dönüşe istekli
oldukları
ve
ata
yadigarı
olarak
değerlendirdikleri
yapılarını
mevsimlik
kullanabileceklerini ya da turizm hizmetine yönelik değerlendirebileceklerini
belirtmişlerdir. Geri dönüşe sıcak bakan bu kişilerin Lübbey’deki olası koruma
çalışmaları sırasında yapılarının günümüz sağlık koşullarına uygun hale getirilmesini
ve elektrik, su, kanalizasyon, internet, vb. altyapı imkanlarına kavuşturulmasını
bekledikleri görülmektedir.
Günümüz konfor koşulları açısından Lübbey’deki geleneksel yapıların fiziksel
koşullarında görülen yetersizlikler arasında mekanların küçüklüğü, oda sayılarının
azlığı, yapılarda ıslak mekanların bulunmaması, yalıtım, tesisat ve ısınma ile ilgili
sorunlar göze çarpmaktadır. Islak mekanların bulunmaması ya da helaların konut
dışında yer alması yalnızca Lübbey’deki konutlarda değil Anadolu’nun pek çok
geleneksel
yerleşimindeki
konutlarda
görülen
sorunlardandır.
Lübbey’deki
konutlarda mutfak kullanımının sofaya eklemlenen abdestlik aracılığıyla giderilmeye
çalışıldığı, köyün ortak kullanımına yönelik inşa edilen helanın ise cami yakınında
çamaşırhanenin
yanında
konumlandırıldığı
görülmektedir.
Özellikle
iklim
koşullarının zorlaştığı kış aylarında yaşlı nüfusun merdiven inerek evler arasında
kalan patikalardan ulaşmak zorunda kaldığı helanın yaşama mekanından uzak
konumlandırılmış
olması
günümüz
konfor
anlayışı
açısından
beklentileri
karşılamanın çok uzağındadır. Lübbey’in yamaç boyunca gelişen yerleşiminde evlere
ulaşım için araba yollarının bulunmaması, yaşlı bir nüfusa sahip Çamyaylalıların
olası geri dönüşünü zorlaştıran fiziksel koşullardan biridir. Köylülerin belirttikleri bir
diğer sorun ise sahip olunan araçların köyde park edilebileceği herhangi bir alanın
bulunmamasıdır. Lübbey’de XIX. yüzyıl kırsal yaşamınının ihtiyaçları ve olanakları
doğrultusunda şekillendirilen geleneksel yapıların plan düzenleri incelendiğinde ahır
olarak kullanılan zemin katlar dışında yaşamın geçtiği birinci kat mekanlarının bir
225
sofa ve sofaya açılan bir ya da iki odadan oluştukları görülmektedir (Şekil 6.18-Şekil
6.19). Yan yana gelerek bir doku oluşturan geleneksel yapıların özgün karakterini
oluşturan plan özelliklerine mekan büyüklüklerinin ya da oda sayılarının
arttırılmasına yönelik
günümüz talepleri doğrultusunda müdahale edilmesi
düşünülemez ancak ıslak mekanlara yönelik taleplerin geçmişte ahır olarak
kullanılan zemin katlarda çözümlenmesi potansiyeli bulunmaktadır. Bir diğer talep
olan araç yollarının evlerin kapısının önüne kadar götürülmesi ise yerleşimin organik
yapısıyla tamamen zıt ve uygulanması düşünülemeyecek bir istektir. Çamyayla
halkının artan sayılarda geri dönüş talepleri olması durumunda ise Lübbey’in
geleneksel kırsal peyzaj karakterini bozmayacak potansiyel yapılaşma alanları
belirlenmelidir. Yerel halkın geri dönüşlerinde, kendilerine ait geleneksel yapıları
yetersiz görmeleri durumunda, büyük müdahaleler gerektiren uygulamalar yerine
kendilerine ait başka bir parselde geleneksel dokuyla uyumlu olan ve peyzaja katkı
sağlayan yeni bir yapı yapması önerilmektedir. Köylülerin kullandıkları araçlarla
evlerinin önüne gitmek istemeleri organik bir dokuya sahip köyün dokusuna aykırıdır
ancak köyde yaşamak ya da köyü ziyaret etmek isteyen kişilerin kullanımına yönelik
köy
peyzajını
zedelemeyecek
bir
noktada
açık
bir
otopark
çözümü
gerçekleştirilebilir.
Lübbey’de canlı bir kültürel ortam yaratılması köyde yeniden başlayacak yaşamın
sürdürülebilirliği destekleyecek en önemli öğelerden biri olarak görülmelidir. Bu
açıdan köye özellikle üniversitelerin mimarlık ve ziraat fakültelerinin yaz stajları ya
da atölyeler gibi eğitim faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere davet edilmesi köye
yönelik ilginin canlı tutulmasını sağlayacaktır. Üniversitelerle yapılacak bu yönde
işbirlikleri ile hem Lübbey’in kültürel ortamına, hem de üniversite öğrencilerinin
eğitim süreçlerine; köyün taşıdığı eğitim potansiyelinin değerlendirilmesi ile katkı
sağlanmış olacaktır.
Yerel halkın ya da dışarıdan gelecek yeni yerleşimcilerin Lübbey’deki geleneksel
konutlarda yeniden yaşayabilmelerine yönelik ihtiyaç ve taleplerinin bir bölümünün
yapıların turizme ya da müzeciliğe yönelik kullanımı açısından da geçerli olduğu
açıktır. Bunların dışında turizme yönelik kullanımlarda kullanıcıların olası ihtiyaç ve
beklentilerini; toplu ulaşım, konaklama, yeme-içme, kamp kurma, dinlenme, spor
yapma, tarımsal faaliyetlere katılma, yerel lezzetler ve sağlıklı besinlerle beslenme,
köy halkıyla iletişim kurma ve hediyelik eşya ya da yerel ürünlerin satın
226
alınabileceği alışveriş imkanlarının sağlanması, doğa yürüyüşleri ya da doğa
fotoğrafçılığı rotalarının oluşturulması, geleneksel yaşamın ele alındığı yöresel
festivallerin düzenlemesi vb. faaliyetler ile sakin bir ortamda faklı bir tatil beklentisi
olarak özetlemek mümkündür.
Lübbey’e gelmek isteyen ziyaretçilere ve köy halkına yönelik toplu ulaşım
hizmetinin sağlanması, köyün erişilebilirliği açısından atılması gereken adımlardan
biridir.
Köydeki
geleneksel
yapıların
turizm
işleviyle
yeniden
değerlendirilmelerinde; küçük mekanlardan oluşan odaların konaklama hizmetine
yönelik düzenlenebileceği ancak ıslak mekanların her odada yer almasının yapıları
mekansal açıdan çok zorlayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle konaklama
hizmetinin bir parçası olarak düşünülmesi gereken banyo, tuvalet gibi ihtiyaçların
giderilmesi için öncelikle ortak kullanıma yönelik çağdaş bir yapının inşa edilmesi
önerilmektedir. Bununla birlikte geçmişte ahır olarak kullanılan zemin katlarda
uygun hacimlerin bulunması durumunda ise bu mekanlarda da ihtiyaca dönük
düzenlemelere gidilebilir. Yeme içme mekanlarına yönelik talepler için köy halkının
ürettiği ürünlerin de satışının ve sunumunun gerçekleşebileceği, öncelikle köy
merkezinde bulunan kahvehanelerin onarım sonrasında değerlendirilmesi ya da
yetersiz kalması durumunda çağdaş bir yapının inşası olasıdır. Kamp olanakları
açısından da sınırlı sayıda çadıra hizmet verecek alanların düzenlenmesi
düşünülebilir ancak köyün fiziksel dokusunun karavanla konaklamak isteyen
ziyaretçiler için uygun olmadığı düşünülmektedir. Bu tür bir kullanım için Lübbey’in
hemen yakınında inşa edilen Rahmanlar Barajı sonrasında oluşacak baraj gölü
çevresi ve Çamyayla düşünülebilir. Tarım turizmine yönelik Lübbey’deki uygun
alanların kullanımı önerilmekle birlikte, dağlık arazi yapısı nedeniyle sınırlı tarım
alanına sahip köyün yanı sıra Rahmanlar baraj gölü çevresinde ve Çamyayla’da
belirlenecek kamp alanları yakınında da bu tür bir hizmet verilebilir. Lübbey’e özgü
yerel ürünlerin satışının gerçekleştirilebileceği satış birimleri için de geleneksel
yapıların dükkan olarak kullanımı ya da açık hava satış birimlerinin düzenlenmesi
düşünülebilir. Özellikle kentlerden gelen ziyaretçilerin taleplerine yönelik diğer
hizmetlerin yanında Lübbey’in de içerisinde bulunduğu bölgede doğa yürüyüşü
rotalarının hazırlanması ziyaretçi sayısının artmasını beraberinde getirecektir.
Geçmişte Sardes ve Efes Antik kentlerini birbirine bağlayan güzergahta bulunduğu
belirtilen Hypaipa ve Lübbey’den de geçen antik yolun yapılacak bilimsel
227
araştırmalarla yeniden canlandırılarak bir arkeolojik-kültürel gezi rotası olarak
tanımlanması Hypaipa ve Lübbey’le birlikte yol üzerindeki diğer kırsal yerleşimlere
olan ilgiyi de artıracaktır. Doğa yürüyüşü ya da kültür rotaları dışında köyün kültür
turizmi açısından taşıdığı potansiyelin değerlendirilmesi için tanıtım, erişilebilirlik ve
sunuma yönelik bilimsel araştırmaların ve uygulamaların devamlılığı büyük önem
taşımaktadır.
Lübbey’in bütünüyle dondurularak bir açık hava müzesine dönüştürülmesi olası
seçeneklerden biri olarak görülebilir ancak içerisinde yaşamın olmadığı bir
yerleşimin sahip olduğu kültürel mirasın korunmasının zorluğu ve maliyeti ortadadır.
Lübbey’deki kültür mirasının mülkiyet değişikliği yoluyla turizm işlevine yönelik
işlevlendirilmesi gibi tamamen dondurularak bir açık hava müzesine dönük
işlevlendirilmesi de kolaycı bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ancak rekonstrüksiyonuna yönelik yeterli belgeye ulaşılamayan çok harap durumdaki
geleneksel yapıların, sahiplerinin de kullanıma istekli olmaması durumunda, bu
kültür varlıklarının mevcut durumunun sağlamlaştırılarak sunumu düşünülebilir. Bu
uygulama ile köyün terk edilmesi sonrasındaki döneme ilişkin izlerin bir bölümü de
korunmuş olacaktır. Gerçekleştirilecek konservasyon uygulamaları ile yapı
kalıntılarının
doğa
şartları
karşısında
yıpranması
engellenecektir.
Köyde
gerçekleştirilecek diğer restorasyon uygulamalarında da terk edilme ile ilişkili
tarihsel dönemin izlerinin yeniden yapılacak bölümlerin okunabilir hale getirilmesi
ile korunması bir bütünlük oluşturacaktır. Lübbey’e gelen ziyaretçilere yönelik
köyün mimarisinin ve tarihinin aktarıldığı bir bilgilendirme ve ziyaretçi merkezi
ihtiyacı açıktır. Bu ihtiyacın karşılanması için kamu mülkiyetinde olan eski ilkokulun
bu yönde kullanılması önerilmektedir. Ödemiş’in elektriğe kavuşmasının canlı tanığı
olan ancak zaman içerisinde işlevini kaybeden Lübbey sınırlarındaki Ödemiş
Belediyesi Elektrik Santrali’nin de köydeki koruma çalışmalarını destekleyici şekilde
bir endüstri müzesi olarak yeniden işlevlendirilebileceği düşünülmektedir. Yeniden
işlevlendirme sırasında yapı içerisindeki tüm donanımlar ve araziye yayılmış
durumdaki iletim şebekelerinin dikkate alınması bir zorunluluktur. Köyde endüstri
müzesi, ziyaretçi ve bilgilendirme merkezi dışında farklı yaştaki ziyaretçilere yönelik
kırsal yaşam, el sanatları, köy tarihi, yaylak-kışlak geleneği, geleneksel mimari,
geleneksel tarım, ormancılık, hayvancılık, doğa koruma, vb. konular hakkında özel
olarak hazırlanacak bilgilendirme ve sunum araçlarına, eğitim amaçlı atölyelere
228
ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle köyün geçmişinin aktarılmasına yönelik yeni
teknolojilerin kullanımı teşvik edilmelidir. Köyün korunması çalışmalarına ek
kaynak yaratılması açısından köyde yerleşik kişiler ve yerel halk dışında köyü ziyaret
edecek kişilerden giriş ücreti alınması düşünülebilir.
XIX. yüzyılda dönemin ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilmiş Lübbey’deki
geleneksel yapıların yeniden işlevlendirilmesinde; kültür varlıklarının özgünlük ve
bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi ve yıpranmışlık durumlarına göre
restorasyon kararlarının alınması bir zorunluluktur. Bu bağlamda büyük müdahaleler
ya da yeniden yapımlar gerektiren uygulamalardan peşinen vazgeçilmesi
gerekmektedir. Bu temel ilkeler doğrultusunda Lübbey’deki geleneksel yapıların
fiziksel durumları da göz önüne alınarak; öncelikle yerel halktan geri dönüşe istekli
kişilerin olmak üzere dışarıdan köye gelecek kişilerin de bir arada yaşayabileceği,
bununla birlikte müzeleştirme ve turizme dönük kullanımların bir arada olabileceği
bir yeniden yaşam senaryosunun Lübbey için uygun olacağı düşünülmektedir.
Yeniden işlevlendirme sonrasında içerisinde yaşamın devam ettiği, doğa turizmi,
tarımsal üretim, rekreasyonel amaçlar ve aynı zamanda bir kırsal yaşam müzesi
olarak da ziyaret edilebilecek köydeki koruma çalışmalarında; yerleşimin terk
edildiği tarihsel döneme ilişkin izlerin korunması ve yerleşim hakkında bilgi verici
sunum
tekniklerinin
geliştirilmesi
önerilmektedir.
Lübbey’in
yeniden
değerlendirilmesi için olası üç seçenek olan müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan
seçeneklerinin her üçünün bir arada uygulanması önerilmekle birlikte önceliğin yerel
halkın yaşam kalitesinin artırılması yoluyla geri dönüşe teşvik edilmesine verilmesi
gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan köyün tamamının mülkiyet değişikliği yoluyla
turizme ya da müzeciliğe yönelik işlevlendirilmesi yerine geleneksel yapılarını
kullanmak isteyen yerel halkın geri dönüşünü cesaretlendirici adımların atılması
önemlidir. Turizm, müzeleştirme ve yeniden iskana yönelik yeni kullanımlar için
sayısı sınırlı tutulmak koşuluyla öncelikle yerel halktan geri dönmeye istekli
olmayan kişilerin geleneksel yapılarının restorasyonu değerlendirilmelidir.
Lübbey’in korunmasına yönelik süreci yönetecek, bu sürece etki edecek ya da
süreçten etkilenecek tüm taraflarca benimsenebilecek ortak gelecek öngörüsünü;
yerleşimdeki kültürel ve doğal mirasın korunarak geleceğe aktarılması, yaşamın
yeniden başlaması ve sürdürülebilir kılınması olarak tanımlamak mümkündür.
229
6.5.2 Koruma politikaları
Lübbey’in korunmasına yönelik yerleşimdeki kültürel ve doğal mirasın korunarak
geleceğe aktarılması ile yaşamın yeniden başlaması ve sürdürülebilir kılınması
hedeflerinin birbirinden ve üst ölçekteki politikalardan ve planlama kararlarından
bağımsız değerlendirilmesi olanaklı değildir. Lübbey’deki kültürel mirasın
korunması için uygulanacak koruma politikalarının başarıya ulaşması ancak ulusal ve
bölgesel düzeydeki planlama kararları ve kırsal kalkınma, çevre, orman, tarım, su,
kentleşme, turizm, eğitim, enerji, ekonomi vb. politikalar ile uyumlu olması halinde
gerçekleşebilir. Yerleşimde yaşamın yeniden başlayabilmesi ve yerel halkın köye
geri dönüşlerinin teşviki için öncelikle nüfus kaybına neden olan sosyo-kültürel ve
ekonomik nedenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Kültürel ve doğal mirasın
korunması ve geri dönüşlerin gerçekleşebilmesi için tüm ölçeklerdeki planlama
kararlarında ve politika alanlarında koruma öncelikli olmak üzere değişikliklere
gidilerek koruma politikaları ile uyumun sağlanması gerekmektedir.
Son yıllarda ülkemizde sayıları giderek artan Lübbey gibi zengin kültürel ve doğal
değerlere sahip ancak terk edilmiş ya da terk edilme sürecine girmiş tüm diğer
köylerde yaşamın yeniden kurulması ve kültürel-doğal mirasın korunması çok
disiplinli bir bilimsel çalışma sonucu gerçekleştirilecek kapsamlı bir politika
dönüşümü ile mümkündür. Bu açıdan Lübbey’in korunmasına yönelik gelecek
öngörüsünün başarısı da bu yönde gerçekleştirilecek dönüşümlerle birebir
bağlantılıdır. Cumhuriyet tarihi boyunca kırsal alanlara ilişkin farklı yaklaşımların
geliştirildiği ancak köye ve köylüye yönelik sorunların çözümüne yönelik
uygulamaya konulan politikaların bir süreklilik arz etmediği, özellikle değişen
iktidarlar ya da kişilerin vizyonu doğrultusunda sil baştan yaklaşımların ortaya
konulduğu görülmektedir. Bu açıdan gerçekleştirilecek politika dönüşümlerinin
uygulanmasında geçmişin aksine bütüncül, devamlılığı olan ve uzun soluklu bir
yaklaşımın benimsenmesi büyük önem taşımaktadır. Geçerli yasalar kapsamında
Ödemiş ilçesine bağlı Çamyayla Mahallesi sınırlarında yer alan Lübbey’in
geleceğine yönelik değerlendirmelerde başta köyün yakın çevresinde yer alan
Rahmanlar vadisindeki kırsal yerleşimler olmak üzere, Ödemiş ilçesi, İzmir ili,
Küçük Menderes Havzası ve Ege Bölgesi ölçeğindeki planlama yaklaşımlarında da
bir bütünlüğün ve ortaklığın olması gerekmektedir.
230
Yapılan tüm analizler ve değerlendirmeler doğrultusunda Lübbey’in geleceğine
ilişkin önerilen koruma politikaları; “Kültürel, doğal mirasın korunması ve
sürdürülebilir bir yönetim sisteminin oluşturulması”, “Fiziksel çevrenin ve yaşam
koşullarının iyileştirilmesi, yaşamın yeniden kurulması ve sürdürülebilir bir
ekonomik yapının oluşturulması”, “Müzeciliğin ve turizmin geliştirilmesi ile
ziyaretçi yönetiminin sağlanması”, “Kültürel ve doğal değerlerin korunması için
eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi”, “Risk yönetiminin ve
güvenliğin sağlanması” olarak belirlenmiştir.
Lübbey’in geleceğine ilişkin belirlenen beş koruma politikasının birincisi: “Kültürel,
doğal mirasın korunması ve sürdürülebilir bir yönetim sisteminin oluşturulması”dır.
Söz konusu politika kapsamında belirlenen hedefler ise “Yasal altyapının
oluşturulması”, ”Koruma uygulamalarının yürütülebilmesi için sürdürülebilir bir
yönetim mekanizmasının kurulması”, “Kültürel mirasın korunmasına yönelik
projelerin elde edilmesi ve uygulamaların gerçekleştirilmesi”, “Doğal mirasın ve
çevrenin
korunmasına
yönelik projelerin
elde edilmesi
ve uygulamaların
gerçekleştirilmesi”dir.
“Fiziksel çevrenin ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, yaşamın yeniden kurulması
ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşturulması” olarak belirlenen ikinci
politikanın başarıya ulaşması için ortaya konulan hedefler ise: “Fiziksel çevrenin
niteliğinin yükseltilmesi, temel hizmetlere erişimin sağlanması ve yaşam koşullarının
iyileştirilmesi”, “Yaşamın yeniden başlamasının sağlanması” ve “Kırsal ekonominin
geliştirilmesi, istihdam olanaklarının arttırılması ve sürdürülebilir bir ekonomik
yapının oluşturulması”dır.
“Müzeciliğin ve turizmin geliştirilmesi ile ziyaretçi yönetiminin sağlanması” olarak
belirlenen üçüncü politikanın hedefleri ise: “Müzecilik ve turizmin geliştirilmesine
yönelik çalışmalar gerçekleştirilmesinin sağlanması” ve “Ziyaretçi yönetiminin
sağlanması”dır.
Belirlenen dördüncü politika olan “Kültürel ve Doğal Değerlerin Korunması İçin
Eğitim ve Bilinçlendirme Faaliyetlerinin Gerçekleştirilmesi”nin hedefleri: “Kültürel
ve doğal mirasın korunması konusundaki farkındalığı arttırmak” ve “Yerel halkın
eğitim seviyesinin yükseltilmesi”dir.
231
Öngörülen son politika olan “Risk yönetiminin ve güvenliğin sağlanması”nın
hedefleri ise: “Köy ve yakın çevresinde acil durum ve afetler karşısında önlemler
alınmasının sağlanması” ve “Köyün güvenliğinin sağlanması”dır.
6.5.3 Uygulama önerileri ve eylem planı
Tez kapsamında önerilen nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimleri koruma
yaklaşımının dördüncü aşaması; eylem planının hazırlanması, koruma politikaları
doğrultusunda ulaşılmak istenen hedeflerin ve bu hedeflere ulaşılabilmesi için
yapılması
önerilen
eylemlerin
gerçekleştirileceğinin
belirleneceği
kimler
tarafından
“Uygulama”
hangi
aşamasıdır.
Bu
sürelerde
aşamada
gerçekleştirilmesi planlanan işlerin daha önce tamamlanan “Paydaş Analizi ve
Finansal Kaynakların Tespiti” bölümünden elde edilen veriler doğrultusunda kimler
tarafından hangi zaman aralığında gerçekleştirilmesinin beklendiği, hazırlanan eylem
planı tablosuna aktarılmıştır (Çizelge A.1). Yapılacak işlerin gerçekleştirileceği
zaman aralıkları; “Kısa (K): Bir yıl içerisinde başlaması ve/veya tamamlanması
planlanan işler, Kısa-sürekli (K-S): Bir yıl içerisinde başlaması ve düzenli olarak
devam etmesi planlanan işler, Orta (O): Üç yıl içerisinde başlaması ve/veya
tamamlanması planlanan işler, Orta-sürekli (O-S): Üç yıl içerisinde başlaması ve
düzenli olarak devam etmesi planlanan işler, Uzun (U): Beş yıl içerisinde başlaması
ve/veya tamamlanması planlanan işler, Uzun-sürekli (U-S): Beş yıl içerisinde
başlaması ve düzenli olarak devam etmesi planlanan işler” olmak üzere altı gruba
ayrılmıştır. Eylem planında politikalar: “P.1-P.5, hedefler: H1.1-H5.2, eylemler ise
E1.1.1-E5.2.2” şeklinde ardışık düzende numaralandırılmıştır. Benzer şekilde süre
ifadelerinin de K, K-S, O, O-S, U, U-S şeklindeki kısaltmaları kullanılmıştır (Çizelge
A.1).
6.5.4 İzleme, denetleme ve değerlendirme süreci
Lübbey’de koruma uygulamaların başarılı olabilmesi tüm süreç boyunca ilgili
taraflar arasında uyumun ve koordinasyonun sağlanmasına bağlıdır. Lübbey’deki
tüm koruma sürecine önderlik etmek ve ilgili taraflar arasında uyumun
gerçekleştirilmesini sağlamak üzere gerekli sayı ve nitelikteki uzmandan oluşan bir
yönetim ekibinin Ödemiş Belediyesi bünyesinde kurulması önerilmektedir.
Uygulama ve izleme aşamalarında tıpkı yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesinde
ve koruma politikalarının belirlenmesinde olduğu gibi alınacak kararlardan
232
etkilenecek yerel halk, alınacak kararları etkileyecek uzmanlar, meslek odaları, sivil
toplum kuruluşları ve karar verici merkezi-yerel yönetim organlarının temsilcilerinin
katılımının sağlanması son derece önemlidir.
Uygulamaların denetiminin objektif bir şekilde yapılması için ise ilgili tüm
paydaşların temsilcilerinin de sürece katkı sağlayabileceği, Kültür Bakanlığı
bünyesinde kurulacak bağımsız bir uzman ekip kadrosunun oluşturulması ve bu
ekibin gerçekleştirilen projeleri periyodik dönemler halinde değerlendirmesi
önerilmektedir. Bu ekibin yıllık olarak gerçekleştireceği denetimleri değerlendirerek
Ödemiş Belediyesi’nde uygulamalara önderlik edecek uzman kadrosuna raporlaması
öngörülmüştür. Hazırlanacak değerlendirme raporunda Lübbey’in kültürel ve doğal
mirasının korunmasında ve yaşamın devamlılığında karşı karşıya kalınan her türlü
sorun, tehdit ve olumsuz yöndeki değişikliklerin tespit edilmesi ve bu
olumsuzlukların etkilerinin nasıl azaltılabileceğine yönelik önerilerin yer alması
gerekmektedir. Söz konusu değerlendirmelerin uygulama sürecinde yer alan ilgili
tüm taraflarla paylaşılarak aktarılması, taraflar arasında bilgi ve deneyim paylaşımını
artırarak güncelleme sürecini hızlandırılacaktır. Bununla birlikte raporlar yoluyla
uygulama sürecinde görülen aksaklıkların tespit edilmesi, sorunların büyümeden
çözülmesini ve kaynak israfının önlenmesini sağlayacaktır. Uygulama sürecine
ilişkin güncellemelerin gerçekleştirilmesi ve bu güncellemelerin alanda çalışma
yürüten kurumların bir sonraki rapor dönemi çalışma programlarına aktarılabilmesi
için Ödemiş Belediyesi bünyesinde kurulan uzman ekibin önderliğinde ilgili tüm
paydaşlar arasındaki eşgüdümün sağlanmasına yönelik toplantılar düzenlemesi
büyük önem taşımaktadır.
Yapılan değerlendirmeler neticesinde kırsal mirasın korunması konusunda gözlenen
olumsuz durumların tespiti halinde yerleşimin korunmasına yönelik tüm paydaşların
katılımıyla belirlenen yerleşimin yeniden değerlendirilmesi seçeneğinin ve buna
bağlı olan ortak gelecek öngörüsünün yeniden tartışılması ve sürecin tekrar ele
alınması gerekmektedir. Böylece yenilenemez bir kaynak olan kültürel ve doğal
mirasın etkin şekilde korunması sağlanmış olacaktır.
233
234
7. SONUÇ VE ÖNERİLER
Kırsal yerleşimlerin çeşitli nedenlere bağlı olarak nüfusunu yitirmesi, yüzyılların
birikimiyle oluşmuş geleneksel çevrelerin bakımsız kalması, giderek köhneleşmesi
ve yok olması sürecini ortaya çıkarmaktadır. Doğa ile birlikte kırsal yerleşimleri
şekillendiren diğer etken olan insanın yitirilmesiyle bağlantılı olarak ortaya çıkan bu
süreç, yalnızca kültürel mirasın kaybına değil, doğal yaşamın, tarımsal peyzajın ve
biyo-çeşitliliğin de olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Kırsal yerleşimlerin korunabilmesi; nüfus kaybının önüne geçilmesine ve yaşamın
yeniden kurulmasına bağlıdır. Yaşamın yeniden başlaması ise, yerleşimin
boşalmasına neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması ile olanaklı olabilecektir.
Nüfus kaybına yol açan etkenlerin kimi koşullarda (doğal, politik ve benzer diğer
nedenlere bağlı olarak) ortadan kaldırılmasının mümkün olamadığı, bu durumda söz
konusu yerleşimlerin yeniden değerlendirilmesine yönelik olasılıkların diğerlerine
göre farklılaştığı görülmektedir.
Nüfusunu kaybeden kırsal yerleşimlerin yeniden kullanımları için geliştirilecek
yaklaşımlarda, eğer ulaşılması hala mümkünse geleneksel sakinler sürece mutlaka
dahil edilmeli ve mülkiyet/kullanım haklarına saygı gösterilmelidir. Önceliğin yerel
halkın yaşam kalitesinin arttırılması yoluyla geri dönüşe teşvik edilmesine verilmesi
gerektiği düşünülmektedir. Kırsal yerleşimlerin tamamının ya da büyük bir
bölümünün mülkiyet değişikliği yoluyla turizme ya da müzeleştirmeye yönelik
olarak yeniden işlevlendirilmesi yerine geri dönüşü cesaretlendirici adımların atılarak
yerleşimlerin yaşamak için cazip hale getirilmesi önerilmektedir.
Nüfusunu yitirmiş kırsal bölgelerdeki kültür varlıklarının korunması ve yaşamın
yeniden başlaması için ülkemizin ulusal kırsal politikalarıyla uyumlu olarak
müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin, yerleşimlerin nüfusunu
kaybetme nedenleri, sosyo-ekonomik yapıları, fiziksel durumları, güçlü ve zayıf
yönleri, potansiyeli, taşıdığı riskleri, olası finansal kaynakları ve yasal statüleri
doğrultusunda
bir
arada
ya
da
bağımsız
235
olarak
değerlendirilebileceği
düşünülmektedir. Ancak seçilecek yaklaşımların bu alanların korunması ve kırsal
yaşamın sürdürülmesi için bir araç olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Yeni yaşam senaryolarında sayısı sınırlı tutulmak koşuluyla öncelikle kullanılmayan
ve
atıl
durumda
düşünülmelidir.
Bu
olan
tür
geleneksel
yapıların
dönüşümlerde
onarılarak
yerleşimlerin;
değerlendirilmesi
sosyal
yapısının
zedelenmemesine, tekil bir kişi ya da kurumun tekeline/insafına bırakılmamasına ve
toplumun tüm kesimlerine açık olmasına dikkat edilmelidir. Geri dönüşe ve kırsal
yaşamın canlandırılmasına yönelik teşviklere rağmen eski sakinlerin tamamının ya
da bir bölümünün geri dönmek istemeyebileceği de göz önünde tutulmalıdır. Bu
açıdan kültürel ve doğal mirasın korunmasının ve sürdürülebilir bir ekonomik
yapının sağlanabilmesine yönelik yerel halkın geri dönüş olasılığının araştırılması
sonrasında geri dönmeye istekli olan eski sakinlerin, kırsal alanlarda yaşamak ya da
bu alanları dinlenme, eğitim, kültürel, sportif, ya da farklı amaçlarla kullanmak veya
bu alanlara yatırım yapmak isteyen olası kişi ya da kurumların ihtiyaç ve
beklentilerinin tespiti, yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesinde
dikkatle ele alınmalıdır. Belirlenen olası kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin
yerleşimin mekansal kapasitesi ve mimari özellikleri ile uyumlu olması ise dikkat
edilmesi gereken bir diğer önemli konudur.
Ülkemizin kültürel ve doğal mirasının korunmasına yönelik yalnızca fiziksel çevreye
dönük tek yönlü gerçekleştirilen harcamaların tek başına başarılı olamayacağı açıktır.
Bu açıdan yaratılan kısıtlı kaynakların nüfusunu yitirmiş yerleşimlerdeki kültürel ve
doğal varlıkların korunmasının yanı sıra bu yerleşimlerin sürdürülebilir bir ekonomik
yapıya kavuşturulması için de kullanılması son derece önemlidir. Uygulanacak
politikaların başarıya ulaşması ancak ülkemizin ulusal kırsal kalkınma, çevre, orman,
tarım, su, kentleşme, turizm, eğitim, enerji, ekonomi, planlama, yönetim vb.
politikaları ile uyumlu olması halinde gerçekleşebilir. Bu açıdan ülkemizin ulusal
tarım, ormancılık, kalkınma vb. politikalarının ve üst ölçekli planlama kararlarının
koruma öncelikli olarak tekrar gözden geçirilmesi ve ortak bir bakışın sağlanması
gerekmektedir.
Müzeleştirme, turizm ya da yeniden iskan yaklaşımlarının uygulanmasında,
yerleşimlerin kültürel peyzaj değerleri, biyolojik çeşitliliği ve somut olmayan
değerleri ile birlikte insansızlaşma sonrası uzun yıllar bakımsız kalan geleneksel
dokunun kırılganlığı da dikkate alınmalıdır. Geçmiş yüzyıllarda inşa edilmiş kırsal
236
çevrelerin günümüz yaşam koşullarına uyarlanırken özgünlük ve bütünlük
değerlerine saygı gösterilmesi son derece önemlidir. Yeniden işlevlendirme kararının
alınmasında mimari mirasın yıpranmışlık durumu temel şekillendirici unsurlardan
biridir. Büyük müdahaleler ve yeniden yapımlar gerektiren uygulamalardan zorunlu
olmadıkça kaçınılmalıdır. Uygulamaya konulacak tüm yeniden işlevlendirme ya da
koruma çalışmalarında yerleşimlerin terk edildiği tarihsel döneme ilişkin izlerin
korunması
ve bu
konuda bilgi
verici
sunum
tekniklerinin
geliştirilmesi
önerilmektedir.
Nüfusun yitirilmesi sonrasında müze-köy olarak işlevlendirilen örneklerde, kültür
varlıklarının fiziksel yıpranmasının durdurulmasının, yaşamın süreklilik gösterdiği
yerleşimlere göre daha zor olduğu görülmektedir. Ancak kırsal yerleşimlerin çok
yıprandıkları ya da nüfus kaybına yol açan etkenlerin çeşitli nedenlere bağlı olarak
ortadan kaldırılamadığı durumlarda, söz konusu yerleşimlerin korunması için tek
seçenek bu yerleşimlerin müze-köy olarak değerlendirilmeleridir. Bununla birlikte
kırsal yerleşimlerin, savaş, vb. nedenlerle boşalması sonrasında bir anı mekanı olarak
düzenlendiği örneklere de rastlanmaktadır. Bu tür kullanımlarda savaş, terk edilme,
vb.
nedenler
dolayısıyla
büyük
tahribat
görmüş
kültür
varlıklarının
konservasyonlarının ve sürekli bakımlarının yapılması, doğa koşullarının mimari
miras üzerindeki yıpratıcı etkisinin engellenmesi için bir zorunluluk olarak
görülmelidir. Kırsal mimarinin korunmasına yönelik tarihteki ilk uygulamalar olarak
ortaya çıkan kırsal yapıların taşınarak bir açık hava parkında toplanması
yaklaşımları, dönemleri açısından anlaşılır uygulamalar olmakla birlikte, çok özel
koşullar dışında çağdaş koruma ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Nüfusunu kaybeden yerleşimlerin yalnızca müze olarak kullanılmasında olduğu gibi
yalnızca turizme yönelik bir kullanımın da kimi durumlarda sürekli bir yaşam
sağlamadığı ve dolayısıyla bu alanlardaki kültür varlıklarının korunmasında
zorlukların yaşandığı görülmektedir. Öte yandan kırsal alanlardaki nüfus kaybının
engellenmesi ve kırsal kalkınmaya yönelik bir araç olarak kullanılan turizm; zaman
zaman yalnızca belirli bir bölgeye yönelik yoğun bir talep yaratmakta ve yore
halkının bütünüyle geleneksel yaşamdan uzaklaşarak turizme yönelmesi sonucunu
doğurmaktadır.
Nüfusunu
kaybeden
yerleşimlerdeki
kültür
varlıkları,
boş
zamanlarını ya da tatillerini kırsal alanlarda geçirmek isteyen kişilerin taleplerini
karşılayacak şekilde turistik fonksiyonlarla yeniden işlevlendirilebilir, ancak
237
yapılacak olan müdahalelerde turizmin bu alanların korunması ve geleneksel
sakinlerin
yaşam
koşullarının
iyileştirmesi
için
bir
araç
olduğu
gözden
kaçırılmamalıdır.
Yaşanan çatışmalar, savaşlar, güvenlik problemleri, vd. nedenlerle zorunlu olarak
tahliye edilen kırsal yerleşimlerin, terk edilmeye neden olan koşullar ortadan
kalktıktan sonra yeniden iskan edildiği görülmektedir. Bu geri dönüşlerle yaşamın
tekrar başlamasının sağlandığı görülmekle birlikte kimi örneklerde kültürel mirasın
korunmasının gündeme dahi gelmediği, halkın geri dönüş sonrasında yıpranmış
geleneksel yapılarını onarmak yerine yıkarak yeni malzemelerle konutlar inşa ettiği
görülmektedir. Bu nedenle geri dönüşler için sağlanacak teşvik mekanizmalarında
korumanın bir önkoşul olarak vurgulanmasına gereksinim duyulmaktadır.
Kırsal yerleşimlerin yeniden iskanındaki diğer seçenek ise özellikle kentlerden
kırlara tersine göç yoluyla gelen yerel halkın dışındaki yerleşimcilerin bu
yerleşimlerde yaşamaya başlamalarıdır. Bu tür kullanımlar; geleneksel yaşam
çevrelerinde kırsal yaşamın sürdürülememesine ve peyzajın değişimine neden
olmaktadır. Terk edilme sonrası yaşamın yeniden başlaması olumlu olmakla birlikte
yaşamın
belirli
mevsimlerle
sınırlı
kalması
ve
kültür
varlıklarının
restorasyonlarındaki büyük müdahaleler karşılaşılan olumsuz etkilerdir. Kentten kıra
göç eden diğer bir kesim ise ekolojik eğilimlere sahip kişilerdir. Bu yönde bir
dönüşümü ve yaşam biçimini tercih eden kişilerin kimi örneklerde kırsal
bölgelerdeki boş bir alanda yeni bir yaşam çevresi kurdukları kimi örneklerde ise
boşalan köyleri tercih ettikleri görülmektedir.
Nüfusunu yitiren kırsal yerleşimlerin korunması için öngörülen koruma yaklaşımı,
ülkemizin kendine özgü koşulları, gelenekleri, kırsal politikaları, yasal durumu vb.
ile çatışmayacak bir yol haritasını ve koruma ilkelerini içermektedir. Sonuç
bölümünde; Türkiye’nin insansızlaşmış ya da nüfusunu giderek kaybeden kırsal
yerleşimlerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için tespit edilen
sorunların nasıl çözümlenebileceğine yönelik ayrıntılı öneriler geliştirilmiştir.
Geliştirilen öneriler “İnsan kaynaklı; sosyo-kültürel ve ekonomik, siyasal, hukuki ve
yönetsel ile diğer” ve “doğa kaynaklı” sorunların çözümüne yönelik olmak üzere iki
bölümde gruplandırılmıştır.
238
7.1 İnsan Kaynaklı Sorunların Çözümüne Yönelik Öneriler
7.1.1 Sosyo-kültürel ve ekonomik sorunların çözümüne yönelik öneriler
Kırsal yaşam çevrelerinin geleneksel geçim kaynaklarını oluşturan tarım ve ormancılık
sektörlerinin canlandırılması, kamu ve özel sektör yatırımlarının arttırılması, altyapı ve
ulaşım olanaklarının iyileştirilmesi, eğitim sağlık, kültür, vb. hizmetlere erişimin
kolaylaştırılması, yeni istihdam olanaklarının yaratılması, kent ve kır arasındaki
gelişmişlik farklarının azaltılması, kırsal ekonomilerde çeşitlilik sağlanmasına yönelik
turizmin ve müzeciliğin geliştirilmesi, yerel halkların geri dönüşü öncelikli olmak üzere
kırda yaşamaya istekli kişilerin tersine göçünün teşvik edilmesi vb. gibi önlemlerle
sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşturulması, terk edilmeye neden olan sosyoekonomik etkenlerin ortadan kaldırılmasını sağlayarak, kırsal alanlarda gözlenen nüfus
kaybını yavaşlatacaktır.
Tarım ve ormancılık sektörlerinde verimliliğin artırılması için kırsal halka yeterli
teknik ekipman ve finansal kaynakların sağlanması, organik tarım ve iyi tarım
uygulamalarının teşviki, tarım ve ormancılık ürünlerinde katma değer artışının
sağlanması ve üretim, pazarlama aşamalarında çevre dostu yenilikçi teknolojilerin
kullanımının yaygınlaştırılması önerilmektedir. Gelişmiş ülkelerin aksine ülkemizde
gerekli önemin yeterince gösterilmediği tarım ve ormancılık sektörlerinin
canlandırılması, vb. konularda proje bazında BM ve AB gibi uluslararası kuruluşlar
ile TKDK, KOSGEB ve Kalkınma Ajansları gibi ulusal kuruluşlardan destek
sağlanabilmektedir. Söz konusu kuruluşlardan destek alınabilmesi için yüksek bir
bilgi birikiminin ve girişimciliğin gerektiği ortadadır. Avrupa ülkelerine kıyasla,
örgütlenme düzeyi sınırlı olan ülkemiz kırsal nüfusunun sağlanan destek
mekanizmalarına erişiminin artırılabilmesi için gereken zorlu bürokratik süreçlerin
azaltılması, başvuru süreçlerine ilişkin ücretsiz teknik danışmanlık hizmetlerinin
verilmesi ve bilgilendirme toplantılarının düzenlenmesi önerilmektedir.
Kırsal alanlarda gerçekleştirilecek kamu ve özel sektör yatırımlarının ve
sağlanan hizmetlerin kalitesinin artırılması ile halkın yaşam koşulların
iyileştirilmesi, kırdan kente göçün yavaşlamasına yardımcı olacak diğer adımlardır.
Çeşitli
nedenlere
bağlı
olarak
ihtiyaç
duyulan
yatırımların
yeterince
gerçekleştirilemediği görülmektedir. Kırsal bölgelerin geleneksel dokusuyla uyumlu
ve çevre dostu olmak koşuluyla elektrik, içme ve kullanma suyu, internet,
239
kanalizasyon,
doğalgaz,
vb.
temel
altyapı
olanaklarının
gerçekleştirilmesi,
iyileştirilmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması
sağlanmalıdır.
Kırsal bölgelerle kentler arasındaki zayıf ulaşım bağlantıları yalıtılmış, merkezden
uzak bir yapı oluşturmaktadır. Kırsal yerleşimlerde yaşamın devamlılığı açısından
kentlerle bağlantının güçlendirilmesi, ulaşım olanaklarının çeşitlendirilmesi ve
toplu ulaşım olanaklarının artırılması büyük önem taşımaktadır. Kara yolu
yatırımlarının yanı sıra deniz yolu, demir yolu ve hava yolu bağlantılarının da
geliştirilmesi ile kırsal alanların kentlerle olan iletişiminin artırılması sağlanmalıdır.
Fiziksel çevrenin ve ulaşım ağlarının iyileştirilmesinin yanı sıra kırsal nüfusun
eğitim,
sağlık,
kültür-sanat
ve
spor
kolaylaştırılmasına yönelik eksik donatıların
hizmetlerine
erişimlerinin
giderilmesi ve bu yönde altyapı
faaliyetlerinin hızla tamamlanması önerilmektedir. Bu doğrultuda kırsal alanlarda atıl
durumda
bulunan
kamu
yapılarının,
restorasyonu
yapılarak
bu
ihtiyaçlar
doğrultusunda yeniden işlevlendirilmesi düşünülebilir.
Uzun vadeli, sürdürülebilir bir kırsal ekonomi planı doğrultusunda kırsal
yerleşimlerin
yöresel
karakterlerine
uygun
yeni
istihdam
olanaklarının
yaratılması, kırsal alanlardaki çözülmeyi durdurabilecek adımlardan bir diğeridir.
Kent ve kır arasındaki gelişmişlik farklarının azaltılması için sürdürülebilir bir kırsal
ekonominin kurulması bir önkoşuldur. Benzer şekilde tarım ve ormancılığa dayalı
küçük ölçekli kırsal sanayinin geliştirilmesi, istihdam olanaklarının artırılması için
uygulamaya konulabilecek seçenekler arasında değerlendirilebilir.
Kırsal bölgelerde müzeciliğin ve turizmin geliştirilmesine yönelik yatırımların
gerçekleştirilmesi de ekonomide çeşitlilik ve tarım dışı istihdam yaratabilecek diğer
seçeneklerdendir.
Turizmin ve müzeciliğin
geliştirilmesine
yönelik
medya
tanıtımların gerçekleştirilmesi, yerel ve ulusal medyada kültürel içerikli yayınlarda
kırsal mirasa yer verilmesinin sağlanması, uluslararası STK’ların ilgisinin çekilmesi
ile kırsal mirasın öneminin sürekli gündemde tutulması sağlanmalıdır. Kültürel ve
doğal değerler gözetilerek hazırlanacak yerel ve ulusal düzeydeki kırsal miras
güzergahlarında
müzelerin,
ziyaretçi
merkezlerinin
ve
turizm
ofislerinin
oluşturulması sağlanmalıdır. Yurtdışındaki benzer kırsal miras güzergahları ile
uyumun sağlanması ve ortak çalışmaların gerçekleştirilmesi de toplumlararası
240
ilişkileri geliştirecek ve ülkemizin zengin kırsal mirasına duyulan uluslararası ilgiyi
artıracaktır. Kırsal miras güzergahlarının çeşitli temalar açısından alt açılımlar
sağlaması (tematik kültürel ve doğal değerlerin deneyimlenebileceği rotaların
oluşturulması) farklı deneyimler yaşamak isteyen tüm kesimlerin ilgisinin çekilmesi
açısından katkı sağlayacaktır.
Kırsal bölgelerin insansızlaşmasının önüne geçilmesi ve nüfus dengesinin yeniden
kurulabilmesi için çeşitli nedenlere bağlı olarak yaşam çevrelerinden ayrılmış yerel
halkların geri dönüşü öncelikli olmak üzere kırda yaşamaya istekli kişilerin tersine
göçünü teşvik edici bir ortamın oluşturulmasının kırsal yerleşimlerin geleceğine
büyük katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Terk edilme sorununun aşılmasına yönelik
sağlanacak bu teşviklerde kırsal mirasın korunmasının bir önkoşul haline getirilmesi,
bakımsızlık nedeniyle gittikçe kırılgan hale gelen kültür varlıklarının restorasyonunu
olumlu yönde etkileyecektir.
Ülkemizde kırsal alanlardaki nüfusun gençleştirilmesine ve terör sorunları nedeniyle
köylerini terk edenlerin geri dönüşlerine yönelik verilmekte olan sınırlı sayıdaki
teşviklere, 5488 Sayılı Tarım Kanunu uyarınca 2016 yılında uygulanmaya başlanan
kırsalda yaşayan genç çiftçilerin mahallinde uygulayacağı bitkisel, hayvansal,
yöresel tarım ürünleri ve tıbbi ve aromatik bitki üretimine yönelik projelerine hibe
desteği sağlanması ve Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde güvenlik sorunları
dolayısıyla köylerini terk edenlerin geri dönüşlerinin kolaylaştırılması amacıyla
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi
(KDRP) örnek olarak gösterilebilir. Tarım Kanunu kapsamında sağlanan desteğin
kırsal yerleşimlerdeki kültür varlıklarının restorasyonunda kullanılması söz konusu
olmamakla birlikte genç nüfusun geri dönüşü için tek başına yetersiz ancak önemli
bir teşvik olduğu düşünülmektedir. KDRP kapsamında bölge illerindeki valilikler
tarafından gerçekleştirilmesi öngörülen sosyal ve rehabilitasyon içerikli projelerin,
meslek edindirme, istihdam ve yurt projelerinin, yol, su, elektrik, kanalizasyon vb.
altyapı yatırımlarının, tahrip olan okul, sağlık ocağı ve diğer tesislerin onarılarak
kullanılır hale getirilmesinin, geri dönen yurttaşlara kendi konutlarını yapabilmeleri
için inşaat malzemesi verilmesinin ve tarım-hayvancılığın desteklenmesinin ise
yeterince uygulama şansı bulamadığı görülmektedir. KDRP kapsamında sağlanan
teşviklerin geri dönüşler için bir fırsat oluşturduğu düşünülmekle birlikte kırsal
mirasın korunmasına yönelik herhangi bir önkoşulun getirilmemiş olmasının doğal
241
ve kültürel miras üzerindeki tahribatı artırıcı bir etkisi olmaktadır. Bu nedenlerle her
iki teşvik mekanizması kapsamında kırsal mirasın korunmasının bir öncelik ve
önkoşul olarak tanımlanması gerekmektedir.
Kırsal alanlara geri dönüş için verilen desteklerin yanında, doğrudan kültür
varlıklarının korunmasına yönelik sağlanan mevcut hibe, kredi ve vergi indirimleri
gibi imkanların da arttırılarak yeterli seviyeye getirilmesi gerekmektedir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca
özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan korunması gerekli
kültür ve tabiat varlıklarının; korunması, bakımı ve onarımı için Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın ayni, nakdi ve teknik yardım yapacağı ve bu amaçla, Bakanlık
bütçesine yeterli ödeneğin konulacağı kararlaştırılmıştır. Yasa kapsamında sağlanan
desteklerden biri de Toplu Konut Kanunu uyarınca TOKİ tarafından verilecek olan
kredilerin %10’unun taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonuna
ilişkin başvurularda kullandırılmasına yöneliktir. Gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yasa kapsamında koruma uygulamaları için yapılan başvurularda 300.000 TL’yi
aşmamak koşuluyla öngörülen keşif bedelinin bireysel başvurularda %70’i, toplu
başvurularda ise %80’i, oranında sağlanması kararlaştırılan yardımların, ayrılan
bütçenin sınırlı olması dolayısıyla Taşınmaz Kültür Varlıklarına Yardım Komisyonu
tarafından belirlenen bir miktarda yapıldığı bilinmektedir. Belirlenen miktarın kimi
durumlarda uzun yıllar bakımsız kalmış kültür varlıklarının restorasyonu için yetersiz
kaldığı görülmektedir. Kültür varlıklarının onarımı için gerekli kaynağın tamamının
karşılanması uzun süre kullanılmayan kimi yapılar için büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan yasa kapsamında kamulaştırma, projelendirme, planlama ve uygulama
konularında kullandırılan bu desteğin büyük çoğunluğunun kamu ya da Vakıflar
Genel Müdürlüğü (VGM) mülkiyetinde olan kültür varlıkları için kullanıldığı, özel
mülkiyetteki kültür varlıklarının restorasyonu için kullanılan kaynakların ise daha az
olduğu görülmektedir. Sağlanan yardımların kamu ve VGM dışındaki mülk sahipleri
tarafından daha az kullanılmasında kuşkusuz yapılan başvuruların sayısının azlığı da
etkendir. Bu açıdan mülk sahiplerinin başvurularının artırılması için bilgilendirme
toplantılarının düzenlenmesi, yerel yönetimler bünyesinde ücretsiz teknik destek
sağlanması ve gerekli bürokratik süreçlerin azaltılması önerilmektedir.
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile tanımlanan; taşınmaz kültür
varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılmasına yönelik proje ve uygulamalara ilişkin
242
yapılan harcamalar ile bu amaçla yapılan her türlü bağış ve yardımların %100’ünün
gelir veya kurumlar vergisinden indirileceğine ilişkin hükümler de özellikle varlıklı
kişilerin ve büyük şirketlerin kırsal alanlardaki koruma çalışmalarına kaynak
aktarımlarını teşvik açısından önemlidir. Söz konusu vergi indiriminin kırsal mirasın
korunması konusunda yeterince değerlendirilebilmesi için yerel yönetimlerin
öncülüğünde tanıtımların gerçekleştirilmesi ve kamuoyunun dikkatinin çekilmesi
önemlidir.
Kırsal bölgelerde yaşayan halkın yaşam koşullarından duyduğu rahatsızlık ve kırsal
alanları geri kalmışlıkla eşdeğer gören toplumsal kabuller özellikle genç nüfusun
kırdan kente göçünü tetikleyen psikolojik etkenlerdir. Göçe neden olan sosyoekonomik etkenlerin yanında medya ve iletişim araçlarının da etkisiyle halkın yaşam
koşullarından duyduğu rahatsızlıklar, daha iyi bir yaşam arayışı ve sosyal sınıf
atlama isteği özellikle genç nüfusun köylerde yaşamak istememesi sonucunu ortaya
çıkarmaktadır. Kırsal alanları yoksunlukla eşdeğer gören toplumsal kabullerin bir
sonucu olarak yerel halk, geleneksel kırsal konutlarda yaşama ve kırsal ekonomilerin
geleneksel geçim kaynaklarını oluşturan tarım ve ormancılık sektörlerine katılım
konularında isteksiz davranmakta ve değersiz bulduğu geleneksel kırsal yapılarını
kolaylıkla gözden çıkarabilmektedir.
Kırsal
yerleşimlerdeki nüfus kaybının önlenmesinin tek başına korumayı
sağlayamayacağı bilinmektedir. Koruma bilincinin henüz kentlerde bile yeterince
gelişmediği ülkemizde, kırsal bölgelerde yaşamını sürdüren halkın geleneksel
yapılarda yaşamayı istememesi, bu yapıları değersiz görerek yıkması ya da niteliksiz
eklerle/onarımlarla tanınmaz hale getirmesi vb. sorunların çözümüne yönelik
uygulanacak eğitim ve bilinçlendirme programlarıyla toplum genelinde kırsal
mirasın korunması konusunda bir farkındalık yaratılması gereklidir.
Kırsal alanları ve geleneksel yapılarda yaşamayı yoksunlukla eşdeğer gören ön
yargıların aşılması ve kırsal mirasın korunması için toplumun tüm kesimlerine
yönelik uzun soluklu eğitim programlarının hazırlanması bir zorunluluktur. Bu
kapsamda okul öncesi eğitim kurumlarından başlamak üzere örgün eğitim sisteminin
tüm aşamalarında kültürel ve doğal mirasın korunmasına yönelik derslerin yer
alması, gelecek kuşakların koruma konusundaki duyarlılığının artırılmasını ve kırsal
alanları yoksunlukla eşdeğer gören toplumsal algının değişmesini sağlayacaktır.
Toplumun tüm kesimlerine yönelik eğitim programlarının yanında kırsal mirasın
243
korunması konusunda mimarlık, şehir ve bölge planlama, ziraat, biyoloji, çevre,
orman, tarih, sosyoloji, ekonomi, vb. gibi farklı bilimsel disiplinlerde uzmanlar
yetiştirilmesi ve disiplinler arası çalışma ortamlarının desteklenmesi önerilmektedir.
Ülkemizde koruma konusunda halkın sahip olduğu eksik bilgilerin ve önyargıların
oluşturduğu sorunların ortadan kaldırılması için ise kısa vadede korumanın yasal
süreci, projelendirme, basit ya da esaslı onarım vb. konularda başta korunacak alanda
yaşayan yerel halk olmak üzere bilgilendirici eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi ve
bu konularda yerel yönetimler bünyesinde kurulmuş olan KUDEB’ler aracılığıyla
ücretsiz danışmanlık hizmeti verilmesinin sağlanması önerilmektedir.
Kırsal bölgeleri terk ederek kentlerde yaşayan kırsal kökenli nüfusun aidiyet
duygusunun geliştirilmesi, mevsimlik ya da kalıcı olarak geri dönüşlerin artmasını
sağlayacaktır.
Nüfusunu
kaybeden
kırsal
yerleşimlerde
yaşamın
yeniden
canlandırılmasına yönelik olası senaryoların kırsal mirasın korunması başta olmak
üzere kırsal yaşam kültürü, tarım, ormancılık, turizm, müzecilik, kooperatifçilik,
örgütlenme, vb. konulardaki eğitim programlarıyla desteklenmesi, sürdürülebilir bir
kırsal yaşam ortamının sağlanmasını kolaylaştıracaktır. Kırsal yaşam kültürünün
devam etmesi ve somut olmayan mirasın korunması açısından düzenlenecek yöresel
festivaller de kırsal alanlara olan ilgiyi artıracaktır. Kentten kıra göçle yeni gelecek
kişilerle, yaşamını köylerde sürdüren yerel halk arasındaki sosyal uyumun artırılması
da büyük önem taşımaktadır. Köylerde gerçekleştirilecek turizm ve müzecilik
faaliyetlerinin de yerel halk tarafından benimsenerek desteklenmesi bir önkoşuldur.
Tarım ve ormancılık faaliyetlerindeki yenilikler, kırsal turizm, müzecilik vb.
konularda uygulamalara geçilmeden önce halkın verilecek eğitimlerle sürece
hazırlanmasına yönelik programların oluşturulması önerilmektedir. Geleneksel yapı
ustalığı, turist rehberliği, organik tarım ve yenilikçi/çevre dostu ormancılık
eğitimleri, kooperatifçilik, örgütlenme, vb. konularda kırsal yerleşimlerde uygulamalı
eğitim vermek üzere yerel halktan seçilecek kişilerin yetiştirilmesine yönelik uzun
soluklu projelerin geliştirilmesi önerilmektedir.
7.1.2 Siyasal, hukuki ve yönetsel sorunların çözümüne yönelik öneriler
Kırsal alanların korunması konusundaki düşünsel gelişimde ve uygulama boyutunda
Avrupa’ya göre gözlenenen gecikmelere karşın, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk
yıllarından itibaren köye ve köylüye yönelik sorunların çözümüne yönelik farklı
244
yaklaşımların
geliştirildiği
izlenmektedir.
Ancak
uygulamaya
konulan
bu
politikaların bir süreklilik arz etmediği, özellikle değişen iktidarlar ya da
yöneticilerin öngörüleri doğrultusunda değişen yaklaşımların ortaya konulduğu
görülmektedir.
Köylerdeki
eğitim
düzeyinin
artırılması
ve
aydınlanmanın
gerçekleştirilmesinde başarılı bir model olan Köy Enstitüleri’nin kapatılması, gerekli
üretim araçları eksik olanlara; sermaye ve canlı-cansız demirbaş desteği sağlamak
suretiyle topraksız ya da az topraklı çiftçileri toprak sahibi yaparak ülke topraklarının
sürekli işlenmesinin sağlanmasını hedefleyen Toprak Reformu’ndan vazgeçilmesi,
devlet üretim çiftliklerinin özelleştirilmesi, toplum kalkınması, köy-kent ya da
merkez-köy uygulamalarının kısa süreli uygulanmaları gibi örnekler bu durumun
çarpıcı örnekleridir. Özellikle son yıllarda benimsenen neo-liberal politikalar
doğrultusunda Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan köye ve köylüye yönelik kamu
kuruluşlarının kimilerinin kapatılması kimilerinin ise özelleştirilmesi yaklaşımları,
güç kaybeden kırsal bölgelerin daha da zayıflamasını tetiklemiştir. Türkiye’nin kırsal
politikalarının AB’den transfer edildiği 2004 sonrası son dönemde de kırsal
bölgelerin güç kaybı eğiliminin devam ettiği görülmektedir. Ülkemizin Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde son 30 yıldır gözlenen terör olayları ve güvenlik sorunları, ülke
genelinde kırsal bölgelerde gözlenen güç kaybının bu bölgedeki yerleşimlerde daha
şiddetli hissedilmesine ve kimi yerleşimlerin tamamen terk edilmesine neden
olmuştur.
Türkiye’de kırsal mirasın korunmasına yönelik yaklaşımların, kırsal kalkınma, çevre,
orman, tarım, su, kentleşme, turizm, eğitim, enerji, ekonomi, planlama, yönetim vb.
ulusal politikalar kapsamında yeterince değerlendirilmediği ve koruma öncelikli
bütüncül bir yaklaşımın ortaya konamadığı izlenmektedir. Ülkemiz genelinde yapımı
devam eden/tamamlanan küçük ya da büyük ölçekli hidro elektrik santraller (HES),
termik santraller, rüzgar ve güneş enerjisi santralleri, maden işletmeleri, taş ocakları,
sanayi işletmeleri, kara, deniz ve hava yolu ulaşım ağları vb. yatırımların zengin
doğal ve kültürel öneme sahip kimi kırsal yerleşimlerin kaldırılmasına yol açtığı
gözlenmektedir. Kültürel ve doğal varlıkların korunması konusunda yerel ve ulusal
düzeyde çalışan kurumlar arasındaki eşgüdümün sağlanmasında yaşanan bazı
zorlukların ülkemizin sınırlı kaynaklarının israfına neden olmaktadır.
İçerisinde yaşayan insanlar, evcil ve yabani hayvanlar, konutlar, üretim yapıları,
yollar, ağaçlar, tarım ve orman alanları, su kaynakları, gelenekler gibi somut ve
245
somut olmayan tüm bileşenlerin bir bütün olarak oluşturdukları ve kendine özgü
sorunları ve dinamikleri olan kırsal alanların korunmasına ilişkin, kırsal sit ve
kültürel peyzaj kavramlarının yasal mevzuata henüz girmemiş olması büyük bir
eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda yapılan değişiklikler
sonrasında; tarihi, kentsel, arkeolojik ve kentsel arkeolojik sitlerin korunması
yetkisinin Kültür Bakanlığı’na, doğal sitlerin korunması yetkisinin ise Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’na verilmiş olması, insan ve doğanın ortaklaşa olarak ayrılamaz
bir biçimde oluşturdukları kırsal mirasın korunmasını zorlaştırmaktadır. Uluslararası
koruma kamuoyunda kültürel peyzajların tüm unsurlarıyla bütüncül bir bakışla ele
alınması, geliştirilmesi ve korunmasına yönelik ilkesel açılımlar ve uygulamalar
gerçekleştirilmeye başlanmışken Türkiye’nin yasal mevzuatında ve uygulamada
gözlenen eksiklikler ile yetki ayrışması söz konusu alanlardaki koruma kararlarını ve
uygulamalarını sekteye uğratmaktadır.
Ülkemiz coğrafyasındaki kırsal yerleşimlerin giderek insansızlaştığı günümüzde,
kırsal alanlardaki yaşam koşullarının iyileştirilerek kent-kır ve bölgeler arasında
fırsat
eşitliği
sağlayacak
uzun
soluklu
sosyal
politikaların
uygulanması
gerekmektedir. Kırsal mirasın korunmasına yönelik politikaların başarılı olabilmesi;
kırsal kalkınma, çevre, orman, tarım, su, kentleşme, turizm, eğitim, enerji, ekonomi,
planlama, yönetim vb. ulusal politikalarda koruma öncelikli bir dönüşümün
gerçekleştirilerek istikrarlı bir koruma politikasının oluşturulmasına ve bu politikanın
uygulanmasını sağlayacak bir örgütlenme yapısının kurulabilmesine bağlıdır.
Kültür Bakanlığı ve yerel yönetimler bünyesinde kırsal mirasın korunması
konusunda gerekli uzmanlardan oluşan özel birimlerin kurulması önerilmektedir.
Kültür Bakanlığı bünyesinde özel olarak kırsal mirasın korunmasına yönelik kararları
almak üzere kurulacak yeni birimler, 648 sayılı KHK ile yapılan değişiklik
sonrasında kültürel ve doğal varlıkların korunması konusunda yaşanan yetki
ayrışmasına son verilebilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. İnsanın ve
doğanın ortaklaşa oluşturduğu kırsal yerleşimlerin korunmasına yönelik yetki
ayrışmasının kaldırılarak bütüncül bir bakış açısı sağlayacak açılımların kentsel vd.
kültürel peyzaj alanları için de gerçekleştirilmesi gereklidir. Bu çerçevede ICOMOS
Türkiye’nin hazırladığı Mimari Mirası Koruma Bildirgesi de dikkate alınarak
koruma yasalarına kırsal sit ve kültürel peyzaj kavramlarının girmesi gerekmektedir.
246
Ülkemizde kırsal bölgelerdeki kültürel ve doğal varlıkların büyük bir bölümünün
tespit ve tescil işleminin gerçekleştirilemediği ve dolayısıyla kırsal mirasın yasal
koruma altında olmadığı görülmektedir. Korumanın temel aşaması olan korunacak
değerlerin tespit ve tescilinde gözlenen bu eksiklik, kırsal yerleşimlerin hiç bir
belgeleme
dahi
yapılmadan
yok
olması
sonucunu
doğurmaktadır.
Kırsal
yerleşimlerin de içinde bulunduğu ülkemizin sahip olduğu tüm kültürel ve doğal
varlıklarının tespit ve tescil çalışmalarının gerçekleştirilmesi, tüm koruma kararları
ve uygulamaları için olmazsa olmaz bir önkoşul olarak kabul edilmelidir. Envanter
çalışmalarının kırsal yaşam çevrelerinin biyo-çeşitliliği ile somut ve somut olmayan
değerlerini
ortaya
koyması
gerekmektedir.
Tespit
ve
tescil
işlemlerinin
tamamlanmamış olmasının doğal bir sonucu olarak korunması gerekli kırsal sitler
için KAİP’lerin de hazırlanmadığı görülmektedir.
Yasal
mevzuatta
görülen
eksikliklerin
giderilmesine
yönelik
yapılacak
düzenlemelerin tek başına yeterli olmayacağı bilinen bir gerçektir. Çıkarılan
yasaların başarılı olabilmesi, nesnel ilkeler çerçevesinde ve gerekli denetimler
gerçekleştirilerek uygulanmasına bağlıdır.
Koruma kanunun yedinci maddesinde kültür varlıklarının tespit ve tesciline ilişkin:
“Devletin imkanları göz önünde tutularak, örnek durumda olan ve ait olduğu devrin
özelliklerini yansıtan yeteri kadar eserin tescil edileceği” ifadesi değiştirilmeli ve
kırsal yerleşimleri oluşturan konutların, üretim yapılarının, yolların, ağaçların, tarım
ve orman alanlarının ve su kaynaklarının bir doku bütünlüğü içinde korunması
gerektiği vurgulanmalıdır.
Ülkemiz kırsal miras envanterinin hızla tamamlanması gerekmektedir. Tehlike
altında olan kırsal yerleşimlere öncelik verilmek üzere kırsal mirasın belgelenmesi
bir sistem dahilinde sürekli güncellenerek sürdürülmelidir. Envanter çalışmalarının
tamamlanmasının ardından korunması gerekli kırsal yerleşimler için KAİP’lerin
hızla tamamlanması gerekmektedir. Yasal koruma altında olmayan kırsal bölgelerde,
kültür varlığı değerine sahip taşınmazların mal sahipleri tarafından yeni konut
ihtiyacı gerekçesiyle yıkıma uğradıkları izlenmektedir. Tespit, tescil ve envanter
çalışmalarının ve buna bağlı olarak KAİP’lerin hazırlanmamış olmasının yanında,
köylerin çok büyük bir bölümünün uygulama amaçlı herhangi bir plana sahip
olmaması da yıkım sürecini kolaylaştıran etkenlerden biridir. Belediye ve mücavir
alan sınırları içinde ve dışında kalan ve planı bulunmayan alanlardaki yapılaşmanın
247
fen, sağlık ve çevre şartlarına uygunluğunu, plansız alanlar imar yönetmeliği
düzenlemektedir. Ancak denetim eksikliğinin ve kırsal bölgelerdeki halkın mimarlık
ve mühendislik hizmetlerini almaya gücünün yetmemesinin ya da almak
istememesinin bir sonucu olarak; kırsal çevrelerin niteliği düşük ve sağlıksız bir
yapılaşma sürecine girdiği görülmektedir. İnşa edilen yeni yapıların gerekli
denetimlerden yoksun olması; kontrolsüz, kaçak yapılaşma sorununun, ülke
genelinde yaygınlaşarak her geçen gün büyümesine neden olmaktadır. Çoğunlukla
geleneksel yapıların yıkılması sonrasında aynı arsa üzerinde ya da tarım alanlarında
inşa edilen yapıların geleneksel tarihi dokuyla ve tarım alanlarıyla kurduğu ilişkiler
de büyük bir sorun oluşturmaktadır. Kent merkezlerine yakın konumdaki kırsal
yerleşimlerin ise planlı olsa dahi, rant baskısı sonucunda yoğun yapılaşmaya sahne
olduğu ve kırsal karakterini yitirdiği görülmektedir.
Kırsal yerleşimlerde gereksinim duyulan yeni yapıların tasarımında, kırsal peyzaja
uyumlu nitelikli çağdaş yaklaşımların sayısının oldukça az olması da, kırsal
çevrelerdeki mimari dokunun geleceği açısından korumadaki başarısızlığın yanında
düşündürücü bir diğer konudur. Yapılacak değerlendirmeler sonrasında kırsal sit
özellikleri tespit edilmeyen kırsal yerleşimler için de kırsal alan karakterine uygun
imar planlarının hazırlanması bir zorunluluk haline getirilmelidir. Böylece ülke
genelindeki tüm kırsal bölgelerin bir plan dahilinde değerlendirilmesi sağlanarak,
tespit çalışmalarından elde edilen verilerle kültür varlığı değeri taşıdığı tespit edilen
kırsal yapıların yıkımı için bir engel oluşturulabilecek ve kontrolsüz, kaçak
yapılaşmanın hızı bir nebze de olsa yavaşlatılabilecektir.
2012 yılında kabul edilen 6360 sayılı kanunla kırsal alanların yönetim biçimlerine
ilişkin kapsamlı değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Yasa uyarınca halihazırda
büyükşehir belediyesi statüsünde olan ve bu statüye dahil edilen yeni illerin mülki
idare sınırları içerisindeki köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılarak aynı
isimli mahalle olarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine katılması kararlaştırılmış
ve büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırları, ilçe belediyelerinin sınırları
da ilçe mülki sınırları olarak belirlenmiştir. Köylerin önemli unsurları olan ve
mülkiyeti köy tüzel kişiliğine ait olan bütün mallar (mera, yaylak, kışlak, otlak,
harman, panayır yeri, vb.) ise kullanım önceliği mahalle sakinlerinde olmak
koşuluyla ilçe belediyelerine devredilmiştir. İlçe belediyelerine ya da ilçe
belediyelerinin talep etmesi halinde büyükşehir belediyelerine, mahalleye dönüşen
248
köylerde yapılacak ticari amaç taşımayan yapılar için yürürlükteki imar mevzuatı
doğrultusunda yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari
projeler yapmaları görevi tanımlanmış, tip mimari projelerin uygulanacağı alan
sınırını belirlemede ise ilçe belediyesi yetkili kılınmıştır. Ayrıca tip projelerin gerekli
mühendislik projeleri ile birlikte ilgili belediye kanalıyla başvuru sahiplerine ücretsiz
verilmesi ve uygulamanın denetlenmesi kararlaştırılmıştır. Yapılacak inşaatlarda tip
projeler dışında özel proje uygulanmak istenmesi durumunda ise, ilçe belediyesinden
onay alınması gerektiği belirtilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2015
yılı itibariyle Amasya, Balıkesir, Bursa, Edirne, Karabük, Trabzon, Şanlıurfa ve Rize
olmak üzere sekiz farklı ildeki kırsal alanlarda yapılacak yeni inşaatlara yönelik
önerilen tip projeler incelendiğinde; bir, iki ya da üç katlı olarak öngörülen yapıların
yapım sisteminin betonarme olarak belirlendiği, yöresel mimariye ait özelliklerin ise
cephe
düzeyine
indirgenerek
kaplama
malzemesi
olarak
değerlendirildiği
görülmektedir. Tip proje uygulamalarıyla kırsal alanlardaki niteliksiz ve kontrolsüz
yapılaşmanın önüne geçilmesi isteği, olumlu olmakla birlikte önceliğin kırsal
yerleşimlerde bakımsızlık ve terk edilme sorunları ile karşı karşıya kalan kültür
varlıklarının korunmasına verilmesi gerektiği açıktır.
Geçmiş yüzyıllarda inşa edilmiş kırsal çevrelerin günümüz yaşam koşullarına
uyarlanırken özgünlük ve bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi son derece
önemlidir. Kırsal yerleşimlerdeki koruma uygulamalarında mimari mirasın
yıpranmışlık durumu dikkate alınmalı, büyük müdahaleler ve yeniden yapımlar
gerektiren uygulamalardan zorunlu olmadıkça kaçınılmalıdır. Toprak, taş ve ahşap
gibi doğal malzemelerden inşa edilmiş kırsal yapıların sürekli bakımlarının yapılması
bir öncelik haline getirilmelidir. Geleneksel yapı ustalarının yetiştirilmesi ve
yetiştirilen yapı ustalarından seçilen bir onarım ekibinin yerel yönetimler bünyesinde
kurulması sağlanarak geleneksel yapı sahiplerinin ihtiyaç duyduğu basit onarım ve
sürekli bakım işlerine destek olunmalıdır. Restorasyon uzmanı mimar denetiminde
gerçekleştirilecek sürekli bakım uygulamalarının gerçekleştirilmesi, kırsal mirasın
sürdürülmesini kolaylaştırması yanında uzun vadede büyük bir kaynak tasarrufu
sağlayacaktır.
Öte yandan kimi geleneksel yapıların halihazırda az sayıda ve küçük hacimlerdeki
mekanlardan oluştuğu görülmektedir. Bu nedenle kırsal yerleşimlerde yaşamını
sürdürecek halkın günümüz yaşam biçiminin bir parçası olarak gereksinim duyduğu
249
ıslak mekanların ve ısınma, yalıtım, tesisat, internet vb. gibi çağdaş donatıların
çağdaş koruma ilkeleri gözetilerek yapılara eklenmesi düşünülebilir. Değişen yaşam
biçimi gereği gereksinim duyulan ilave odalar, özelleşmiş mekanlar ve daha büyük
hacimler elde etmeye yönelik büyük müdahaleler ise geleneksel yapıların karakterini
ve özgünlüğünü zedeleyecektir.
Terk edilmiş köylere geri dönüşlerde ya da halihazırda yaşamını sürdüren ancak yeni
mekanlara gereksinim duyulan durumlarda, mülk sahiplerinin büyük müdahaleler
gerektiren uygulamalar yerine başka bir parselde geleneksel dokuyla uyumlu ve
kırsal peyzaja katkı sağlayan yeni bir yapı yapması önerilmektedir. Köy imar
planında ya da KAİP’de belirlenen potansiyel yapılaşma alanlarından birinde
inşaatlarda;
gerçekleştirilecek
kırsal
dokuyla
uyumlu
çağdaş
tasarımların
gerçekleştirilmesi öncelikli olmak üzere sınırlı sayıda geleneksel mimarinin yalnızca
bir cephe kaplaması olarak değil yapım sistemi, malzeme, plan ve cephe özellikleri
ile bir bütün olarak dikkate alındığı projelerin desteklenmesinin daha yerinde olacağı
düşünülmektedir. Böylece bir yandan uygulanacak çağdaş tasarımlarla gelecekteki
korunması gerekli kültür varlıkları oluşturulmuş olacak, bir yandan da kırsal
mimarinin bir bütün olarak özümsendiği tasarımlar aracılığıyla geleneksel yapım
sistemlerinin devamlılığı sağlanarak korumaya destek olunacaktır.
Yasal
mevzuatta
görülen
tüm
aksaklıklara
karşın,
kırsal
yerleşimlerde
gerçekleştirilebilen az sayıda koruma uygulamasında ise gerekli denetimlerin
yeterince gerçekleştirilemediği görülmektedir. Rölöve, restitüsyon ve restorasyon
projelerinin hazırlanmasında ve koruma uygulamalarında, restorasyon uzmanlarının
bulunması bir zorunluluk haline getirilmeli ve uygulamaların yetkin firmalar
tarafından
ve
özgün
yapı
gelenekleri
dikkate
alınarak
gerçekleştirilmesi
sağlanmalıdır. Koruma uygulamalarında geleneksel yapı malzemelerinin temininde
gözlenen sorunların çözümüne yönelik rezerv alanların hazırlanması ve restorasyon
yapacak mülk sahiplerine geleneksel malzeme temininde kolaylık sağlanması
önerilmektedir.
7.1.3 Diğer sorunların çözümüne yönelik öneriler
Baraj inşaatları ya da maden çalışmalarının planlanmasında doğa ile iç içe bir
yaşamın sürdüğü kırsal yaşamın, zorunlu durumlar dışında sona erdirilmemesine
dikkat edilmelidir.
250
Arkeolojik sitler üzerinde konumlanan kırsal yerleşimlerin geleceği hakkında ise
yalnızca
arkeolojik
kalıntıları
önemli
kabul
eden
önyargılar
ile konuya
yaklaşılmaması, bölgenin geçmişinin bir parçası olan tüm tarihsel yerleşim
katmanlarına saygı gösterilmesi gerekmektedir.
İnsan sağlığı açısından risk oluşturan yerleşimlerin taşıdığı zararların engellenmesi
için alınacak önlemlerde ise gelecekte koşulların değişebileceği ve söz konusu
zararların ortadan kaldırılabileceği olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır.
7.2 Doğa Kaynaklı Sorunların Çözümüne Yönelik Öneriler:
Toprak, taş ve ahşap gibi doğal malzemelerle inşa edilen kırsal yapıların olağan doğa
döngüsüne bağlı olarak yıprandıkları ve sürekli bakım gerektirdikleri bilinen bir
gerçektir. Kırsal yapıların ve tarım alanlarının düzenli bakımlarının yapılması, doğa
koşullarına bağlı olarak oluşan sorunların büyümeden çözüme kavuşturulması için
büyük önem taşımaktadır. Doğanın olağan döngüsünün dışında deprem, yangın, sel
baskınları, erozyon, toprak kayması, volkanik patlamalar, çığ, vb. aniden gerçekleşen
afetler de kırsal yerleşimlerin tahrip olmasına neden olmaktadır. Ülkemizin doğal
kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesi ve ülke genelinde artan çevre sorunları da kırsal
alanların sahip olduğu zengin doğal mirası tehdit etmektedir. Bu nedenle ülkemiz
coğrafyasındaki kırsal mirasın korunması için olası doğal afetlere ve risklere karşı
önlemlerin alınması bir gerekliliktir.
Anadolu coğrafyasında bulunan geleneksel kırsal yerleşimlerin büyük bir bölümünün
dar ve çıkmaz sokakların şekillendirdiği organik bir formda gelişim gösterdiği
bilinmektedir. Bu durum ulaşılabilirliğin kısıtlı olmasına, acil durum ve afet anında
müdahalelerin zorlaşmasına yol açmaktadır. Bu konuda kırsal yerleşimlerin
geleneksel karakterlerine uygun önlemlerin alınamaması ve altyapı eksiklikleri, başta
kırsal nüfusun can güvenliği olmak üzere, bu bölgelerdeki kültürel ve doğal mirasın
da afetler karşısındaki kırılganlığını artırmaktadır. Bu nedenle doğal afet risklerine
karşı kırsal peyzaj ve geleneksel dokuyla uyumlu olmak koşuluyla önlemlerin
alınması ve altyapı eksikliklerinin tamamlanması gerekmektedir.
251
252
KAYNAKLAR
Agnoletti, M. (2014). Rural landscape, nature conservation and culture: Some notes
on research trends and management approaches from a (Southern)
European perspective, Journal of Landscape and Urban Planning,
126, 66-73.
Ahipaşaoğlu, S. & Çeltek, E. (2006). Sürdürülebilir Kırsal Turizm. Gazi Kitabevi
Fersa Matbaacılık, Ankara.
Ahunbay, Z. (2009). Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon. Yapı Endüstri Merkezi
Yayınları, İstanbul.
Akan, B. (2011). İzmir Bademli Ethem Ağa Konağı Restorasyon Projesi.
(Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Akın, N. (2001). Balkanlarda Osmanlı Dönemi Konutları. Literatür Yayıncılık
Dağıtım, Pazarlama, Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti, İstanbul.
Akozan, F. (1977). Türkiye’de Tarihi Anıtları Koruma Teşkilatı ve Kanunlar. Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları No: 4, İstanbul.
Altınoluk, S. (2013). Hypaipa A Lydian City During the Roman Imperial Period.
Ege Yayınları, İstanbul.
Altun, S., Beyhan, G. & Esengil, R. (2007). Sustainable rural tourism in Akseki
Sarıhacılar village, Journal of Open House International, 32, 98-105.
Anadolu Ajansı. (2014, 1 Haziran). Yangında 31 ev kullanılamaz hale geldi. Erişim
adresi http://aa.com.tr/tr/turkiye/yanginda-31-ev-kullanilamaz-halegeldi/154927
Anonim. (1989). Die Idee des Freilichtmuseums und ihre Verwicklichung, Schriften
und Führer des Österrichischen Freilichtmuseums Stübing bei Graz,
13, 15-26.
AP. (2006). European Parliament resolution on the protection of the European
natural, architectural and cultural heritage in rural and island regions.
AP. & EC. (2013). Regulation (EU) No: 1305/2013 on support for rural
development by the European Agricultural Fund for rural
development (EAFRD) and repealing council regulation (EC) no:
1698/2005.
Aran, K. (2000). Barınaktan Öte Anadolu Kır Yapıları. Tepe Yayınları, İstanbul.
Asquith, L. & Vellinga, M. (2006). (Eds). Vernacular Architecure in the TwentyFirst Century Theory, Education and Practice. Taylor & Francis, New
York.
253
Aysal, N. (2005). Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri,
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu
Dergisi, 35-36, 267-282.
Aziz, A. (1973). Gökçeada Üzerine Toplumsal Bir İnceleme, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, (28)1, 85-119.
Bahçe, S. A. (2013). (Ed). Alternatif Turizm. T.C. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi Yayını No:1702, Eskişehir.
Başaranbilek, E. (2015). Lübbey Kışlağı ve Lübbey Camisi. Mas Matbaacılık Sanayi
ve Ticaret Anonim Şirketi, İstanbul.
Bavarian Ministry of Agriculture and Forestry. (2015). Village Renewal. Rural
Development in Bavaria.
Bayazit, N., Sencer, M., Sencer, O., Sey, Y. & Yücel, A. (1966). Samandağ
Bölgesi Köy Araştırmaları Vakıflı Köyü Bir Köy Monografisi. İTÜ
Mimarlık Fakültesi Yapı Araştırma Kurumu, İstanbul.
Bayram, F. (2005). Artvin’deki Gürcü Manastırlarının Mimarisi. Ege Yayınları,
İstanbul.
Belke, K. ve Mersich, N. (1990). Tabula Imperii Byzantini, Herbert Hunger (Ed).,
Band 7: Phrygien und Pisidien. Verlag der Österreichischen
Akademie der Wissenschaften, Viyana.
Beyazıtlıoğlu, B. (2012). Comprehension of the rural: Ovakent (Adagide), Turkey,
The Historic Environment, 3/2, 143-163.
Bilgin Altınöz, G. (2006). Çok Katmanlı Kentteki Tarihsel Katmanlaşmayı
Çözümlemek:
Kent
Arkeolojisi.
Erişim
adresi
http://www.metropolistanbul.com/public/temamakale.aspx?tmid=&mi
d=13 ve Erişim tarihi: 1/10/2013.
Binan, C. (1999). Mimari Koruma Alanında Venedik Tüzüğü’nden Günümüze
Düşünsel Gelişmenin Uluslararası Evrim Süreci. Yıldız Teknik
Üniversitesi Basım-Yayın Merkezi, İstanbul.
Boran, B. (1945). Toplumsal Yapı Araştırmaları. DTCF Yayınları, Ankara.
Bramwell, B. & Lane, B. (1994). Rural tourism and sustainable rural development.
Ireland Galway Univesity College Proceedings from the Second
International School of Rural Development. Channel View Books,
Londra.
Briedenhann, J. & Wickens, E. (2004). Tourism routes as a tool for the economic
development of rural areas-vibrant hope or impossible dream?,
Journal of Tourism Management, 25, 71-79.
Bronner, S. J. (2006). Building tradition, control and authority in vernacular
architecture. In Asquith, L. & Vellinga, M (Eds.), Vernacular
Architecture in the Twenty-First Century, 23-45. Taylor & Francis,
New York.
Başat, G. (2014, 1 Mayıs). Orada Bir Köy Var Uzakta. Al-Jazeera Turk Dergi.
Erişim adresi http://dergi.aljazeera.com.tr/2014/05/01/orada-bir-koyvar-uzakta/
254
Birinci Ecevit Hükümeti Programı. (1974). (26.01.1974-17.11.1974). Erişim
tarihi:
8
Ocak,
2015,
erişim
adresi:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP37.htm
Bryer, A. (1988). People and Settlement in Anatolia and Caucasus 800- 1900.
Variorum Reprintis. Londra.
Botha, L. (1998). The Asiatic campaign of Agesilaus-the topography of the route
from Ephesus to Sardis, Acta Classica XXXI, 71-80.
Bursa Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ve Cumalıkızık Yönetim Planı (20132018). (2013). Bursa Büyükşehir Belediyesi & Alan Başkanlığı.
Bursa.
Btu Cottbus-Senftenberg & Kulturlandschaft Rundlige im Wendland. (2014).
Neues Bauen-im Rundling, Workshop der Btu Cottbus-Senftenberg,
Cottbus.
Cano, M., Garzón, E. & Sánchez-Soto, J. P. (2013). Historic preservation, GIS, &
rural development: The case of Almeria province, Spain, Applied
Geography, 42, 34-47.
Cavaco, C. (1995). Rural tourism: The creation of new tourist spaces. In (Ed.
Montanari, A. & Williams, A.M. (Eds). European Tourism: Regions,
Spaces and Restructuring, 127-149.
Chigbu, E. U. (2012). Village renewal as an instrument of rural development:
Evidence from Weyarn, Germany, Journal of Community
Development, 43, 209-224.
COE. (1975). Amsterdam Bildirgesi.
COE. (1973). Resolution (73) 3 on rural revival policies in the balance beetween
town and country.
COE. (1976). Resolution (76) 26 on the steps which can be taken to reduce
depopulation of rural regions.
COE. (1977). The Granada appeal: Rural architecture in regional planning,
symposium no:2 of European programme of pilot projects. Granada.
COE. (1989). Recommendation no. R (89) 6 on the protection and enhancement of
the rural architectural heritage.
COE. (1990). Recommendation no. R (90) 12 on services and infrastructures in rural
areas.
COE. (1995). Recommendation no. R (95) 9 on the integrated conservation of
cultural landscape areas as part of landscape policies.
Çeçen, A. (1990). Atatürk’ün Kültür Kurumu Halk Evleri. Gündoğan Yayınları,
Ankara.
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu (4753 Sayılı). (1945). T.C. Resmi Gazete, 6032,
15 Haziran 1945.
Dell’Ara, G. (2010). Manuale dell’albergo Diffuso. L’idea, la gestione, il marketing
dell’ospitalità diffusa. Franco Agnelli, Milano.
255
DeLyser, D. (1998). Good, by God, We’re going to Bodie! Landscape and Social
Memory in a California Ghost Town. (Yayımlanmamış doktora tezi).
Sycrause Üniversitesi, New York.
De Montis, A., Ledda, A., Ganciu, A., Serra, V. & De Montis, S. (2015).
Recovery of rural centres and “Albergo Diffuso”: A case study in
Sardinia, Italy, Journal of Land Use Policy. 47, 12-28.
Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü Görev ve Kuruluş Kanunu (5433)
Sayılı. (1949). T.C. Resmi Gazete, 7231, 13 Haziran 1949.
Devlet Ziraat İşletmeleri Hakkında Kanun (3308 Sayılı). (1938). T.C. Resmi
Gazete, 3807, 13 Ocak 1938.
DİE. (1994). İstatistik göstergeler 1923-1992, Yayın No:1682, Ankara.
Dinçer, İ. & Enlil, Z. (2011). Sustainable development and regeneration in rural
areas at the metropolitan fringe: The district of Şile, İstanbul. The 47th
ISOCARP Congress, 1-8. İstanbul.
Dinçer, Y. & Dinçer, İ. (2005). Historical heritage-conservation-restoration in small
towns and questions of rural gentrification in Turkey. ICOMOS 15th
General Assembly and Scientific Symposium: Monuments and Sites in
Their Setting-Conserving Cultural Heritage in Changing Townscapes
and Landscapes. Xi’an-Çin.
Distelrath, A. (2011). Yerleşim ve Yaşam Alanı Olarak Ören Yeri Herakleia
(Latmos) İçin Bir Koruma Konsepti. MIRAS 1 Veröffentlichungen
des Deutschen Archäologischen Instituts, Ege Yayınları, İstanbul.
Doğan Haber Ajansı. (2013, 29 Eylül). 19 Yıl Sonra İlk Kez! Posta Gazetesi.
Erişim adresi http://m.posta.com.tr/turkiye/haberdetay/19-yil-sonrailk-kez-/196490#.VvUO2OLhDDc
Doğan Haber Ajansı. (2015, 27 Nisan). 30 haneli köyü boşaltan dedikodu! Milliyet
Gazetesi. Erişim adresi http://www.milliyet.com.tr/30-haneli-koyubosaltan-dedikodu--gundem-2050604/
Doğanay, F. (1993). Merkez Köyler. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı
Sosyal Planlama Genel Müdürlüğü Planlama Dairesi Başkanlığı,
Ankara.
DPT. (1963). Birinci beş yıllık kalkınma planı (1963-1967). DPT Yayınları, Ankara.
DPT. (1968). İkinci beş yıllık kalkınma planı (1968-1972). DPT Yayınları, Ankara.
DPT. (1973). Üçüncü beş yıllık kalkınma planı (1973-1978). DPT Yayınları,
Ankara.
DPT. (1979). Dördüncü beş yıllık kalkınma planı (1979-1983). DPT Yayınları,
Ankara.
DPT. (1985). Beşinci beş yıllık kalkınma planı (1985-1989). DPT Yayınları, Ankara.
DPT. (1990). Altıncı beş yıllık kalkınma planı (1990-1994). DPT Yayınları, Ankara.
DPT. (1996). Yedinci beş yıllık kalkınma planı (1996-2000). DPT Yayınları,
Ankara.
256
DPT. (1996). Sekizinci beş yıllık kalkınma planı (2001-2005). DPT Yayınları,
Ankara.
DPT. (2006). Ulusal kırsal kalkınma stratejisi. DPT Yayınları, Ankara.
DPT. (2007). Dokuzuncu kalkınma planı. DPT Yayınları, Ankara.
Duran, G. S. & Kaya, M. (2001). Geleneksel Akseki evinde ahşap ve özgün
detaylar: Düğmeli evler. Mimarlık Dergisi. 298, 59-60.
Dural, H. (2004). Ödemiş Tarihi. Ödemiş Belediyesi Kültür Yayınları Kent Kitapları
Dizisi:1, İzmir.
Durukan, İ. (2004). Türkiye’de Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu
sonrası kültür mirası korumasının gelişimi ve uygulama sorunları.
(Yayımlanmamış doktora tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
EC. (1999). Towards Quality Rural Tourism Integrated Quality Management of
Rural Tourist Destinations. Enterprise Directorate General Tourism
Unit, Brüksel.
EC. (2006). The EU Rural Development Policy 2007-2013. Directorate General For
Agriculture and Rural Development, Brüksel.
EC. (2010). Europe 2020 A Strategy For Smart, Sustainable and Inclusive Growth.
http://eurErişim
adresi
lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2010:2020:FIN:
EN:PDF ve Erişim tarihi 16/12/2015.
EC. (2012). The Common Agricultural Policy A Story to be Continued A Partnership
Between Europe and Farmers. Luxembourg: Publication Office of the
European Union, Brüksel.
EC. (2013a). Overview of CAP Reform 2014-2020. Directorate General of
Agriculture and Rural Development, Unit For Agricultural Policy
Analysis and Perspectives, Brüksel.
EC. (2013b). Memorandum: CAP Reform An Explanation of Main Elements.
Brüksel.
EC. (2014). The European Union Explained: Agriculture A Partnership Between
Europe and Farmers. Luxembourg: Publication Office of the
European Union, Brüksel.
ECOVAST. (1994). A Strategy for Rural Europe. European Council For The Village
and Small Town.
Ekinci, O. (1997). Kayaköyü Barış ve Dostluk Köyü Olsun. TMMOB Mimarlar
Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, İstanbul.
Erder, C. (1995). Kayaköy’e Doğanbey’den Uyarı. Mimarlık Dergisi, 261, 70.
Eres, Z. (2008). Türkiye’de Planlı Kırsal Yerleşmelerin Tarihsel Gelişimi ve Erken
Cumhuriyet Dönemi Planlı Kırsal Mimarisinin Korunması Sorunu
(Yayımlanmamış doktora tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
257
Eres, Z. (2010). Tarihöncesi Kazı Alanlarında Koruma ve Sergileme Kavramının
Gelişimine Kısa Bir Bakış. TÜBA-KED Türkiye Bilimler Akademisi
Kültür Envanteri Dergisi. 8, 119-130.
Eres, Z. (2016). Mimari ve Arkeolojik Koruma Kültürü Üzerine Yazılar. Arkeoloji
ve Sanat Yayınları, İstanbul.
Eröz, M. (1991). Yörükler. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul.
Eski, B. (2015, 22 Nisan). Türkiye’nin “Son Ermeni Köyü” Vakıflı Köyü’nün
Öyküsü.
BBC
Türkçe.
Erişim
adresi
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150422_son_ermeni_ko
yu
Eski Eserler Kanunu (1710 Sayılı). (1973). T.C. Resmi Gazete, 14527, 6 Mayıs
1973.
Europäische Arge Landentwicklung Dorferneuerung. (2015). Rural Roadmap for
a Sustainable Development of European Villages and Rural
Communities.
Europe’s Living Landscapes: Cultural Heritage as a Force for Rural
Development. (2010).
Evcimen, U. T. & Keskin, B. (2011). Ödemiş Elektrik ve İçme Suyu Şebekesi
Projesi. 2. Su Yapıları Sempozyumu, 79-85, Diyarbakır.
FAO. (2006). The role of agriculture and rural development in revitalizing
abandoned/depopulated areas. Food and Agriculture Organization of
the United Nations, Roma.
Farmer, B. S. (1995). Oradour-sur-Glane: Memory of preserved landscape. French
Historical Studies, 19/1, 27-47. Duke University Press.
Fersan, N. (1980). Küçük Anadolu Kentlerinde Tarihsel Dokunun Korunması ile
İlgili Bir Yöntem Araştırması. (Yayımlanmış doktora tezi). İstanbul
Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Baskı Atölyesi & Kent
Basımevi, İstanbul.
Feilden, M. B. & Jokilehto, J. (1998). Management Guidelines for World Cultural
Heritage Sites. ICCROM, Roma.
Figlia, D. L. (2012). The Abandoned Village as a regional resource, University of
Florence, Department of Urban and Regional Planning, 1-17.
Floransa, İtalya.
Filipe, M. & Mascarenhas, D. M. J. (2011). Abandoned villages and related
geographic and landscape context: Guidelines to natural and cultural
heritage conservation and multifunctional valorization, European
Countryside, 2011/1, 21-45.
Fuentes, J. M. (2010). Methodological bases for documenting and reusing
vernacular farm architecture, Journal of Cultural Heritage, 11, 119129.
Fuentes, J. M., Gallego, E., García, A. I. & Ayuga, F. (2010). New uses for old
traditional farm buildings: The case of the underground wine cellars in
Spain, Journal of Land Use Policy, 27, 738-748.
258
Fuentes, J. M., Gallego, E., Guerrero, C. I. & Ocańa, M. S. (2004). The reuse of
small agricultural buildings. A methodological and practical example
in Ribera Del Duero Soriana, Central Spain. The 21th Conference on
Passive and Low Energy Architecture, 1-6. Eindhoven.
Foss, C. (1978). Explorations in Mount Tmolus, California Studies In Classical
Antiquity. 11, 21-60. University of California Press, California.
French, H. D. (1997). Pre-and Early-Roman Roads of Asia Minor: A Hellenistic
Station Stone from Ephesus, Arkeoloji Dergisi, 5, 189-196.
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine
Dair Kanun (5805 Sayılı). (1951). T.C. Resmi Gazete, 7853. 2
Temmuz 1951.
Geray, C. (2011). Dünden Bugüne Kırsal Gelişme Politikaları. Phoenix Yayınevi,
Ankara.
Genç, M. (2010). İltizam. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22, 154-158.
Gesota, B. (2008). Ecovillages as models for sustainable development: A case study
approach. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Freiburg Albert
Ludwigs Üniversitesi, Felsefe Fakültesi, Freiburg.
Gullino, P. & Larcher, F. (2013). Integrity in UNESCO World Heritage Sites A
comparative study for rural landscapes, Journal of Cultural Heritage,
14, 389-395.
Güler, K. (2015). Lübbey Kırsal Mimarisi ve Koruma Sorunları. Yörük Obasından
Ödemiş Ovasına Uluslararası Birgi Sempozyumu, 18-20 Ekim, Izmir,
Turkiye. (Basım aşamasında)
Güler, K. (2016). Batı Anadolu’da Terk Edilmiş Bir Köy: Ödemiş-Lübbey Köyü,
Mimarlık Dergisi, 391, 50-55.
Gülersoy, N. Z. & Ayrancı, İ. (2011). Koruma Alanlarında Yönetim Planı. İTÜ
Çevre ve Şehircilik Uygulama ve Araştırma Merkezi, İstanbul.
Güleryüz, M. (2013). Bir Ütopya Hareketi Olarak Eko-köyler: Türkiye’deki
Örnekler Üzerine Bir İnceleme. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi).
İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Günaydın, G. (2006). Avrupa Birliği Genişleme Sürecinde Türkiye: Kırsal ve
Tarımsal Politikalar. (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Gürkan, T. (1999). Tarım Politikası (1839-1919). Osmanlı Ansiklopedisi, 3, 305311. Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi, İstanbul.
Güzelce, U. (2013, 2 Kasım). Bu köyde evler kanser ediyor. Milliyet Gazetesi.
Erişim adresi http://www.milliyet.com.tr/bu-koyde-evler-kanserediyor/gundem/detay/1785827/default.htm
Halaçoğlu, Y. (2014). XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskan Siyaseti ve
Aşiretlerin Yerleştirilmesi. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları VII Dizi-Sayı: 92, İstanbul.
Huxford, J. C. & Blue, A. & Rietzen, H. (2009). Reversing rural abandonment in
the Mediterranean: A capacity and vulnerability assesment of
259
communities on the Ionian island Kefalonia, Greece, University of
Colorado at Boulder Natural Hazards Center. Online Publication.
Hüsrev, A. (1934). Ödemiş’te Su ve Elektrik (1923-1933 10 Yıl). Matbaacılık ve
Neşriyat Türk Anonim Şirketi, İstanbul.
ICOMOS. (1975). Resolutions of the international symposiun on the conservation of
smaller historic towns. ICOMOS 4th General Assembly, Rothenburg.
ICOMOS. (1999). Charter on the built vernacular heritage. Meksika.
ICOMOS. (2008). Heritage at risk ICOMOS World Report 2008-2010 on
monuments and sites in danger. In Machat, C., Petzet, M. & Ziesemer,
J. (Eds). Berlin.
ICOMOS. (2014). The Florence declaration on heritage and landscape as human
values. Declaration of the principles and recommendations on the
value of cultural heritage and landscapes for promoting peaceful and
democratic societies, Floransa.
ICOMOS-Avustralya. (2013). The Burra charter: The Australia ICOMOS charter
for places of cultural significance.
ICOMOS-Meksika. (1982). Tlaxcala declaration on the revitalization of small
settlements, Tlaxcala.
ICOMOS-Türkiye. (2013). Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi. İstanbul.
IUCN. (2008). Management planning for natural World Heritage properties a
resource manual for practitioners. IUCN Programme on Protected
Areas, Gland.
İnalcık, H. (1955). Land problems in Turkish history. The Muslim World, 45, 221228.
İnan, A. A. (1972). Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyetinin Birinci Sanayi
Planı. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
İhsanoğlu, E. (1999). Osmanlı Medeniyeti Tarihi. Osmanlı Devleti’nin 700. Kuruluş
Yıldönümü Armağanı. Zaman Yayınları, İstanbul.
İkinci Saka Hükümeti Programı. (1948). (10.06.1948-16.01.1949). Erişim tarihi:
08
Ocak,
2015,
erişim
adresi:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP16.htm
İpekoğlu, B. (2005). An architectural evaluation method for conservation of
traditional dwellings, Building and Environment, 41, 386-394.
İskan Tarihçesi. (1932). Hamit Matbaası, İstanbul.
İMO Diyarbakır Şubesi. (2010). 8 Mart 2010 Elazığ Kovancılar Deprem Raporu.
Jaarsma, F. R. & de Vries, R. J. (2013). Former farm buildings reused as rural
villa, building contractor or garden centre: Consequences for traffic
flows on minor rural roads in a changing countryside, Journal of
European Countryside, 38-51.
Kadıoğlu, S. (2005). Osmanlı Dönemi’nde Türkiye’de Ziraat Okulları Üzerine
Notlar ve Tedrisat-ı Ziraiye Nizamnamesi, Kutadgubilig FelsefeBilim Araştırmaları Dergisi, 8, 239-257.
260
Kâhya, Y. (2002). İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde Koruma Eğitiminin Gelişim Süreci.
Doğan Kuban Semineri: 2000 Mimarlık Okullarının Lisans
Programlarında Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon Eğitimi,
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, 32-41.
Kâhya, Y., Güler, K., Bilge, A. C., Dinibütün, B. & Solmaz, F. (2016). Küçük
Menderes Havzasında Rahmanlar Baraj Gölü Suları Altında Kalacak
Dereuzunyer Kırsal Yerleşmesinin Mimari Açıdan Belgelenmesi. İTÜ
BAP Birimi 39042 no’lu Proje. İstanbul.
Kalay, S. (2014, 8 Kasım). Efelerin Kartal Yuvası Lübbey Köyü. Yeni Asır
Gazetesi.
Erişim
adresi
http://www.yeniasir.com.tr/sarmasik/2014/11/09/efelerin-kartalyuvasi-lubbey-koyu
Kalkan, H. (2014). Ephesos-Hypaipa-Sardeis yolu üzerine yeni gözlemler ve Pers
Kral Yolu, International Journal of Human Sciences, 11(1), 448-455.
Kavas, R. K. (2013). Mimariyi ‘Dokumak’: Anadolu-Batı Toros göçerlerinde çevrekültür ilişkisi, Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Türk Dünyası Sosyal
Bilimler Dergisi, 64, 231-257. Televizyon Tanıtım Tasarım
Yayıncılık, Ankara.
Kaya Köşklük, N. (2012). Şirince Köyü Örneğinde Kırsal Mimari Mirasın Kırsal
Turizmin Gelişmesine Katkısının Tartışılması, Karamanoğlu
Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi,
14(22), 119 123.
Kayıkçı, S. (2009).Türkiye’de Kırsal Alan Yönetimi. Sosyal Araştırmalar Vakfı
İktisadi İşletmesi, İstanbul.
Keleş, R. (1998). Kentbilim Terimleri Sözlüğü. İmge Yayınları, Ankara.
Keskin, B. (2008). Belgelerin Işığında Ödemiş Yazıları. Küçükmenderes Yayınları5, Arset Matbaacılık, İzmir.
Keskinok, H. Ç. (2000). Atatürk Orman Çiftliği: Kuruluşu, Sorunları ve Gelişme
Seçenekleri için Öneriler, Mimarlık Dergisi, 292, 43-46.
Kırsal
Kalkınma Destekleri Kapsamında Genç Çiftçi Projelerinin
Desteklenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı (2016/8540
Sayılı). (2016). T.C. Resmi Gazete, 29636, 26 Şubat 2016.
Kiper, T. (2006). Safranbolu Yörükköyü Peyzaj Potansiyelinin Kırsal Turizm
Açısından Değerlendirilmesi. (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Köy Kanunu (442 Sayılı). (1924). T.C. Resmi Gazete, 68, 18 Mart 1924.
Köy Enstitüleri Kanunu (3803 Sayılı). (1940). T.C. Resmi Gazete, 4491. 22 Nisan
1940.
Landschaftsverband Rheinland Rheinisches Amt für Denkmalpflege. (1988).
Unser Dorf ein Denkmal? Rheinland Verlag GmbH, Köln.
MacDonald, R. & Jolliffe, L. (2003). Cultural rural tourism evidence from Canada,
Annals of Tourism Research, 30/2, 307-322.
261
MacDonald, D., Crabtree, J. R., Wiesinger, G., Dax, T., Stamou, N., Fleury, P.,
Gutierrez Lazpita, J. & Gibon, A. (2000). Agricultural
abandonment in mountain areas of Europe: Environmental
consequences and policy response, Journal of Environmental
Management, 59/1, 47-69.
Madran, E. (2002). Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Kültür Varlıklarının Korunmasına
İlişkin Tutumlar ve Düzenlemeler 1800-1950. ODTÜ Mimarlık
Fakültesi Basım İşliği, Ankara.
Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği. (2011). Permakültür El Kitabı ve Marmariç
Örneği. Mengi Basım Ambalaj Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited
Şirketi, İstanbul.
Miller, R. (2013). More than ‘Not Urban’: Seeking for quantifiable definition of
rural, Berkeley Planning Journal, 26 (1), 39-62.
Ministerium
für Umwelt, Gesundheit, und Verbraucherschutz
Brandenburg. (2012). Der Tourist Handbuch aus Spreewald.
Land
Ministerium
für Umwelt, Gesundheit, und Verbraucherschutz Land
Brandenburg. (2012). Report for the Periodic Review of UNESCO
Biosphere Reserve Spreewald, 33-35.
Meriç, R. (1988). Antik Dönemde Küçük Menderes Havzası’nın Tarihsel
Coğrafyasına Genel Bir Bakış, Ege Üniversitesi Coğrafya Dergisi, 4,
202-212.
MSGSÜ. (2015). Kastamonu-Küre Ersizlerdere Köy Tasarım Rehberi. Kuzey
Anadolu Kalkınma Ajansı, Kastamonu.
Morrison, A. S. (1999). Structural failures of single wall construction in a west
mining town: Bodie, California. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi).
University of Pennsylvania, Historic Preservation and Conservation
Graduate Programme, Philadelphia.
Navarro, M. L. & Pereira, M. H. (2012). Rewilding abandoned landscapes in
Europe, Ecosystems, 15, 900-912.
OECD. (1994). Tourism Strategies and Rural Development. Organization for
Economic Co-Operation and Development. Paris.
OECD. (2006). The New Rural Paradigm Policies and Governance. OECD Rural
Policy Reviews. OECD Publishing, Paris.
OECD. (2010). Agricultural Policies and Rural Development A Synthesis Of Recent
OECD Work. OECD Publishing, Paris.
OECD. (2011). Regional Typology. OECD Directorate for Public Governance and
Territorial Development, Paris.
Oliver, P. (1997). The Encyclopedia of Vernacular Architecture of the World.
Cambridge University Press, Cambridge.
Oliver, P. (2003). Dwellings The Vernacular House World Wide. Phaidon Press
Limited.
Oliver, P. (2006). Built to Meet Needs Cultural Issues in Vernacular Architecture.
Architectural Press Publications Elsevier Ltd.
262
Onüç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun (6360 Sayılı). (2012).T.C Resmi Gazete, 28489, 12
Kasım 2012.
Oppermann, M. (1996). Rural tourism in Southern Germany, Annals of Tourism
Research, 23/1, 86-102.
Orbaşlı, A. (2010). Tarihi Çevrenin Korunmasında Yönetim Planlaması. İçinde
Özaslan, N. & Özkut, D. (Eds). Mimari Korumada Güncel Konular,
Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 2049, 45-60. Eskişehir.
Ortaylı, İ. (2011).Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880).
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu
Yayınları VII Dizi-Sayı:178, Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ankara.
Ortaylı, İ. (2012). İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı. Timaş Yayınları Osmanlı Tarihi
Dizisi, İstanbul.
Öğdül, H. (2013). Kırsal Mekan Politikalarında Yeni Dönem, Mimarlık Dergisi,
371, 44-48.
Öğdül, H., Erbaş, E., Kap, S. & Tekkökoğlu, T. (2010). Köy Kanunu Tasarı
Taslağı
Hakkında
Görüş
(Rapor).
Adres:
http://www.planlama.org/index.php/haberler/basn-acklamalar7/1798koey-kanunu-tasari-taslai-hakkinda-goerue/
Papadopoulos, C. (2013). An evaluation of human intervention in abandonment and
post-abandonment processes in a deserted Cretan village, Journal of
Mediterranean Archaeology, 26, 27-50.
Pinilla, V., Ayuda, M. & Sáez, L. (2008). Rural depopulation and the migration
turnaround in Mediterranean Western Europe. Journal of Rural and
Community Development, 3, 1-22.
Pinto-Correia, T., Breman, B., Ramos, L. I. & Van Doorn, A. (2004). Dealing
with land abandonment: the challenge of policy intervention in
marginal rural areas. Examples from a municipality in South-eastern
Portugal. Cemagref Colloqium, Montpellier.
Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği. (1985). T.C Resmi Gazete, 18916, 2 Kasım
1985.
Polat, S. (1991). Cumalıkızık Köyü Tarihsel Değerlerinin Korunması Üzerine
Araştırma. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Mimar Sinan
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Randelli, F., Romei, P. & Tortora, M. (2014). An evolutionary approach to the
study of rural tourism: The case of Tuscany, Journal of Land Use
Policy. 38, 276-281.
Rapoport, A. (1969). House Form and Culture. Foundations of Cultural Geography
Series. Prentice Hall, Inc. Englewood Cliffs, New Jersey.
Rentzhog, S. (2007). Open Air Museums: The History and Future of a Visionary
Idea. Jamtli Förlag & Carlssons Bokförlag.
Roberts, L. & Hall, D. (2003). Rural Tourism and Recreation Principles to
Practice. CABI Publishing CAB International. Wallingford-UK.
263
Rudofsky, B. (1964). Architecture Without Architects A Short Introduction to NonPedigreed Architecture. Doubleday & Company, Inc., Garden City,
New York.
Porto, C. M. S. & Laenza, M. P. & Cascone, G. (2012). Developing interpretation
plans to promote traditional rural buildings as built heritage
attractions, International Journal of Tourism Research, 14, 421- 436.
Russo, P., Riguccio, L., Carullo, L. & Tomaselli, G. (2013). Using the analytic
hierarchical process to define choices for re-using rural buildings:
application to an abandoned village in Sicily, Journal of Natural
Resources, 2013/4, 323-332.
Sami, K. (2009). Midyat Yezidi Köylerinde Kırsal Mimarlık: Renkleri Solan Bir
Halkın Kültürel Mirası ve Değişen Toplumsal Feraset, Mimarlık
Dergisi, 349, 67-74.
Sayar, H. M. (2014). Kişisel Görüşme. 4 Aralık, İstanbul.
Sevin, V. (1974). Batı Anadolu’nun Az Bilinen Antik bir Kenti Hypaipa Tarihi
Üzerine bir Araştırma, Tarih Dergisi, 28/29, 41-53.
Sezgin, H. (1984). Vernaküler Mimari ve Günümüz Koşullarındaki Durumu,
Mimarlık Dergisi, 201, 44-47.
Sharpley, R. (2002). Rural tourism and the challenge of tourism diversification: The
case of Cyprus, Tourism Management, 23, 233-244.
Silberer, V. E. (2013, 14 Ağustos). Das Alte Immerath ist ein Geisterdorf geworden.
Die
Welt.
Erişim
adresi
https://www.welt.de/regionales/koeln/article119021004/Das-alteImmerath-ist-ein-Geisterdorf-geworden.html
Silva, L. (2011). Folk architecture heritagization in rural Portugal. In Roigé, X. &
Frigolé, J (Eds.), Constructing Cultural and Natural Heritage. Parks,
Museums and Rural Heritage, 135-145. Institut Català de Recerca en
Patrimoni Cultural, Girona.
Skuras, D., Petrou, A. & Clark, G. (2006). Demand for rural tourism: The effects
of quality and information, Journal of Agricultural Economics, 35,
183-192.
Sorge, A. & Padwe, J. (2015). The abandoned village? Introduction to the special
issue. Critique of Anthropology, 35 (3), 235-247.
Soykan, F. (1999). Doğal Çevre ve Kırsal Kültürle Bütünleşen Bir Turizm Türü:
Kırsal Turizm, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 10, 67-75.
Soykan, F. (2000). Kırsal Turizm ve Avrupa’da Kazanılan Deneyim, Anatolia:
Turizm Araştırmaları Dergisi, 11, 21-33.
Solana-Solana, M. (2010). Rural gentrification in Catalonia, Spain: A case study of
migration, social change and conflicts in the Empordanet area,
Journal of Geoforum, 41, 508-517.
Sözen, M. & Tanyeli, U. (2007). Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü. Büyük Fikir
Kitapları Serisi: 71 Remzi Kitabevi Anonim Şirketi, İstanbul.
264
Sunkar, M. (2011). 8 Mart 2010 Kovancılar-Okçular (Elazığ) depremi; yapı
malzemesi ve yapı tarzının can ve mal kayıpları üzerindeki etkisi,
Kırsal Türk Coğrafya Dergisi, 56, 23-37.
Şahan, S. (2013, 26 Eylül). Kartal Yuvası Lübbey’e Üniversite Eli Değiyor. Küçük
Menderes
Gazetesi.
Erişim
adresi
http://www.kucukmenderes.com.tr/pdf/kucukmenderes_26092013.pdf
Tacoli, C. (1998). Rural-urban interactions: A guide to literatüre, Journal of
Enviroment and Urbanization, 10 /1, 147-166.
Tanyeli, U. (1996). Anadolu’da Bizans, Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Dönemlerinde
Yerleşme ve Barınma Düzeni. Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut
ve Yerleşme, T.C. Başbakanlık TOKİ II. BM İnsan YerleşimleriHabitat 1996 Konferansı Bildiriler ve Sergi Kitabı, 405-471.
Tarım Kanunu (5488 Sayılı). (2006). T.C. Resmi Gazete, 26149, 25 Nisan 2006.
Taşınmaz Kültür Varlıklarına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik. (2015).
T.C. Resmi Gazete, 29368, 27 Mayıs 2015.
T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi
Başkanlığı. (2010). 8 Mart 2010 Elazığ depremleri değerlendirme
raporu. Rapor No: 025.343/6056.1. Ankara.
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. (2014). Uluslararası işgücü
anlaşmaları. Ankara.
T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. (2014). Ulusal kırsal kalkınma
stratejisi (2014-2020). Ankara.
T.C. Kalkınma Bakanlığı. (2013). Onuncu kalkınma planı (2014-2018). Ankara.
T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı. (2011). Kırsal kalkınma planı (2010-2013).
Ankara.
Tekeli, İ. (2013). Göç ve Ötesi. Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İlhan Tekeli Toplu
Eserler-3, İstanbul.
Tonguç, İ. H. (1998). Eğitim Yolu İle Canlandırılacak Köy. Köy Enstitüleri ve
Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara.
Tutkun, M. (2009). Santa Harabeleri ve Yeniden Kullanıma Kazandırılmasına
Yönelik Bir Model Önerisi. (Yayımlanmamış doktora tezi). Karadeniz
Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.
Tuzköy dünya gündeminde. (2010, 5 Kasım). Milliyet Gazetesi. Erişim adresi
http://www.milliyet.com.tr/tuzkoy-dunyagundeminde/gundem/gundemdetay/05.11.2010/1310586/default.htm
Tül, Ş. (2014). Artemis Yolu Üstünde İlkçağ Kenti Hypaipa. Ödemiş Belediyesi
Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayınları No: 10, İzmir.
Türkay, C. (1979). Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu’nda
Oymak, Aşiret ve Cemaatler. Tercüman Yayınları, İstanbul.
Türkiye ile ABD Arasında İmzalanan Ekonomik İşbirliği Anlaşması Hakkında
Kanun. (1948). T.C. Resmi Gazete. Sayı. 6956. 13.7.1948.
Tütengil, O. C. (1969). Türkiye’de Köy Sorunu. Kitaş Yayınları, İstanbul.
265
Tütengil, O. C. (1977). Yüz Soruda Kırsal Türkiye’nin Yapısı ve Sorunları. Gerçek
Yayınevi, İstanbul.
Ulusoy Binan, D. (2013). Türkiye’de Çok Katmanlı Yerleşimlerde TanımlamaKoruma Yaklaşımı ve Öneriler: Bergama Örneği. Tasarım+Kuram
MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 16, 1-26.
Ulusoy Binan, D. & Cantimur, B. (2010). Koruma Alanında Somut ve Somut
Olmayan Boyutlarıyla Miras Kavramının Gelişimi. İçinde Özaslan, N.
& Özkut, D. (Eds). Mimari Korumada Güncel Konular, Anadolu
Üniversitesi Yayınları No: 2049, 175-192. Eskişehir.
Ulusoy Binan, D., Güler, K. & Ocak, E. (2014). A Conservation approach of multilayered cultural landscape areas: The case study of Pergamon Red
Hall and its environment. ICOMOS 18th General Assembly and
Scientific Symposium. Floransa, İtalya.
UNESCO. (1962). Recommendation concerning the safeguarding of the beauty and
character of landscape and sites. Paris.
UNESCO. (1972). Convention concerning the protection of the World cultural and
natural heritage. Paris.
UNESCO. (1976). Tarihi alanların korunması ve çağdaş rolleri konusunda tavsiyeler
(Nairobi Bildirgesi). Nairobi.
UNESCO. (2003). Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleşmesi.
UNESCO. (2013a). Operational guidelines for the implementation of the World
Heritage Convention. Intergovernmental committee for the protection
of the World cultural and natural heritage. World Heritage Centre.
UNESCO. (2013b). Report to the World Heritage Center- ICOMOS Joint Advisory
Commission ,World Heritage Property Portovenere, Cinque Terre, and
the Islands (Palmaria, Tino and Tinetto) Italy.
Url-1 <http://www.skansen.se/sv>, erişim tarihi: 05.05.2014.
Url-2 <https://www.panoramio.com/>, erişim tarihi: 11.03.2014.
Url-3
<http://www.tynehamopc.org.uk/tyneham_village.html>,
15.02.2014.
erişim
tarihi:
Url-4 <http://www.italianways.com/roghudi-vecchio-hope-in-an-abandoned-town/>,
erişim tarihi: 02.03.2014.
Url-5 <http://www.parks.ca.gov/?page_id=509>, erişim tarihi: 02.03.2014
Url-6 <http://www.oradour.org/fr>, erişim tarihi: 02.03.2014.
Url-7 <http://whc.unesco.org/en/list/622/gallery/>, erişim tarihi: 01.03.2014.
Url-8
<http://www.agriturismosanlorenzo.eu/eng/gallery.php>,
02.03.2014.
erişim
tarihi:
Url-9 <https://www.bregenzerwald.at/s/en/>, erişim tarihi: 02.03.2014.
Url-10 <http://purelifevillage.com/PURELIFEVILLAGE/home.aspx>, erişim tarihi:
01.03.2014.
Url-11 <http://www.tatuta.org/?p=11&ID=167&lang=tr>, erişim tarihi: 07.02.2014.
266
Url-12 <http://www.siebenlinden.de/>, erişim tarihi: 02.03.2014.
Uysaler, L. (1963). Ödemiş Kazası Monoğrafyası. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Coğrafya Bölümü, İstanbul.
Van der Vaart, J. H. P. (2005). Towards a new rural landscape: Consequences of
non-agricultural re-use of redundant farm buildings in Friesland,
Journal of Landscape and Urban Planning, 70, 143-152.
Vardar, S. (2013). Küçük Menderes havzası doğu bölümünün fiziki coğrafyası ve
Ödemiş ovasında paleocoğrafya araştırmaları. (Yayımlanmamış
doktora tezi). Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Venedik Tüzüğü. (1964).
Vitovec, U. (2013). Zur Idee der Freilichtmuseen. In Lindner, G. (Ed.),
Museumsdörfer: Denkmalpflege in Niederösterreich, 48, 6-12.
Wang, N. (1997). Vernacular house as an attraction: Illustration from Hutong
tourism in Beijing, Tourism Management, 18/8, 573-580.
Wilson, J. O. (1999). Village renewal and rural development in the former German
Democratic Republic, GeoJournal, 46, 247-255.
Yáñez, M. C. (2010). The International Day For Monuments and Sites Theme for
2010-“The Heritage of Agriculture” Celebrate The World’s Heritage
on 18 April 2010. ICOMOS International Secretariat and
Documentation Centre, Paris.
Yetkin, S. (1996). İzmir Milli Kütüphane-i İlmiyesi’nin Numune Köy Projesi
(1916), Toplumsal Tarih Dergisi, 29, 41-45.
Yılmaz, S. H. (1999). Bursa Cumalıkızık Köyü’nün Tarihi Değerlerinin Korunması
Üzerine Bir İnceleme. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul
Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve
Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun (5366 Sayılı). (2005).
T.C. Resmi Gazete, 25866, 05 Temmuz 2005.
Zavadskas, K. E. & Antucheviciene, J. (2007). Multiple criteria evaluation of rural
building’s regeneration alternatives, Building and Environment, 42,
436-451.
Zaferatos, C. N. (2006). Sustainable Development Alternatives for the Historic
Village of Farsa. Western Washington University, Washington.
Zippelius, A. (1974). Handbuch der Europaischen Freilichtmuseen. Verband
Europaischer Freilichtmuseen, Führer und Schriften des Rheinischen
Freilichtmuseums und Landesmuseums für Volkskunde in Kommern,
7, Köln.
267
268
EKLER
EK A: Lübbey İçin Önerilen Eylem Planı
EK B: Tez Kapsamında Seçilerek İncelenen Kırsal Yerleşimler: Terk Edilme
Nedenleri ya da Yeniden Değerlendirilme Biçimleri Atlası& Kırsal Yerleşimlerin
Terk Edilme Nedenleri, Terk Edilmenin Yarattığı Etkiler ile Yeniden Değerlendirme
Biçimleri ve Mevcut ya da Yeniden Kullanımın Yarattığı Etkilerin Değerlendirilmesi
Tablosu
EK C: Derebebekler ve Dereuzunyer Yerleşimleri’ne Dair Çizimler
EK D: Mülakatlara İlişkin Belgeler
EK E: Ödemiş İlçesi’ndeki Mahallelerin Nüfus Dağılımları
EK F: Lübbey İçin Önerilen Kırsal Sit ile Tampon Bölge Sınırları ve Tescile
Önerilen Yapıları Gösteren Harita
EK G: Lübbey’e İlişkin Röpörtaj Yapılan Bazı Basın Organlarında Yer Alan
Haberler
269
270
EK A
Çizelge A.1 : Lübbey için önerilen eylem planı.
Politika
Hedef
H1.1: Yasal altyapının oluşturulması
H1.2:
Koruma
uygulamalarının
yürütülmesi için sürdürülebilir bir
yönetim mekanizmasının kurulması
P.1:
Kültürel,
doğal
mirasın korunması ve
sürdürülebilir bir yönetim
sisteminin oluşturulması
H1.3: Kültürel mirasın korunmasına
yönelik projelerin elde edilmesi ve
uygulamaların gerçekleştirilmesi
Eylem
Eylem 1.1.1: İzmir I no’lu KVKBK’nun daha önce gerçekleştirdiği tespit, tescil işlemleri ile kırsal sit ve
tampon bölge sınırlarının yeniden ele alınarak geliştirilmesi34
Eylem 1.1.2: Belirlenen kırsal sit ve tampon bölge için şeffaf, açık ve katılımcı bir yöntemle KAİP’in
hazırlanması ve hızla yürürlüğe girmesinin sağlanması, KAİP sonrasında alınan planlama kararlarına
uyulması
Eylem 1.2.1: Lübbey’de belirlenen koruma politikaları doğrultusunda gerçekleştirilen uygulamaların
gerçekleştirilmesi ve izlenmesi sürecine önderlik edecek ve gerekli gördüğünde ilgili tarafları bir araya
getirecek gerekli sayıdaki uzmandan oluşan bir yönetim ekibinin (ÖBLYB) Ödemiş Belediyesi bünyesinde
kurulması
Eylem 1.2.2: Koruma sürecinde alanla ilgili tüm paydaşlar ve kurumlar arasında eşgüdümün, iletişimin ve
katılım sürecinin sağlanması
Eylem 1.2.3: Korumaya ilişkin basit onarım izinlerinin hızlı bir biçimde verilebilmesi için Ödemiş
Belediyesi bünyesinde Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu’nun (KUDEB) kurulması
Eylem 1.2.4: Koruma uygulamalarının sahiplenilmesinin sağlanması ve tüm uygulama ve sonrası süreçler
boyunca mülkiyet sahibi Çamyayla halkıyla iletişimin ve işbirliğinin artırılması için bir köy kooperatifinin
kurulması
Eylem 1.2.5: Lübbey’de gerçekleştirilecek tüm planlama ve projelendirme çalışmaları arasında
eşgüdümün sağlanması, tüm uygulamaların başlangıç ve bitiş tarihleri ile ilerleme durumunun sürekli
güncel tutulacağı kurumlar arası ortak bir veri tabanının oluşturulması
Eylem 1.3.1: Kültürel mirasın korunmasına yönelik projelerin elde edilmesi, üniversitelerden teknik destek
sağlanmasına yönelik işbirliğinin gerçekleştirilmesi
Eylem 1.3.2: Mülkiyet sahibi halkın basit onarım ya da esaslı onarım izinleri almasındaki gerekli
bürokrasinin azaltılması ve aşamalar konusunda geleneksel yapı sahiplerine ücretsiz danışmanlık hizmeti
verilmesinin sağlanması
Eylem 1.3.3: Köy halkının koruma uygulamaları ve projelendirme çalışmaları için sağlanan desteklerden
faydalanabilmesine yönelik teknik destek sağlanması
Eylem 1.3.4: Geleneksel yapı ustalarının yetiştirilmesi ve yetiştirilen yapı ustalarından seçilen bir onarım
ekibinin Ödemiş Belediyesi bünyesinde kurulması sağlanarak Lübbey ve ilçedeki diğer korunan
alanlardaki geleneksel yapı sahiplerinin ihtiyaç duyduğu basit onarım ve sürekli bakım işlerine destek
sağlanması
Eylem 1.3.5: Restorasyon uygulamalarında kullanılmak üzere geleneksel yapı malzemelerinin elde
edilmesi için araştırmaların yapılması (ahşap malzemeler için rezerv orman oluşturulması, eski taş
ocaklarının durumlarının tespiti, vb.)
Eylem 1.3.6: Köye yönelik araştırma, arşiv ve yayın çalışmalarının sürekliliğinin sağlanması
Eylem 1.3.7: Ülke kültürel ve doğal miras envanter sisteminin bir parçası olarak köyde GIS veri tabanlı bir
envanter sisteminin kurulması, kültürel ve doğal mirasın bozulma durumunun periyodik olarak izlenmesi
ve acil müdahale gerektiren yapıların tespit edilmesi
Sorumlu Kurum32
Zaman33
Finans
Kaynağı31
Dışsal
KTB; UNI; MO
K
Dışsal
KTB; ÖB; UNI; MO; STK
K-S
Dışsal
İzBB; ÖB
K
Dışsal
ÖBLYB
K
Dışsal
İzBB; ÖB
K
Dışsal
ÖB; LS
K
Dışsal
KTB; ÖB; ÖK; ÖBLYB
O-S
Dışsal
ÖB; UNI
K-S
Dışsal
KTB; İzBB; İzV; ÖK; ÖBKUDEB; ÖBLYB
K-S
Dışsal
ÖBLYB; ÖBKUDEB
K-S
Dışsal
ÖB
O-S
Dışsal
KTB; ÇŞB; OSB; İzBB; ÖB
O-S
Dışsal
Dışsal
KTB; ÇŞB; UNI; ÖBLYB
KTB; ÇŞB; OSB; ÖBLYB
K-S
O-S
Lübbey’in korunmasına yönelik önerilen eylemlerin gerçekleştirilebilmesi için olası finansal kaynaklar; kamu ya da özel sektörün doğrudan sağladığı dışsal kaynaklar ile yerleşimin sahip olduğu geleneksel potansiyelin ortaya çıkarılmasıyla elde edilebilecek
içsel kaynaklar olmak üzere iki grupta sınıflandırılmıştır. Tez kapsamında yalnızca bu sınıflandırma uyarınca bir gruplandırma gerçekleştirilmiştir. Ancak uygulanma aşaması öncesinde finansal kaynakların kesinleştirilmesi ve detaylı bütçelerin hazırlanması
gerekmektedir. Bütçe çalışmalarına ekonomi, hukuk, işletme, vb. disiplinlerden uzmanların katılması bir zorunluluktur.
32
Koruma politikaları ve ulaşılmak istenen hedefler doğrultusunda tanımlanan işlerin gerçekleştirilmesi ile ilgili kişi ve kuruluşların ifadesinde; Lübbey ve Çamyayla Sakinleri (LS), Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD); Kültür
ve Turizm Bakanlığı (KTB), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı (TGHB), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB); Orman ve Su İşleri Bakanlığı (OSB); Gençlik ve Spor Bakanlığı (GSB); İzmir Büyükşehir
Belediyesi (İzBB), İzmir Valiliği (İzV), Ödemiş Belediyesi (ÖB), Ödemiş Kaymakamlığı (ÖK), Ödemiş Belediyesi Bünyesinde kurulması önerilen Lübbey Köyü’nün Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Yönelik Uzman Yönetim Ekibi
(ÖBLYB), Ödemiş Belediyesi bünyesinde kurulması önerilen KUDEB birimi (ÖBKUDEB), Denetleme Ekibi (DE), Meslek Odaları (MO), Sivil Toplum Kuruluşları (STK), Üniversiteler (UNİ) şeklinde kısaltmalar kullanılmıştır.
33
Yapılacak işlerin gerçekleştirileceği zaman aralıkları; ‘Kısa (K): Bir yıl içerisinde başlaması ve/ veya tamamlanması planlanan işler, Kısa-sürekli (K-S): Bir yıl içerisinde başlaması ve düzenli olarak devam etmesi planlanan işler, Orta (O): Üç yıl içerisinde
başlaması ve/ veya tamamlanması planlanan işler, Orta-sürekli (O-S): Üç yıl içerisinde başlaması ve düzenli olarak devam etmesi planlanan işler, Uzun (U): Beş yıl içerisinde başlaması ve/ veya tamamlanması planlanan işler, Uzun-sürekli (U-S): Beş yıl
içerisinde başlaması ve düzenli olarak devam etmesi planlanan işler’ olmak üzere altı gruba ayrılmıştır.
34
Tez kapsamında tescile önerilen yapılar ile öneri kırsal sit ve tampon bölge sınırı için bakınız: Şekil F.1.
31
271
Çizelge A.1 (devam) : Lübbey için önerilen eylem planı.
Politika
P.1:
Kültürel,
doğal
mirasın korunması ve
sürdürülebilir bir yönetim
sisteminin oluşturulması
Hedef
H1.3: Kültürel mirasın korunmasına
yönelik projelerin elde edilmesi ve
uygulamaların gerçekleştirilmesi
H1.4: Doğal mirasın ve çevrenin
korunmasına yönelik projelerin elde
edilmesi
ve
uygulamaların
gerçekleştirilmesi
H2.1: Fiziksel çevrenin niteliğinin
yükseltilmesi,
temel
hizmetlere
erişimin
sağlanması
ve
yaşam
koşullarının iyileştirilmesi
P.2: Fiziksel çevrenin ve
yaşam
koşullarının
iyileştirilmesi,
yaşamın
yeniden kurulması ve
sürdürülebilir
bir
ekonomik
yapının
oluşturulması
H2.2: Yaşamın yeniden başlamasının
sağlanması
H2.3: Kırsal ekonominin geliştirilmesi,
istihdam olanaklarının arttırılması ve
sürdürülebilir bir ekonomik yapının
oluşturulması
Eylem
Eylem 1.3.8: Lübbey ve Çamyayla çevresindeki arkeolojik katmanların ortaya çıkartılması için yüzey
araştırmalarının gerçekleştirilmesi
Eylem 1.3.9: Geleneksel üretim yöntemlerinin ve el sanatlarının canlandırılmasına yönelik projelerin elde
edilmesi
Eylem 1.3.10: Yaylak/ kışlak geleneğinin canlandırılmasına yönelik projelerin elde edilmesi
Eylem 1.4.1: Doğal mirasın ve çevrenin korunmasına yönelik projelerin elde edilmesi, üniversitelerden
teknik destek sağlanmasına yönelik işbirliğinin gerçekleştirilmesi
Eylem 1.4.2: Toprak ve su kaynaklarının dengeli kullanılmasına ve kirliliğin engellenmesine yönelik
projelerin elde edilmesi
Eylem 1.4.3: Atıkların ayrıştırılarak toplanmasının sağlanması ve geri dönüşümün özendirilmesi
Eylem 1.4.4: Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik projelerin elde edilmesi
Eylem 2.1.1: Özgün dokuya zarar vermeyecek biçimde elektrik, içme ve kullanma suyu, internet,
kanalizasyon, doğalgaz, vb. temel altyapı olanaklarının sağlanması
Eylem 2.1.2: Köy’e tek ulaşımın sağlandığı karayolu ağının koşullarının ve Lübbey’in Ödemiş ve İzmir
kent içi ulaşım sistemine uyumunun iyileştirilmesi
Eylem 2.1.3: Ödemiş kent içi ulaşım sisteminde kentte özellikle yoğun şekilde kullanılan İzmir’le bağlantı
noktaları olan Ödemiş Tren Garı ve Otogar ile Pazar Yerleri’nden Lübbey’e ulaşımı sağlayacak toplu
ulaşım hattının oluşturulması
Eylem 2.1.4: Lübbey Köyü’nün, Ödemiş Belediyesi tarafından kentteki kültürel ve turistik odakların
ziyaret edilmesine yönelik sağladığı Kültür Turu Otobüsü’nün durak noktalarına dahil edilmesinin
sağlanması
Eylem 2.1.5: Kamu hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve eksik donatıların yeterliliğinin sağlanması
Eylem 2.1.6: Kültür- sanat ve spor faaliyetlerinin altyapılarının hazırlanması, atıl kamu yapılarının bu
ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden işlevlendirilmesi (ilkokul ve eski elektrik santralinin müzecilik
hizmetlerine yönelik tahsisi)
Eylem 2.1.7: Köy dışında uygun bir noktada otopark düzenlemesinin gerçekleştirilmesi
Eylem 2.1.8: Çağdaş koruma ilkelerine uyulması koşuluyla köydeki geleneksel yapıların günümüz sağlık
koşullarına uygun hale getirilmesi (ıslak hacimlerin eklenmesi, su, elektrik, internet, ısınma, vb. çağdaş
tesisatların döşenmesi)
Eylem 2.2.1: Yerel halkın geri dönüşünün sağlanmasına yönelik çok yönlü çalışmalar gerçekleştirilmesi
Eylem 2.2.2: Çamyayla’da ya da köy dışında yaşayan Lübbey’lilerin köye aidiyet duygusunun
geliştirilmesine yönelik etkinliklerin gerçekleştirilmesi
Eylem 2.2.3: Yerel halka geri dönüşler ve koruma uygulamaları için sağlanacak destekler konusunda
bilgilendirici etkinlikler gerçekleştirilmesi ve ücretsiz danışmanlık hizmeti verilmesi
Eylem 2.2.4: Mülkiyet sahibi yerel halktan geri dönüşe istekli kişilerin ve geri dönüş sonrasında
geleneksel yapılarını kullanma biçimlerine yönelik taleplerin belirlenmesi
Eylem 2.2.5: Mülkiyet sahibi yerel halktan geri dönüşe istekli olmayan kişilerin, bu kişilere ait geleneksel
yapıların ve bu yapıların yeniden değerlendirmesi için uygun işlevlerin belirlenmesi
Eylem 2.2.6: Köydeki kırsal yaşamın canlı tutulması için sınırlı sayıda olmak koşuluyla köyde yaşamak ya
da yatırım yapmak isteyen kişi ya da kuruluşların belirlenmesi
Eylem 2.2.7: Üniversitelerin özellikle mimarlık ve ziraat fakültelerinin yaz dönemlerinde eğitim ve
kültürel faaliyetlerini köyde gerçekleştirilmesine olanak sağlayacak düzenlemelerin ve işbirliğinin
gerçekleştirilmesi
Eylem 2.2.8: Bölgenin ekonomik olarak canlanmasına katkı sağlamaya yönelik uzman kuruluşlar ve köy
halkıyla işbirliğinin sağlanması
Eylem 2.2.9: Köyde yaşamını devam ettiren az sayıda kişi için sosyal hizmet ve yardımların artırılması
Eylem 2.3.1: Köyde örgütlenmenin ve kooperatifçiliğin geliştirilmesine yönelik çalışmaların
gerçekleştirilmesi
Eylem 2.3.2: Kırsal ekonomide çeşitlilik yaratılması
Eylem 2.3.3: Tarım ve tarım dışı yerel ürünlerde katma değer artışının sağlanması
272
Finans
Kaynağı
Dışsal
KTB; UNI
U
Dışsal
KTB; ÖB; ÖK
O-S
Dışsal
Dışsal
KTB; ÖB; ÖK; UNI
ÖB; UNI
O-S
K-S
Dışsal
ÇŞB; OSB; TGHB; İzBB; ÖB
U-S
Dışsal
Dışsal
Dışsal
ÇŞB; OSB; TGHB; İzBB; ÖB
ÇŞB; OSB; TGHB; İzBB; ÖB
İzBB; ÖB
U-S
U-S
O
Dışsal
İzBB; ÖB
U
Dışsal
İzBB; ÖB
O
Dışsal
İzBB; ÖB
O-S
Dışsal
Dışsal
İzBB; İzV; ÖB; ÖK
KTB; İzBB; İzV; ÖB; ÖK
O
O
Dışsal
Dışsal
İzBB; ÖB
KTB; LS; ÖB
O
O
Dışsal
K-S
Dışsal
KTB; MEB; TGHB; ÇŞB; OSB; İzBB; İzV;
ÖB; ÖK; ÖBLYB; MO; STK; UNİ; LS
KTB; MEB; TGHB; ÇŞB; OSB; İzBB; İzV;
ÖB; ÖK; ÖBLYB; MO; STK; UNİ; LS
KTB; MEB; TGHB; ÇŞB; OSB; İzBB; İzV;
ÖB; ÖK; ÖBLYB; MO; STK; UNİ; LS
KTB; ÖBLYB; UNI
Dışsal
KTB; ÖBLYB; UNI
K
Dışsal
KTB; ÖBLYB; UNI
O
Dışsal
ÖB; UNI
O-S
Dışsal
U-S
Dışsal
Dışsal
KTB; MEB; TGHB; ÇŞB; OSB; İzBB; İzV;
ÖB; ÖK; ÖBLYB; MO; STK; UNİ; LS
İzBB; İzV; ÖB; ÖK
TGHB; LS
Dışsal
Dışsal
KTB; TGHB; LS
TGHB; LS
O-S
U-S
Dışsal
Dışsal
Sorumlu Kurum
Zaman
K-S
K-S
K
K-S
O-S
Çizelge A.1 (devam) : Lübbey için önerilen eylem planı.
Politika
P.2: Fiziksel çevrenin ve
yaşam
koşulların
iyileştirilmesi,
yaşamın
yeniden kurulması ve
sürdürülebilir
bir
ekonomik
yapının
oluşturulması
P.3:
Müzeciliğin
ve
turizmin geliştirilmesi ile
ziyaretçi
yönetiminin
sağlanması
Hedef
Eylem
H2.3: Kırsal ekonominin geliştirilmesi,
istihdam olanaklarının arttırılması ve
sürdürülebilir bir ekonomik yapının
oluşturulması
H3.1:
Müzecilik
ve
geliştirilmesine yönelik
gerçekleştirilmesi
turizmin
çalışmalar
Eylem 2.3.4: Tarım ve hayvancılıkta verimliliğin artırılması, organik tarım ve iyi tarım uygulamalarının
gerçekleştirilmesi
Eylem 2.3.5: Köye ve bölgeye özgü nitelikli tarımsal ürünlerin belirlenmesi, barbunya fasulyesi, zeytin,
ceviz, incir, vb. geleneksel ürünlerin korunan köy imajından da yararlanarak kurulacak köy kooperatifi
aracılığıyla pazarlanmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmesi
Eylem 2.3.6: Çamyayla’da ve Lübbey’de üretilen nitelikli tarımsal ürünlerin işlenmesini ve muhafazasını
sağlayacak tesis ya da organizasyonun planlanması
Eylem 2.3.7: Lübbey’de ve Ödemiş’te tarım ürünlerinin satışını yapmak için köy kooperatifi için uygun
mekanların tahsis edilmesi, ürünlerin tanıtımının yapılması
Eylem 2.3.8: Köyün korunması çalışmalarına ek kaynak yaratılması ve güvenliğinin sağlanması açısından
geliri yalnızca korumaya kullanılmak üzere köyde yerleşik kişiler ve yerel halk dışında köyü ziyaret
edecek kişilerden giriş ücreti alınmasına yönelik düzenlemeler gerçekleştirilmesi
Eylem 3.1.1: Geleneksel yapıların müzecilik, turizm ve yeniden iskan yaklaşımları doğrultusunda yeniden
işlevlendirme olasılıklarının belirlenmesi
Eylem 3.1.2: Köyün tarihinin ve kültürel değerlerinin sergilenmesi için günümüzde kullanılmayan okul
binasının onarılarak çağdaş müzecilik normlarında yeni bir köy müzesi ve ziyaretçi merkezi olarak
yeniden işlevlendirilmesi
Eylem 3.1.3: Köy sınırlarında bulunan atıl durumdaki Ödemiş Belediyesi Elektrik Santrali’nin endüstri
müzesi olarak yeniden işlevlendirilmesi
Eylem 3.1.4: Alternatif turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilmesine yönelik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi
Eylem 3.1.5: Sınırlı sayıda olmak koşuluyla geleneksel yapıların çağdaş koruma ilkeleri doğrultusunda
konaklama hizmeti sağlanmasına yönelik yeniden işlevlendirilmesi
Eylem 3.1.6: Turizm kullanımının bir gereği olarak yeme-içme mekanlarının oluşturulması
(Kahvehaneler’in bu hizmetleri de karşılayacak şekilde yeniden işlevlendirilmesi ya da köyün geleneksel
karakterine saygılı ve köy kooperatifinin işleteceği çağdaş bir mekanın inşası, vb.)
Eylem 3.1.7: Lübbey’de sınırlı sayıda, Çamyayla’da ve inşaatın tamamlanmasının ardından Rahmanlar
Baraj Gölü çevresinde kamp mekanlarının oluşturulması
Eylem 3.1.8: Başta Lübbey’de olmak üzere tarım turizminin geliştirilmesi, talep artışı görülmesi halinde
Rahmanlar Barajı sonrasında sulama imkanlarının da artacağı düşünülerek baraj gölü çevresinde ve
Çamyayla’da da turizme yönelik hobi bahçelerinin oluşturulması
Eylem 3.1.9: Köyde doğa sporlarına yönelik altyapının oluşturulması
Eylem 3.1.10: Köyde ve Ödemiş’te tarım ürünleri dışında da yöreye özgü geleneksel el sanatları, hediyelik
eşyalar ya da yerel ürünlerin satın alınabileceği alışveriş imkanlarının sağlanması
Eylem 3.1.11: Köy içerisinde daimi danışma bürosunun kurulması ve turizm tanıtım ofisleri ile rehberlik
hizmetlerinin kalitesinin ve standartlarının yükseltilmesini sağlayacak projelerin üretilmesi
Eylem 3.1.12: Köye yönelik ilginin artırılması ve somut olmayan kültürel değerlerin korunmasına yönelik
yaylak-kışlak arasındaki göç geleneğinin temsili olarak canlandırılması ve köye özgü diğer geleneklerin de
aktarıldığı geleneksel bir festival organizasyonunun düzenlenmesi
Eylem 3.1.13: Üniversitelerle işbirliği çerçevesinde kültürel ve sanatsal hayatı canlı tutacak atölyeler,
eğitim programları düzenlenmesi
Eylem 3.1.14: Kırsal kültür, tarım, geleneksel mimari, vb. konularda eğitim faaliyetlerinin
gerçekleştirilebileceği mekanların oluşturulması
Eylem 3.1.15: Lübbey Köyü’nün tanıtımına yönelik bilgilendirici bir web sitesinin oluşturulması ve
ulaşımla ilgili interaktif kullanıcı sistemine Lübbey Köyü’ne dair bilgilerin eklenmesinin sağlanması
Eylem 3.1.16: Köyün kültürel ve doğal mirasının tanıtımının yapılması, yerel ve ulusal medyada kültürel
içerikli yayınlarda Lübbey Köyü’nün hikayesinin yer almasının sağlanması ve ulusal-uluslararası ilişkileri
güçlendirilecek projeler hazırlanması
Eylem 3.1.17: Lübbey ve yakın çevresini kapsayan çeşitli temalarda kültürel rotaların hazırlanması, köy
içi ve çevresinde yürüyüş ve bisiklet güzergahlarının belirlenmesi
Eylem 3.1.18: Efes ve Sardes arasındaki antik yol güzergahının yapılacak bilimsel araştırmalar sonrasında
bir arkeolojik/ kültürel rota olarak düzenlenmesi ve Lübbey’in bu güzergahta önemli bir durak noktası
olarak tanıtılması
273
Finans
Kaynağı
Dışsal
Sorumlu Kurum
Zaman
TGHB; LS
O-S
İçsel
TGHB; LS
U-S
Dışsal
TGHB; İzBB; ÖB; LS
U
Dışsal+ İçsel
ÖB; TGHB; LS
U
İçsel
KTB
O
Dışsal
KTB; ÖBLYB; LS
K
Dışsal
KTB
O
Dışsal
KTB; İzBB; ÖB
O
Dışsal
Dışsal
KTB
KTB; LS
O-S
U
Dışsal
KTB; İzBB; ÖB; LS
O
Dışsal
KTB; İzBB; ÖB
U
Dışsal
GTHB; KTB; İzBB; ÖB
U
Dışsal
Dışsal
GSB; İzBB; ÖB
KTB; İzBB; ÖB; LS
O
O
Dışsal
KTB; İzBB; ÖB
O
İçsel
KTB; İzBB; İzV; ÖB; ÖK; LS
O-S
Dışsal
ÖB; UNİ; LS
O-S
Dışsal
KTB; İzBB; ÖB
O
Dışsal
KTB
O
Dışsal
KTB; MEB; İzBB; İzV; ÖB; ÖK; MO;
STK; UNİ; LS
U-S
Dışsal
KTB; İzBB; ÖB
O
Dışsal
KTB
U-S
Çizelge A.1 (devam) : Lübbey için önerilen eylem planı.
Politika
P.3:
Müzeciliğin
ve
turizmin geliştirilmesi ile
ziyaretçi
yönetiminin
sağlanması
Hedef
H3.1:
Müzecilik
ve
geliştirilmesine yönelik
gerçekleştirilmesi
Eylem
turizmin
çalışmalar
H3.2: Ziyaretçi yönetiminin sağlanması
H4.1: Kültürel ve doğal mirasın
korunması konusundaki farkındalığı
arttırmak
P.4: Kültürel ve doğal
değerlerin korunması için
eğitim ve bilinçlendirme
faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesi
H4.2: Yerel halkın eğitim seviyesinin
yükseltilmesi
P.5: Risk yönetiminin ve
güvenliğin sağlanması
H5.1: Köy ve yakın çevresinde acil
durum ve afetler karşısında önlemler
alınmasının sağlanması
H5.2: Köyün güvenliğinin sağlanması
Eylem 3.1.19: Köyün UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Birgi ve Ödemiş’teki diğer
koruma alanları ile ilişkisinin güçlendirilmesi
Eylem 3.1.20: Köyün kültürel ve doğal değerlerinin tanıtım levhaları, kitapçıklar, broşürler, belgeseller,
vb. gibi geleneksel ve sanal sergileme teknikleri gibi yenilikçi sunum tekniklerinde faydalanılarak
sergilenmesinin sağlanması
Eylem 3.2.1: Alanın taşıma kapasitesinin belirlenmesi ve ziyaretçi yönetim planının hazırlanması
Eylem 3.2.2: Köyün bir açık hava müzesi olarak düzenlenerek güvenliğinin sağlanması, köy sakinleri
dışında köyü ziyaret edecek kişilerden elde edilecek gelirlerin korumaya aktarılması ve ziyaretçi
kontrolünün sağlanması
Eylem 4.1.1: Yerel halk, kamu kurumu çalışanları ve yöneticileri ile özellikle öğretmen ve öğrencilere
yönelik köyün kültürel ve doğal mirasının korunması konusunda farkındalığı artırıcı eğitim programlarının
hazırlanması
Eylem 4.1.2: Köy halkına korumanın yasal süreci, bakım, projelendirme, basit ya da esaslı onarım
hakkında belirli aralıkla bilgilendirici eğitim faaliyetleri düzenlenmesi ve Ödemiş Belediyesi bünyesinde
sağlanacak uzman ekip tarafından danışmanlık hizmeti verilmesi
Eylem 4.1.3: Geleneksel yapı ustalarının yetiştirilmesine yönelik eğitim ve sertifika programlarının
düzenlenmesi
Eylem 4.2.1: Yeniden başlayacak yaşam sonrasında köy sakinlerine ve Çamyayla halkına koruma, tarım,
turizm, müzecilik vb. konularda eğitimler verilmesi
Eylem 4.2.2: Kooperatifçilik ve örgütlenmeye yönelik eğitim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi
Eylem 4.2.3: Geleneksel ve organik tarım uygulamalarının köy ortamında öğretilmesi için programların
oluşturulması, ürün ve hizmet standartlarının belirlenmesi, pazarlama teknikleri ve tüketici haklarına
yönelik eğitimlerin verilmesi
Eylem 4.2.4: Yerel halktan oluşacak turist rehberlerinin geliştirilmesi için eğitim programlarının
oluşturulması
Eylem 4.2.5: Kırsal yaşam kültürünün ve geleneklerin sürdürülmesine yönelik eğitimlerin geliştirilmesi
Eylem 5.1.1: Acil durum müdahale planlarının hazırlanması
Eylem 5.1.2: Köyde yaşayanlardan oluşan acil durumlarda erken müdahaleyi gerçekleştirecek ekibin
kurulması
Eylem 5.1.3: Afet durumunda vatandaşların da müdahale edebilmesi için gerekli altyapının hazırlanması
(yangın dolapları, vb.)
Eylem 5.2.1: Köyde güvenlik altyapısının geliştirilmesi
Eylem 5.2.2: Köy halkından ilgili kişilerin eğitilerek bir güvenlik birimi oluşturulması ve çevre
kontrolünün sağlanması
274
Finans
Kaynağı
Dışsal
Sorumlu Kurum
Zaman
KTB; İzBB; ÖB
O-S
Dışsal
KTB; MEB; İzBB; İzV; ÖB; ÖK; MO;
STK; UNİ; LS
O-S
Dışsal
Dışsal
KTB
KTB
U
O
Dışsal
MEB
U-S
Dışsal
ÖB
K-S
Dışsal
MEB
O-S
Dışsal
MEB; TGHB; KTB
O-S
Dışsal
Dışsal
TGHB; MEB
TGHB; MEB
O-S
U
Dışsal
MEB; LS
U
Dışsal
Dışsal
Dışsal
KTB; MEB; İzBB; İzV; ÖB; ÖK
AFAD
AFAD; İzV; LS
U-S
U
U
Dışsal
AFAD; İzV
U
Dışsal
Dışsal
İzBB; ÖB
İzBB; ÖB; LS
K
K-S
EK B
Şekil B.1 : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimler: Nüfusunu kaybetme nedenleri ya da yeniden değerlendirilme biçimleri atlası (2015).
275
Çizelge B.1 : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın yarattığı
etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası35
1.PortekizCheleiros, Broas
2.İspanyaGuadalajara,
Torrecilla
Ducado
del
3.İngiltere- Dorset,
Tyneham
4.AlmanyaErkelenz, Immerath
5.GürcistanKhevsureti, Shatili
6.İtalyaCalabria,
Roghudi
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri36
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Belgesel Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Enderlik-Teklik Değ.
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Kullanım Değ.
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu37
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni38
Tamamen
Terk Edilmiş
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi40
Yerleşimin Nüfusunu Kaybetmesinin Yarattığı Etkiler39
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Terkedilme sürecinin devam etmesinin kalan nüfusun göçünü tetiklemesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
-Savaş nedeniyle bir bölümünden geriye yalnızca temel, beden duvarları, vb.
mimari elemanlar kalan kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında kırılgan
durumda olmaları ve yıpranma süreçlerinin daha hızlı olması
-Yaşamın sona ermesi sonrası, doğal çevrenin farklılaşması
-Tarım alanlarının yitirilmesi
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
-Kültürel mirasın ortadan kaldırılarak tamamen yitirilmesi
-Doğal çevrenin kurulan maden ocaklarından zarar görmesi
-Tarım alanlarının kaldırılarak maden sahasına dönüştürülmesi
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Tahliye öncesi yerleşimde yaşayan halkın anılarının geri dönülemez biçimde
ortadan kaldırılması
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Devlet tarafından farklı bir bölgede yapılan konutlara göç ettirilen halkın
olumsuz etkilenmesi
Doğa
Kaynaklı
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler 41
-
-
-
-
Müzeleştirme
Turizm
-
Müzeleştirme
-
Turizm
-
-Savaş sonrası İngiltere hükümeti tarafından bir anı mekanına dönüştürülerek koruma altına alınan
yerleşimdeki kültür varlıklarının fiziksel yıpranmasının kısmen durdurulması (+)
-İçerisinde sürekli bir yaşamın devam etmemesi nedeniyle bir bölümünden geriye yalnızca temel, beden
duvarları, vb. mimari elemanlar kalan kültür varlıklarının hızlı yıpranmaları (-)
-Sürekli bir yaşamın olduğu yerleşimlere kıyasla, kültür varlıklarının korunması için gerekli bakım
maliyetlerinin artması (-)
-Müzeciliğe ve turizme yönelik kullanımlar sonrasında kültür varlıklarının onarımlarında ve
restorasyonlarında artış görülmesi (+)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretimin ve kırsal yaşamın geri planda kalması
(gerekli önemin gösterilmemesi) (-)
-Sürekli bir yaşamın olmadığı, yalnızca belirli mevsimlerde kullanılan yerleşimdeki kültür varlıklarının
korunması için gerekli bakım maliyetlerinin artması (-)
-
Şekil B.1 Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimler ve mevcut ya da yeniden değerlendirilme biçimleri atlası.
Kırsal Yerleşimlerin değerlerinin ortaya konulmasında ICOMOS Türkiye Milli Komitesi tarafından hazırlanan Mimari Mirası Koruma Bildirgesi’nde (2013: 4-5) Koruma Değerleri başlığı altında sınıflandırılan değer tanımları üzerinden yola çıkılmıştır. Tez
kapsamında incelenen örneklerin sahip oldukları değerlerin tespitinde ise ulaşılabilen örneklere yönelik yerinde yapılan incelemeler ve literatürde var olan bilgilerden faydalanılmıştır.
37
Terk Edilmemiş %100- 75, Kısmen Terk Edilmiş %75- 50, Büyük Ölçüde Terk Edilmiş %50- 25%, Tamamen Terk Edilmiş %25- 0.
38
İnsan kaynaklı; sosyo-kültürel ve ekonomik, politik nedenler/ çatışmalar& afetler ve diğer ile doğa kaynaklı nedenler hk. detaylı bilgi için bkz: Çizelge 3.1. Kırsal Yerleşimlerin Nüfusunu Yitirme Nedenleri (ss. 63-88).
39
Kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetmesinin yarattığı etkiler; kültüre, doğaya ve insana olmak üzere üç grupta incelenmiştir. İncelenen örneklerin değerlendirilmesinde yerinde yapılan incelemeler ve literatür araştırmalarından faydalanılmıştır. Ancak
terkedilmenin kültüre, doğaya ve insana yarattığı etkilerin analizinin yapılabilmesi için disiplinler arası çalışmaların gerçekleştirilmesi ve Kültüre olan etkilerin değerlendirmesinde Mimarlık, Mühendislik, vb. uygulamalı bilim dalları ile Tarih, Arkeoloji, vb.
sosyal bilim dallarının, Doğaya olan etkilerin değerlendirmesinde; Biyoloji, Kimya, Yer Bilimleri, vb. Doğa Bilimleri dallarının, İnsana yönelik etkilerin değerlendirilmesinde ise Sosyoloji, Psikoloji, Antropoloji, Ekonomi, Siyaset, vb.Sosyal bilim dallarının
değerlendirme çalışmalarına katılması bir zorunluluktur.
40
Müzeleştirme, Turizm, Yeniden İskan. Detaylı bilgi için bkz: 4.Bölüm Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Yeniden Değerlendirilmesine Yönelik Olasılıklar.
41
Yerleşimde gerçekleştirilen faaliyetlerin (mevcut ya da yeniden kul.) yarattığı etkilerin değerlendirilmesi olumlu ve olumsuz etkiler olmak üzere iki grupta değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda olumlu etkiler (+), olumsuz etkiler (-) sembolleriyle ifade edilmiştir.
35
36
276
Çizelge B.1 (devam) : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın
yarattığı etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası
7.YunanistanKefalonya, Farsa
8.Türkiye- Artvin
Merkez, Pırnallı
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu
Tamamen
Terk Edilmiş
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni
Yerleşimin Nüfusunu Kaybetmesinin Yarattığı Etkiler
Doğa
Kaynaklı
Nedenler
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-
-
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Terkedilme sürecinin devam etmesinin kalan nüfusun göçünü tetiklemesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
-
-
9.Türkiye- Antalya
Akseki, Sarıhacılar
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
10.TürkiyeHakkari
Yüksekova,
Akçadam
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Tamamen
Terk Edilmiş
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
11.TürkiyeGümüşhane
Merkez, Dumanlı
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Tamamen
Terk Edilmiş
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
12.TürkiyeGökçeada, Dereköy
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Tamamen
Terk Edilmiş
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Müzeleştirme
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Mübadele sonrası köye yerleşen halkın köye uyum sağlamakta güçlük
çekmeleri ve kültür varlıklarına niteliksiz ekler yapmaları, kilise, şapel, okul, vb.
gibi yapıların kullanılmaması
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Terkedilmiş evlere yerleşen halkın köye uyum sağlamakta güçlük çekmeleri ve
kültür varlıklarına niteliksiz ekler yapmaları, kilise, şapel, çamaşırhane, vb. gibi
yapıların işlevsiz kalması
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması ya da kullanım biçiminin farklılaşması (Üzüm
bağlarının mera olarak kullanımı)
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
277
Turizm
Yeniden İskan
-
Turizm
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler
-Yasal olarak koruma altına alınan köyde kültür varlıklarının bir bölümünün restorasyonun
gerçekleştirilmesi (+)
-Açılan folklor müzesi ve yapılan restorasyonlar sonrasında köye yönelik günübirlik ziyaretlerin
başlaması (+)
-Köyde sürekli bir yaşamın olmamasının koruma çalışmalarını ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının
kurulmasını zorlaştırması (-)
-Yapılan noktasal müdahalelerin olumlu etkileri olmakla birlikte, diğer kültür varlıklarının yitirilme
sürecinin devam etmesi nedeniyle yerleşimin bütünlük değerinin korunması konusundaki tehditin
devam etmesi (-)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretime yönelik herhangi bir çalışmanın
olmaması, kırsal yaşamın geri planda kalması ya da tamamen unutulması riskinin varlığı (-)
-Güvenlik problemlerinin azalması ve çatışma ikliminin yumuşaması sonrasında köy sakinlerinin
kısmen geri dönüşlere başlaması (+)
-Geri dönüşlerin teşvik edilmesi için Türkiye hükümeti tarafından sağlanan desteklerin, kültür varlığı
değeri taşıyan eski yapıların yıkılarak yeni yapı malzemeleri ile konutlar inşa edilmesi sonucunu ortaya
çıkarması (-)
-Kültür varlıklarına doğanın vermis olduğu hasara ek olarak geri dönen sakinlerin müdaheleleri sonrası
tahribatın artması (-)
-
Yeniden İskan
-Son yıllarda politik iklimin yumuşaması neticesinde yerel halkın bir bölümünün geri dönmeye
başlaması (+)
-Büyük kentlerde yaşayan insanların ev ve arsa satın alarak mevsimsel ya da tümüyle Ada’da yaşamaya
başlaması (+)
-Yasal olarak koruma altında olan yerleşimdeki kültür varlıklarının onarımında ve restorasyonunda
kısmen artış görülmesi, Dereköy’de ve Ada genelinde yeni yapılaşmanın artması (+,-)
-Yapılan noktasal müdahalelerin olumlu etkileri olmakla birlikte, diğer kültür varlıklarının yitirilme
sürecinin devam etmesi nedeniyle yerleşimin bütünlük değerinin korunması konusundaki tehditin
devam etmesi (-)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretime yönelik çalışmaların yetersiz olması,
kırsal yaşamın geri planda kalması ya da tamamen unutulması riskinin varlığı (yaşamın bütünüyle
turizme koşullandırılması) (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
Çizelge B.1 (devam) : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın
yarattığı etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri
13.Türkiye- Muğla
Yatağan,
Yeşilbağcılar
Belgesel Değ.
14.Türkiye- Muğla
Milas, Kapıkırı
15.TürkiyeKütahya,
Çavdarhisar
16.TürkiyeNevşehir Gülşehir,
Tuzköy
17.Türkiye- Kayseri
Kocasinan, Çevril
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Enderlik-Teklik Değ.
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Enderlik-Teklik Değ.
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu
Tamamen
Terk Edilmiş
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
Müzeleştirme
-Türkiye’nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde de bulunan Aizonai ören yerini ziyaret
edenlerin sayısında artış görülmesi (+)
-Ören yerinin korunmasında ve yönetiminde olumlu gelişmeler (+)
-Arkeolojik sit alanı üzerinde yer alan geleneksel kırsal yapıların bir bölümünün kamulaştırılma sonrası
kaldırılması, geride kalanların ise boşaltılması (Çok katmanlı yerleşimdeki geç dönem kırsal yerleşim
katmanının yok olması) (-)
-Boşaltılan yapıların bakımsızlık nedeniyle gün geçtikçe yok olması (-)
-Arkeolojik alan üzerindeki kırsal yaşamın sona ermesi (-)
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
-Geleneksel yapılarda kullanılan taş malzemenin bünyesinde bulunan
kanserojen içerikli erenoit maddesi nedeniyle üzerine toprak dökülerek
gömülmesi planlanan yerleşimdeki kültürel mirasın ortadan kaldırılması
-Kırsal peyzajın farklılaşması
-Tahliye öncesi yerleşimde yaşayan halkın anılarının geri dönülemez biçimde
ortadan kaldırılması
-
-
-
-
-
-
-
-
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
Doğa
Kaynaklı
Nedenler
19.Türkiye- Elazığ
Kovancılar, Okçular
Belgesel Değ.
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
Doğa
Kaynaklı
Nedenler
-
-
-Yerel halkın tarım faaliyetlerinin, kontrolsüz yapılaşmasının, niteliksiz
müdahalelerinin, vb. arkeolojik alan üzerinde yarattığı olumsuz etkiler
-Arkeolojik sit alanı üzerindeki kimi geleneksel kırsal yapıların kamulaştırılarak
ortadan kaldırılması
-Arkeolojit sit alanı üzerinde yer alan ve henüz yıkılmayan yapıların bakımsızlık
nedeniyle gün geçtikçe harap hale gelmeleri
-Kültür varlığı olarak tescil edilmiş kırsal yapıların arkeolojik kazı alanlarının
içinde bulunması nedeniyle ortaya çıkan zorluklar
Tamamen
Terk Edilmiş
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/ Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Kullanım Değ.
-
Müzeleştirme
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
Belgesel Değ.
20.Gürcistan- Tiflis
Halk Mimarisi Açık
Hava Müzesi
-Kültürel mirasın ortadan kaldırılarak tamamen yitirilmesi
-Doğal çevrenin kurulan maden ocaklarından zarar görmesi
-Tarım alanlarının kaldırılarak maden sahasına dönüştürülmesi
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Tahliye öncesi yerleşimde yaşayan halkın anılarının geri dönülemez biçimde
ortadan kaldırılması
-Arkeolojik yerleşim ve kırsal yerleşimin üst üste olduğu köyde arkeolojik sit
alanının korunmasına yönelik tedbirlerin ve kamulaştırmaların kalan nüfusun
göçünü tetiklemesi
-Kırsal nüfusun tarım faaliyetlerinin, kontrolsüz yapılaşmasının, niteliksiz
müdahalelerinin, vb. arkeolojik alan üzerinde yarattığı olumsuz etkiler
-Arkeolojik sit alanı üzerindeki kimi geleneksel kırsal yapıların kamulaştırılarak
ortadan kaldırılması
-Kültür varlığı olarak tescil edilmiş kırsal yapıların arkeolojik kazı alanlarının
içinde bulunması nedeniyle ortaya çıkan zorluklar
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler
-Arkeolojik sit alanı olarak koruma altına alınan yerleşimi ziyaret edenlerin sayısında artış görülmesi
(+)
-Arkeolojik sit alanının korunması ve yönetiminde olumlu gelişmeler (+)
-Kırsal yaşamın giderek zayıflaması, terkedilme sürecinin devam etmesi (Yaşamın yalnızca arkeolojik
alana koşullandırılması) (-)
-Yerel halkın denetimsiz uygulamalar gerçekleştirerek antik yerleşime zarar vermesi(denetimsizlik ve
güvenlik açığı) (-)
-Kırsal yaşam-arkeolojik alan arasındaki çatışmanın sürmesi (-)
Sinop
A.
18.TürkiyeBoyabat,
Seyricek
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi
Yerleşimin Nüfusunu Kaybetmesinin Yarattığı Etkiler
-
-Kültürel ve doğal mirasın DSİ tarafından yapılan Yemliha Barajı’nın suları
altında kalması
-Doğal çevrenin ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının yitirilmesi
-Tahliye öncesi yerleşimde yaşayan halkın anılarının geri dönülemez biçimde
ortadan kaldırılmış olması
-Kültür varlıklarının gerçekleşen yangın sonrası büyük oranda ortadan kalkmış
olması
-Doğal çevrenin ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Kültür varlıklarının büyük bir bölümünün gerçekleşen deprem sonrasında ciddi
hasar görmüş olması
-Doğal çevrenin ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının yitirilmesi
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Devlet tarafından farklı bir bölgede yapılan konutlara göç eden halkın olumsuz
etkilenmesi
Müzeleştirme
-
278
-SSCB tarafından 1960’lı yıllarda ülkenin çeşitli noktalarından seçilerek taşınan kırsal kültür
varlıklarının daha geniş bir ziyaretçi kitlesine ulaşmasının sağlanması (+)
-Özgün konum ve bağlamlarından kopartılarak bir açık hava müzesinde sergilenen kırsal yapıların
korunmasının sağlanması (+)
-Dönemi açısından anlaşılır bir uygulama olarak kabul edilse de, geleneksel yapıların bağlamlarından
kopmasına ve özgünlük değerinin yitirilmesine neden olunması (-)
-Sürekli bir yaşamın olduğu yerleşimlere kıyasla, kültür varlıklarının korunması için gerekli bakım
maliyetlerinin artması (-)
Çizelge B.1 (devam) : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın
yarattığı etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri
21.A.B.D.Kaliforniya, Bodie
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
22.Fransa- Tolouse,
Oradour-sur-Glane
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
23.Türkiye- Muğla
Fethiye, Kayaköy
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni
Yerleşimin Nüfusunu Kaybetmesinin Yarattığı Etkiler
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Altın madenine ilişkin faaliyetlerinin sona ermesinin ardından doğal çevrede
olumlu değişimler gözlenmesi
-Biyolojik çeşitliliğin artması
-Yitirilen kültür varlıklarının ve değişen doğal çevrenin kırsal peyzajı
farklılaştırması
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
-Savaş nedeniyle bir bölümünden geriye yalnızca temel, beden duvarları, vb.
mimari elemanlar kalan kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında kırılgan
durumda olmaları ve yıpranma süreçlerinin daha hızlı olması
-Yaşamın sona ermesi sonrası, doğal çevrenin farklılaşması
-Tarım alanlarının yitirilmesi
-Devlet tarafından farklı bir bölgede inşa edilen yeni yerleşime yerleşen halkın
olumsuz etkilenmesi
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler
Müzeleştirme
-Kaliforniya eyaleti tarafından koruma altına alınan yerleşimdeki kültür varlıklarının fiziksel
yıpranmasının kısmen durdurulması (+)
-Açık hava müzesi olarak düzenlenen yerleşimi ziyaret edenlerin sayısının artması (+)
-Ziyaretçilerden elde edilen gelirlerin de yardımıyla kültür varlıklarının onarımında ve restorasyonunda
kısmi artış görülmesi (+)
-Yapılan restorasyon çalışmalarının olumlu etkileri olmakla birlikte, diğer kültür varlıklarının yitirilme
sürecinin devam etmesi nedeniyle yerleşimin bütünlük değerinin korunması konusundaki tehditin
devam etmesi (-)
-İçerisinde sürekli bir yaşamın devam etmemesi nedeniyle bir bölümünden geriye yalnızca temel, beden
duvarları, vb. mimari elemanlar kalan kültür varlıklarının hızlı yıpranmaları (-)
Müzeleştirme
-Savaş sonrası Fransa hükümeti tarafından Alman ordusunun işgali altında, Fransız halkının uğradığı
kıyımın simgesi olarak bir anı mekanına dönüştürülerek koruma altına alınan yerleşimdeki kültür
varlıklarının fiziksel yıpranmasının kısmen durdurulması (+)
-İçerisinde sürekli bir yaşamın devam etmemesi nedeniyle bir bölümünden geriye yalnızca temel, beden
duvarları, vb. mimari elemanlar kalan kültür varlıklarının hızlı yıpranmaları (-)
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Mübadele sonrası köye yerleşen halkın köye uyum sağlamakta güçlük
çekmeleri ve kültür varlıklarına niteliksiz ekler yapmaları, kilise, şapel, okul, vb.
gibi yapıların kullanılmaması
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Müzeleştirme
-Açık hava müzesi olarak düzenlenen yerleşimi ziyaret edenlerin sayısının artması (+)
-İçerisinde sürekli bir yaşamın devam etmemesi nedeniyle bir bölümünden geriye yalnızca temel, beden
duvarları, vb. mimari elemanlar kalan kültür varlıklarının hızlı yıpranmaları (-)
-Kırsal yaşamın geri planda kalması ya da tamamen unutulması riskinin varlığı (yaşamın dondurulması)
(-)
Müzeleştirme
24.Türkiye- Ankara
Altındağ, Altınköy
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Kullanım Değ.
-
-
-
25.SlovakyaRuẑemborek,
Vlkolinec
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Terk
Edilmemiş
-
-
Müzeleştirme
Turizm
26.Portekiz- Ponte
de Barca, Lindoso
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Terk
Edilmemiş
-
-
Müzeleştirme
Turizm
279
-2015 yılında Batı Karadeniz’de yer alan çeşitli köylerden taşınarak Ankara’da kurulan Altınköy Açık
Hava Müzesi yaklaşımının, çağdaş koruma anlayışı ile çatışması (-)
-Kültür varlıklarının taşındığı köylerdeki kültür varlıklarının korunmasına yönelik gelecekte
gerçekleştirilebilecek olası koruma çalışmalarının önünün kesilmesi (-)
-Özgün konum ve bağlamlarından kopartılarak bir açık hava müzesinde sergilenen kırsal yapıların
yalnızca maddesel olarak korunmasının sağlanması (+, -)
-Geleneksel yapıların bağlamlarından kopmasına ve özgünlük değerinin yitirilmesine neden olunması
-Sürekli bir yaşamın olduğu yerleşimlere kıyasla, kültür varlıklarının korunması için gerekli bakım
maliyetlerinin artması (-)
-UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan yerleşime gelen ziyaretçi sayısının artması (+)
-Müzecilik faaliyetleri ve turizmden elde edilen gelirlerin köydeki yaşamın sürekliliğini desteklemesi
(+)
-Yaşamın devam ettiği yerleşimdeki kültür varlıklarının korunmasının sağlanması (+)
-Kırsal halkın yaşam koşullarının iyileşmesi, gelirlerinin artması (+)
-Kırsal halkla ziyaretçiler arasında iletişimin sağlanması (+)
-Turizme yönelik yoğun talebin Vlkolinec köyündeki konaklama birimlerinin sayısının artırılması (+)
yerine Ruẑemborek belediyesi sınırlarındaki çevre köylerde ve kent merkezinde karşılanmasıyla çevre
yerleşimlerin de kalkınmasına katkı sağlanması (+)
-Lindoso Köyü’nde oluşturulan müze ve geliştirilen aile pansiyonculuğunun ziyaretçi sayısını artırması
(+)
-Müzecilik faaliyetleri ve turizmden elde edilen gelirlerin köydeki yaşamın sürekliliğini desteklemesi
(+)
-Yaşamın devam ettiği yerleşimdeki kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında artış
görülmesi (+)
-Kırsal halkın yaşam koşullarının iyileşmesi, gelirlerinin artması (+)
-Kırsal halkla ziyaretçiler arasında iletişimin sağlanması (+)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretimden kısmen vazgeçilmesi, geleneksel
kırsal yaşamın geri planda kalması (yaşamın bütünüyle turizme koşullandırılması) (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
Çizelge B.1 (devam) : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın
yarattığı etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni
Yerleşimin Nüfusunu Kaybetmesinin Yarattığı Etkiler
27.İtalya- Toskana,
Agritourismo San
Lorenzo
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Kullanım Değ.
Terk
Edilmemiş
-
-
28.AlmanyaSpreewald, Lehde
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Kısmen Terk
Edilmiş
-
-
Müzecilik
Turizm
29.AvusturyaBregenzerwald,
Krumbach
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Terk
Edilmemiş
-
-
Müzecilik
Turizm
30.İtalya- Sardinia,
Osini
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Tamamen
Terk Edilmiş
Doğa
Kaynaklı
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
Turizm
31.Türkiye- Bursa
Yıldırım,
Cumalıkızık
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/ Sanatsal Değ.
Teknik/ Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Terk
Edilmemiş
-
-
Turizm
32.Türkiye- İzmir
Selçuk, Şirince
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Terk
Edilmemiş
-
-
Turizm
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi
Turizm
280
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler
-Turizme yönelik kullanımlar sonrasında kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında artış
görülmesi (+)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Müzecilik faaliyetleri ve turizmden elde edilen gelirlerin köydeki yaşamın sürekliliğini desteklemesi,
kırsal halkın yaşam kalitesinin iyileşmesi ve gelirinin artması (+)
-Turizmle bağlantılı organik tarımın gelişmesi, ziyaretçilerin tarımsal üretime katılmaları (+)
-Ziyaretçiler tarafından talep gören yerel besinlerin üretiminin devam etmesi, tarımsal üretimin sürmesi
(+)
-Bölge genelinde turizme yönelik talebin yüksek olması sonucunda halkın bütünüyle geleneksel
yaşamdan vazgeçmesi (yaşamın bütünüyle turizme koşullandırılması) (-)
-Yoğun talep sonrasında kırsal alanda yeni yapılaşmanın artması, kırsal peyzajın farklılaşması (-)
-Müzeciliğe ve turizme yönelik kullanımlar sonrasında terk edilme sürecinin kısmen durdulması (+)
-Spreewald Bölgesi’ndeki bütüncül turizm yönetim sisteminin bir parçası olarak su sporları, spa ve
sağlık turizmi, kano gezileri, çiftlik turizmi, doğa yürüyüşleri, bisiklet gezileri, kamping, yeme-içme
turizmi, izcilik, vb. gibi kırsal turizm faaliyetlerinin ve Lehde Köyü’nde oluşturulan kırsal yaşam
müzesinin etkisiyle bölgeye ve Lehde Köyü’ne gelen ziyaretçi sayısının artması (+)
-Müzecilik faaliyetleri ve turizmden elde edilen gelirlerin terkedilme sürecini yavaşlatması, kırsal halkın
yaşam kalitesinin iyileşmesi ve gelirinin artması (+)
-Kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında artış görülmesi (+)
-Kırsal halkla ziyaretçiler arasında iletişimin sağlanması (+)
-Ziyaretçiler tarafından talep gören yerel besinlerin üretiminin devam etmesi, tarımsal üretimin sürmesi
(+)
-Bregenzerwald Bölgesi’nde üretilen tarım ürünleri ile ilişkili düzenlenen rotalarla organik besinler,
doğa yürüyüşü ve kış sporları imkanları vb. gibi turizm faaliyetleri ve tasarlanan tematik müzelerin
etkisiyle bölgeye ve Krumbach Köyü’ne gelen ziyaretçi sayısında artış (+)
-Müzecilik faaliyetleri ve turizmden elde edilen gelirlerin köydeki yaşamın sürekliliğini desteklemesi
(+)
-Yaşamın devam ettiği yerleşimdeki kültür varlıklarının korunmasının sağlanması (+)
-Kırsal halkın yaşam koşullarının iyileşmesi, gelirlerinin artması (+)
-Kırsal halkla ziyaretçiler arasında iletişimin sağlanması (+)
-Ziyaretçiler tarafından talep gören yerel besinlerin üretiminin devam etmesi, tarımsal üretimin sürmesi
(+)
-Turizme yönelik kullanımlar sonrasında kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında artış
görülmesi (+)
-Yapılan noktasal müdahalelerin olumlu etkileri olmakla birlikte, diğer kültür varlıklarının yitirilme
sürecinin devam etmesi nedeniyle yerleşimin bütünlük değerinin korunması konusundaki tehditin
devam etmesi (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretime yönelik herhangi bir çalışmanın
gerçekleştirilmemesi, kırsal yaşamın göz ardı edilmesi (-)
-Sürekli bir yaşamın olmamasının koruma çalışmalarını ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının
kurulmasını zorlaştırması (-)
-UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan yerleşime gelen ziyaretçi sayısının artması (+)
-Yaşamın devam ettiği yerleşimdeki kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında artış
görülmesi (+)
-Kırsal halkın yaşam koşullarının iyileşmesi, gelirlerinin artması (+)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretimden kısmen vazgeçilmesi, geleneksel
kırsal yaşamın geri planda kalması (yaşamın bütünüyle turizme koşullandırılması) (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Yoğun talep sonrasında kırsal alanda kontrolsüz yapılaşmanın artması, kırsal peyzajın farklılaşması (-)
-Turizme yönelik kullanım sonrası kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında artış
görülmesi (+)
-Kırsal halkın yaşam koşullarının iyileşmesi, gelirlerinin artması (+)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretimden tamamen vazgeçilmesi, geleneksel
kırsal yaşamın terk edilmesi (yaşamın bütünüyle turizme koşullandırılması) (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Yoğun talep sonrasında kırsal alanda kontrolsüz yapılaşmanın artması, kırsal peyzajın farklılaşması (-)
-Ziyaretçiler dışında köydeki yaşamın sona ermesi (yalnızca ticari kullanımların olması) (-)
Çizelge B.1 (devam) : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın
yarattığı etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası
33.TürkiyeKarabük
Safranbolu, Yörük
köyü
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu
Kısmen Terk
Edilmiş
34.Türkiye- Antalya
Korkuteli, Beğiş
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
35.TürkiyeŞanlıurfa Halfeti,
Savaşan
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Tamamen
Terk Edilmiş
36.Türkiye- Hatay
Samandağ, Vakıflı
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Terk
Edilmemiş
37.Türkiye- Düzce
Akçakoca, Dadalı
38.Bosna HersekČapljina, Poçitel
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Folklorik Değ.
Tamamen
Terk Edilmiş
Terk
Edilmemiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni
Yerleşimin Nüfusunu Kaybetmesinin Yarattığı Etkiler
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Terkedilme sürecinin devam etmesinin kalan nüfusun göçünü tetiklemesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi
Müzeleştirme
Turizm
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler
-Koruma altındaki yerleşime gelen ziyaretçi sayısının artması (+)
-Kültür varlıklarının onarımlarında ve restorasyonlarında son yıllarda kısmen artış görülmesi (+)
-Turizm ve müzecilik faaliyetlerinden istenen seviyede gelirin elde edilememesi (-)
-Özellikle genç nüfusun köyden ayrılmasının engellenememesi, terk edilme sürecinin devam etmesi (-)
-Terk edilen yapıların bakımsızlık nedeniyle yitirilmesinin engellenememesi (-)
-Sürekli bir yaşamın olmamasının koruma çalışmalarını ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının
kurulmasını zorlaştırması (-)
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Turizm
-Turizme yönelik kullanım sonrası yerleşimdeki kültür varlıklarının yalnızca bir bölümünün onarılması
(+, -)
-Yapılan noktasal müdahalelerin olumlu etkileri olmakla birlikte, diğer kültür varlıklarının yitirilme
sürecinin devam etmesi nedeniyle yerleşimin bütünlük değerinin korunması konusundaki tehditin
devam etmesi (+, -)
-Kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Yapılan müdahaleler ve ekler sonrası kırsal peyzajın farklılaşması (-)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretime yönelik herhangi bir çalışmanın
gerçekleştirilmemesi, kırsal yaşamın göz ardı edilmesi (-)
-Sürekli bir yaşamın olmamasının koruma çalışmalarını ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının
kurulmasını zorlaştırması (-)
İnsan Kaynaklı:
Diğer Nedenler
-Kültürel ve doğal mirasın DSİ tarafından yapılan Birecik Barajı’nın suları
altında kalması
-Doğal çevrenin ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının yitirilmesi
-Tahliye öncesi yerleşimde yaşayan halkın anılarının geri dönülemez biçimde
ortadan kaldırılmış olması
Turizm
-Baraj inşaatı dolayısıyla tahliye edilen Savaşan Köyü’nün bir bölümünün su tutma seviyesinin üstünde
kalması ile oluşan pitoresk görüntülerin turizmcilerin ilgisini çekmesi sonrası yerleşime gelen ziyaretçi
sayısında artış sağlanması (+)
-Bölgedeki girişimcilerin tekne, kano ve bot turları organize ederek ekonomik gelir elde etmesi (+)
Turizm
-Turizme yönelik kullanımlar sonrasında köye gelen ziyaretçi sayısında artış görülmesi (+)
-Turizmden elde edilen gelirlerin köydeki yaşamın sürekliliğini desteklemesi, kırsal halkın yaşam
kalitesinin iyileşmesi ve gelirinin artması (+)
- Buğday derneğinin TaTuTa ağının bir üyesi olan yerleşimde organik tarımın gelişmesi, ziyaretçilerin
tarımsal üretime katılmaları (+)
-Ziyaretçiler tarafından talep gören yerel besinlerin üretiminin devam etmesi, tarımsal üretimin sürmesi
(+)
-Kırsal yaşamın sürekliliğine ve yaşam koşullarının iyileşmesine ragmen kültür varlıklarının konusunda
ilerleme kaydedilememesi (-)
-Yeni yapılaşmanın artması, niteliksiz onarımların gerçekleştirilmesi, kırsal peyzajın farklılaşması (-)
-Ziyaretçiler tarafından talep gören yerel besinlerin üretiminin devam etmesi, tarımsal üretimin sürmesi
(+)
Turizm
-Turizme yönelik kullanımlar sonrasında köye gelen ziyaretçi sayısında artış görülmesi (+)
-Turizmden elde edilen gelirlerin köydeki yaşamın sürekliliğini desteklemesi, kırsal halkın yaşam
kalitesinin iyileşmesi ve gelirinin artması (+)
-Ziyaretçiler tarafından talep gören yerel besinlerin üretiminin devam etmesi, tarımsal üretimin sürmesi
(+)
-Kırsal yaşamın sürekliliğine ve yaşam koşullarının iyileşmesine ragmen kültür varlıklarının korunması
konusunda ilerleme kaydedilememesi (-)
-Turizmle bağlantılı organik tarımın gelişmesi, ziyaretçilerin tarımsal üretime katılmaları (+)
-
-
-
-
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
-Savaş nedeniyle bilinçli olarak hedef alınan kültür varlıklarının büyük oranda
tahrip olması, olası restorasyonlar için büyük boyutlu müdahaleler gerekmesi
-Kültür varlıklarında gözlenen tahribatın savaşın izlerini yansıtması
-Yaşamın geçici süre ile sona ermesi, doğal çevrenin farklılaşması
-Tarım alanlarının yitirilmesi
-Savaş sırasında yaşanan çatışmaların ve vandalizmin yerel halk üzerinde
bıraktığı izler dolayısıyla bölge halkının özgün yaşam çevresine geri dönüş için
tereddüt etmesi
281
Müzeleştirme
Turizm
Yeniden
İskan
-Bosna-Hersek hükümeti tarafından 2000 yılında başlatılan Poçitel’in kalıcı olarak korunması programı
ile hasarlı ve yıkılan binaların restorasyonunun gerçekleştirilmesi (+)
-Yerinden edilmiş halkın sağlanan desteklerle evlerine geri dönüşünün sağlanması (+)
-UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan yerleşimde gerçekleştirilen müzecilik ve turizm
faaliyetleri ile ziyaretçi sayısında artış sağlanması (+)
-Halkın yaşam koşullarının iyileşmesi, gelirlerinin artması (+)
Çizelge B.1 (devam) : Tez kapsamında seçilerek incelenen kırsal yerleşimlerin nüfusunu kaybetme nedenleri ve nüfus kaybının yarattığı etkiler ile yeniden değerlendirme biçimleri ve mevcut ya da yeniden kullanımın
yarattığı etkilerin değerlendirilmesi.
Yerleşimin
Adı/
Konumu ve
Şekil
B.1’deki
Numarası
39.IrakAlqosh
Nineveh,
Yerleşimin
Kırsal
Miras Değerleri
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Yerleşimin
Terk Edilme
Durumu
Tamamen
Terk Edilmiş
Yerleşimin
Nüfusunu
Kaybetme
Nedeni
Yerleşimin Nüfus Kaybının Yarattığı Etkiler
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
-Terörizm nedeniyle bilinçli olarak hedef alınan kültür varlıklarının büyük
oranda tahrip olması, olası restorasyonlar için büyük boyutlu müdahaleler
gerekmesi
-Kültür varlıklarında gözlenen tahribatın savaşın izlerini yansıtması
-Yaşamın geçici süre ile sona ermesi
-Terör saldırıları ve çatışmalar ile zarar gören yerleşimde yaşayan yerel halkın
köylerine geri dönüş için tereddüt etmesi
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Yeniden İskan
İnsan Kaynaklı:
Politik Nedenler/
Çatışmalar
-Kültür varlıklarının doğa koşulları karşısında korunaksız kalması ve
bakımsızlık nedeniyle yıpranarak yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Yeniden İskan
Yeniden İskan
Yerleşimin Mevcut ya da Yeniden
Kullanımı/ Değerlendirilme Biçimi
Yeniden İskan
40.Türkiye- Mardin
Midyat, Oyuklu
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
41.Türkiye- Şırnak
İdil, Yuvalı
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
42.İspanyaKatalonya,
Sator
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Büyük
Ölçüde Terk
Edilmiş
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Terkedilme sürecinin devam etmesinin kalan nüfusun göçünü tetiklemesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
43.AlmanyaAltmark,
SiebenLinden
Kullanım Değ.
-
-
-
Turizm
Yeniden İskan
44.Türkiye- Aydın
Söke, Doğanbey
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
Doğa
Kaynaklı
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması ve kırsal peyzajın farklılaşması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-İnsan faktörünün olumsuz etkilenmesi
Turizm
Yeniden İskan
45.Türkiye- İzmir
Bayındır, Dernekli
Özgünlük Değ.
Bütünlük Değ.
Tarihsel Değ.
Belgesel Değ.
Estetik/Sanatsal Değ.
Teknik/Teknolojik Değ
Grup Değ.
Kullanım Değ.
İnsan Kaynaklı:
Sosyo-kültürel ve
Ekonomik
Nedenler
-Kültür varlıklarının bakımsızlık nedeniyle yıpranması ve geçen zamanla
birlikte yitirilmesi
-Doğal çevrenin bakımsız kalması
-Tarım alanlarının kıraçlaşması
-Biyolojik çeşitliliğin azalması
-Terkedilme sürecinin devam etmesinin kalan nüfusun göçünü tetiklemesi
-Doğal çevrenin ve kültürel mirasın doğal afet risklerine karşı daha korunaksız
hale gelmesi
Palau
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
Tamamen
Terk Edilmiş
282
Yeniden İskan
Yerleşimde Gerçekleştirilen Faaliyetlerin (Mevcut ya da Yeniden Kullanım) Yarattığı Etkiler
-Güvenlik problemlerinin azalması ve çatışma ikliminin yumuşaması sonrasında köy sakinlerinin
kısmen geri dönüşlere başlaması (+)
-Geri dönüşler sonrasında yaşamın yeniden başlamasının olumlu etkilerine ragmen tahrip olan kültür
varlıklarının onarımların gerçekleştirilmemesi (-)
-Gerçekleştirilen az sayıdaki onarımın çağdaş koruma ilkeleriyle örtüşmemesi, savaşın vermis olduğu
ağır hasara ek olarak geri dönen sakinlerin müdaheleleri sonrası tahribatın artması (-)
-Güvenlik problemlerinin azalması ve çatışma ikliminin yumuşaması sonrasında köy sakinlerinin bir
bölümünün geri dönüşlere başlaması (+)
-Geri dönüşlerin teşvik edilmesi için Türkiye hükümeti tarafından sağlanan desteklerin, kültür varlığı
değeri taşıyan eski yapıların yıkılarak yeni yapı malzemeleri ile konutlar inşa edilmesi sonucunu ortaya
çıkarması (-)
-Kültür varlıklarına doğanın vermis olduğu hasara ek olarak geri dönen sakinlerin müdaheleleri sonrası
tahribatın artması (-)
-Sürdürülebilir bir kırsal ekonominin kurulamamış olmasının terk edilme sürecininin yeniden
yaşanmasını tetikleme riskinin bulunması (-)
-Güvenlik problemlerinin azalması ve çatışma ikliminin yumuşaması sonrasında köy sakinlerinin
kısmen geri dönüşlere başlaması (+)
-Geri dönüşlerin teşvik edilmesi için Türkiye hükümeti tarafından sağlanan desteklerin, kültür varlığı
değeri taşıyan eski yapıların yıkılarak yeni yapı malzemeleri ile konutlar inşa edilmesi sonucunu ortaya
çıkarması (-)
-Kültür varlıklarına doğanın vermis olduğu hasara ek olarak geri dönen sakinlerin müdaheleleri sonrası
tahribatın artması (-)
-Sürdürülebilir bir kırsal ekonominin kurulamamış olmasının terk edilme sürecininin yeniden
yaşanmasını tetikleme riskinin bulunması (-)
-Büyük kentlerde yaşayan insanların ev ve arsa satın alarak mevsimsel ya da tümüyle yerleşimde
yaşamaya başlaması (kırsal soylulaştırma) (-, +)
-Yasal olarak koruma altında olan yerleşimdeki kültür varlıklarının onarımında ve restorasyonunda artış
görülmesi (+)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretime yönelik çalışmaların yetersiz olması,
kırsal yaşamın geri planda kalması ya da tamamen unutulması riskinin varlığı (yaşamın bütünüyle
turizme koşullandırılması) (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Ekolojik prensiplere bağlı komünal bir yaşam biçimini tercih eden kişiler tarafından kurulan SiebenLinden’in yeni kurulmuş bir yerleşim olmakla birlikte, terkedilen köylerde yaşamın yeniden
başlayabilmesi ve kültürel mirasın korunması için doğa dostu bir seçenek oluşturması (+)
-Yerleşimde yaşayanların kendi çabalarıyla oluşturdukları güneş panelleri ile ihtiyaç duydukları enerjiyi
üretmesi (+)
-Organik tarım ve hayvancılık yoluyla köyde yaşayan kişilerin gıda ihtiyaçlarının büyük bölümünün
karşılanması (+)
-Büyük kentlerde yaşayan insanların ev ve arsa satın alarak mevsimsel ya da tümüyle yerleşimde
yaşamaya başlaması (kırsal soylulaştırma) (-, +)
-Yasal olarak koruma altında olan yerleşimdeki kültür varlıklarının onarımında ve restorasyonunda artış
görülmesi (+)
-Kırsal yaşamın temel özelliklerinden biri olan tarımsal üretime yönelik çalışmaların
gerçekleştirilmemesi, kırsal yaşamın sürdürülmemesi (-)
-Kimi kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Permakültür esasına dayanan sürdürülebilir bir yaşam kurma hedefiyle daha önce terkedilen Dernekli
köyü Marmariç mevkisindeki kültür varlıklarının satın alınarak onarılması (+)
-Yerleşimde kısmi zamanlı da olsa yaşamın yeniden başlamasının sağlanması (+)
-Kültür varlıklarının yeniden işlevlendirilmelerinde kapsamlı değişikliklere gidilmesi, özgünlük
değerinin zarar görmesi (-)
-Yapılan müdahaleler ve ekler sonrası kırsal peyzajın farklılaşması (-)
-Yapılan noktasal müdahalelerin ve yaşamın kısmen de olsa yeniden başlamasının olumlu etkileri
olmakla birlikte, mülkiyeti değişmeyen kültür varlıklarının yitirilme sürecinin devam etmesi (bütünlük
değerinin korunamaması) (-)
EK C
Şekil C.1 : Derebebekler Köyü Okulu plan rölövesi (Kâhya vd., 2016).
Şekil C.2 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (1,2,3
ve 4 no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016).
283
Şekil C.3 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (5 ve 6
no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016).
Şekil C.4 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (7 ve 8
no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016).
284
Şekil C.5 : Dereuzunyer Köyü geleneksel konut plan şemalarından bir örnek (9 ve
10 no. lu yapılar) (Kâhya vd., 2016).
285
EK D
Çizelge D.1 : Mülakat soruları yazılı metni.
Sayın Katılımcı,
Aşağıdaki sorular; İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı
Restorasyon Doktora Programı’nda Prof. Dr. Yegân KÂHYÂ danışmanlığında yürütülmekte olan:
“Türkiye’de Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Korunması İçin Bir Yöntem Önerisi: ÖdemişLübbey Köyü Örneği” başlıklı doktora tezi kapsamında hazırlanmıştır. Soruların amacı katılımcıların
görüşleri ve deneyimlerinden yararlanılarak; genelde Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin yeniden
değerlendirilmesi, özelde ise Lübbey Köyü’nün yeniden değerlendirilmesine yönelik en gerçekçi
senaryonun belirlenmesidir. Katılımcıların bilgileri etik kurallara uygun olarak gizli tutulacaktır.
Katkılarınız için teşekkür ederiz.
-
-
Lübbey gibi bir ya da iki yüzyıl öncesinde yapılmış eski köy evlerini barındıran köyler
sizce korunmaya değer midir? Neden?
korumaya değer bulmuyor iseniz, neden?
Yapılan incelemelerde terkedilmiş kırsal yerleşimlerde yaşamın yeniden başlayabilmesi için
çeşitli yaklaşımlar olduğu görülmektedir.
o
Bunlardan birisi yerleşimlerin gerçek sahiplerinin köylerine geri dönmesidir.
Sizce geçmişte Lübbey Köyü’nde yaşayanların ya da mirasçılarının köylerine
geri dönüşleri mümkün müdür? Mümkün ise bunun gerçekleşmesi için ön
koşullar nelerdir?
-
Mümkün değilse sizce nedenleri nelerdir?
Diğer seçenek olarak “Müzeleştirme”, “Turizm” ve “Yeniden İskan” seçeneklerinin birlikte
kullanılması ortaya çıkmaktadır. Sizce Lübbey’de yaşamın yeniden başlaması için bu
seçeneklerden;
o
hangisi ya da hangileri en uygun tercih olacaktır? Neden?
Hiçbirini uygun bulmuyorsanız nedenlerini açıklar mısınız?
Eğer bu seçenekler uygun ise Lübbey’de bir köy müzesi kurulabilir mi?
Kurulması için neler yapılabilir?
Lübbey’de turizm gelişebilir mi? Sizce Lübbey ve çevresinde ne tür bir
turizm geliştirilebilir?
Köyde ve çevresinde turizmin geliştirilebilmesi için sizce ekonomik ve
fiziksel ne tür yatırımlar yapılabilir?
-
Lübbey’de yaşamın yeniden başlayabilmesi için sizce yapılı çevrenin restorasyonu önemli
midir?
o Önemli buluyorsanız bunun için nasıl bir yol izlenmelidir?
286
Çizelge D.2 : Görüşme listesi.
Sektör
Kişi/ Kurum- Unvan
Tarih
Yerel Halk
Çamyayla ve Lübbey Sakinleri
Kamu
Kamu
Kamu
Kamu
Çamyayla Köyü Eski Muhtarı
Çamyayla Mahallesi Muhtarı
Ödemiş Belediyesi Eski Başkanı
Ödemiş Belediyesi İmar Müdürü
Kamu
Kamu
Kamu
Kamu
Kamu
Kamu
Kamu
Meslek
Odası
Meslek
Odası
Meslek
Odası
STK
Ödemiş Belediyesi Yapı Kontrol Müdürü
Ödemiş Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
Ödemiş Kaymakamı
Ödemiş İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürü
Ödemiş Müzesi Müdürü
İzmir I No’lu KVKBK Müdürlüğü Raportörü
İzmir II No’lu KVKBK Müdürlüğü Raportörü
Ödemiş Belediyesi Eski Başkanı ve Mimarlar Odası Ödemiş
Temsilcisi
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı
Nisan 2013;
Ağustos
2013;
Ağustos 2014;
Eylül 2015
Ağustos 2013
Eylül 2015
Ağustos 2013
Ağustos
2013;
Ağustos 2014;
Eylül 2015
Eylül 2015
Eylül 2015
Eylül 2015
Eylül 2015
Eylül 2015
Eylül 2015
Ağustos 2014
Eylül 2015
Medya
Medya
Özel
AL-Jazeera Turk Dergisi Köşe Yazarı
Yeni Asır Gazetesi Köşe Yazarı
Ödemiş Belediye Meclisi Üyesi ve Serbest Mimar
Eylül 2015
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Başkanı
Eylül 2015
ÇEKÜL Küçük Menderes Havzası Koordinatörü
Nisan 2013;
Ağustos
2013;
Ağustos 2014;
Eylül 2015
Mart 2013
Mart 2014
Eylül 2015
287
EK E
Şekil E.1 : Ödemiş İlçesi’ndeki mahallelerin nüfus dağılımları (2014).
288
EK F
Şekil F.1 : Lübbey için önerilen kırsal sit ile tampon bölge sınırları ve tescile önerilen yapıları gösteren harita (2016).
289
EK G
Şekil G.1 : 26 Eylül 2013 tarihli Küçük Menderes Gazetesi’nde tez çalışmaları
hakkında yapılan bir haber.
290
Şekil G.2 : 1 Mayıs 2014 tarihli Aljazeera Turk Dergi’de Lübbey ile ilgili yapılan
röportajın haberleştirilmiş hali.
291
Şekil G.3 : 8 Kasım 2014 tarihli Yeni Asır Gazetesi’nde tez çalışmaları hk. yapılan
bir haber.
292
ÖZGEÇMİŞ
Ad Soyad
: Koray Güler
Doğum Yeri ve Tarihi
: Çayeli-1987
E-Posta
: koraayguler@hotmail.com
ÖĞRENİM DURUMU:
Lisans
: 2010, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü
Yüksek Lisans
: 2012, İstanbul Teknik Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı,
Restorasyon Programı
MESLEKİ DENEYİM VE ÖDÜLLER:
Best Paper Award. 2013. International Conference on Vernacular Heritage &
Earthen Architecture, ICOMOS CIAV (The International Committee on
Vernacular Architecture of ICOMOS) & Escola Superior Gallecia, Portugal.
TÜBİTAK 2214-A Yurtdışı Doktora Sırası Araştırma Bursu. 2015. TÜBİTAK
Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı, 12 Ay Süreli Araştırma Bursu.
TEZDEN TÜRETİLEN YAYINLAR, SUNUMLAR VE PATENTLER:
Güler, K. 2015. Lübbey Kırsal Mimarisi ve Koruma Sorunları. Yörük Obasından
Ödemiş Ovasına Uluslararası Birgi Sempozyumu, 18-20 Eylül, Izmir, Turkey.
Güler, K. 2016. Batı Anadolu’da Terkedilmiş Bir Köy: Ödemiş-Lübbey,
Mimarlık Dergisi, 391, 50-55.
DİĞER YAYINLAR, SUNUMLAR VE PATENTLER:
Bilge, A. C., Güler, K. 2016. Berlin Duvarı: Utanç Duvarından Anıta. Mimarist
Dört Aylık Mimarlık Kültürü Dergisi TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi. 16(56), 57-65.
Güler, K., Bilge, A. C. 2016. Modern Mimarlık Mirası Bağlamında Artvin
Hükümet Konağı’nın Değerlendirilmesi. Megaron YTÜ Mimarlık Fakültesi EDergisi. 11(1), 15-34.
293
DİĞER YAYINLAR, SUNUMLAR VE PATENTLER (devamı):
Kâhya, Y., Güler, K. 2015. Fındıklı Aydınoğlu Evi ve Yöresel Yapı
Terminolojisi, Uluslararası Karadeniz Havzası Halk Bilimi Araştırmaları Dergisi,
1(3), 1-29.
Çobancaoğlu, T., Güler, K., Okyay, G. 2015. Küçük Ayasofya Mahallesi
Geleneksel Ahşap Konut Mimarisinin Dönüşümü ve Koruma Sorunları,
Tasarım+ Kuram Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
Dergisi, 11(19), 55-75. ISSN: 13022636.
Ulusoy Binan, D., Güler, K., Ocak, E. 2014. A Conservation Approach of MultiLayered Cultural Landscape Areas: The Case Study of Pergamon Red Hall and
its Environment. 18th General Assembly and Scientific Symposium of ICOMOS,
November 9- 14, Florence, Italy.
Güler, K., Bilge, A. C. 2014. Artvin Hükümet Konağı. Türkiye Mimarlığında
Modernizmin Yerel Açılımları 10. Poster Sunuşları, October 31- November 2,
2014 Erzurum, Turkey.
Bilge, A. C., Güler, K. 2014. Çanakkale İl Özel İdaresi ve Belediyesi Sosyal
Tesisleri. Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları 10. Poster
Sunuşları, October 31- November 2, 2014 Erzurum, Turkey.
Çobancaoğlu, T., Kıraç, B., Güler, K., Salcan, E. 2014. A Changing Vernacular
Landscape: Çanakkale Ulupınar Village and Sustainable Solutions. 7th
International Seminar on Vernacular Settlements Re-Assesment of Vernacular
Architecture, October 15-17, Istanbul, Turkey.
Güler, K., Bilge, A. C. 2013. Doğu Karadeniz Ahşap Karkas Yapı Geleneği ve
Koruma Sorunları. Ahşap Yapılarda Koruma ve Onarım Sempozyumu- 2,
December 24-25, 2013 Istanbul, Turkey.
Güler, K., Bilge, A. C. 2013. Construction Techniques of the Vernacular
Architecture of the Eastern Blacksea Region. CIAV 2013 International
Conference on Vernacular Heritage & Earthen Architecture, October 16-20,
2013 Villa Nova De Cerveira, Portugal.
Güler, K., Keçici, Z., Acaralıoğlu, A., Saluk, Y. 2013. Conservation Problems
and Recommendations on Architectural Heritage of Kastamonu- Hanönü,
Turkey, CIAV 2013 International Conference on Vernacular Heritage & Earthen
Architecture, October 16-20, 2013 Villa Nova De Cerveira, Portugal.
Güler, K. (2013). Doğu Karadeniz Kırsal Mimarisinden Bir Örnek: RizeFındıklı Aydınoğlu Evi. 8.Uluslararası Sinan Sempozyumu, April 24-25 2013,
Edirne, Turkey.
294